Aralık 07, 2018 19:12 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde sizi Hemedan eyaletinin güzel dağlık doğası ile tanıştırmak istiyoruz.

Hemedan eyaleti zengin kültürel ve tarihi mazisinden başka özel coğrafi konumu itibarı ile de zengin bir doğadan yararlanıyor, ki bu da turizm bakımından eyaletin önemli puanlarından biri sayılıyor.

Elvend dağı, Hemedan eyaletinin en belirgin doğal güzelliklerinden biri olarak her yıl dağcılık ve güzel dağ manzaralarını seven yerli yabancı binlerce turistin akınına uğruyor. Elvend dağı çok sayıda çeşmesi ve eşsiz doğal manzaraları ile turistlerin ilgisini çekiyor.

Elvend dağı

Elvend dağı Merkezi Zagros sıradağlarından ayrı düşen tek bir dağ sayılır. 1375 kilometrekarelik bir alanı kaplayan bu dağ jeolojik dördüncü evrenin en büyük granit fenomeni olarak karşımıza çıkıyor. Elvend dağının deniz seviyesinden yüksekliği 3574 metre kadardır ve Hemedan eyaletini Kuzey ve Güney olmak üzere iki bölgeye ayırır. Bu dağın derin ve yemyeşil vadileri, çeşmeleri ve zirveleri vardır.

Elvend dağında derin vadilerden, çeşmelerinden ve zirvelerinden başka yüzeyleri yaban otları ile kaplı küçük ovaları da vardır. Bu ovalarda çok sayıda çeşmeler küçük nehirler şeklinde akar. Bu ovalar kısmen düz olduklarından bu bölgeye gelen dağcıların kamp kurmaları ve dinlenmeleri için çok uygun alanlardır. Bu ovalara Mişan Meydanı, Tahti Nadır, Çimen Şah Nazar ve Tahti Rüstem ovalarını örnek vermek mümkün.

Mişan Meydanı veya Mişan ovası, Elvend dağının en tanınmış ovalarından biridir. Bu ova Elvend zirvesine tırmanma yolunun üzerinde yer alıyor ve yüzölçümü yaklaşık bir hektar kadar ve rakımı da 2600 metredir. Eskiden yayla mevsimini Elvend dağının Kuzey eteklerinde geçiren aşiretler bol suyu ve bol otu ve güzel manzaraları bulunan Mişan ovasında kamp kuruyordu.

Elvend dağının güzel ve hoş iklimi ve Mişan ovasının eşsiz manzaraları her yıl İran ve hatta dünyanın çeşitli yörelerinden yerli yabancı turistin bu ovaya akın etmelerine vesile oluyor. Bu ovada bir çok turistik ve eğlence mekanları, konukevleri ve otelleri, spor imkanları ve tesisleri, güzel bahçeleri ve yeşil alanları ile turistlere hizmet veriliyor.

Hemedan’dan Save kentine uzanan karayolu üzerinde ve kentten 135 km mesafede Kalecik mağarası bulunuyor. Bu mağara adını yakınında bulunan Kalecik köyünden alıyor. Bu mağara insan eliyle yapılan önemli mağaralardan biridir. Mağaranın birbirine yakın üç girişi bulunuyor. Mağaranın ana girişi yerden yaklaşık 20 metre yükseklikte yer alıyor, öyle ki dağcılık teçhizatı olmaksızın mağaraya ulaşılamıyor.

Kalecik mağaranın girişi yaklaşık 2 metre boyundadır ve mağaranın ana bölümüne bu girişin üzerinde yer alan bir delikten geçiliyor. Bu deliğin çapı 50 ila 75 santimetre kadardır. Bu delikten geçtik sonra mağaranın esas bölümü karşımıza çıkıyor. Bu bölüm büyükçe bir salon gibidir ve iki tarafında 2*2 metre ebadında küçük odalar göze çarpıyor. Mağaranın salonlarından birinin önünde 25 santimetre derinliğinde küçük bir havuz bulunuyor. Mağaranın inşa edilmesinde sarfedilen özen ise Kalecik mağarasını harikulade bir tarihi el eseri haline getirdiği anlaşılıyor.

Kalecik mağarası eskiden özel ayinlerin düzenlenmesi ve ibadet için kullanılıyormuş. Mağaranın duvarlarında ise bir dizi belirsiz resimler ve yazılar dikkat çekiyor. Bu yazıların arasında bir tek kameri 1168 tarihi iyi okunabiliyor ki bu da Afşarlar dönemine ait olduğunu gösteriyor.

Mağaranın karşısında bulunan bir zirvede ise eskiden gözlem kulesi olarak kullanılan bir kule inşa edilmiştir.

Ali Sadr Mağarası

 

Ancak Hemedan eyaletinin doğa harikası Ali Sadr mağarasıdır. Bu mağara dünyanın önde gelen jeoloji uzmanlarına göre dünyanın en büyük ve eşsiz sulu mağaralarından biridir. Ali Sadr mağarası jurasik döneminde yani yaklaşık 136 ila 190 milyon yıl önce şekillenmeye başlamıştır.

Ali Sadr mağarası Hemedan kentinin 65 km kuzeybatısında ve Zagros sıradağlarının eteklerinde ve eyaletin en yüksek noktalarından birinde yer alıyor. Ali Sadr mağarasının girişinin rakımı 2180 metredir.

Ali Sadr mağarası 1963 yılında Hemedan’ın Sina dağcı grubundan bir kaç dağcı tarafından ve Ali Sadr köyünün halkının eşliğinde keşfedildi. O günlerde bu harikulade mağarada ilkel kayıklarla gezinti düzenleniyordu. Ancak beş yıl sonra mağaranın girişi genişletilerek içeriye giriş çıkışlar kolaylaştırıldı. Araştırmalar, mağaranın giriş kısımları Safeviler döneminde yöre halkı tarafından kullanıldığını ve sığınak olarak kullanıldığını ve suyundan da tarım amaçlı kullanıldığını gösteriyor.

Ali Sadr mağarası dünyada mağara içinde kayıkla gezinti yapılan en uzun mağarası sayılıyor. Bu mağaranın iç içe ve oldukça karmaşık geçitleri vardır. Öte yandan mağaranın derinlerinden gelen sular mağaranın içinde büyükçe bir gölet oluşturmuştur. Buna göre de mağaranın derinliklerine ancak kayıkla ulaşılabiliyor.

Gerçi günümüzde halk bu mağaraya Ali Sadr mağarası diyor, fakat aslında bu mağaranın içinde bulunan su soğuk sulardan olduğundan esas adı Ali Serd’di. Serd Farsçada soğuk anlamına geliyor.

Ali Sadr mağarasını dünyanın diğer sulu mağaralarından farklı kılan özelliği ise içinde akan suyun kanallarını genişlikleri yüzünden kayıkla gezinti için kullanabilmektir. Ali Sadr mağarasında suyun derinliği en derin noktada 14 metreye ulaşıyor.

Ali Sadr mağarasının içinde hava sıcaklığı yaklaşık 16 derece ve suyun sıcaklığı da 12 derecede sabittir. Mağaranın suyunun PH’ı yaklaşık 8 kadardır. Suyun derinliği ise yarım metreden 15.5 metreye kadar değişiyor. Mağaranın suyunun ağırlığı oldukça yüksek ve kireçli su kategorisinde yer alır ve bu yüzden içmek için tavsiye edilmiyor.

Alisadr Mağarası

 

Ali Sadr mağarası yaşam için elverişli bir mağaradır, zira içinde hiç bir zehirli gaz bulunmuyor ve içinde hava akışı ziyaretçilerin nefes almakta zorluk çekmemelerini sağlıyor. Ancak mağaranın içinde güneş ışınları yokluğundan hiç bir hayvan ve canlı türünün bu mağarada barınmadığı belirtiliyor. Yine ilginçtir ki bu mağaranın iç yapısı sağlamdır ve son beş milyon yılda içinde hiç bir dökülme olayı yaşanmamıştır. Bu iddianın ispatı, mağarada bu yaşlarda olan stalagtit ve stalagmitlerin varlığıdır.

Şimdiye kadar bu mağarada 11 bin 440 metre uzunluğunda koridorları keşfedilmişken yaklaşık 2.2 km kadarı ziyaretçilere açık tutuluyor.

Her yıl yaklaşık bir milyon yerli ve yabancı turist bu mağarıya ziyaret ediyor.

Ali Sadr mağarasında iç içe koridorlarını, billur tavanları ve kayıkların geçebildiği nehirleri üzerinde seyrederek gezinmek ve kandillerin arasından geçmek her ziyaretçiyi heyecanlandıran bir gezintidir. Mağaranın içine yerleştirilen tabloların üzerinde burada bulunan taşların ilginç adları göze çarpıyor. Kartal pençesi, ejderha pençesi ve benzeri adlar bu ilginç adlara birer örnektir.

Mağaranın esas alanı çok sayıda irili ufaklı ve iç içe salonlardan oluşuyor ve her biri koridorlarla birbirine bağlanıyor. Bu salonlardan bazılarının yüzölçümü bir kaç yüz metrekare kadardır. Mağaranan tavanı ise stalagtitlerle kaplıdır ve çok güzel görüntüleri oluşturur . mağaranın tabanında da su olmayan yerlerde stalagmitler ayrı bir güzellik sunuyor.

Ali Sadr mağarasının su kaynağı yeraltına bulunan çeşmeler ve ayrıca yağan yağmurlardır ki damlacıklar şeklinde mağaranın tavanından ve duvarlarından mağaranın içine akar. Bu devasa mağara milyonlarca yıl kiraç yapısında yaşanan erozyon ve açılan oyukların birbiriyle birleşmesinden oluşmuştur.

Biraz önce de belirtildiği üzere Ali Sadr mağarası, soğuk su mağaralarından sayılır ve içindeki su duru ve kokusuz ve tatsızdır, öyle ki beş metre derinliği olan noktalarda tabanı normal gözle ve normal ışık altında görülebilmektedir. Mağaranın havası ise gayet hafif, temiz ve her türlü toz topraktan yoksun ve oldukça sakindir, öyle ki bir mum yakıldığı zaman alevi asla hareket etmez.