Aralık 12, 2018 23:29 Europe/Istanbul

Tebriz şehri eski zamanlardan beri büyük ve onurlu insanların yerleşim yeri olmuştur.

Öyle insanlar ki bu şehrin ün salmasında büyük bir paya sahip olmuşlardır. Tebriz’in sanat sever toprağı faklı tarihi evrelerde büyük insanları yetiştirmesinin yanı sıra başka diyarlardan ve şehirlerden buraya gelen alimler ve büyüklerin toprağa veridiği yer de olmuştur.  Bilimsel ve sanatsal faaliyetlerde bulunmak için yakından uzaktan Tebriz’e gelen bilim adamları, sanatkarlar ve bilginler, hayatının devamını burada sürdürmüş ve vefat ettiklerinden sonra da Tebriz’in Sorhab mahallesinde bulunan yem yeşil bir ve geniş bir alan olan Makbere-tüş Şuara’da toprağa verilmişlerdir. Bugünkü programımızda Tebriz’in kültürel simgesi olan Makbere-tüş Şuara yani Şairlerin Mezarlığını konu edineceğiz.

Makberetüş Şuara Tebrizin tarihi mezarlıklarından biridir. Bu tarihi mekanda 400’e yakın ünlü tanınmış İranlı  edebiyatıçı ve şairin mezarı bulunmaktadır. Hakani, Esedi Tusi, Katran Tebrizi, Şehriyar gibi adları dillere destan olan şairler ve Sıkkatulislam gibi nam salmış devlet adamı burada toprağa verilmiştir.

Sorhab mahallesi, işte ünlü şairlerin ve büyüklerin son durağına ev sahipliği yaptığı için halk arasında büyük bir öneme sahiptir. O kadar ki bu mahallede yaşamak ve burada toprağa verilmek bile birçok büyüğün ve alimin arzusu olmuştur. Rub-i Reşidi, Hayder Takkesi, Avn bin Ali türbeis, Seyyid Hamza, Sahibül Emre, Seyyid İbrahim veya diğer adıyla Huzayra Baba Hasan, Huzayra  Baba Mezid, Safetül Safa ve Makberetüş Şuara gibi mekanlar, binalar, türbeler ve tekkeler bu mahallenin ününü ve önemini daha da arttırmıştır.

Makberetüş Şuara adı içinde geçen en eski tarihi belgeler, Hicri Kameri 730 ve 740’da yazılan Tarih-i Güzide ve Hamdullah Mostofi’'ye ait Nuzhetul Kulub kitaplarıdır.

Görünüşe göre Sorhab mahallesinde bulunan Makberetüş Şuara adını Hakani, Zahîr gibi Hicri Kameri 6’ıncı yüzyıl ünlü şairleri ve onlardan sonra burada toprağa verilmesiyle anmaya başlanmış ve bu ad yavaş yavaş tarihi belgeler, tezkereler ve yazılarda yerini açmaya başlamıştır. Hicri Kameri 6’ıncı yüzyılda Azerbaycan Atebekleri’nin başkenti olan Tebriz, savaştan ve kargaşadan uzak bir yer arayan şairler için huzurlu ve uygun bir mekan sayılmaktaydı. Şervan ve Gence bölgesinden Hakani, Ebulalâ ve Feleki, Horasan bölgesinden ise Zahîr Faryabi ve Şahpur Nişaburi Tebriz’e gelmişler ve burada yaşamlarının sonuna kadar hayatlarını devam ettirmişlerdir.  Vefat ettikten sonra hepsi Sorhab mahallesinin mezarlığında topranğa emanet edilmişlerdir. İlhanlılar döneminden ta Akkoyunlular dönemine kadar başka şairler de Tebriz’de yaşayıp vefat etmişlerdir. Bu edebiyet büyüklerinin mezarları genellikle Hakani mezarının etrafında bulunmaktdır.  

Makberetüş Şuara eskilerde Hazîretüş Şuera ve Sorhab Mezarlığı adlalarıyla da tanınıyormuş. Ama maalesef zamanın geçmesi ve sel ve afet gibi doğal afetler bu mekanı neredeyse yok etmiş ve bu büyüklerin mezarlarından eser kalmamıştır.

Hicri Şemsi 1350 yılında bu alandaki büyük ariflere ve tanınmış isimlere ait mezarlıkların bulunmasından dolayı dönem hükümeti bu tarihi alanı yenileme ve restorasyon kararı aldı. Bunun için ise anıtın tasarımı yarışması gerçekleştirildi. Bu yarışmada Gulamrıza Foruzanmehr’in önerisi seçilerek işe başlandı.

Bu anıtın yapımı Hicri Şemsi 1351 yılında başlandı ve 1361 yılında da tamamlanmış oldu. Bunun ardından Kültür ve İrşad Bakanlığı bu kompleksin yönetimini üstlendi ve Makberetüş Şuera’nın organize edilme çalışmalarını da yürüttü. Makberetüş Şuera anıtını tasarlayan Mimar Foruzanfer bu alanın başka bölümlerini de tasarlamıştır. Bu tasarımlara göre bu alanda sanatkarların ve sanatseverlerin toplanması için kültürel bir merkezin yapılması da öngörülmüştü. Bu tasarıma göre mezarlık, müze, fuar ve kaldırım bölümlerinden oluşan 11 bin kilometre karelik bir alan Sorhab mahallesinin farklı bölgelerini birbirine bağlamak suretiyle tarihi kültürel bir bölgenin oluşturulması için öngörülmüştü ancak Makberetuş Şuera’nın nihai tasarımı olan bu tasarım hala tamamiyle uygulanmamıştır.

Bu yapıtın asıl bölümü olan anıt bölümünün mimarisiyle ilgili konuşmak gerekirse bu bölümün ana maddesinin metalden oluştuğu söylenmelidir. Bu metal parçaları betonla kaplanmıştır. Bu mimari yapım modern ve geleneksel mimarinin bir karışımı olarak görücü ve tasarımdaki yaratıcılık arasında bağ kurmak niyetiyle yapılmıştır. Bu gibi tasarımların ortaya koyulması mimarinin zamanaşırı çekiciliğini kaybetmemesinden kaynaklanır.

Makberetüş Şuera kompleksinin ana yapısı olan anıt  30 metre yüksekliktedir. Bu yapı uzun yıllar süresinde Tebriz’in kimlik, sanatsal ve kültürel simgesi haline gelmiştir.  Makberetüş Şuera’ya girdiğiniz zaman, merdivenleri birer birer çıktığınızda, karşınıza büyük bir dikkat ve titizlikle yapılmış görkemli bir yapı, iç içe girmiş tonozlarıyla sizleri hayran bırakacaktır. Buradan giriş kapıya doğru gitmek için merdivenlerden aşağıya doğru yürüyüp Makberetuş Şuera anıtının aşağısındaki asıl bölümüne varacaksınız.  Bu ana bölümde daha küçük odalardan meydana gelen büyük bir odaya gireceksiniz. Bütün odacıkların arasında köşede yer alan bir odacık dikkatinici çekecektir. Bu odacıkta Farsça ve Azeri Türkçesi şiirleriyle tanınmış, İranlı ünlü şair Muhammed Hüseyin Behcet Tebrizi veya şiirsel mahlesiyle Şehriyar’ın mezarıyla karşılaşacaksınız.

Bu odanın her köşesinde, burada toprağa verilen ünlü şairlere ait şiir parçaları bu mekana özel bir çekicilik ve güzellik hissi katmıştır. Bu mekanda idari işlere, kitap, el sanatları ürünleri, bibloların satışına vb. kültürel faaliyetlere de yer ayrılmıştır.

Arkadaşlar, şimdi sizleri bu mekanda toprağa verilen kimi tanınmış şairler ve ediplerle yakından tanıştırmak istiyoruz.

Bu mekanda defnedilen ilk şair Ebu Nesr Ali bin Ahmed Esedi Tusi’dir. Bu şairin en önemli eserleri Kasayid-i Munazara, Gerşasbname, Fors Lügat’i ve Nüsha-tül Abniye an Hakayık-ul Adviye kitaplarıdır. Bu şair aslen Horasan’da bulunan Tus şehrindendir ama Hicri Kameri 425 yılında Tebriz’de vefat etmiş ve Sorhab mahallesi mezarlığında da toprağa verilmiştir.

Hicri Kameri 5’inci yüzyılın ünlü şairi Katran Tebrizi bu mezarlıkta defnedilen ikinci şaridir. Bu şair Azerbaycan’ın ilk Farsça şiir söyleyen şairidir. Katran Divanı, Dakiki ve Moncik bu şairin tanınmış eserlerindendir. Bu şair Hicri Kameri 465 yılında Tebriz’de vefat etmiş ve Sorhab mahallesinin mezarlığında toprağa verilmiştir. Bu şairin eserlerinde Tebriz’in birçok önemli tarihi ve doğal olayı da anlatılmıştır.

Makberetüş Şuera’da defnedilen ünlü şairler arasında Hakani Şervani’ye mutlaka değinmek gerekir. Şervan yada Şirvan’da doğan bu şair Hicri Kameri 6’ınıc yüzyılın en büyük şairi sayılmaktadır. Tarihi kaynaklara göre bu şair Hicri Kameri 520 yılında dünyaya gelmiş ve Hicri Kameri 595 yılında Tebriz’de vefat etmiştir. Bu şairin en önemli eserleri arasında Şiir Divanı, Tuhfet-ul Irakıyn, Munşeat-ı Hakani ve kısa mesnevisi Hatm-ul Garayib’i sayabiliriz.

Şehriyar mahlasıyla şiir söyleyen Muhammed Hüseyin Behcet Tebrizi de Hakani’nin yanı sıra Makberetüş Şuera’da defnedilen en büyük şairlerdendir. Şehriyar Hicri Kameri 1325 yılında Tebriz’de dünyaya geldi ve daha sonra gençlik çağında eğitimini sürdürmek için Tahran’a gitti. Başkente girdiği zaman Üstad Ebul Hasan Saba ile tanışmış oldu ve ondan saz çalmayı ve İran musikisinin makamlarını öğrendi.  Buna paralel olarak da Tahran’daki Darülfünun’da dini ilimlerdeki tahsilini bitirerek daha sonra tıp fakültesine girdi.

Tahran’da olduğu dönemde Şehriyar Farsça ve Azeri Türkçesi’nde birçok şiir söyledi. Böylece yavaş yavaş İran şiir dünyasında tanınmış bir çehreye dönüştü. Şehriyar, Hicri Şemsi 1329 ila 1330 yılları arasında yarattığı “Hayder Babaya Selam” eşsiz eseriyle Azeri Türkçesi şiir dünyasına damgasını vurdu. Bu eser Azerbaycan Edebiyatı’nın şaheserlerinden sayılmakla birlikte Şehriyar’ın memleketinin özelliklerini ve güzelliklerini de anlatmaya yetmiştir.

Hicri Şemsi 1332 yılında Tebriz’e dönen Şehriyar, tıpla olan alakasını tamamen kesti ve aynı yılda akrabadan birisiyle evlendi ve üç çocuk sahibi oldu. Hicri Şemsi 40’lı yıllarda şöhreti doruğa ulaşan Şehriyar Kuran-i Kerimin üçte birini Nüsh hattında yazdı. Aynı yıllarda Şehriyar’ın Azeri Türkçesi ve Farsça divanları defalarca basıldı ve kısa bir sürede ender bulunur bir eser haline geldi. Şehriyar’ın değerli Sehendiye kitabı, bu şairin Terbriz’de bulunduğu dönemlerde telif edilmiştir. Şehriyar en sonunda hastalığa yakalandıktan sonra Hicri Şemsi 1367 yılında Tahran’ın Mehr Hastanesinde yattıktan sonra 27 Şehriver tarihinde hayata gözlerini yumdu ve kendi vasiyeti üzerine Tebriz’deki Makberetuş Şuera’da toprağa verildi.

Yüksek Kültürel İnkılap Şura’sının kararıyla Şehriyar’ın vefat ettiği gün Fars Edebi ve Şiirinin Milli Günü olarak adlandırıldı. Bu bağlamda aynı günde İran’ın her noktasında bu şairi anmak için etkinlikler yapılmaktadır.