Aralık 28, 2018 12:42 Europe/Istanbul

Her ülke için dış politika alanında başarılı olması, işbirliği için seçtiği ülkenin mahiyeti ve kimliği büyük önem arzeder.

Azerbaycan Cumhuriyeti ve Suudi Arabistan ülkelerinin kimlik ve iktidarlarının niteliği ve niceliği ile ilgili bileşenlere bakıldığında, iki ülke arasındaki ilişkilerin, sultacı ve bağımlı devletlerin arasındaki ilişkilerin kategorisinde yer aldığı söylenebilir. Şöyle ki Suud rejimi tekfirci vahabiliği yaygınlaştırma çabaları yüzünden sultacı devlet sayılıyor. Gerçekte Azerbaycan Cumhuriyeti halkının büyük bir bölümü şia mezhebine mensup olan Müslümanlardır ve tarih boyunca da ehli sünnet azınlığı ile kardeşçe ve barış içinde yaşamıştır ve eski sovyetler birliği dağıldığında bu cumhuriyette bir tek vahabi bile yoktu.

Ancak Suudi Arabistan, sapkın vahabilerin hakimiyeti altında olan bir ülkedir. Bu tarikat başta şii mezhebi olmak üzere İslam ilkeleri ile düşmanlık temelinde ortaya çıkmıştır. Bu yüzden Arabistan ve Azerbaycan Cumhuriyeti gibi nüfusunun kahir çoğunluğu şia Müslümanlardan oluşan bir ülke arasında hiç bir ortak düşünce ve ideoloji söz konusu değildir. Üstelik Azerbaycan cumhuriyetinden yaşayan ehli sünnet azınlık diğer ülkelerde yaşayan ehli sünnet Müslümanlar gibi vahabi tarikatını sakın ve İslam düşmanı bir tarikat olarak bilir ve bu tarikatın ülkelerinde yayılmasından derin kaygı duymaktadır.

Bu arada Batı’ya olan ideolojik ve siyasi bağımlılık ve yine Batı kültürünün sapkın unsurlarını benimseme bakımından Azerbaycan Cumhuriyeti ve Suudi Arabistan’ın hakimiyetleri korsan rejim İsrail karşısında ortak görüşleri bulunduğu belirtilmelidir. Bu durum özellikle son yıllarda ve Arabistan’da Muhammed bin Salman veliaht prensi olmasından sonra gelişen bir süreç izlemektedir.

Her halükarda Bakü ve Riyad’ın kimlik ve iktidar unsurları iki taraf arasında eşit ve dengeli olmayan bir ilişki kurduğu gözleniyor. Nitekim Suud rejimi elebaşıları da Bakü yetkilileri ile ilişkilerinde kendilerini şan ve konum bakımından Bakü yetkililerinden çok daha üstün gördüklerini ortaya koyuyor.  Gerçi nüfus, yüzölçümü, ham petrol ihracatı ve döviz gelirleri bakımından Arabistan Azerbaycan cumhuriyetine nazaran daha üstün konumda olduğu da belirtilmelidir.

Azerbaycan cumhuriyetinin 2017 yılında nüfusu 9.8 milyon ve Arabistan nüfusu aynı yılda 32.2 milyon olarak açıklanmıştır. Yine Azerbaycan cumhuriyetinin yüzölçümü 86 bin 600 kilometrekare ve Arabistan’ın yüzölçümü 2 milyon 250 bin kilometrekare kadardır. Ancak Riyad’ın Bakü’ye nazaran üstünlük hissinin esas etkeni ham petrol ihracat hacmi ile ilgilidir. Suud rejimi günde 10 milyon varil ham petrol üretimi ile dünyada ikinci sırada yer alıyor ve dünya genelinde üretilen ham petrolün %11.89 kadarını tek başına üretiyor.

Azerbaycan Cumhuriyeti ise günde 1 milyon ham petrol üretimi ile dünyada 20. sırada yer alıyor ve dünya genelinde üretilen ham petrolün ancak %1.17 kadarını üretiyor.

Öte yandan Bakü yönetiminin politikalarını enerji alanında Riyad ile uyumlu hale getirmeye yönelik tutumu, Bakü yönetimi petrol ve doğalgaz politikalarında Riyad’ı izlemek istediği yönde adım attığını gösteriyor. Bakü yetkilileri Suudi Arabistan’ı Azerbaycan kamuoyu gözünde iktisadi açıdan ülkelerine faydalı bir ülkeymiş gibi göstermeye ve böylece bu ülke ile ilişkilerini geliştirme zemini hazırlamaya çalışıyor.

Azerbaycan Cumhuriyeti ekonomi uzmanlarından Vakar Bayramov, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Nisan 2015’te Riyad’a yaptığı ziyaretini şöyle yorumluyor: Aliyev ziyareti sırasında Suud kralı onu havaalanında karşıladı. Gerçekte bu hareket çok önemlidir, zira Arabistan’da yabancı konuklar genellikle sarayda düzenlenen törenle karşılanır. Bu kaşılama, Arabistan ve kralının Azerbaycan cumhuriyetine verdiği önemi gösteriyor. Bu durum iki tarafın arasındaki ilişkilerin siyasi arenadan ziyade iktisadi arenada gelişmesine sebep oluyor. Gerçi Azerbaycan cumhuriyetinin dış ticaretinin %60 kadarı Avrupa ülkeleri ile gerçekleşiyor, ama Bakü yönetimi Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye önem veriyor. Nitekim 2005 ila 2015 yılları arasında Azerbaycan Cumhuriyeti ile Suudi Arabistan arasındaki ticari ilişkiler 23 kat arttı.

Bakü ve Riyad arasındaki siyasi ve diplomatik ilişkiler 2015 yılında İlham Aliyev’in Riyad’ı ziyaret etmesinden sonra yeni bir aşamaya geldi. Bu sürecin devamında ve Arabistan kralı veya veliaht prensi Bakü’ye karşılıklı ziyarette bulunmamasına karşın Azeri liderin Riyad ziyaretleri devam etti. Mayıs 2017’de de Aliyev’in ABD ve Arabistan ve bazı İslam ülkelerinin Riyad’da düzenledikleri zirveye katılması da Bakü yönetiminin Arabistan ile işbirliğinde yeni bir merhaleye girdiğini ortaya koyuyordu.

Yine 22 Nisan 2017’de Bakü’da Azerbaycan Cumhuriyeti – Arap ülkeleri sosyal işbirliği birliği adı altında bir teşekkül kuruluşunu ilan etti. Bu teşekkülün kuruluş da Bakü yönetiminin Suud rejimi ve diğer Arap rejimlerle ilişkilerini geliştirmeye önem verdiğinin işaretidir.

Azerbaycan Cumhuriyeti – Arap ülkeleri sosyal işbirliği birliği Başkanı Elşen Rahimov bu birlik hakkında şöyle diyor: Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in siyasi iradesi, Bakü yönetimi ile Arap rejimlerin arasında ilişkilerin gelişmesinde önemli rol ifa ediyor ve bu birlik de Azerbaycan Cumhuriyeti ile Arap ülkelerinin arasında işbirliği ilişkilerini teşvik etmek ve bu ülkelerin sermayelerini Azerbaycan cumhuriyetine çekmek üzere kuruldu.

Arap – Türk stratejik ve iktisadi işbirliği derneği Başkanı Muhammed Adil de bir basın toplantısında şu ifadeleri kullandı:

Bu derneğin aktivistleri Azerbaycan cumhuriyetini Türk dünyasının önemli bir üyesi olarak görüyor ve bu yüzden Azerbaycan Cumhuriyeti ile Arap dünyası arasında bir köprü kurmak amacıyla Bakü’ye geldiler, böylece Azerbaycan cumhuriyetinin ticaret ve yatırım ve turizm imkanlarının Arap dünyasına tanıtmak istiyorlar.

Son üç yılda ve özellikle Azerbaycan Cumhuriyeti milli güvenlik bakanlığı lağvedildikten  ve Suud rejiminin vahabileri iktisadi faaliyetlerin ardından Azerbaycan cumhuriyetinde tekfirci vahabiliği yaymaya başladıkları ortaya çıktıktan sonra, iktisadi ilişkilerin Bakü – Riyad ilişkilerinde sadece bir maske olarak kullanıldığı kanaatini güçlendirmeye başladı. Gerçekte bu ilişkilerin siyasi, askeri ve güvenlik boyutları daha ağır bastığı anlaşılıyor.

Öte yandan Bakü yönetiminin dış politikasında ve Arap rejimlerle ilişkilerinde Ankara’nın etkisi altında kalması, Karabağ münakaşasında destek arayışları, dünya petrol piyasalarında ağırlık kazanma eğilim, güvenlik ve istihbarat alanlarında işbirliği ve ayrıca Bakü ve Riyad’ın İran’da Azeri ve Arap azınlıkların arasında etnikçiliğin ve bölücülüğün propagandasını yapma alanında işbirliği de Bakü – Riyad ilişkilerinde önemli bileşenlerdir. Aslında Arabistan’ın Azerbaycan Cumhuriyeti ile ilişkilerini geliştirme isteğinin önemli bir nedeni İran ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında gelişen ilişkileri engellemek, ayrıca şia aleminde tefrika yaratmak, Bakü’yü enerji politikalarında Riyad’ı izlemeye teşvik etmek ve dünya petrol piyasalarında Bakü’den yararlanmak gibi nedenlerdir.

İran’ın Bakü’deki eski büyükelçisi Muhsin Pakayin, Bakü yönetimi ile Arap rejimlerin arasında ilişkilerin gelişmesi hakkında şöyle diyor: Azerbaycan cumhuriyetinin dıp politika ilkelerinden biri, bölge için ve bölge dışı ülkelerle ilişkilerini dengeli bir biçimde geliştirmektir. Bölgede Azerbaycan cumhuriyetinin Rusya, Türkiye ve İran ile ilişkileri eksendir, fakat aynı zamanda Bakü’nün dış politika alanında Arap rejimlerle ilişkilerini düzenlemek istediğine da şahit oluyoruz. Örneğin Cumhurbaşkanı Aliyev’in 2015 yılında Riyad’ı ziyaret etmesinden sonra iki ülkenin ortak iktisadi komisyonu faaliyete geçti ve Bakü yönetimi Arabistan’ın yatırım kapasitesinden yararlanmaya ümitvar oldu.

İran’ın Bakü’deki eski büyükelçisi Muhsin Pakayin şöyle devam ediyor:

Azerbaycan Cumhuriyeti Suudi Arabistan’dan başka Fars körfezi kıyılarında yer alan BAE, Katar ve Kuveyt gibi kıyı ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye başladı. Örneğin Cumhurbaşkanı Aliyev BAE ziyareti sırasında veliaht prensi ve BAE silahlı kuvvetleri yüksek komutanı yardımcısı Şeyh Muhammed bin Zayed Al-i Nahyan ile görüştü ve taraflar bölgesel güvenlik meselelerinin yanı sıra iki ülkenin ticari, iktisadi ve siyasi ilişkilerinin geleceğini de masaya yatırdı.