Şubat 19, 2019 16:22 Europe/Istanbul
  • Bakü – Riyad ilişkileri - 19

Bakü ve Riyad’ın yakınlaşmasının bir sonucu Azerbaycan Cumhuriyeti’nde tekfirci vahabi akımının oluşması ve bu bölgede bu sapkın akımın yüzüne bazı camilerin kapılarının açılması ve bazı camilerin inşa edilmesidir.

Bakü ve Riyad arasında başlayan siyasi işbirliği fırsatını değerlendiren Suudi Arabistan ve Kuveyt’teki vahabiler 1990’lı yılların başından itibaren Azerbaycan Cumhuriyeti’nde faaliyetlerini cami inşa etmek ve hayır kurumları çerçevesinde mali yardımlarda bulunarak başlattılar.

Kuveytli vahabiler Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının ilk yirmi yılında bu ülkede en az 73 cami inşa ettiler, Suud vahabiler ise Azerbaycan Cumhuriyeti’nde doğrudan üç caminin kontrolünü ele geçirdiler ve böylece bu cumhuriyette toplam 76 cami vahabi propagandasının hizmetine girmiş oldu. Aynı dönemde şia adına şia Müslümanlara darbe vuran çakma şiaların faaliyetleri de Azerbaycan Cumhuriyeti milli güvenlik servisinin gündemine alındı.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nde hakiki dindar insanlar ise çakma şiaları gerçek şialardan ayırt edebilmek için onlara “zeydduş” lakabı verdiler.

Zeydduşların iki özelliği vardır. Zeydduşların veya çakma şiaların bir özelliği İran İslam Cumhuriyeti ile düşmanlık ederler ve velayeti fakih hükümetine de muhaliftirler. Zeydduşların veya çakma şiaların ikinci özelliği ise sapkın vahabiler gibi Amerika, korsan İsrail ve siyonizmle hiç bir muhalefetleri söz konusu olmamasıdır.

Gerçekte Suud rejimi ve Azerbaycan Cumhuriyeti’ndeki vahabi merkezlerin özel planı, bu cumhuriyette vahabi ideolojisini yaygınlaştırmaktan başka bir nevi çakma ve uydurma şiayı yaratmak ve sonuçta Azerbaycan Cumhuriyeti’ninin Müslümanları ile şii merkezlerin arasındaki irtibatı zedelemektir.

Öte yandan Azerbaycan Cumhuriyeti’nde camilerin İslamî ilkelere uygun biçimde geliştirilmesi için bir çok engel söz konusuyken, vahabilerin kontrolü altında bulunan camiler için bir çok kolaylık sağlanması dikkat çekiyor. Örneğin Bakü’nün Nerimanov semtinde Cuma camii Suudi Arabistan bağlantılı sapkın vahabilere verilmiştir.

Bu cami daha sonraları Bakü’da ehli beyt -s- hüseyniyesi yakınında Ebu Bekir camii adı ile faaliyet yürütmeye başladı. Ancak vahabilerin kendi aralarında yaşanan ihtilaflerin yüzünden 17 Ağustos 2008 tarihinde Ebu Bekir camiinde akşam namazı sırasında bir patlama gerçekleşti. Kimliği belirsiz bir kişi caminin çatısında bulunan camı kırdıktan sonra içeriye iki el bombası attı. Olayda üç kişi hayatını kaybetti, sekiz kişi de yaralandı.

Arabistan’da eğitim gören Ebu Bekir camii cemaat imamı Kamet Süleymanov bu olayın amacını Azerbaycan Cumhuriyeti’nde istikrarı bozma çabası şeklinde değerlendirdi.

Ebu Bekir camii imamı Kamet Süleymanov daha sonraları camiye el bombaları atanları, başında bulunduğu örgütte kontrolünün dışına çıkan hariciler (havaric) niteledi. Her neyse bu hadisenin gerçek mahiyeti, Ebu Bekir camiinin görecede kapatılması ile birlikte muğlak ve belirsiz kaldı.

Yine ilginçtir ki Bakü yönetimi ve medyası Ebu Bekir camiinde patlama olayından sonra camiyi kapatma iddiasına karşın Bakü’nün Nerimanov semtinin mahkemesi 27 Ekim 2008’de caminin yeniden açılmasına karar verdi.

Azerbaycan Cumhuriyeti dini grupların işlerinden sorumlu komitenin Başkan yardımcısı Gündüz İsmailov konu ile ilgili yaptığı açıklamada, Ebu Bekir camii dini cemaatinin avukatı Civanşir Süleymanov, mahkemeden bu komiteyi Ebu Bekir camiini açmakla yükümlü hale getirmesini talep ettiğini, ancak mahkeme bu talebi reddettiğini, fakat daha sonra mahkemenin Ebu Bekir camiinin yeniden açılması yönündeki kararı dini grupların işlerinden sorumlu komiteye bildirilmediğini kaydetti.

Bakü’de Ebu Bekir camiinin belirsiz durumu bir kaç yıl daha devam etti. 2017 yılına gelindiğinde, Bakü ve Riyad ilişkilerinin doruk noktasına ulaştığı bir sırada bazı haber kaynakları Ebu Bekir camiinin yeniden açılacağını duyurdu. Ancak caminin imamı ve burada faaliyet yürüten vahabi merkezin Başkanı Kamet Süleymanov, Ebu Bekir camii zaten faaliyet yürüttüğünü ve hiç bir zaman kapatılmadığını açıkladı!

Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Suudi Arabistan’ın kontrolündeki tekfirci vahabilerin faaliyeti özellikle Irak ve Suriye’de tekfirci IŞİD terör örgütünün kuruluş sürecinde Azerbaycan Cumhuriyeti için büyük sıkıntılara yol açtı. Gerçi Bakü yönetimi Suriye krizinin şekillenmesini Azerbaycan Cumhuriyeti için bir fırsat telakki etmişti, öyle ki bazı Azeri medya organlarının ifşaatına göre Azerbaycan Cumhuriyeti milli güvenlik bakanlığı General Eldar Mahmudov bu bakanlığın başında bulunduğu dönemde Suriye’ye Azeri vahabilerin gönderilmesinde atkif rol oynadı.

Bu arada Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Suudi Arabistan’a bağlı vahabi akımın bazı ünlü şahsiyetleri açıkça Suriye’ye gitme çağrısı yapıyordu. Bu şahsiyetlerinden biri de Ebu Bekir camii imamı Kamet Süleymanov’un yardımcısı Alihan Musayev’di.

Genel bir değerlendirmede, son yıllarda Suud rejimi ve vahabi merkezlerin Azerbaycan Cumhuriyeti’nde sinsi nüfuzu ve vahabi örgütlerin faaliyetlerinin yayılması, bazen Bakü ve Riyad arasındaki koordinasyona rağmen vahabi örgütlerin faaliyetleri Bakü yönetiminin kontrolünün dışına çıktığı söylenebilir.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nde vahabi örgütlerin Bakü yönetiminin kontrolünden çıkması ile birlikte 13 Temmuz 2015’de Azerbaycan Cumhuriyeti Kafkasya Müslümanları idaresi Başkanı Allah Şekur Paşazade bu ülkede altı kadar illegal vahabi cemiyetin faaliyetlerinin engellenmesini istedi. Paşazade konu ile ilgili yaptığı açıklamada şöyle dedi: Azerbaycan Cumhuriyeti diyanet işleri devlet komitesinden Zagalata, Şamahi ve Kubustan yörelerindeki köylerde dini görünümlü bir kaç başına buyruk örgütün faaliyetlerine son vermesi istenmiştir. Zira bu örgütler Kafkasya Müslümanları idaresinde kayıtsızdır ve bu idareye başka ülkelere bağlı olduklarını bildirmiştir.

Bundan önce 12 Haziran 2015’te de Azerbaycan Cumhuriyeti’nde bazı güvenilir kaynaklar, Bakü hakimiyetinin Tartar ilçesinde vahabi akımının tehlikeli bir şekilde faaliyet yürütmesi ve bu ilçede IŞİD için üye toplama faaliyetinden ciddi bir şekilde kaygı duyduğunu belirtmişti. O günlerde Allah Şekur Paşazade ve Azerbaycan Cumhuriyeti diyanet işleri devlet komitesi Başkanı Mübariz Kurbanlı’nın Tartar ilçesine önceden açıklanmayan ziyaretinin sebebi de bu bağlamda gerçekleşen bir ziyaret şeklinde açıklandı. Ancak tüm bunlara rağmen Bakü medyasında IŞİD ve tekfirci vahabi akımına yönelik çelişkili bakışları ve tutumları da onların bu konuda şaşkınlıklarını yansıtıyor.

Tekfirci IŞİD terör örgütünün Irak ve Suriye’de işledikleri ve ister istemez Bakü medyasına da yansıyan cinayetlerle ilgili haberlere rağmen Bakü medyasında yer alan bazı özel raporlar, Suudi Arabistan’ın desteklediği tekfirci güçlere yönelik olumlu propagandaların habercisiydi.

Örneğin 3 Ağustos 2015’te Suriye’de Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı olan Mahmut Azeri adındaki tekfirci komutanlardan biri Türkiye’nin Time Türk sitesine verdiği mülakatta, vahabi akımın Azerbaycan Cumhuriyeti içinde sözde cihat peşinde olmadığı konusunda güvence verdi. Bu mülakatın içeriği Azerbaycan Cumhuriyeti medyasının Publika, ANEN, Strong ve diğer bazı haber kaynaklarında geniş bir şekilde yayımlandı.

Peki kimdi bu Mahmut Azeri?

Mahmut Azeri Bakü devlet üniversitesi ekonomi bölümünden mezun olduktan sonra 2009 yılında Afganistan’a gitti ve 2013 yılında da Afganistan’dan Suriye’ye geçti. Vahabi komutan Time Türk’e verdiği mülakatta şu ifadelere yer verdi:

Bizim Azerbaycan Cumhuriyeti’ne yönelik bakışımız, bu ülkenin insanlarına İslam’ı anlatmaktır. Bizim Suriye’den Azerbaycan Cumhuriyeti’ne geri döndükten sonra silahlanacağımız iddiasını ortaya atanlar bizi halkın gözünde itibarsızlaştırmaya ve bizimle halk arasında bir set oluşturmaya çalışıyorlar. Eğer İran ve Hizbullah Suriye yönetimine desteklerini kesecek olurlarsa, Beşar Esad yönetimi bir ay içinde devrilir.

Bakü yönetiminin Azerbaycan Cumhuriyeti’nde tekfirci vahabi akımı için propaganda şartlarını oluşturması ve bu cumhuriyette asil Müslümanlara büyük kısıtlamalar getirmesi ciddi eleştirilerle karşılaşmıştır.

Azerbaycan Cumhuriyeti Cuma dini cemiyeti lideri Hac İlkar İbrahimoğlu bu konuda şöyle diyor: Azerbaycan Cumhuriyeti’nde asil İslam maarifinin yaygınlaşması yolunda ciddi engeller çıkarmak için büyük enerjilerin harcanması büyük talihsizliktir. Maalesef Türkiye’de de bazı politikacılar IŞİD etkeninden yararlanabileceklerini zannettiler. Bazıları da bunlar sünni çocuklar, fakat biraz aşırıya kaçıyorlar demişti. Ancak şimdi bunun ne kadar yanlış bir algılama olduğunu görüyorsunuz.