Ocak 18, 2019 15:21 Europe/Istanbul

Suud rejiminin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne fikri ve dini merkezi üzerinden nüfuz etme politikası çerçevesinde Kasım 2017’de Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Kafkasya Müslümanları idaresi Başkanı Allah Şekur Paşazade’yi uluslararası Melik Abdullah dini ve kültürel diyalog merkezine üye yaptı.

2018 yılından itibaren Melik Abdullah merkezi, Kafkasya Müslümanları idaresi başkanının bu merkezin oturumlarına göstermelik katılımından yararlanmaya başladı.

Allah Şekur Paşazade 4 ve 5 Temmuz 2018 tarihlerinde Viyana’da düzenlenen uluslararası Melik Abdullah dini ve kültürel diyalog merkezinin 9 kişilik yönetici konseyinin 18. oturumuna katıldı. Melik Abdullah merkezi yöneticilerinin oturumunda bu merkezin idari yapısında değişiklik ve dünyanın çeşitli bölgelerinde icraatının raporu ele alındı.

Allah Şekur Paşazade Azerbaycan Cumhuriyeti’nde dini lider olarak tanınmadığı halde Azerbaycan Cumhuriyeti APE haber ajansı Paşazade’nin Melik Abdullah merkezi yönetici konseyi oturumu ile ilgili haberin altında Allah Şekur Paşazade bu konseye üye olan tek dini lider olduğunu yazdı.

Suudi Arabistan’ın Melik Abdullah merkezinin vahabi mahiyeti ve Suud rejiminin bu merkezi tanınmış şahsiyetleri cezbetmek üzere sarfettiği yüklü paralara bakıldığında açıktır ki Allah Şekur Paşazade’ye yapılan bu merkezle işbirliği önerisi aslında bu merkezin dini ve etnik hedeflerine hizmet için Kafkasya Müslümanları idaresinin yardım ve desteğini kazanmak içindi.

Allah Şekur Paşazade Viyana’da düzenlenen Melik Abdullah merkezi yönetici konseyi oturumuna katıldıktan sonra 10 ve 11 temmuz 2018 tarihlerinde de Cidde ve Mekke kentlerinde düzenlenen uluslararası ulemanın Afganistan meselelerini ele alma zirvesine katıldı ve ardından Bakü’den gelen heyetin eşliğinde Suud kralı Salman ile görüştü. Azerbaycan Cumhuriyeti heyeti ayrıca kameri 1439 yılının Hac merasimi arifesinde Mekke emeri Halid Faysal ile görüştü.

Paşazade 9 Temmuz 2018 tarihinde de İslam işbirliği teşkilatı genel sekreteri Yusuf bin Ahmet Asimin ile görüştü.

Bakü ve Riyad arasında fikri işbirliğinin bir başka mısdakı, Azerbaycan Cumhuriyeti diplomasi akademisi ve Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı stratejik etüt merkezi ile Suudi Arabistan Suud Faysal diplomasi etüt merkezi ile ilişkileridir.

Suud Faysal merkezinin Azerbaycan Cumhuriyeti’nde çeşitli ilmi merkezlerle ilişkisi çerçevesinde 2011 yılında ve Azerbaycan Cumhuriyeti diplomasi akademisi Başkanı Hafız Paşayev’in Arabistan ziyareti sırasında iki taraf arasında işbirliği belgesi imzalandı.

Bundan yaklaşık dört yıl sonra 6 ve 7 Ocak 2015 tarihinde Suud Faysal diplomasi etüt merkezi, Riyad’da Suudi Arabistan ve orta Asya ve Hazar bölgesi ülkeleri arasındaki ilişkiler başlıklı bir zirve düzenledi ve aynı yılın 3 ila 6 haziran tarihlerinde de Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı stratejik etüt merkezi ile birlikte Azerbaycan Cumhuriyeti – Suudi Arabistan ilişkileri, ortak meseleler, başlıklı bir oturum gerçekleştirdi.

6 Mart 2016 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti dönem büyükelçisi Rasım Rızayev ile Suud Faysal diplomasi etüt merkezi Başkanı Abdulkerim Dahil ile görüşmesinde, Azerbaycan Cumhuriyeti diploması akademi üniversitesi Arabistanlı genç diplomatların bilgilerini geliştirmek üzere bir kurs düzenleyeceği açıklandı.

Bakü ve Riyad’in düşünce merkezlerinin ilişkileri çerçevesinde 22 Ekim 2017 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin resmi haber ajansı Azertac, Azerbaycan Cumhuriyeti milli bilim akademisinin coğrafya müesssesesi ile Suudi Arabistan coğrafya kurumu arasındaki işbirliği çerçevesinde iki ülkenin ortak coğrafya günleri Bakü’de başladığını duyurdu.

Bu çerçevede de Suudi Arabistan coğrafya kurumundan 37 personel Azerbaycan Cumhuriyeti’ne geldi. Azerbaycan Cumhuriyeti milli bilim akademisinin coğrafya müessesesi Başkanı Ramiz Muhammedov bir açıklama yaparak Suudi Arabistan coğrafya kurumu ile işbirliğine vurgu yaptı.

Gerçi Azerbaycan Cumhuriyeti milli bilim akademesinin coğrafya müessesesi ile Suudi Arabistan coğrafya merkezi uzmanları arasındaki müzakereler ilmi ve coğrafya görüntüsü altında yürütülüyor, fakat bu ilişkinin siyasi amaçları da güttüğü anlaşılıyor, zira karineler, bu ilişkilerde Bakü’nün siyasi bencilliği ile Suud rejiminin İran karşıtı etnikçi kışkırtmaları ile dolaylı bağlantısı bulunan konuların yer aldığını gösteriyor. Nitekim Azerbaycan Cumhuriyeti coğrafya müessesesi Başkanı Ramiz Muhammedov, Nisan 2013’te Bakü’de İran karşıtı bölücü unsurların düzenlediği oturuma katılan biridir.

Bakü ve Riyad’n düşünce merkezlerinin ilişkileri çerçevesinde yine Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kısaca SAM adı ile anılan Azerbaycan Cumhuriyeti diplomasi akademisi ve Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı stratejik etüt merkezi uzman heyetlerinin düzenli olarak Arabistan’ı ziyaret etmeleri de dikkat çekiyor. Örneğin 3 Haziran 2015’te SAM merkezinden bir heyet merkezin Başkan yardımcısı bayan Gülşen Paşayeva başkanlığında Suudi Arabistan’a gelerek Melik Faysal etüt merkezi ve Suudi İslamî etüt merkezi Başkanı Yahya Muhammed bin Cüneyd’le görüştü.

Gerçekte Bakü ve Riyad İslam işbirliği teşkilatı İİT’nin kapasitelerinden de kendi düşüncelerini yaygınlaştırmak için yararlanıyor. 2 Aralık 2015’te SAM merkezinin Başkan yardımcısı bayan Gülşen Paşayeva ve bu merkezin uzmanlarından Kemal Makili Aliyev Cidde’de İİT merkezinde “İİT’nin Karabağ münakaşasının çözümünde rolü” başlıklı bir sempozyum düzenlediler.

Öte yandan SAM merkezinin Arabistan’da düşünce üreten merkezlerin yetkilileri ile ilişkileri sayesinde Suud rejiminin düşüncelerinin tesiri Azerbaycan Cumhuriyeti’nde yayımlanan kitaplarda ve medya organlarında ve toplum genelinde açıkça göze çarpıyor. Örneğin asil İslamî inançlar ve şia mezhebinin inançları Bakü medyasında ve kitaplarında sapkın vahabi tarikatının düşünceleri doğrultusunda hurafe ve batıl inanç olarak tanıtılıyor. Azerbaycan Cumhuriyeti milli meclisinde de evlere ve camilere İmam Hüseyin -s- ile ilgili bayrakların asılmasını yasaklayan yasalar onaylanıyor.

Suud rejiminin Azerbaycan Cumhuriyeti üzerinde ideolojik nüfuzunun artması ile birlikte vahabi tarikatı da bu ülkede ve Kafkasya bölgesinde yayılmaya başladı. Bu yüzden vahabilerin Azerbaycan Cumhuriyeti’nde faaliyetleri her geçen gün güvenlik sorunlarını daha da ciddi boyutlara taşımaya başladı. Eğer vababiliğin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne ilk girdiği günlerde sadece bu zümrenin uzun sakalları ve giyim kuşam tarzı dikkat çektiyse, günümüzde Bakü medyasında vahabilerin sebebiyet verdiği bir güvenlik sorununun haberi yayımlanmadan gün geçmiyor.

2003 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Gürcistan’ın Pankisi vadisinde ideolojik ve askeri eğitim alan bir grup vatandaşı bu ülkeye geri döndü ve Gence kentinde milli güvenlik bakanlığına bağlı güçlerle girdikleri çatışmadan sonra tutuklandılar. Bu örgüt Karabağ partizanları adı altında 2000 yılında kurulmuştu. Örgütün üyeleri 2001 yılında Gürcistan’a gitti ve 2003 yılında geri döndükten sonra Bakü’nun Hatai parkında bir araya geldiler.

Bu örgüt Ruşen Bedelov komutasında düzenlediği bir operasyonda Azerbaycan Cumhuriyeti’nin üst düzey bir güvenlik subayını öldürdü. Gerçi örgüt üyeleri uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldığı açıklandı, ancak Bakü ve Riyad arasında ilişkilerin gelişmesine paralel olarak Ruşen Bedelov 2011 yılında hapisten serbest bırakıldı ve diğer arkadaşları ile birlikte Suriye’ye gittiği ve orada öldürüldüğü belirtildi.

Kafkasya meseleleri uzmanı Ahmet Nusreti vahabilerin Azerbaycan Cumhuriyeti’nde faaliyetlerinin sonuçları hakkında şöyle diyor:

Vahabiler Azerbaycan Cumhuriyeti’nde faaliyete başladıklarında kendilerini hakim düzene tabi ve bu düzenin hamisi olduklarını söylüyordu ve bu ülkenin hakimiyetine övgüler yağdırarak bir yandan propagandalarını sürdürürken öbür yandan taraftar sayısını arttırıyordu. Ancak vahabiler konumlarını pekiştirince bu ülkenin istikrarı ve güvenliğine yönelik tehlikeye dönüştüler ve bu da başka ülkelerde bundan önce yaşanmış sürecin aynısıdır.

Kafkasya meseleleri uzmanı Ahmet Nusreti şöyle devam ediyor:

Azerbaycan Cumhuriyeti’nde cumhurbaşkanlığına bağlı bir stratejik etüt merkezinin yaptığ anketin sonuçları bu ülkede vahabilerin sayısı şiddetle arttığını gösteriyor. Oysa Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını kazandığı günde bu ülkede bir tek vahabi yoktu. Ama maalesef bugün şia Müslümanlar en ağır güvenlik baskıları altında bulunuyor.

Görünen o ki Azerbaycan Cumhuriyeti’ni vahabilerin yıkıcı faaliyetleri karşısında korumak için en iyi yöntem, Azerbaycan halkının Bakü ile Riyad ilişkilerini kısıtlamaya çalışması ve böylece vahabilerin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne nüfuzunu engellemeleridir.