Feminizm ve ilkelerin tenkidi, öğretiler ve sonuçları -15
Geçen programda batıda kürtaj vakaların artışından söz ettik ve radikal feministlerin kadınları çocuk yetiştirmekten kurtarmak ve bireysel özgürlüğe kavuşmaları için kürtajı önerdiklerini belirttik.
Bu da kadınların istediği zaman, kendi ceninini öldürerek, ona karşı sorumluluklarından kurtulacakları anlamındadır, fakat bu çirkin olayın kadınlar üzerindeki olumsuz sonuçlarına hiç değinilmiyor.
Bu programda kürtajın etkileri ve İslam'ın konu ile ilgili görüşünü sizlere aktarmak istiyoruz. Hep birlikte dinleyelim.
Kürtaj, kadınlara bir çok kişisel ve sosyal sorunlar oluşturuyor. Bunlardan bir fiziksel rahatsızlıklardır. Amerika'daki resmi veriler, kürtaj yapan kadınların %10'unun, kürtajın yan etkilerinden rahatsız olduklarını, yan etkilerin 5'te 1'inin de diğer yan etkilerden daha belirgin olduğunu gösteriyor. Bu arada kürtajın ardından kısa vadeli yan etkiler tedavi edilebilir fakat genelde uzun vadeli yan etkileri, kadının üreme kabiliyetini tehlikeye atıyor. Yapılan araştırmalar, kürtaj yapan kadınların %3 ila %5'inin, yapılan dikkatsizlik nedeni ile akim olduğunu gösteriyor.
Yapılan bir çok bilimsel araştırma, kürtaj yapan kadınların diğerlerine nazaran meme kanserinden ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Tabi ki çevre, beslenme modeli, yaş ve diğer bir çok faktör kanseri tetikleyen veya etkileyen faktörlerdir, fakat bu hastalığın yayılma sebebi, belirsizliğini koruyor. Ulusal Kanser Enstitüsü 2 kasım 1994 tarihinde genç kadınlar arasında meme kanseri ile ilgili yayınladığı araştırmada, kürtaj yapan kadınların diğerlerine nazaran bu kansere yakalanma riskinin %50 daha fazla olduğunu belirtti.
Tabi kürtaj, bazı psikolojik rahatsızlıklar ve bunalımları da beraberinde getirir. Yapılan araştırmalar, kürtajdan sonraki ilk haftalarda, kadınların %40 ila %60'ının bu olaya karşı olumsuz tepkileri olduğunu gösteriyor. Suçluluk duygusu, uyku sorunu, karar alma zorluğu ise psikolojik tedaviyi gerektirecek bazı psikolojik rahatsızlıklardır.
Yapılan birçok araştırma da kürtajın ardından yaşanan krizlerin, genelde her yıldönümü veya daha erken ve yoğunlaşarak yaşandığını gösteriyor. Kürtaj ardından alınan psikolojik desteklerde yüzlerce olumsuz tepkiler kaydediliyor. Bunların en yaygını ise bunalım, özgüven yitirmesi, düzen bozucu davranışlar, uyku bozuklukları, hafıza kaybı, sosyal ilişkilerde sorun, stres, gerginlik, günah ve pişmanlık, şiddete yönelme, ağlama krizleri, odaklanma sorunu, başkalarına ve önceki aktivitelere ilgi eksikliği, sonraki çocuklarla bağlantı sorunudur.
Tüm anlattıklarımıza rağmen, İslam dininde kürtaj bir suç sayılıyor ve kimse, doktor raporu olmadan kürtaj yapma hakkı yoktur. İslam insanların hayat hakkına çok önem veriyor. Hayat kelimesi, yaşam, varlık, hayat, canlılık anlamında olan "hay" kelimesinden geliyor. Hayat hakkı ise en temel insani haklardandır. Bu konu faşizm hariç, görünürde hiçbir hukuk ekolünde reddedilmiyor, zira faşizm inanların kemalini çelişme ve savaşta görürken, dayatma ve insanları sömürmeyi, güçlü kesimin doğal hakkı biliyor. Tabi materyalizm düşüncesini savunan batılılar açısından, sadece maddi hayat önem taşıyor ve manevi yaşamın hiçbir önemi yoktur. Fakat çağdaş büyük batılı düşünür ve filozoflar, batı toplumu ve kültürünü tehdit eden en büyük tehlikenin, batının manevi hayattan soyutlanması olduğunu savunuyorlar.
Batıdaki en büyük parçalanma, ahlaki ve sosyal parçalanmalardır ki daha çok sanayi ülkelerde aile yaşamının yol olması ve suç oranların yükselmesine sebep oluyor. Hiç şüphesiz hayat, anlamsız olunca, nihilizm çaresizce yaşama gölge salıyor. 1990 yılında İslam İşbirliği Teşkilatı-İKO tarafından onaylanan İslami İnsan Hakları Beyannamesi, Müslüman ülkelerin görüşlerini kapsıyor.
İslam açısından yaşam konusu, insanın başkalarının yaşam ve hayatını değil, kendi hayat ve yaşamına bile zarar vermeyecek kadar önemlidir. Bu yüzden İslam açısından insan kendi hayat hakkından vazgeçebilir mi sorusu sorulunca, insani ve ilahi yasalar, iki farklı yanıt vereceklerdir. Batı yasaları insan hayatının kendine ait olduğu düşüncesi ile kişinin intihar hakkı olduğunu savunuyor. Fakat islami yasalar, bu harekete izin vermiyor ve bunun cinayet ve günah olduğunu belirtiyor. Humanist düşünceye göre kürtajın hiçbir sakıncası yoktur ve batılı kadınlar da bu bakış açısı ile kürtajın kendi hakları olduğunu savunuyorlar.
İslam alimleri, yaşamın Allah tarafından insana verilen bir emanet olduğu düşüncesi ile insanın kendi hayatına son verme hakkına sahip olmadığını hatta koruması gerektiğini belirtiyorlar. İslam açısından insanların hayat, cisim ve ruhları Allah'ın bir emanetidir ve kimse intihar etme veya kürtaj yapma hakkı yoktur. Nitekim Bakara suresinin 195. ayetin bir kısmında şöyle okuyoruz: Kendi kendinizi tehlikeye atmayın.
İnsanların çok zor ruhsal ve fiziksel durumlara yakalandığı dönemlerde bile İslam insanlara intihar veya kürtaj hakkı vermiyor, zira insanlar Allah'a tevekkül ederek, sorunların üstesinden gelebilirler. Yaşam ve hayat, ilahi bir nimettir ve kimse onu alma hakkı yoktur. İslam'da insan Allah nezdinde özel onura sahiptir. Öyle ki Maide suresinin 32. ayetinin bir bölümünde de belirtildiği üzere "Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır."
İslam açısından cenine üflendiğinden itibaren bir insan sayılıyor ve tıpkı diğer insanlar gibi yaşam ve hayat hakkına sahiptir. Bu yüzden de doktorlar ve din evliyaları da tıbbi bir gerekçesi olamayan kürtajlara izin vermiyorlar, bunu yapanlar da suç işlemiş ve cezalandırılması gerekiyor.
Cenin de diğer insanlar gibi en temeli olan yaşam hakkı gibi haklara sahiptir. Kendi isteği ile ana rahmine yerleşmeyen cenin, anne ve babanın anlaşması ile oluşmuştur. Bu yüzden ceninin ana rahmindeki yaşamı, kendi isteği ile değildir ve tam da bu sebepten dolayı hiç kimse hatta ebeveynleri bile yaşam hakkını ondan alma hakkına sahip değiller, nitekim doğum sonrası kendi evlatlarına zarar verme hakkına sahip olmadıkları gibi.
Aslında ceninin oluşması, ebeveyne temel bir ahlaki sorumluluk yüklemekte, o da bebeğin gelişmesi ve büyümesine kadar onun refahını sürekli sağlamaktır. İslam açısından kürtaj ancak, hamileliğin anneye tehdit oluşturduğu ve onun fiziksel veya psikolojik rahatsızlığına sebep olduğu zaman yapılabilir. Buna ilaveten kürtaj izni ancak ceninde bazı fiziksel engel veya genetik bozukluklar nedeni ile doktor tarafından verilmeli. Bu yüzden kürtaja izin veren ve kadını kendi vücudu sahibi bilenlere, insan özgürlüğü ve seçim hakkının başka insanların canına mal olmadığı müddetçe geçerli olduğunu söylemek gerekir. Böyle sonuçlardan kaçınmak için insan ceninine saygı duymak ve her türlü sapmalardan sakınmak gerekir.009-015