Ocak 12, 2019 19:01 Europe/Istanbul

Bu günkü sohbetimizde Bakü ve Riyad arasındaki ilişkilerin başlarına göz atmak istiyoruz.

Bugünkü sohbetimizde Karabağ krizi, siyasi ve ideolojik ve petrol çıkarları kullanılarak Bakü’nün laik siyasi düzeni ile Riyad’ın gerici siyasi rejiminin düğümlendiği ve özellikle Karabağ krizi Bakü ve Riyad ilişkilerinde nasıl bir işlevi olduğunu gözden geçireceğiz

Resmi açıdan bakıldığında Bakü yönetimi Riyad ile ilişkilerinin gelişmeye başladığı noktayı, Haydar Aliyev’in Suudi Arabistan’a ziyareti olarak gösteriyor. Azerbaycan cumhuriyetinin dönem Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev Suudi Arabistan ziyaretine 10 Temmuz 1994 tarihinde başladığı sırada Suud kralının Riyad ziyaretine davetine olumlu cevap vermesinin sebebini iki ülke arasında dini vahdet ve tarihi geleneklerin benzerliği şeklinde açıkladı. Suud rejiminin uluslararası camiada büyük nüfuzu bulunduğunu zanneden Haydar Aliyev, dini vahdeti ve tarihi geleneklerin benzerliklerini gözeterek Suud kralının bu ziyaret için yaptığı daveti kabul ettiğini belirtti

Ülkesinde uzun yıllar komünist ve ateist anlayışla yaşayan ve 1960’lı yılların sonlarından 1980’li yılların başına kadar Azerbaycan sosyalist cumhuriyetinde sovyetler birliğinin dayattığı komünist düzeni temsil eden Haydar Aliyev, Azerbaycan cumhuriyetinde hakimiyetinin yeni döneminde görecede komünist ve ateist inançlarını bir kenara bıraktı.

Öte yandan Hac merasimi ve bazı ülkelerin liderlerinin VIP şeklinde bu merasime katılmasından siyasi amaçları doğrultusunda yararlanan Suud rejimi Haydar Aliyev için de Kabe’nin yanı başında özel şartları tedarik gördü. Suud rejimi hatta Azerbaycan Cumhuriyeti lideri ve üst düzey yetkililerinin bilgisizliğinden yararlanarak Aliyev ve beraberindeki heyetin ihram bağlamasına da müdahale etti ve Aliyev ve heyet üyeleri Mekkeli vahabilerin tarzında ihram bağladı.

Haydar Aliyev’in Suud rejimini İslam dünyasının merkezi gibi tanıtma eğilimi daha sonraki yıllarda da devam etti. Haydar Aliyev 7 Haziran 2003’te Bakü’de ağırladığı Arabistan kraliyet istişare meclisi Başkanı Salih bin Hamid’le görüşmesinde Riyad yönetiminin Karabağ münakaşasında Bakü yönetiminin tutumuna destek vermesini takdir ederek Arabistan’ın İslamiyetin tüm kökü şeklinde vasfetti.

Gerçekte Haydar Aliyev’in Suud rejimini İslam’ın merkezi olarak tanıtmasının amacı Azerbaycan cumhuriyetinde asil İslam’ın köklerinin takviye edilmesini engellemekti.

Ancak Haydar Aliyev’in Suud rejimini İslam merkezi gibi tanıtma girişimi Azerbaycan cumhuriyetinde sapkın vahabi tarikatının şekillenmesine yol açtı ve daha sonra hem bu ülkenin ve hem bölgenin başını ciddi derecede ağrıtmaya başladı.

Bu arada Haydar Aliyev bu politikasından Karabağ münakaşasında Suud rejiminin Bakü yönetimine desteği doğrultusunda yararlanıyordu.

Haydar Aliyev Arabistan ziyaretinin getirileri hakkında 13 Temmuz 1994’te yaptığı açıklamada Suud rejimi ve kral Fehed bin Abdulaziz Ermenistan devletinin Azerbaycan cumhuriyetine tecavüzünü kınadığını belirtti

Haydar Aliyev’in iktidarı döneminde Bakü yönetiminin Riyad ile ilişki kurma amaçlarından biri de Karabağ savaşında mülteci durumuna düşen Azeri halka yardım adına mali destek almaktır. Haydar Aliyev 11 Aralık 1997 tarihinde Tahran’da düzenlenen İslam işbirliği teşkilatı liderler zirvesinin kulisinde  Arabistan’ın dönem veliaht prensi Abdullah bin Abdulaziz’le görüştü ve Suud rejiminin Karabağlı mültecilere yaptığı yardımlardan ötürü şükranlarını sundu

Gerçekte Karabağ münakaşasında Suudi Arabistan’ın desteğini kazanmak ve Riyad yönetiminin 11 Ağustos 2002’de dağlık Karabağ’da cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenlenmesini kınaması gibi tutumlar, Bakü yönetimini derinden mutlu ediyordu.

Yine Karabağ münakaşasından Bakü ve Riyad ilişkilerini geliştirmekte bir malzeme gibi yararlanma doğrultusunda Karabağ savaşında sakat olan beş Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı propaganda amaçlı bir hareket çerçevesinde ve tedavi edilmek üzere Arabistan’a sevkedildi.

Aslında Suud rejiminin Karabağ münakaşasında Azerbaycan cumhuriyetine yaptığı yardımlar İran İslam Cumhuriyeti’nin Bakü yönetimine yaptığı yardımlara nazaran çok azdı, ancak Bakü medyası bu naçizane yardımları abartıyordu.

Gerçekte Suud rejimi Karabağ münakaşasından Azerbaycan cumhuriyetine nüfuz etmek ve Bakü yönetimini Kafkasya bölgesine yönelik müdahalelerinde bir maşa olarak kullanmakta yararlanmıştır. Bundan başka ve yine Karabağ krizinden yararlanarak Bakü ve Riyad ilişkilerini geliştirme doğrultusunda, Bakü yönetimi 2005 yılında Suud rejiminden Ermenilerden geri aldığı toprakları mayınlardan temizlemek ve şartları iskan için hazır hale getirmek için 50 bin dolar aldı.

Bakü yönetim 28 Aralık 2002 tarihinde Bakü’de okul inşa etmek üzere Suud rejiminin kalkınma vakfından 7 milyon 350 bin Rial kredi aldı. Yine Suud rejiminin Necat adlı sözde hayırsever ve yardım vakfı da 1993 yılından itibaren Azerbaycan cumhuriyetinde vahabi tarikatını yaygınlaştırmak üzere faaliyete geçti. Necat vakfı Azerbaycan cumhuriyetinin Berda ilçesinde 8300 kişilik kapasitesi olan bir çadırkent ve Sumkait’te de 2700 kişilik bir kamp açarak bu iki merkezde tıbbi hizmetler sunmaya başladı.

Riyad yönetiminin Karabağ krizinden nemalanma çerçevesinde 1 Şubat 2006 tarihinde Azerbaycan cumhuriyetinin Tartar ve Akstafa ilçelerinde mayın ve patlayıcı maddeleri temizleme operasyonu için 50 bin dolar tahsis etti. Akstafa ilçesi, Orman Kardeşleri adlı vahabi örgüt gibi örgütlerin faaliyet yürüttüğü bir bölgedir.

Ancak siyaset meseleleri uzmanları Bakü yönetiminin bu dönemde Riyad ile ilişkilerini geliştirmekle güttüğü en önemli amacı Arabistan petrol firmasını Hazar denizinde petrol çıkarma projelerine yatırım yapmaya teşvik etmek olduğunu, bu konuya Haydar Aliyev’le prens Abdullah bin Abdulaziz’in 11 Aralık 1997 tarihinde görüşmelerinde de vurgu yapıldığını belirtiyor.

20 Eylül 1994 tarihinde Azerbaycan cumhuriyetinin yabancı petrol firmalarının kurduğu konsersiyumla imzaladığı petrol anlaşmasında Arabistan’ın Delta Hess firmasına da bir pay verildi. 8 milyar dolar değerinde olan söz konusu petrol anlaşmasında Azerbaycan cumhuriyetinde petrol çıkarları İngiliz, Amerikan, Türk, Rus ve Avrupalı firmaların arasında paylaşılmıştı. Bu yüzden bu anlaşmada Arabistan’ın Delta Hess firmasına pay verilmesi, Azerbaycan cumhuriyetinin hakimiyeti Arabistan için bu cumhuriyette biçtikleri konumun önemini gösteriyordu.

Bu arada Suud rejiminin Azerbaycan cumhuriyetinin petrol ve doğalgaz sektörlerinde varlığı daha sonraları İlham Aliyev iktidarı yıllarında daha da ciddi bir şekilde takip edildi.

Azerbaycan Cumhuriyeti ve Suudi Arabistan arasında enerji alanında işbirliği ve istişarelerin çerçevesinde 2 Ekim 2004’te Azerbaycan cumhuriyetinin dönem enerji ve yakıt Bakanı Natık Aliyev, Arabistan’a bir ziyaret gerçekleştirdi ve iki ülkenin petrol ilişkilerinin doruk noktasında 2018 yılının başlarında Arabistan’ın Aramco petrol firmasının Bakü’deki bölgesel temsilciliği açıldı.

Oysa bu süreçte Karabağ krizi ve bu krize çözüm bulma çabaları tamamen unutulmuş ve bu kriz hatta daha da karmaşık ve çözümsüz hale gelmişti. Gerçi Suud rejimine bağlı vahabi merkezler Azerbaycan cumhuriyetinde her geçen gün daha da artıyor ve adeta bir ahtapot gibi Kafkasya bölgesi ve bu cumhuriyetin üzerine çökerek güvenlik tehdidi oluşturmaya devam ediyordu.

İran ve Avrasya etüt merkezinin orta Asya ve Kafkasya bölgeleri araştırmacısı Veli Kuzeger Kalci bu konuda şöyle diyor:

Suudi Arabistan dini açıdan ve tabi başta İran ile ilişkilerinde siyasi ve jeo politik ciddi mülahazaları çerçevesinde görecede Kafkasya bölgesinde Bakü hakimiyetini desteklemeye yönelmiştir. Arabistan’ın siyasi ve manevi desteği, Azerbaycan cumhuriyetinin Karabağ krizini İslam işbirliği teşkilatı ve BM güvenlik konseyinde takip etmesinde kendini göstermesi Bakü yönetimi için büyük önem arzediyor.

Son yıllarda Arabistan ve Azerbaycan Cumhuriyeti ilişkileri önemli düzeyde geliştiği gözleniyor. Oysa bundan önce ve son 25 yılda Arabistan gibi bir ülkenin Kafkasya bölgesindeki dengelerde rolü pek itina edilebilecek düzeyde önem arzetmiyordu ve Suud rejimi en çok Kuzey Kafkasya bölgesinde vahabi ideolojiyi yaygınlaştırmakla meşguldü. Fakat şimdi Ortadoğu bölgesinde Suud rejimi ve Türkiye’nin özellikle Suriye sahasında İran ve Rusya ile karşı karşıya geldiği bir sırada bu yüzleşmenin Ortadoğu bölgesinden Kafkasya bölgesine çekilme ihtimalinden ve bölgedeki istikrarsızlığı ve krizi İran ve Rusya sınırlarının yanı başına taşıma çabasından söz ediliyor.

Gerçekte Kafkasya bölgesinde münakaşaya elverişli olan zeminler, vahabilerin savaşını Irak ve Suriye’den Kafkasya bölgesine taşıma şartlarını oluşturduğu anlaşılıyor. Nitekim Irak ve Suriye’den binlerce tekfirci IŞİD terör örgütüne bağlı teröristlerin Kafkasya ve orta Asya cumhuriyetleri ve özellikle Azerbaycan cumhuriyetine geri dönmesi ve bunun yanında Suud rejiminin veliaht prensi Muhammed bin Salman’ın hayalleri çerçevesinde bölgede tehlikeli oyunları başlatması, Bakü ile Riyad’ın aşırı yakınlaşmasından doğacak vahim sonuçları daha da vahim hale getirebileceğinden söz ediliyor.

Aslında Karabağ münakaşası alevlendiği ilk günlerden itibaren Suud hanedanı Bakü hakimiyetine yaklaşarak Azerbaycan Cumhuriyeti ve Kafkasya bölesine nüfuz etmek üzere bir kapı aralamaya başlamıştır. Bu çabanın en somut sonucu ise bölgede vahabi tarikatının faaliyetini genişletmesi sayılır.