Ocak 18, 2019 11:35 Europe/Istanbul
  • Suudi Rejimin Yemen’deki Uluslararası Cinayetleri-18

Geçen bölümde, Yemen’de işlenen insanlık cinayetlerine karşı Amerika ve Suudi Arabistan’ın ortak sorumluluğu ve bu cinayetlerde kullanılan yasak silahlar meselesi üzerinde durduk. Bugünkü bölümde ise Suudilerin Amerika Yapımı Misket ve Fosfor bombalarını Yemen'de kullanması meselesini ele almak istiyoruz.

Uluslararası silahlı çatışmalardaki taraflar, Cenevre dörtlü Konvansiyonları birinci ek protokolünün 35'inci maddesinin birinci fıkrasına esasen çatışmanın silahlarını seçmekte serbest değillerdir. Bu protokole göre silahlı çatışmalardaki taraflar, kısıtlayıcı ve sınırlandırıcı kurallara ve ilkelere tabi tutulmuşlardır. Sivil ve askeri hedefler arasında ayrım yapılması ilkesi, silahların çatışmadaki kullanımını sınırlandıran kısıtlayıcı kuralların bir örneğidir.

Uluslararası insan hakları alanında da yine bu ilkeye göre misket bombalarının kullanımı da yasaklanmış bulunuyor. Çünkü bu bombaların kullanımı neticesinde sivil insanların vurulması askeri hedeflerin vurulmasından daha muhtemeldir. Zaten misket bombaları geniş bir alanı etkilemektedir ve bu da sivillere zarar verilmesini kaçınılmaz kılıyordur. Bütün bunlara rağmen Suudi Arabistan silahlı güçleri geniş bir şekilde Amerika ve İngiltere yapımı misket bombalarını Yemen'de kullanmaktan çekinmiyor. Hâlbuki Cenevre dörtlü konvansiyonları bu konvansiyonlarda üye olmayan ülkeler tarafından bile uygulanması zorunlu kılınmıştır

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Ayrımcılıkla Mücadele ve Azınlıkların Desteklenmesi Tali Komisyonu 1996 yılında misket bombaların sivil ve askeri hedeflerin ayrımlaşması zarureti ilkesinin ihlal ettiğinden dolayı bu bomba türünün kullanılması insani hukukun ihlal edilmesi anlamına geldiğini açıkladı. Adı geçen komisyon ayrıca misket bombalarını, kimyasal ve nükleer silahlarla aynı kategoride sınıflandırdı

 Bilindiği üzere kimyasal ve nükleer silahların kullanıldığı zamanlarda sivil ve askeri hedefler arasında bir ayrım yapma imkânı yoktur. Misket bombalarının nokta vuruşlarda kullanılamayacağı gibi bu bombaların parçaları ve şarapnellerinin her yer dağılmasından dolayı bu bombalarla askeri bir hedefe saldırı yapıldığında sivil hedefler de zarar görebilir ve böylece orantılılık ilkesi çiğnenmiş olur.

Orantılılık ilkesine göre kullanılan silah vurulan hedefe orantılı olarak seçilmelidir. İşte misket ve fosfor bombalarının kullanıldığı takdirde bu ilkeyi ihlal etmemek imkânsızdır. Bundan dolayıdır ki Suudi Arabistan Yemen halkına karşı saldırılarında kullandığı fosfor ve misket bombalarıyla orantılılık ilkesini de ayakları altına almıştır. Özellikle de misket bombalarının hedefe isabet ettikten sonra bile parçalarının daha sonra patlayabileceği göz önünde bulundurulduğunda bu parçaların gelecek nesilleri ve çevreyi bile tehdit ettiği ortadadır.

1949 Cenevre Konvansiyonu birinci protokolünün ilk maddesinin 2'inci fıkrasında şöyle yazılmaktadır: Bu protokol veya diğer uluslararası anlaşmaların kapsamına dâhil olmayan siviller ve askeri güçler bile insanlık ve ortak vicdandan doğan uluslararası hukuk ilkelerinin himayesinden yararlanabilirler.

Görüldüğü gibi yasak silahların kullanımına dair hukuk ilkeleri askeri güçleri bile kapsıyor. Askeri çatışmalarda kullanılan savaş yöntemlerine özel diğer insani uluslararası hukuk ilkeleri de mevcuttur.  Mesela, boş veya fazladan bir acının çektirilmemesi savaşlarda riayet edilmesi gereken ilkelerden sayılıyor.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi insani uluslararası örf ve adet hukuku kurallarını sıraladığında bu konuyu da 70 numaralı kural olarak kaydetmiştir. Saldırgan Suudi Koalisyonu Yemen saldırısında bu örf ve adet hukuku kuralını da çiğnemiştir. Nitekim Suudi Arabistan'ın Yemen saldırısındaki fosfor bombalarını kullanmasına dair raporlar da bu konuyu ispatlamıştır. Fosfor bombaları patladığında kurbanların vücudunda derin izler bırakan bomba türleridir.

Fosfor silahlarının duman işaretleri gönderme ve yangın silahları olarak kullanılmasının yasak olmamasına rağmen bu bombaların silahlı güçlere veya sivillere karşı kullanılması ve onların hayat hakkının alınması veya kalıcı yaralara maruz kalmalarına sebep olması kesinlikle yasaklanmıştır. Bu yüzden fosfor bombalarının savaşlarda kullanılması savaş suçu sayılmasının yanı sıra barış döneminde kullanılması da insanlık suçu sayılmaktadır. Zaten çoğu ülkeler de fosfor bombalarını kimyasal bombalar kategorisine yerleştirerek bu bombaların kullanılmasının uluslararası sorumluluk almak anlamına geldiğini kabul etmektedir.

Fosfor bombalarının asıl bileşeni olan beyaz fosfor ise havayla yanıp tutuşan ve beyaz duman oluşturan bir maddedir. Bu madde suyla söndürülemez ve suda bile yanmaya devam eder. Bu sebepten dolayı fosfor bombası kitle imha silahları kategorisine girmektedir. Bunlara ilaveten fosfor bombalarının zehirli dumanları da insanların solunum sistemine ciddi zararlar verir. Özellikle de akciğerlerinin yanmasına veya bu insanların boğulmasına sebep olabilir.

Son yıllarda, Amerika, Suudi Arabistan ve Siyonist Rejim, Afganistan'da, Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de ve Gazze'de sivillere karşı fosfor bombaları kullanmışlardır. 10 Haziran 2017'de Amerika ve ortakları, Suriye'nin Rakka kentine yaptığı saldırılarda kendi güçlerinin kamuflajı bahanesiyle beyaz fosfor içeren mühimmatın kullanıldığını itiraf ettiler. Siyonist Rejim ve Suud Rejimi de hiçbir zaman mazlum Gazze ve Yemen halkı aleyhine fosfor bombaları kullanmaktan çekinmemişlerdir.

Yemen Medeni İttifakı Sözcüsü Fatıma el Şerif 8 Mayıs 2015'te Suudi savaş uçaklarının fosfor bombalarını Yemen'e atmasıyla ilgili şöyle dedi: " Suudi savaş uçaklarının Sa'de'ye saldırı gerçekleştirdiği sırada beyaz bir duman gökyüzünü kaplamıştı. Suud savaş uçaklarının bombardımanlarının görüntüleri Suudi Arabistan medyasında yayınlandığında, uzmanlar bu beyaz dumanların fosfor bombalarından kaynaklandığını bildirdiler.

Amerika'nın Washington Post gazetesi 20 Eylül 2016'da yayımladığı raporunda, Suudi Arabistan'ın Yemenlilere karşı kullandığı yasak beyaz fosfor bombalarını ve bu insani hukuk topluluklarının bu kullanımdan kaygı duyduğuna dair bir yazı yer aldı.  Bu gazetenin yazdığına göre filmler ve görüntülerden Suudi Rejimi güçlerinin bu alev alan maddenin Necran şehri ve Yemen başkenti San'a'ya atılması için farklı sistemlerden yararlandıkları tespit edilmiştir. Suudi Rejimi askeri güçleri bu bombaları atmak için tanktan, havandan ve savaş uçaklarından yararlanıyorlar.

Washingto Post'un yazdığına göre Amerika devleti geçmişte Suudi Arabistan'a fosfor bombaları satmıştır ama Suudiler bu bombaların ne zaman ve ne nasıl ülkelerine getirildiğini anlatmaktan kaçınıyor. Ama ABD Deniz Piyade Kolordusu tarafından 2015 yılında yayınlanan belgelere esasen Amerika'nın Monsanto şirketi dünyada beyaz fosfor maddesini satacak yetkiye sahip olan tek şirkettir.

Monsanto şirketiyle ilgili medyada az sayıda haber yapıldığına rağmen bu şirketin Amerika ordusu beyaz fosfor tekel tedarikçisi olduğu bilinmektedir. Amerika defalarca Siyonist Rejim ve Suudi Rejimine fosfor bombaları vererek bu rejimlerin bu bombaları Filistinlilere ve Yemenlilere karşı vahşice kullanmasına ve böylece savaş ve insanlık cinayetleri işlemelerine sebep olmuştur.

Amerika'nın yasalarına esasen Washington'un beyaz fosfor sattığı ülkeler bu maddeyi sis bombası ve duman işaretleri vermek doğrultusunda kullanmalıdır. Bazen Amerika ve İngiltere basını Amerika'yı Suudi Arabistan'ın Yemen halkına karşı fosfor bombalarının kullanmasından doğan sorumluluğundan aklamak için Suudilerin Yemen'deki fosfor kullanımı şeklinin belli olmadığını savunuyorlar. Örneğin İndependent Gazetesi 19 Eylül 2017 yılında şöyle bir yazı yayınladı ve içinde şu cümlelere yer verdi: " Suudilerin bu silahları nasıl kullandıkları hala belirsiz bir vaziyettedir."

Bütün bu medyatik desteklemelere rağmen Riyad Yemen savaşında insani hukukları ihlal etmesinden dolayı sert eleştirilerin hedefi haline gelmiştir. Batı basınının Suudi Arabistan'ın Yemen'deki uluslararası cinayetlerini ve insani hukuku ihlal etmelerini örtbas etmek için gösterdiği çabalar bariz kanıtlardan dolayı boşa gitmiştir. Bu kanıtların biri de, Yemenli kurbanların vücutlarındaki fosfor bombalarına ait izlerdir.

İnsan Haklarını İzleme Örgütü'nün Amerika ve İngiltere'nin Suudi Arabistan cinayetlerini gizlemek yönündeki girişimleriyle ilgili Ocak ayında bir rapor yayınladı ve bu cümlelere yer verdi:" Birçok kanıt ve belgenin olmasına rağmen Suudi Arabistan'ın Yemen müdahalesinin Batılı destekçileri özellikle de Amerika ve İngiltere Suudi Koalisyonunun Yemen'de işlediği cinayetlerle ilgili hiçbir inceleme ve araştırma yapılmasını istemiyorlar."

Şimdi de Suudi Arabistan'ın Yemen'e karşı başlattığı vahşi saldırıdan üç yıl geçmesine rağmen ve bu Rejimin sivil insanlar ve mekânları fosfor ve misket bombalarla hedef almasına karşın Amerika ve İngiltere hala uluslararası hukuku çiğneyerek Riyad Rejimine yasak silahları satmaya devam etmektedir.