Ocak 18, 2019 11:38 Europe/Istanbul
  • Suudi Arabistan’ın Yemen’deki Uluslararası Cinayetleri-19

Geçen bölümde, Suudilerin Amerika Yapımı Misket ve Fosfor bombalarını Yemen'de kullanması meselesi üzerinde durduk. Bugünkü bölümde ise Yemen Savaşındaki Cinayetler Karşısında Suudi Arabistan'ın Cezai Sorumluluğu konusunu ele almak istiyoruz.

Uluslararası cezai sorumluluğu açıklamak için ilk önce bu hukuksal terimin kavramı ve bu sorumluluğu ortaya çıkaran suçların üzerinde durup kısaca anlatmak istiyoruz. Uluslararası cazai sorumluluk, gerçek kişilerin sorumluluğunu kapsayarak böylece devletlerin uluslararası sorumluluklarının da tamamlayıcısıdır.  Uluslararası hukukta, suçların gerçek kişiler tarafından yapıldığından dolayı bu suça bir ceza verilmesi gerekiyorsa da o ceza belli kişilere verilmelidir. Adalet sadece böyle yerini bulabilir. Bundan dolayı uluslararası hukukta, örf ve adet hukuku çerçevesinde, devletlerin uluslararası sorumluluğunun yanı sıra bireysel cezai sorumluluk ilkesi de yer almaktadır.

Silahlı çatışmalara katılan her kişi, makamına mevkiine bakmaksızın silahlı çatışmalarda uyulması gereken kurallara uymadığı takdirde cezai sorumluluk yüklenmiş olur. Bu açıdan, her ülkenin iç cezai kurallarını ihlal eden kimsenin sorumluluk aldığı için uluslararası hukukta da cezai kuralları ihlal eden kesim veya kişi kendi üzerine sorumluluk almış olur. Cezai sorumluluklara bakmakla görevli olan yargı organı ise ulusal mahkemeler veya uluslararası mahkemelerdir.

Bireysel Cezai Sorumluluk ilkesinden güdülen hedef ise insanlık suçları ve soykırımları önlemek ve barışı sağlamaktır. Bu sorumluluktan Nürnberg Mahkemesi Anlaşması'nın 6'ıncı maddesinde açık bir şekilde söz edilmiş ve böylece onaylanmıştır. Uluslararası Hukuk Komisyonu da Nürnberg ilkesi ve diğer ilkelerin hazırlanmasında, dünya barışı ve güvenliğini tehlikeye sokan cinayetlerin faillerinin yargılanması gerektiğine vurgu yapılmıştır. Cezai sorumluluk ilkesi, Yugoslavya uluslararası ceza mahkemesi tüzüğünün 7'inci maddesinin 1'inci fıkrası ve 23'üncü maddesinin 1'inci fıkrasında ve ayrıca Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi tüzüğünün 22'inci maddesinin 1'inci fıkrası ve 6'ıncı maddesinin 1'inci fıkrasında da geçmektedir.

Ayrıca "dünya barışı ve güvenliğine karşı işlenen suçlar tasarısının taslağının 2'inci maddesinin 1'inci fıkrasında,  Uluslararası Ceza Divanı tüzüğünün 25'inci maddesi ve Kamboçya Uluslararası Mahkemesi anlaşmasının 1'inci maddesine esasen insani güvenliği ve barışı tehdit edecek bir girişimde bulunan kişilerin cezai sorumluluğu üstlenmiş olmaları kesindir. Uluslararası Ceza Divanı tüzüğünün 25'inci maddesi, Yugoslavya Uluslararası Mahkemesi tüzüğünün 6'ıncı maddesi ve ayrıca Ruanda Uluslararası Mahkemesi tüzüğünün 5'inci maddesinde de makamına mevkiine bakmadan kişilerin uluslararası cinayetlerden dolayı yargılanması gerektiğine vurgu yapılmıştır. Buna rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi tüzüğünün 25'inci maddesinin 4'üncü fıkrasında ise yetkililerin ve komutanların uluslararası cinayetlerden doğan cezai sorumlulukları, devletlerinin uluslararası sorumluluklarını etkileyemeyecektir.

Ayrıca devletlerin uluslararası sorumlulukları da ağır cinayetler ve suçlar işleyen komutanlar ve yetkililerin sorumluluğuyla çelişmemektedir. Örneğin Yugoslavya'daki soykırımların Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde görülmesi, cinayet işleyen faillerin bireysel ceza sorumluluğu ilkesine göre yapılan ilk yargılamaydı. Bu süreçte, ikinci dosya ise devletlerin uluslararası sorumlulukları ile ilgili, Bosna Hersek'in Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'ni Uluslararası Adalet Divanı'na şikayet etmesiyle açıldı.

Örf ve adet hukukundaki kurallara ve uluslararası yöntemlere bakıldığında Suudilerin Yemen saldırısı meselesinde, Riyad'ın uluslararası sorumluluğuna ilaveten cezai suçlar işleyen Suudi Savaş Bakanı ve özellikle de Veliaht Muhammed bin Selman'ın bireysel ceza sorumluluğu söz konusudur. Ayrıca Suudi elebaşlığındaki koalisyonun Yemen'de işlediği cinayetler Suudi rejiminin uluslararası sorumluluğunu oluşturur. Bu cinayetleri işleyen kişiler ve yetkililer ise uluslararası cezai sorumluklar yüklenmişlerdir.

Uluslararası hukuk uzmanı ve üniversite hocası Dr. Mesud Ahavanferd Yemen'deki cinayetler ve bu cinayetlerin uluslararası sorumluluklarıyla ilgili şöyle düşünüyor:" Uluslararası hukuka göre savaşlarda da belli kurallar geçerlidir. Ülkeler, tutsaklara karşı insanlık dışı davranışlarda bulunamaz onları öldüremezler. Ayrıca sivillerin insani siper olarak kullanılması da bu kurallara göre yasaklanmıştır. Savaşın en iğrenç olaylardan olduğu gerçeğine karşın yine de uluslararası hukukta belli kurallar belirlenmiştir ve bu kuralların ihlal edilmesi bunu yapan kişiler ve devletler için cezai sorumluluk getirmektedir.

Suudi askeri güçleri, komutanlarının emirleri ile ve özellikle de Suudi veliahdı Muhammed bin Selman ve Suudi Savaş Bakanının çizdiği strateji doğrultusunda hareket ederek Yemen'e doğru yola çıkan insani yardımların oraya ulaşmasını engelleyerek savaş kurallarını açık bir şekilde ihlal etmektedirler. Suudi askeri güçleri, İran'ın ve başka ülkelerden Yemen'e giden gıda maddelerini ve insani yardım ve tıbbi yardım taşıyan gemiler ve uçakları  bile limanlara ve havaalanlarına yaklaştırmıyor.

Suudi savaş uçakları ise Ağustos 2018 yılında MK82 adıyla tanınan Amerikan yapımı bombalar ile Yemen'in Sa'de eyaletinde bulunan Dahyan kasabasındaki öğrencileri taşıyan bir otobüsü hedef aldılar. Bu saldırıda 55 kişi öldü ve 80 kişi de yaralandı. Kasıtlı yapılan böylesine vahşi katliamlar, sivil bölgelerin bombalanması, yasak silahların kullanılması ve Riyad'ın Yemen halkını kıtlığa sürüklemesi girişimi sadece Suudi Rejimi'ni değil komutanları ve amirlerini de suçlu duruma düşürüp onlara cezai sorumluluk yüklüyor.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi 10 Ekim 2016'da yaptığın basın toplantısında, Suudi uçaklarının Yemen'deki cenaze törenine yaptığı bombardımanlara değinerek şöyle demişti:" Suudi uçaklarının Yemen'deki bir cenaze törenine saldırarak yüzlerce insanı öldürüp yaralaması çağımızın en büyük facialarından sayılır. Bu olayı hiç unutmamak gerekir. Suudi Arabistan'ın Yemen'deki sivilleri hedef alması savaş cinayetlerinden sayılır ve kesinlikle uluslararası mahkemeler tarafından ele alınmalıdır.

İnsan haklarına riayet etmek uluslararası bir yükümlülük sayılmaktadır. Bu kurallara hem barışta hem de savaş döneminde uyulmalıdır. Ancak Suudi Arabistan ve ortaklarının Yemen saldırısında sivil insanların öldürülmesi, hastanelerin ve kamu ve eğitim binalarının tahrip edilmesi, zehirli gazların kullanılması gibi savaş suçlarının açık örneklerini işlemekten çekinmemiştir. Bundan ötürü Uluslararası Ceza Divanı tüzüğünün 8'inci maddesine esasen Suudi Arabistan'ın Yemen'deki cinayetleri, savaş cinayetleri sayılır ve bu yüzden Suudi Rejimi yetkilileri de uluslararası cezai sorumlulukları üstlerine almışlar. Yerleşim yerlerinin planlı tahribi, kıtlığa sürükleme, ülke dışı etme ve tıbbi ve sağlık hizmetlerinin düzenli bir şekilde verilmemesi, insanların katliamı ve adam öldürme yöntemlerindendir. Bu bağlamda Ruanda uluslararası mahkemesi sürecinde, bir topluluğu zor koşullar altında yaşatarak fiziki olarak yok edilmeleri örnekleri bir bir açıklanmıştır. Bunlar arasında, kıtlığa sürüklemek, evden kovma ve sağlık hizmetlerinin en aza indirilmesi hususları yer almaktadır.

Suudi Arabistan Veliahdı Muhammed bin Selman, Yemen'e karşı başlattığı savaşı ve Yemen halkına dayattığı zor koşulları izah etmek için şöyle diyor:" Yemen aleyhine başlattığımız savaş, Yemen'deki Ensarullah hareketinin, Lübnan'daki Hizbullah'a dönüşmemesi için devam edecektir." Muhammed bin Selman bu temelsiz açıklamalarla, Yemen'de işlediği cinayetlerden doğan uluslararası ceza sorumluluklarını dolaylı bir şekilde üstüne almıştır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü başkan vekili Akşaya Kumar Washingon Post gazetesinde böyle bir yazı paylaştı: Yemen savaşı ve Muhammed bin Selman'ın Suudi Arabistan Savaş Bakanı'nın bu savaştaki belirgin konumu, bu makamların ülke içindeki görünüşte reformist hareketleri ile çelişmektedir.

Muhammed bin Selman'ın, Suudi Arabistan'daki kadınlara araba kullanma hakkı tanıması, sinemaların kurulması ve kız okullarında beden eğitimi derslerini başlamasına izin verilmesi gibi reformist siyasetleri ve uygulamaları, Amerika gazetelerinde büyük yankı bularak olumlu tepkilere sebep oldu. Ancak Yemen'in kuşatılması, milyonlarca insanı açlıkla burun buruna getirmiş ve bulaşıcı hastalıkların yayılmasına sebep olmuştur. Bundan dolayı Muhammed bin Selman mutlaka yargılanmalıdır. Sadece Muhammed bin Selman değil Suudi Askeri güçlerinin komutanları ve amirleri de uluslararası mahkemelerde yargılanmalı ve onlara yaptırımlar yapılmalıdır. BM Güvenlik Konseyi Yemen'e saldıranları ve orayı yasa dışı bir şekilde kuşatanları, ciddi cezalara ve yaptırımlara çarptırıp koalisyon komutanlarını bireysel bir şekilde de yaptırımlara tabi tutabilir. Güvenlik Konseyi bunu yapmak yerine, Ensarullah hareketinin liderlerini ambargo listelerine almıştır. Suudi Arabistan, Amerika, Fransa ve Britanya gibi ortaklarının destekleri yüzünden Yemen'de yaptığı cinayetlerden çekinmeyerek bu süreci devam ettireceğini öngörüyor.