Ocak 18, 2019 11:40 Europe/Istanbul
  • Suudi Arabistan’ın Yemen’deki Uluslararası Cinayetleri-20

Geçen bölümde, Yemen Savaşındaki Cinayetler Karşısında Suudi Arabistan'ın cezai sorumlulukları meselesi üzerinde durduk. Bugünkü bölümde ise Suudi Arabistan'ın Yemen'e Saldırması Karşısındaki BM Güvenlik Konseyi'nin Sorumluluğu meselesini konu edineceğiz.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı ikinci dünya savaşından sonra devletler arasındaki barışın sağlanması ve korunması amacı ile kuruldu. BM Güvenlik Konseyi de uluslararası güvenliği ve barışı korumak suretiyle BMT'nın kolektif güvenlik aracılığıyla barışı sağlayabilsin diye işe başladı. Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 24'üncü maddesine esasen uluslararası güvenlik ve barışın sağlanması BMGK'ine devredilmiştir. Bu Konsey, Amerika, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere olmak üzere veto hakkına sahip olan beş büyük güçten oluşmaktadır. Uluslararası camia bakışından Güvenlik Konseyi her hangi bir çifte standartlı davranıştan uzak durarak barışı korumak suretiyle uluslararası barışı ve güvenliği güvence altına almalı ve bu süreçte bölgesel kurumlar ve kuruluşların potansiyellerinden de yararlanmalıdır.

Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 25'inci maddesine esasen BMT'nın bütün üyeleri BMGK'nin kararlarını kabul edeceklerini ve uygulayacaklarını onaylamışlardır. Güvenlik Konseyi barışı koruyacak güçlerin bir bölgeye yerleştiğini kararlaştırmadan önce belli bir süreci geride bırakmak zorundadır. Güvenlik Konseyi bu süreçte  BMT'na bağlı taraflarla, ev sahibi devlet, çatışan taraflar, barışı koruyan güçlerin devletleri ve mesele ile ilişkili başka taraflarla da görüşmesi gerekiyor. Bütün bunlara rağmen Güvenlik Konseyi Yemen'deki barışın sağlanmasına yardımcı olmak konusunda ilk görevlerini bile yerine getirmeyerek Suudi Arabistan'ın desteklemeye soyunmuştur. Bunun sonucunda da Suudi Rejimi savaş cinayetleri, soykırım ve insanlığa karşı cinayet işlemekten çekinmemiş ve son dört yılda günden güne daha fazla şiddetli tepkiler ortaya koymuştur.  

BM Güvenlik Konseyi'nin Yemen'deki cinayet işleyenlerin yanında yer aldığına dair açık deliller ve belgeler de ortaya çıkmıştır. 2016 yılı Haziran ayının ilk günlerinde BMT dönem genel sekreteri Ban Ki-Moon, çocuk hakları ihlalcileri ile sunduğu raporda Suudi Arabistan elebaşlığındaki koalisyonun 2015 yılındaki Yemenli çocukların ölümünün yüzde 60'ından sorumlu olduğunu açıklayarak Suudi Arabistan'ı  çocuk hakları ihlalcileri kara listesine aldı. Ancak Batılıların baskıları ve ayrıca Suudi Arabistan'ın BMT'na yaptığı yardımları durdurması tehdidi neticesinde Ban Ki-Moon da mecburen Suudi Arabistan'ın adını bu listeden çıkardı.

BMT'nın Suudi Arabistan'ın Yemen'deki cinayetlerine karşı ortaya koyduğu pasif tutumu BM Antlaşmasının altıncı bölümünün tamamen anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözülmesine ayrılmasına rağmen gerçekleşmektedir. Bu bölüme esasen her hangi bir eylemde bulunmadan önce, müzakere, arabuluculuk, çözüm, hakemlik, adli yargı ve bölgesel barışçıl yollara başvurarak ihtilaflar ve anlaşmazlıkları çözmelidir. Ancak Suudi Arabistan uluslararası kurallara aldırmadan Yemen'e saldırdı. Güvenlik Konseyinin Yemen konusundaki kararları ise Suudileri kınamak yerine Yemen halkını ve bu ülkedeki yasal halk güçlerini hedef almıştır. Örneğin Güvenlik Konseyi'nin Fransız telkinleri neticesinde 2015 yılının Nisan ayında çıkardığı 2216 sayılı karara değinebiliriz.

Bu karar Yemen halkının aleyhinde ve Suudi Rejiminin Yemen'e yaptığı askeri saldırılarını örtbas etmek için verildi.

İran'da uluslararası ilişkiler bölümü profesörlerinden olan Dr. Muhammed Agayi 2216 sayılı kararı ile ilgili şöyle düşünüyor:" Uluslararası hukuk alanında önemli görüş sahibi olanlardan biri Spinoza, herkesin gücü kadar hakka sahip olabileceğini açıklamıştır. 2216 sayılı karar da işte bu görüş baz alınarak çıkartılmıştır. Böyle olunca BMGK ve dönem genel sekreteri Ban Ki-Moon bu konudaki zaaflarını gözler önüne sermiş oldular. Yemen meselesinde alınan kararlarda uluslararası hukukun temel kriterlerine özellikle de BM Antlaşmasının ilk maddesi olan barışın sağlanması ve korunması ilkesine bile uyulmamış ve böylece bu kurallar ayaklar altına alınmıştır. BMGK'nin 2216 sayılı kararı Suudilerin hukuki sorumluluklarından kaçması için bir kaçış yolu teşkil etmiştir. BMGK 2216 sayılı kararı açık bir şekilde Suudi Arabistan'a tecavüz hakkı tanımış ve dolaysız bir şekilde de savaşın başlatılması suçunun sorumluluklarını Suudi Arabistan üzerinden almıştır.

BMGK'nin 2216 sayılı kararı Yemen Ensarullah halk güçlerine karşı bir tutum sergileyerek dolaysız bir şekilde Yemen'in istifa etmiş Cumhurbaşkanı Mansur Hadi'yi desteklemektedir. Halbuki Mansur Hadi Suudi Arabistan'dan yasa dışı bir şekilde askeri müdahalede bulunmasını isteyerek Suudi Rejiminin Yemen'de işlediği cinayetlerde ortak olmuştur. BMGK 2216 sayılı kararı ayrıca Riyad'da Yemen konulu Fars Körfezi İşbirliği Konseyi oturumunu himaye etti. Bunun anlamı da Yemenliler saldırgan ülke olan Arabistan'da saldıranlarla görüşüp onların Yemen meselelerini çözmelerine izin verecekti. 2216 sayılı kararda Yemen halkına  ilaç ve yemek gibi insani yardımların yapılmasının vurgulanmasına rağmen bu yardımların sadece istifa etmiş Mansur Hadi hükümeti tarafından halk arasında dağıtılmasına izin verildi. Halbuki Mansur Hadi Suudi Arabistan'ın Yemen'i kuşatma ve kıtlığa sürüklemesi siyasetlerinde büyük bir payı vardı.

BMGK'nin 2216 sayılı kararının 14'üncü fıkrası BM Antlaşmasını ihlal etmektedir. Bu karar Yemen'in meşru savunma hakkını bile yok sayıyor ve Amerika, İngiltere ve Fransa'nın Suudi Arabistan'a yaptığı silah yardımlarını görmezden gelerek Yemen halkını silah yaptırımına tabi tutuyor. Halbuki BM Antlaşmasına göre bütün milletler zati savunma hakkına sahiptir. Bu kararın ilginç tarafı ise Yemen'in komşularından onlara silah göndermemesini istemesidir. Bu kararın değişik fıkraları ve maddeleri Suudi Arabistan'ın Yemen halkını öldürmekte elini açık bırakmış ve bu acı gerçek de dört yıl geçmesinin ardından günden güne daha da açık hale gelmektedir.

Yemen'de Suudi tarafından işlenen uluslararası cinayetlerin devam etmesi ve Yemen'e yardım götüren gemilerin uçakların inmesinin engellenmesi BMGK'nin tek taraflı hazırlayıp çıkardığı kararın sonuçlarındandır.  2216 sayılı karar Yemen'i karadan karaya silahlar kullanmaktan yani Suudi Arabistan'a karşı füze ve topçu birlikleri kullanmaktan men etmiştir. Aslında bu karar Riyad'ın Yemen savaşını izah etmek için bahane haline gelen Fransızların Suudi Rejimine verdiği bir hediye olarak değerlendirilmelidir. Bunun karşılığında Fransa'nın dönem Cumhurbaşkanı François Hollande, 2216 sayılı kararın onaylanmasının ardından Riyad'a bir ziyaret gerçekleştirerek Fransız üretimi silahları Suudilere satmakla büyük miktarda para elde etti.

BMGK Suudilerin Yemen'e saldırdığı ilk dönemlerden itibaren bu saldırıyı destekledi ve bununla yetinmeyip bu saldırının devam etmesinde bile bir sakınca bulmadı. 24 Kasım 2017 yılında Yemen İnsan Hakları Bakanlığı bir bildiri yayınlayarak Suudi Rejiminin cinayetlerine değinip Suudi Koalisyonunun hava, deniz ve karadan kuşatılmasının devam ettiğinin altını çizerek BMGK'inden kendi sorumluluklarını yerine getirmesini ve Yemen'deki insani durumu değerlendirmek için olağanüstü oturum gerçekleştirmesini ve ayrıca Suudi Koalisyonu'nu araştıracak gerçekleri araştıran bağımsız bir komite oluşturmasını istedi. Ancak Güvenlik Konseyi bu isteğe hiç aldırmadı.

İran'da Uluslararası Meseleler Uzmanı Emir Abbasi Hoşkar BMGK'nin Yemen'e karşı takındığı tavrı şöyle değerlendiriyor:"Ülkerlerin insan haklarını ihlal ettiğinde karar çıkartma yetkisine sahip olan BMGK Suudi Arabistan'ın Yemen'deki sayısız kural ve hak ihlaline rağmen sessizliğini korumuş ve böylece daha fazla sivilin ölmesine neden olmuştur. Bu tavrın nedeni de BMGK'ne hakim olan güçlerin Fars Körfezi Bölgesindeki muhafazakar dengenin korumasını istemesinden dolayıdır.