Ocak 18, 2019 11:52 Europe/Istanbul

Bugünkü bölümde Suudi Arabistan'ın Yemen'de işlediği suçlar karşısında uluslararası toplumun sorumlulukları meselesini konu edineceğiz.

Bu seri programımızda Suudi Arabistan ve ortaklarının Yemen'de işlediği uluslararası cinayetleri incelemeye çalışıp uluslararası hukuka dayanarak Yemen Müslüman halkına karşı Suudi Arabistan'ın savaş suçları ve insanlığa karşı işlediği cinayetleri ispatlamaya çalıştık. Savaş suçları ve insanlığa karşı cinayetlerin uluslararası tanımına baktığımızda Suudi Arabistan, ortakları ve destekçilerinin Yemen'de işlediği cinayetlerden dolayı cezai sorumluluk üstlendiklerini kesin bir şekilde söylemek yerinde olacaktır. Suudi Arabistan'ın Yemen'e askeri müdahale  ve saldırısının gayri meşruluğunu ortaya koyan hukuki ilke ise Birleşmiş Milletler Antlaşması 53'üncü maddesinin 1'inci fıkrasıdır. Bu fıkraya göre, başka bir ülkeye askeri müdahalede bulunmak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin izni alınması gerekir. Ancak Suudiler Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden böyle bir izni almadan Yemen'e saldırdı.

Suudi Arabistan ve ortakları Yemen cinayeti sorumluluklarından kaçmak için bir bildiri yayımlayarak Yemen savaşının uluslararası nefsi müdafaa ilkesine dayanarak başlatıldığını iddia ettiler. Ancak Suudi Arabistan ele başlığındaki 5 Arap ülkenin ortak bildirisinde yer alan bu iddialar hiçbir şekilde ispatlanamadı. Çünkü Yemen'e askeri operasyon yapan Suudi Arabistan ve diğer ortakları, saldırıdan önce ve hatta hava saldırılarından uzun bir zaman sonra bile Yemen tarafından hiçbir saldırıya uğramamışlardı.

Suud Rejimi Yemen saldırısını izah etmek için Yemen'in istifa etmiş Cumhurbaşkanı Mansur Hadi'nin yardım çağrısını bahane göstermeye çalışarak bu şahsın hala Yemen Cumhurbaşkanı olduğunu savunuyor. Ancak gerçek şu ki önceki cumhurbaşkanı ve Mansur Hadi hükümeti, temel hukukunu arayan ve kendi kaderlerini belirlemeye çalışan Yemen halkının genel itirazları ile iktidarı bıraktı. Bu yüzden Mansur Hadi'nin Suudi Arabistan'dan yardım ve müdahale etmesini istemesi de tamamen yasa dışı bir çağrı olarak nitelendirilmelidir. Bu gerçekler, Birleşmiş Milletler'in Yemen ile ilgili raporlarında, bildirilerinde ve kararlarında da yansıtılmıştır.

Uluslararası ilkeler ve kurallara göre Mansur Hadi'nin grubu artık Yemen halkının yasal temsilcisi ve hükümeti sayılmıyor. Bu yüzden iktidarı yeniden elde etmek için yabancıların müdahale etmesini de isteyemez. Böylece Suudi Arabistan'ın böyle bir çağrıya yanıt olarak Yemen'e karşı askeri müdahalede bulunması da yasa dışı ve geçersiz bir argümandır.

Suudiler Yemen'de sivil hedeflere saldırarak çocuklardan ve kadınlardan oluşan binlerce sivil insanı ölürmüş ve yaralamıştır. Milyonlarca Yemenli Suudiler ve ortaklarının saldırıları yüzünden felaket bir durum ile karşı karşıya gelmiştir. Zaten hukuk ve siyaset alanındaki uzmanlar ve gözlemciler de Suudi Arabistan'ın savaş suçu işlemesinin yanı sıra en ağır uluslararası cinayet yani soykırım cinayetini işlemekte olduğuna da vurgu yapmaktadırlar. Uluslararası Kızılhaç Örgütü'nün insancıl yardımlarının Yemen'e ulaşmasını engellemesinin yanı sıra ilaç ve tıbbi yardımların ulaşmasını da sekteye uğratıp sivil altyapıları da bombalaması ve yasaklı silahlarla Yemen halkını katliam edip kuşatması da Suudi Arabistan'ın Yemen halkına karşı işlediği savaş suçlarıdır.    

Ülkeler tarafından bağlayıcı olan Uluslararası Örfi İnsancıl Hukukuna göre hastaneler, dini mekanlar, eğitim, tarihi mekanları ve ülkenin altyapı tesisatı saldırıya ve tahribe uğratılmamalıdır. Uluslararası hukukun farklı kural ve ilkelerine göre bu tür mekanlara saldırmak en utanç verici ve en çirkin girişimler arasında yer alır. Böyle bu suçları işleyenler yetkisi olan uluslararası mahkemelerde yargılanmaları da şarttır.

Yemen'de de Suudi Rejiminin dört yıldır aralıksız hastaneleri, camileri ve kültürel tarihi merkezleri ve mekanları ve ayrıca altyapı tesisatını acımasızca hedef aldığını görüyoruz. Bir başka taraftan da Suudi Arabistan'ın yerleşim yerlerine yönelik saldırılarında misket bombalar, kimyasal, biyolojik ve türlü türlü yasak bombalar kullandığını ve böylece uluslararası konvansiyonları ihlal ettiğini açık bir şekilde görüyoruz.

Uluslararası kurallar ve ilkelere esasen sivilleri kıtlığa ve açlığa sürüklemek soykırım  diye değerlendirilmelidir. Suudi Arabistan da aynı yönteme baş vurarak Yemenlileri kıtlığa ve açlığa sürüklemek istiyor. Bunun örnekleri ise bu Rejimin kasıtlı olarak cenaze ve düğün törenlerine, camilere, çarşılara, okullara, okul otobüslerine, hastanelere, kamu mekanlarına, barajlara ve silolara yaptığı hava ve kara saldırılarıdır.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı'na bağlı faaliyet gösteren Uluslararası Gıda Programı Başkanı da Suudi Koalisyonun Yemen halkına ulaştırılmak istenen insancıl yardımları engellemesini sert bir dille eleştirmiştir. Suudi saldırılarının ve Yemen kuşatmasının sürdürülmesinden dolayı Yemen halkının yüzde 90'ı yardıma muhtaç bir duruma gelmiştir. Milyonlarca Yemenli çocuk yetersiz beslenme ve birçok hastalığa yakalanma tehlikesi ile burun buruna gelmiştir. Çocuklar ve kadınlar gibi sivillerin sistematik ve geniş çaplı bir şekilde katliamı insanlık aleyhine işlenen suçların bir örneği sayılır. İşte Suudi Arabistan'ın Yemen'de yaptığı da açık ve net bir cinayet hem de insanlığa karşı işlenen bir cinayettir.

Uluslararası Ceza Divanı tüzüğünün 7'inci maddesinin ilk fıkrasına esasen insanlık aleyhine işlenen cinayet, sivil bir kitlenin sistematik ve geniş çaplı saldırılara uğraması olarak tanımlanmıştır. Suudi Rejiminin Yemen'de sivil insanları, çocukları ve kadınları hedef alması da birçok örneği ile birlikte Uluslararası Ceza Divanı tüzüğünün 8'inci maddesinde de değinilen örnekleri ile örtüşmektedir. Suudi Arabistan'ın Yemen'e karşı saldırıları milyonlarca Yemenlinin avareliği ve yer değiştirmesi, çocukların eğitimden yoksun kalması, açlık, sağlık ve tedavi sorunları, kadınların ve kızların cinsel tecavüze uğraması ve milyonlarca işin yok olması ile sonuçlanmıştır. Bu kadar büyük çileleri Yemenlilere dayatan Suudiler, uluslararası kuralları ihlal ederek işlenen bu cinayetlerinden dolayı ağır bir sorumluluğu üzerlerine almışlardır.

İşte bu sebeplerden dolayı Yemen halkının hakları da uluslararası ve ulusal yargı mercileri tarafından göz önünde bulundurulmalı ve kural tanımaz Suudi Arabistan'ın ihlalleri ve cinayetleri devletlerin uluslararası sorumlulukları çerçevesinde yargılanmalıdır. Çünkü Suudi Arabistan ve Yemen'e saldıran diğer saldırganlar, Devletlerin Uluslararası Sorumluluğu Tasarısının 2'inci ve 12'inci maddelerine göre uluslararası hukuku açık bir şekilde ihlal etmiş ve böylece uluslararası sorumluluk üstlenmişlerdir.

İran'da üniversite profesörü ve hukukçu olan Hüseyin Mir Muhammed Sadıgi Suudi Arabistan'ın uluslararası ve ülke içi mahkemelerde nasıl kovuşturmaya tabi tutulacağı ile ilgili şöyle bir değerlendirmede bulunmaktadır:" Günümüzde kayıtsız şartsız devletlerin ve makamların cinayetlerini yargılamaya yetkisi olan uluslararası bir mahkeme yoktur. 2002 yılında Hollanda'nın Lahey kentinde kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi ise suçun işlendiği yerin devleti veya suçluların uyruğu olduğu devletin suçu kabul etmesi halinde bu suçlara bakma yetkisine sahip olacaktır. Ancak bu meselede Yemen devleti ve Suudi Arabistan rejimi Uluslararası Ceza Mahkemesinin tüzüğünü kabul etmemiş iki ülkedir. Buna rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi tüzüğüne göre devletler duruma göre bu mahkemeye suç duyurusunda bulunabilir. Böylece Yemen Devleti de Uluslararası Ceza Mahkemesinden böyle bir istekte bulunabilir. Uluslararası Ceza Mahkemesinin bu suçlara bakması ile yetkilendirilmesinin bir başka yolu da dosyanın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından bu mahkemeye gönderilmesidir. Yemen konusu ile ilgili ise Amerika'nın veto etme ihtimali yüzünden Suudilerin Yemen cinayetleri dosyasının Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından Uluslararası Ceza Mahkemesine gönderilmesi pek muhtemel görünmemektedir

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Suudi Rejiminin Yemen'de işlediği cinayetlere ve girişimlerine karşı pasif davranarak Yemen'in acı verici olaylarına ve gerçeklerine karşı gözlerini yummuştur. Hatta tam tersi tek taraflı kararlar çıkararak Yemen milleti ve halk gruplarına karşı hareket etmektedir. Özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 14 Nisan 2015'te çıkardığı 2216 sayılı kararı da bu teşkilatın Suudilerin Yemen'deki askeri müdahalesinden doğan ihlalleri göz ardı ettiğini gösteriyor. Hali hazırda ise BMGK bir daha şöyle bir sınav ile karşı karşıyadır: Acaba uluslararası kamuoyuna saygı duyup Suudilerin Yemen cinayetleri dosyasını Uluslararası Ceza Mahkemesine göndermesi ile iade-i itibar edip edememesidir.