Ocak 18, 2019 13:42 Europe/Istanbul
  • Turizm; Mana alemine açılan pencere - 10

Son dönemde turistlerin mimari eserlerine yönelik artan ilgileri turizm sektöründe “mimari turizmi” veya “turizmde mimari” adı altında yeni bir branşın ortaya çıkmasına yol açtığı anlaşılıyor.

Son yıllarda bazı mimari eserlerinin çok sayıda turisti kendine çekmeyi başarması, mimari sanatına farklı bir açıdan bakılmasına zemin oluşturduğu anlaşılıyor. Buna göre kentsel alanın bazı yöneticileri ve tasarımcıları de dünyanın başarılı mimarları ile işbirliği yaparak yeni cazip eserleri yaratmaya yönelmeye başladı.

Gerçekte modern mimarinin yanında, mimari tarzları sürekli turistlerin ilgisini çeken ve bulundukları yeri turistlerin uğrak mekanı yapan tarihi binalar da vardır. Bazı binaların mimari tarzı, ince bakışlı ziyaretçilerinin ruhuna hitap edebilecek ve onlara bir süreliğine büyük zevk tattıracak biçimdedir. Örneğin Fas’ın başkentindeki caddeleri veya İran’ın İsfahan kentinin çarşısı gibi mekanların atmosferini tecrübe eden her insan bu atmosferin aniden geleneksel mimarisi olan bir caminin veya evin veya meydanın geniş avlusuna veya alanına açılmasıyla karşılaşınca içinde büyük bir sevinç ve mutluluk hissetmiştir.

İran’ın tarihi İsfahan kentinde Nakşi Cihan meydanı ve Şeyh Lutfullah camii bu kentin en önemli turistik merkezlerinden sayılır ve turistlerin bu kentin atmosferini idrak etmelerinde etkili rol ifa eder. Nitekim Avrupalı turistlerin bu mekanlardan en önemli algıları, maneviyat ve bu mekanların harikulade gözükmeleridir.

Batılı uzman prof. Arthur Pop, İran sanatı üzerine adlı eserinde Şeyh Lutfullah camii hakkında şöyle yazıyor: bu eserin insanoğlunun ürünü olduğuna inanmak gerçekten güçtür. Bu binada en ufak zafiyet gözükmüyor, ölçüler çok uygun, planı ideal ve çok güçlü ve güzeldir ve kısacası bir dünya şevk ve heyecanla muhteşem bir huzur ve sessizlik karışımı bir şeydir ve güzellik tanımının büyük zevkli temsilcisi sayılır. Bu mekan dini iman ve semavi ilhamdan başka hiç bir kaynağı olamaz.

Mimariye mekanın ruhu diyorlar. Mimari, sanatın bir dalıdır ve diğer sanat dallarında olduğu gibi sanatçı doğadan ve irfandan ilham alarak iç ve dış güzelliği bir binanın inşaatında gözler önüne serer. Sanat, sanatçının ruhu ve düşüncesinin ürettiği şeyin aynasıdır. Rus ünlü yazar Tolostoy’un belirttiğine göre sanatın nihai hedefi, insanların ulaşabildiği en yüce ve en güzel duyguları intikal ettirmektir. Usta sanatçılar eserlerinde muhataplarının duygularını tahrik edecek biçimde kendi duygularını ve tecrübelerini sanat kalıbında beyan eder ve aralarında ortak duyguları oluşturarak muhatapları ile manevi irtibat kurmayı başarır.

Mimari kutsal bir sanattır ve bu kudsiyeti çerçevesinde ifa ettiği rolü, maddi dünya ile manevi dünya arasındaki boşluğu doğal ve simgesel bir biçimde doldurmaktan ibarettir. Mimari sanatı bu görevini göklere doğru uzanan binaları inşa ederek yerine getirir. Dini mimari ise sürekli yukarıya yönelik bir çabadır. Dini binalar çeşitli dinlerde ortak bir hedefi vardır, ki o da ibadet ve dua etmek için uygun bir ortam oluşturmaktır. Böylece insanlar hangi dine ve inanca mensup olursa olsun dini bir binaya girdiğinde, bu ortak ortamdan etkilenir. Bundan başka, tarihi – dini binaları yapan mimarların amacı, mimari unsurlarını akılcı bir şekilde kullanarak muhatapları üzerindeki manevi tesiri en üst seviyeye ulaştırmak ve hidayete erdirilmelerine katkı sağlamaktır.

Başta İslam ülkeleri olmak üzere Doğu diyarında turistik cazibelerin arasında tarihi binaların mimarisi güzel ve şaşırtıcı cilvelerden biridir ve ziyaretçinin maneviyat duygularını tetikler. Gerçekte Müslüman sanatçının sanatı ve inancının tarihi binaların yapımında birleşmesi Titus Bukhart’ın tabiri ile mimarinin erdemi sayılan eserlerin yaratılmasına yol açmıştır. Nitekim İran’da İslamî mimari ile yapılan tarihi bir binaya ayak basan ve manevi cazibesine kapılmayan hemen hemen bir tek turiste bile rastlayamazsınız. İslamî mimaride lacivert renginin cazibesi, İslamî binanın parçalarının çekici gücü, ayna işlemeleri, tezhip sanatı ve duvarları süsleyen başka bir alemin manalarını yansıtan kelimeler, hepsi doğa ötesinin doğa içinde tecelli etmesidir.

İran mimarisinde geçmiş zamanla şimdiki zaman birbiriyle bütünleşmiştir. İtalya’da yayımlanan seyahat dergisi Latitudes Life’ın yazdığına göre İran mimarisi gözleri kamaştırmak ve hayalinize hitap etmek için gerekli olan her şeyi sergilemektedir. İran’ın geçmiş çağlara ait tarihi eserleri her zaman turistler için büyük cazibesi olmuştur, nitekim günümüzde binaların ve camilerin nefis mimarisi İran’ın binlerce yıllık tarihi, kültürel zenginliği doğal ve tarihi cazibesidir ve bir çok turisti kendine çekmektedir.

İran’ın güzel turistik cazibelerinden biri Kaşan yöresindeki tarihi evlerdir. Bu evlerin her biri çölün ortasında birer inci gibidir. Nitekim bu evlerin mimarisi ve içinde barındırdığı uzun koridorları, duvar resimleri vesaire unsurları da çöl incilerinin birer cazibeleri sayılır.

Rus turist Olena Petrosyuk Kaşan yöresine yaptığı seyahatini şöyle anlatıyor: Kaşan tarihi evlerle dolu ve her biri, içinde apayrı bir dünya barındırıyor. Her evde mimari sanatını tüm benliğinle hissedebilir ve ihtişamı ve azametinden hayrete düşebilirsin. Bu binaların pencerelerinin renkli camlarından içeri süzülen ışık, odaların iç atmosferini kayda almak için eşsiz fırsat sunuyor. Odaların içinde ise duvarlara, tavana ve tabana yansıyan güzel gökkuşağı oluşuyor.