Ocak 18, 2019 15:17 Europe/Istanbul

Çöllerin kendilerine özel cazibeleri vardır. İnsani kriterlerin sınırlarını zorlayan bu ruhsuz gözüken bölgeler insan düşüncesini ve gözlemlerini de derinden etkilemektedir. Çöl, bir kez cazibesine kapılan insanı bir daha asla bırakmaz.

Kim bir kere çölün büyüsüne esir olursa, ömrünün sonuna kadar bu büyüden kurtulumaz.

Bu cümle, Avusturyalı ünlü hekim, coğrafya bilgini ve seyyah Alfons Gabbrial’in ünlü cümlesidir. Gabrial 1927 - 1937 yılları arasında üç kez İran’a seyahat etti. Gabrial İran’ı şark diyarının kalbi olarak tanımlıyor ve İran çöllerine yaptığı gezintilerini hayatının en değerli anıları olarak anlatıyor. Gabrial İran çöllerine yaptığı seyahatlerini “İran çöllerini aşmak” adlı ünlü seyahatnamesinde kaleme aldı.

Avusturyalı seyyah Gabrial eserinde şöyle diyor:

Çöllerin kendilerine özel cazibeleri vardır. İnsani kriterlerin sınırlarını zorlayan bu ruhsuz gözüken bölgeler insan düşüncesini ve gözlemlerini de derinden etkilemektedir.  Aradığımız dünya, yalnız bir yıldız misali, hareketsiz ve her türlü meseleden bağımsız olarak hayat ve mematın ötesinde yer alıyor. Çöl kavramı ile aşina olmayanlar için bu kavram, korku ve dehşetten başka bir şey ifade etmez ve kalbi çölün güzellikleri ve korkuları ile aşina olanlar için yeniden buraya dönmek üzere kalbinde dinmez bir şevk içerir. Çöl, bir kez cazibesine kapılan insanı bir daha asla bırakmaz.

Bazı seyyahların seyahatlerinde aradığı büyük cazibelerden biri, kentsel yaşamın gürültüsünden uzak huzurlu bir ortama kavuşmaktır. Çöl sükut, huzur ve azamet mazharı olduğundan bu istek ancak çöle yapılacak seyahatle elde edilebilir. Çölün sessizliği, yıldız dolu geceleri, esrarengiz ve bazen korkutucu dünyası, kum ve topraktan oluşan çölün sadece bir kaç özelliğidir. Çöller eşsiz özellikleri sayesinde en cazip turistik mekanlardan biri sayılır. Gerçi bazı insanlar bu dipsiz ve sınırsız kum alanını doğanın cimriliğini simgesi olarak yorumluyor, fakat gerçekte çöl, ilahi muhibetleri içeren emsalsiz bir servettir.

Çöl, sahra ve benzeri ortamlar gerçi bilimsel tanım bakımından deniz seviyesinden yükseklikleri, yıllık yağış oranı, bitki örtüsü ve toprağının barındırdığı tuz oranı gibi unsurları itibarı ile birbirinden farklı alanlar olarak tanımlanır, fakat turistler  ve çöl meraklıları için bu mekanların birbirinden pek fazla bir farklılığı yoktur.

Çöl turizmi kendine özel bir zevki ve şevki söz konusudur. Nitekim bir çok insan bu mekanları gezmek ve has huzurundan yararlanmak için dünyanın dört bir yanında, Afrika’nın kuzeyinde sahradan Moğolistan ve Çin’de Gobi çölü ve Namibya’da Namib sahrası ve Avustralya’da Viktoria çölüne kadar uzanan bu mekanlara seyahat eder.

Gerçekte dünya coğrafyasında yer alan karaların üçte birini çöller ve sahralar oluşturuyor. Yerkürenin tüm kıtalarında çöl ve sahra vardır. Çöller ve sahralar doğanın en güzel manzaralarını barındıran alanlardır. Burada ufuklarda hiç bir engel yoktur ve yerle gök çöllerin ve sahraların ufuklarında birbiriyle bütünleşir.

Aslında çöl yüce Allah’ın şefkati ve doğanın kahrının bütünleştiği bir alandır. Çöller rüzgarların dansı, çalı çırpının savruludğu, hurma ağaçları, yürüyen kumlar ve diğer özellikleri ile insanların ilgisini çeker. Çöle yolculuk eden insan aslında bin bir yüzü olan bu mekana gider ve kumdan bir zeminde unutulmaz bir yolculuğu tecrübe eder.

Gerçi çöl yolcuları, turizm alanında çok özel bir kesimden ibarettir, fakat çölün cazibeleri çok çeşitlidir. Nitekim her insan kendi düşüncesine ve umutlarına göre bu sır dolu mekana ayak basar.

Çöllerde barınan bitkiler ve hayvanlar, tarihi kentlerden çölün ortasında geriye kalan enkazlar, kum tepelerinde kayak, çöllerde otomobil yarışları ve hepsinden daha önemlisi çöle hakim olan esrarengiz sükut, bu mekanın bazı cazibeleri sayılır. Yine geceleri yıldızların göz kırpması, bu mekana gelen insanları derin hayallere götüren bir başka özelliğidir. Çöl geceleri milyarlarca yıldızın  binlerce meraklının gözleri önünde ışık saçarak onları bunca azameti takdir etmeye zorlayan bir başka özelliktir ve işte böylece çöl, mana alemine açılan bir pencere oluyor.

İran’ın yüzölçümünün dörtte birini çöller ve sahralar oluşturuyor. İran’ın muhteşem çölleri ve sahraları biraz önce antılan ve maceracı turistlerin güzel ve el değmemiş doğada aradığı tüm özellikleri ve güzellikleri bir arada barındıran mekanlardır.

İran’ın Lut çölü 2016 yılında UNESCO’nun dünya doğal mirasları listesine kayda alındı. Uzmanlar dünyanın en sıcak noktası Lut çölünde yer aldığını belirtiyor. Lut çölünün dünya doğal mirasları listesine alınmasının bir sebebi ise jeolojik açıdan dünyada eşi bulunmayan ve Kulut efsane kenti adı verilen su ve rüzgar sonucu yaşanan erozyonun ardından oluşan jeomorfolojik fenomendir. Bu fenomen binlerce yıl erezyonun sonucunda Lut çölünde oluşmuştur ve dünyada eşsizdir.

Yine dünyanın en büyük doğal çöl vazoları adı verilen fenomenin en büyükleri Lut çölünde oluşmuştur ve yükseklikleri yer yer 12 metreye kadar varmaktadır.

Bundan başka dünyanın en büyük kum tepeleri de açık kahverenginden gri ve siyah rengine kadar değişik renkleri ile bu çölde yer almakta ve yine dünyada eşsiz olduğu belirtilmektedir.

Merhum Dr. Ali Şeriati’nin tabiri ile: çölde yeşeren en güzel şey, hayaldir. Evet, hayal adlı görünmeyen yalnız kuş tek başına ve özgürce çölün her tarafında dolaşır ve gölgesi çöle düşen tek gölgedir. Çöl yerin sonudur, hayatın bittiği yerdir. Çölde sanki öteki alemin sınırına yaklaşmış gibi hissederiz kendimizi. Çölde yüce Allah’ın varlığını adeta gözlerimizle hissederiz.