Şubat 01, 2019 12:29 Europe/Istanbul
  • Müslümanların Avrupa’ya göç etmeleri - 1

Günümüzde Avrupa’da yaşayan Müslümanların ve bu kıtaya göç eden Müslüman göçmenlerin hakkında kesin veriler bulunmuyor.

Aslında Avrupa ülkelerinin bazı güvenlik sakıncaları yüzünden hatta bu bağlamda yayımlanan verilerde büyük farklılıklar göze çarpıyor.

Pew araştırma merkezinin verilerine göre Avrupa kıtasında Müslümanların sayısı 1990 yılında 29 milyon 600 bin kadardı, ki bu rakam Avrupa kıtasının toplan nüfusunun yaklaşık yüzde 4’üne denk geliyordu.

2010 yılına gelindiğinde Avrupa’da Müslüman nüfusun sayısı 44 milyon 100 bin olarak açıklandı, ki bu da yeşil kıtanın toplam nüfusunun yüzde 6 kadarına denk geliyordu.

Pew araştırma merkezi Avrupa kıtasında Müslüman nüfusun sayısı 2030 yılına kadar bu kıtanın toplam nüfusunun yüzde 8’ine denk gelen 58 milyona yükseleceğini tahmin ediyor. Son tahminlere göre şimdiki süreç aynı şekilde devam ettiği takdirde Avrupa ülkelerinde Müslümanlar bu ülkelerin toplam nüfusunun yüzde 20’sini oluşturması bekleniyor.

Yine verilere göre Almanya ve Fransa Avrupa ülkeleri arasında en büyük Müslüman nüfusa sahip olan ülkelerdir. Pew araştırma merkezinin verilerine göre, 2010 yılında Almanya’da 4.7 milyon Müslüman yaşıyor ki bu rakam Almanya nüfusunun yüzde 6’sı kadardır. Pew araştırma merkezi Almanya’nın Müslüman nüfusu 2020 yılına kadar 5.5 milyona yükseleceğini tahmin ediyor.

Fransa’nın da 2010 yılında Müslüman nüfusu yaklaşık 4.7 milyon kadardır ki bu da Fransa nüfusunun yüzde 7.5 kadarına denk geliyor. Pew araştırma merkezi Fransa’nın Müslüman nüfusu 2020 yılına kadar 5.5 milyona yükseleceğini tahmin ediyor, ki bu da Fransa nüfusunun yaklaşık yüzde 8 kadarına denk geliyor.

Aslında Avrupa kıtasında Müslüman nüfus hakkında açıklanan tüm verilerde 2011 ila 2017 yılları arasında Suriye krizi yüzünden bu kıtaya göç eden Müslüman göçmen nüfusun sayısına yer verilmemiştir. Doğal olarak bu insanlar da hesaba katıldığı takdirde Avrupa kıtası ve özellikle en çok göçmeni kabul eden Almanya’nın Müslüman nüfusu mevcut verilerden 1.5 milyon kadar fazla olacaktır.

Bugün Avrupa ülkeleri yeni göç dalgası yüzünden bir çok sorunla karşı karşıya bulunuyor. Üstelik bu ülkelerin arasında göçmenlere karşı ortak bir politika izleme konusunda ciddi anlaşmazlıkların yaşandığı gözleniyor.

BM verileri 2015 yılında dünyada en az 59 milyon insan savaş, iklim değişikliği, kuraklık, kıtlık, yoksulluk, işsizlik veya siyasi baskı yüzünden ya kaçmakta ya da göç etmekte olduklarını ortaya koydu. Kuşkusuz göç sebepleri sadece belirtilen bu konularla da sınırlı değildir, nitekim küreselleşmenin olumsuz sonuçları, uluslararası düzeyde son yıllarda izlenen iktisadi politikalar, kitle iletişim araçlarına ulaşım kolaylığı ve özellikle büyük güçlerin siyasi ve güvenlik politikaları ve dayatmaları da göç dalgasının tırmanmasında etkili olan diğer bazı temel gerekçelerdir.

Son yıllarda ise Avrupa içinde göç dalgası da şimdiye kadar görülmemiş düzeyde şiddet kazanan bir durumdur. Avrupa içinde mali kriz ve zayıf ekonomilerden acı çeken Yunanistan, Arnavutluk, Kosova ve Makedonya gibi ülkelerin vatandaşları Avrupa’nın Almanya, Fransa ve İngiltere gibi zengin ülkelere göç etmekle daha iyi bir yaşama kavuşacaklarını düşünüyor. Üstelik 26 Avrupa ülkesinin içinde vizesiz dolaşmayı kapsayan Şingen vizesi anlaşması Avrupalı göçmenlerin işini kolaylaştıran bir anlaşmadır. Zaten bu yüzden Fransa’nın radikal sağcı milli cephesi gibi siyasi parti ve gruplar sürekli Avrupa birliği AB’nin zayıf ülkelerinden daha güçlü ülkelerine göç sürecini kontrol altına alabilmek için Şingen anlaşmasının iptal edilmesine vurgu yapıyor.

Bugün Avrupa birliği Afrika kıtasında Libya, Asya kıtasında Türkiye ve Avrupa içinde Balkanların üzerinden şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte göçmen ve mülteci dalgası ile karşı karşıya bulunuyor.

AB sınırlarını denetleme ajansı Frontex’in raporuna göre, Ocak – Temmuz 2015’tee 340 bini aşkın mülteci ve göçmen illegal yollardan AB üyesi ülkelere giriş yaptı. Bu rakam bir önceki yılın aynı dönemine oranla üç kat artış kaydetti.

Yine uluslararası göç örgütünün verilerine göre 2014 yılında 170 bin göçmen İtalya kıyılarına ulaştı ve 3200 kişi de denizde boğularak hayatını kaybetti.

Avrupa komisyonunun verilerine göre ise bir tek 2014 yılında AB ülkeleri 626 bin kadar sığınma talebi ile karşı karşıya kaldı ki bu rakam 1990 yılından bu yana karşılaşılan en büyük rakamdı.

2013 yılında da AB ülkeleri 431 bin sığınma talebi ile karşı karşıya kaldı. Bu rakamlar, uluslararası göç örgütünün 2014 yılında yayımladığı rapora göre Avrupa kıtası dünyada illegal göç için çok tehlikeli bir hedef olduğu halde gündeme geliyor. Akdeniz de dünyanın en illegal göç güzergahı sayılıyor. Merkezi Akdeniz ve İtalya özellikle Suriye, Irak, Somali, Mısır ve Eritre’den göç eden insanlar için Avrupa kıtasına en önemli giriş noktasıdır.

Bugün Avrupa kıtasına doğru artan göç süreci yüzünden bu mesele, Avrupa’nın güvenlik politikalarında en çok tartışılan konu haline gelmiş bulunuyor. Nitekim Avrupa’da bu konu terör, cinayet, sosyal bozukluklar ve tekfirci terör örgütlerinin göçmenlerin arasından üye toplamaları gibi önemli güvenlik sorunları ile iç içe algılanıyor.

Başta Fransa olmak üzere bazı AB ülkeleri daha fazla göçmen kabul etmeyi reddederken, Macaristan, Yunanistan ve İtalya gibi ülkeler ta baştan göçmen sorununa karşı daha sıkı bir tutum izledikleri ve sınırlarını iyice göçmenlerin yüzüne kapattıkları gözleniyor.

Buna kaşın bir çok göçmen için Avrupa savaşsız, zulümsüz ve yoksulluktan uzak bir topraktır. Buna göre Suriye, Afganistan, Libya, Somali, Irak ve benzeri krizzede ülkelerden binlerce insan daha iyi bir yaşam umuduyla en tehlikeli ve ölümcü güzergahları aşarak Avrupa kıtasına ulaşmaya çalışıyor. Bu uğurda özellikle 2013 ila 2017 yılları arasında binlerce mülteci hayatını kaybetti. Gerçekte Avrupa’ya sığınmak isteyen çoğu göçmen ve mülteci de Avrupa’ya vardıklarına büyük bir hayal kırıklığına uğruyor.

Ancak buna karşın Avrupa’ya göç süreci Suriye’de 2011 yılında baş gösteren krizin ardından daha da şiddetlendi, öyle ki bu göç dalgası ikinci dünya savaşından bu yana Avrupa kıtasının karşılaştığı en büyük göç dalgası oldu.

Suriye krizi 2011 yılında başladıktan sonra 4 milyonu aşkın Suriyeli vatandaş ya Akdeniz üzerinden ya da karayolu ile Türkiye üzerinden Yunanistan ve Bulgaristan’a ayak bastı. Bu süreçte Türkiye önemli rol ifa etti, zira Ankara yönetimi göçmen meselesinden AB’den mali ve siyasi tavizler koparmak için yararlanmaya çalıştı.

Şimdi ise Avrupa’ya ulaşan çok sayıda göçmen en asgari imkanlardan bile mahrum olan göçmen kamplarında yaşam mücadelesi veriyor.

BM sığınmacı işleri yüksek komiserliği sözcüsü Melisa Fleming bu konuda şöyle diyor: 2015 yılına kadar yaklaşık 2 milyon Suriyeli vatandaş Türkiye’de, 1.1 milyonu Lübnan’da, 630 bini Ürdün, 250 bini Irak, 132 bini Mısır ve 24 bini de Kuzey Afrika ülkelerinde kayda alındı. Bir tek 2015 yılının ilk yarısında 700 bin sığınmacı Yunanistan üzerinden Makedonya cumhuriyetine giriş yaparak Avrupa’nın başka ülkelerine gitmek istedi. 2015’in ilk yarısında Yunanistan kıyılarına ulaşan göçmenlerin sayısı bir önceki yılın aynı dönemine oranda yüzde 408 artış kaydetti.

Ancak her ne kadar Avrupa kıtası göçmenler ve sığınmacılar için cazip gelse bile son yıllarda Avrupa ülkelerinde genel atmosferin göçmenler için olumsuz hale geldiği anlaşılıyor. Haziran 2013’te de Avrupa parlamentosu göçmenlere karşı ortak bir çerçeve belirlenmesine karar verdi. Yine Nisan 2015’te 800 göçmenin hayatını kaybetmesi, AB’yi göç akını ve sığınma talebini kontrol altına almak için 10 maddelik bir kararname çıkarmaya zorladı. 2018 yılına gelindiğinde bazı AB ülkeleri göçmenlere karşı daha sert politikalar uygulanmasını istedi.

Bu bağlamda Çek Cumhuriyeti Başbakanı Andri Babis, Avrupa göçmen krizinin çözümü için akılcı bir tedbir izlemesi gerektiğini belirterek şu ifadelere yer verdi: Belki en iyisi Avrupa’nın tüm sığınmacılara ve göçmenlere şu mesajı vermesidir: evlerinizde kalın. Biz buradan size yardım ederiz.

Avrupa ciddi bir tutum sergilememekten acı çektiğini belirten Çek Başbakan şöyle devam etti: eğer biz açık ve net konuşur ve isteklerimizi beyan edersek, belki de göçmenlerin illegal bir şekilde Avrupa’ya akın etmelerine şahit olmayız.

Tüm bu gelişmeler AB’nin Müslüman göçmenlere karşı tutumunu daha da sertleştirdiğini gösteriyor. Oysa başta Suriye ve Ortadoğu olmak üzere İslam ülkelerinden Avrupa kıtasına göç ve mülteci akınının esas sebebi Avrupa ülkeleri ve özellikle Amerika’nın bölgedeki işbirlikçi rejimlerle tekfirci terör örgütlerini kurup besleyip bölge milletlerinin üzerine salmalarıdır.