Hemedan; İran’ın Medeniyet Başkenti - 8
Hemedan diyarı bir zamanlar Hemedana adı ile anılıyordu. Tüm insanları bilgin anlamına gelen Hemedana bilim, kültür, sanat ve siyaset gibi alanlarda büyük insanları yetiştiren ve İran’da ve dünyada üne kavuşturan bir kenttir.
Bugünkü sohbetimizde Hemedanlı büyük insanlarla tanışmanın devamında Hemedanlı üç büyük şahsiyetle tanışmak istiyoruz. Böylece siz de 2018 Asya turizm başkenti seçilen bu kentle daha fazla tanışmış olursunuz.
Hoca Reşideddin Fazlullah Hemedani, kameri 648 ve miladi 1250 yılında Hemedan kentinde dünyaya gelen İranlı ünlü vezir, bilgin ve hekimlerden biridir. Hoca Hemedani kameri 718 ve miladi 1318 yılında yine aynı kentte vefat etti. Ünlü tarihçi Moris Rozambi, Hoca Reşideddin Fazlullah Hemedani’yi Moğol istilası döneminin İranlı seçkin şahsiyeti ve İran tarihini etkileyen büyük bilginlerden biri olduğunu belirtiyor.
Hoca Reşideddin Fazlullah Hemedani ve ayrıca babası ve amcası Moğol İlhanilerin İran’da iktidarın başına geçtikleri ilk günlerden itibaren hükümet teşkilatına giren ve Moğolların barbarlığı ve vahşi huyunu kontrol altına alan önemli şahsiyetler sayılır. Moğol kralları İranlı ve İslamî kültür ve medeniyetle tanıştırmak ve ayrıca yıkılan İran’ın yeniden inşa edilmesinde rol ifa etmek, Hemedani hanedanının önemli uygulamalarındandı. Bu hanedan gerçekçi bir yaklaşımla, İranlı ve İslamî kültür ve medeniyeti yeniden ihya etmek için iki kat çaba harcamaları gerektiğini anlamıştı.
Hoca Reşideddin Fazlullah Hemedani’nin kaleme aldığı Cevamiul Tarih adlı eser, bir çok araştırmacının itiraf ettiği üzere, gerçek anlamda dünya tarihi üzerine yazılan ilk eserdir. Hoca Reşideddin Çin’den Avrupa’ya kadar uzanan bölgede yaşayan çeşitli milletlerle ilgili bilgilerini birinci elden ve sözlü olarak toplamış ve eserini yazarken, muteber olmayan kaynaklara ve duyduklarına yer vermemiştir.
Hoca Reşideddin Fazlullah Hemedani tıp alanında da büyük hizmetleri olmuş ve Çin’den Bizansa’a kadar, Doğu ve Batı diyarlarının tıbbi deneyimlerinden yararlanmış ve İranlı ve İslamî tıbbı Çin ve Avrupa tıpları ile bütünleştirerek aralarındaki irtibat halkası olmuştur.
Bundan başka Hoca Reşideddin Fazlullah Hemedani’den Kur'an'ı Kerim tefsiri ve dini ilimlerin üzerine de çok değerli eserler geride kalmıştır. Hoca Reşideddin’in dini alanda belki de en önemli özelliği, sadece çeşitli İslamî mezheplere karşı değil, hatta farklı dinlere karşı hoşgörülü ve barışçıl tutumu olmuştur.
Rüb-i Reşidi, Hoca Reşideddin Fazlullah Hemedani’nin belki de en kalıcı eserlerinden biri olmuştur. Bu eserin temeli kameri 7. Yüzyılda Tebriz kentinde atıldı. Rüb-i Reşidi büyük bir ilmi, kültürel, dini ve eğitim kompleksiydi. Avrupalı araştırmacılar bu merkezi yeşil kıtanın Cambridge ve Oxford gibi akademik merkezlerle karşılaştırıyor.
Rüb-i Reşidi kitap basımevi, tıp fakültesi, dergah, konukevi, Dar-ul Kur'an, cami ve çeşitli bilimsel ve araştırma faaliyetlerinin merkeziydi ve dünyanın dört bir yanında araştırmacıları ve uzmanları bir araya getirmişti.
Hoca Reşideddin Fazlullah Hemedani hakkında bulunan en önemli belgelerden biri, yaklaşık 400 sayfadan oluşan ve basılı olarak Hoca Hemedani’nin tüm mallarını listeleyerek Rüb-i Reşidi merkezine vakfettiği Rüb-i Reşidi vakıfnamesidir.
Ancak bu fadıl ve bilgin insanın sonu büyük acılarla beraber oldu. Hoca Reşideddin Fazlullah Hemedani sarayda kendisi hakkında kurulan kumpaslar ve komploların sonucunda kral Muhammed’i zehirlemekle suçlandı ve bu mesnetsiz suçlama yüzünden ilkin oğlu ve ardından kendisi katledildi.
Aynul Guzat Hemedani yaşadığı çağın büyük muhaddesi, fakihi, Kur'an'ı Kerim müfessiri, hekim, şair ve yazarıydı. Hemedani’nin ruhi inkılabı bir ölçüde İmam Muhammed Gazali’nin ruhi inkılabına benzetilir, zira her iki bilgin zahiri ilimlerde büyük mertebelere ulaştıktan sonra en son tasavvufa yöneldi.
Aynul Guzat Hemedani kameri 492 ve miladi 1099 yılında Hemedan kentinde dünyaya geldi ve tarihi kaynaklara göre yine kameri 525 yılında aynı kentte vefat etti.
Aynul Guzat Hemedani’nin eserlerine Cemali risalesi, Mekatib, Arapça yazılan Şekvayul Garib En Ela Ulemaul Beledan ve Levayih risalesi gibi eserleri örnek verebiliriz.
Aynul Guzat Hemedani ergenlik çağında İranlı büyük bilgin ve filozof Ömer Hayyam Nişaburi ve Muhammed Hemaviye gibi büyük hocalardan dersler aldı ve dini ilimlerde çok hızlı bir şekilde ilerledi.
Aynul Guzat Hemedani en ünlü felsefi eserini Zübdetül Hakayik adı ile 24 yaşında kaleme aldı.
Aynul Guzat Hemedani hikmet ve irfandan başka, şairlik ve yazarlık alanında da usta biriydi ve rübaileri Fars edebiyetinin güzel eserlerinden biri sayılır.
Aynul Guzat Hemedani edebiyatın tüm dallarında büyük mahareti olan biriydi ve aynı zamanda matematik, fıkıh, hadis, kelam ve felsefe ilimlerine de tam musallattı.
Aynul Guzat Hemedani teorik ve pratik irfan alanında da büyük bir derayetle ilerledi ve büyük bir cesaret örneği sergileyerek kalbî inançlarını açıkça ve teklifsizce başkalarına anlatıyordu, gerçi anlattıkları bazı bağnaz çağdaşları tarafından hoş karşılanmıyordu.
Aynul Guzat Hemedani döneminde hilafet sistemi ve işbirlikçilerinin kışkırtmaları ile Irak ile İslam aleminin başka beldelerinde yaşayan din alimleri arasında şiddetli bir bağnazlık hakimdi. Böylesine bağnaz, sert ve korkunç bir ortamda Aynul Guzat Hemedani gibi genç ve zeki bir bilgin doğal olarak bağnazların kin ve muhalefetine maruz kaldı ve sonunda küfür ve ilhatla suçlandı.
Aynul Guzat Hemedani’yi ilkin Bağdat’a getirdiler ve bir süre hapse attılar ve ardından Hemedan kentine getirerek kameri 525’te henüz 33 yaşındayken diri diri derisini soydular ve Hemedan’da ders verdiği medresenin önünde dar ağacına astılar. Tarihi bir rivayete göre Aynul Guzat Hemedani’nin cenazesi dar ağacından indirilerek yakıldı ve külü de savruldu.
Şimdi Hemedanlı bu iki ünlü şahsiyetin acı sonundan sonra şiirleri herkesçe sevilen ve söylenen tatlı dilli bir şairle tanıştırmak istiyoruz sizleri. Gerçi bu büyük şairin yaşam öyküsü efsanelerle karışmıştır, ama yine de tatlı ve ibret verici sayılır. Bu büyük şairin adı Tahir ve lakabı da baba’dır.
Baba Tahir Üryan kameri 4. yüzyılın sonları ve 5. yüzyılın başlarında yaşamıştır. Baba, kurtuluşa eren insanlara verilen lakaptı ve çıplak anlamına gelen üryan da Baba Tahir’in dünyevi bağlardan koptuğu ve maddiyatı önemsemediği için kendisine verilen bir başka lakaptı.
Baba Tahir ariflerin tarzında dervişvari ve tavazulu bir yaşam sürdürüyordu ve bu yüzden inzivaya çekişmiş ve adından söz ettirmeden yaşamış biridir ve böylece hakkında pek fazla bilgi de geride kalmamıştır.
Rivayetlere göre Selçuklu kral Tuğrul Hemedan kentine girdiğinde Baba Tahir kralı serzeniş edercesine hitap alarak şöyle dedi: Ey Türk, Allah’ın kulları ile ne yapacaksın? Kral, sen ne buyurursan, diye karşılık verdi. Baba Tahir de bunun üzerine şöyle dedi: Allah’ın buyurduğunu yap. Allah insanı adalete ve iyiliğe emretmiştir.
Baba Tahir’in şiirlerinde gündeme gelen konular çok kısıtlıdır, ama yine de şairin seçkin kişiliği şiirlerine en iyi biçimde yansımıştır. Baba Tahir’in yazdığı iki beytlik şiirlerin vezni, halk arasında yaygın olan şarkıların sözünde de göze çarpmaktadır. Baba Tahir’in kendi yaşamına işaret ettiği şiirlerinde genellikle kendini evsiz barksız ve sığınmacak bir yeri bile olmayan ve yastığı bir kerpiç olan ve daime kararsız ve perişan halde olan bir kalender olarak tanıtır. Baba Tahir hakiki sofilerin felsefesine inanır ve kendi günahlarını itiraf ederek Allah’tan af diler ve sürekli alçak gönüllü olmanın propagandasını yaparak fena makamına ermenin tüm musibetlerinin son bulmasının tek çaresi olduğunu beyan eder.
Baba Tahir’in şiirlerinde açıkça kendini gösteren beşeri zaaflardan biri, gözü ve gönlü kolay kolay bu dünyadan kopmamasıdır. Aslında asi gönül şairin içinde sürekli yanmakta ve bir an bile onu rahat bırakmamaktadır.
Baba Tahir’in şiirlerinin cazibesi, duygularının narinliğindedir. Şair bir çok teşbihi ve benzetmeyi sade ve saf bir dille ve yerel şivelerden yararlanarak güzel şiirler şeklinde beyan etmiştir.
Bu arada iki beytli şiirlerden başka Baba Tahir’in bazı risaletleri yazdığı söylenir.
Attar, Mevlana ve Hafız gibi İranlı büyük şairlerin hakkında olduğu gibi Baba Tahir hakkında da bir çok efsane anlatılmaştır. Örneğin anlatılanlara göre günlerden bir gün Baba Tahir, Hemedan’da bir medresenin talebelerinde kendisine ilim öğrenme yöntemini öğretmelerini istedi. Talebeler mizah yaparak bir kış gecesini bir havuzun soğuk suyunda geçirmesini söyledi. Baba Tahir talebelerin sözünü dinledi ve ertesi sabah kendini marifete kavuşan biri olarak buldu ve haykırdı: dün gece Kürttüm, bu sabah Arap oldum.
Baba Tahir’in mezarı Hemedan’ın kuzeybatısında küçük bir tepenin üzerindedir. Bu mekan halkın ziyaret ettiği mekanlardan biri sayılır. Mezarın eski binası 8. yüzyıldan önce inşa edilmişti ve zamanla yıkılmaya başladı ve bir kaç kez onarıldıktan sonra şimdiki bina miladi 1970 yılında inşa edildi. Yeni bina modern mimari ile kameri 7. ve 8. yüzyılların mimarisinin bir karışımı sayılabilir.