Şubat 01, 2019 19:42 Europe/Istanbul

Hemedan kenti sahip olduğu değerli kültürel ve tarihî mirasları yüzünden Asya işbirliği diyalog konferansında 2018 yılı için Asya turizm başkenti seçildi.

Bu yüzden biz de bu kentin bazı turistik ve tarihî cazibelerini tanıtmayı uygun bulduk ve bunun için Hemedan kentinin tarihî ve kültürel ve turistik cezibelerini sizler için gezdik.

Hemedan kentinin en güzel tarihî mekanlarından biri, tarihî Hegmetane tepesidir. Bu tepe geçmiş çağlara ait çok güzel binaları ile birlikte Hemedan kentinin kuzeyinde ve kentin eski dokusunda yer alıyor ve her yıl İran ve başka ülkelerden gelen turistleri ağırlıyor.

Hegmetane tepelerinde gezinmek insana İran’ın binlerce yıl önceki azametini ve ihtişamını hatırlatıyor.

Hegmetane sözcüğü toplanma yeri anlamına geliyor ve tarihî kaynaklarda Hegmetane, Ekbatan, Amedane ve Hemedan şeklinde kayda geçmiş bulunuyor. Bu muhteşem kompleks 87 yıl önce İran’ın milli eserleri arasında kayda alındı.

Tarihî Hegmetane tepesi yeraltı bir kenti içinde barındırıyor. Bu tepenin mazisi 3 bin yıla dayanıyor ve yaklaşık 30 hektarlık yüzölçümü ile İran’ın en geniş tarihî tepesi sayılıyor. Arkeologların araştırmalarının sonuçlarına göre bu tarihî tepe Mad, Hahameneşi ve Eşkani dönemlerine ait tarihî eserleri içeriyor. Bu tepede eski İran’dan geriye kalan tarihi eserlere bakıldığında, Hegmetane kentinin Mad kavmi tarafından ve milattan önce 17. Yüzyılda inşa edildiği ve İranlı ilk imparatorlar ve krallar tarafından da başkent olarak kullanıldığı anlaşılıyor.

Hegmetane İran’ın ilk başkentiydi ve Yunanistan’da Atina ve İtalya’da Roma kentleriyle birlikte dünyanın halâ ayakta olan en eski önemli kentlerinden sayılır. Yunan tarihçi Herodot bu kendi Mad kavminin ilk kralı Diaeko inşa ettiğini, kentin yedi hisarı olduğunu ve her biri  bir gezegenin renginde olduğunu belirtiyor. Herodot’un belirttiğine göre, Hegmetane milattan önce sekizinci yüzyılda Diaeko tarafından Madların başkenti olarak seçildi. Herodot  kraliyet kompleksi köşk, hazine ve askeri kışladan oluştuğunu, bu kompleks bir tepenin üzerinde inşa edildiğini ve merkezleri ortak olan yedi daire şeklinde hisarla çevrili olduğunu, içerideki her hisarın yüksekliği dıştaki hisara göre daha yüksek olduğunu ve o hisara musallat olacak şekilde inşa edildiğini belirtiyor.

Hegmetane tepesi son bir asırda bir çok kez yerli ve yabancı arkeologlarca kazı çalışmaları ile karşılaştı. Bu tepede ilk kazı çalışması 1913 yılında gerçekleşti. O yılda Fransız bir heyet Paris’in Luvr müzesi tarafından ve Şarl Fusi başkanlığında Hegmetane tepesinde kazı çalışması yaptı, fakat bu çalışmanın sonuçları hiç bir zaman açıklanmadı.

Hş. 1362 ila 1378 yılları arasında ve on mevsimde 14 bin metrekarelik bir alanda yapılan kazı çalışması ile birlikte beşeri medeniyetlerin en eski olanları gün yüzüne çıkarıldı. Bu çalışmada ayrıca yüksekliği 9 metre olan ve iki devasa kulesi bulunan uzunca bir hisar da ortaya çıktı. Bu yıllarda Dr. Muhammed Rahim Serraf başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında Hegmetane tepelerinde satranç kareleri şeklinde büyük bir kent tespit edildi.

Hegmetane tepesinde ortaya çıkarılan bu tarihi kentte yapılanma biçimi birbirinden eşit mesafede ve paralel sokaklardan oluşuyor ve sokakların arasında kalan alanlarda da birbirine benzer ve simetri şeklinde binalar yer alıyor. Bu eşsiz kent su tesislerinin yanında kalınlığı yaklaşık on metre olan kerpiçten bir hisarla çevrilmiş ve belli aralıklarda da devasa kuleler inşa edilmiştir. Tarihî kentin inşaatında esas kullanılan inşaat malzemesi kerpiç ve bazı bölümlerde de tuğladır. Yine yapılan kazı çalışmalarında çok değerli ve eşsiz tarihî eserler de ortaya çıkarıldı. Bu eserlerin bir bölümü hali hazırda Almanya, Fransa ve Amerika gibi ülkelerin ünlü müzelerinde ve bir bölümü de İran müzelerinde ve bir başka bölümü de Hegmetane alanındaki Hegmetane müzesinde saklanıyor.

Hş. 1320 yılında medrese olarak inşa edilen Hegmetane müzesi 600 metrekarelik bir alanda eski bir binadan oluşuyor. Binanın ana salonu, koridoru ve çeşitli tarihî ve kültürel eserlerin sergilendiği tarihi alanı ile turistlerin ziyaretine açık bulunuyor.

Hegmetane müzesini içindeki tarihî eserlerin çeşitlerine göre tarihî ve İslamî olmak üzere iki bölüme ayırmak mümkün. Her iki bölümde sergilenen eserler son yıllarda Hegmetane tepesinde yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan eserlerden ve bazı eserler de hediye edilen veya kaçakçılardan ele geçirilen veya satın alınan eserlerden oluşuyor.

Hemgetane müzesinde sergilenen tarihi eserler ve eşyalar en çok taştan ve seramikten yapılan eserlerden ve eşyalardan oluşuyor. Müzede sergilenen eserler özel ve eyalet düzeyleri olmak üzere iki bölüme ayrılıyor. Müzede İslam öncesi ve sonrası dönemlere ait taştan, seramik, kemik ve metalden yapılan eserler yer alıyor.

Müzenin sağ tarafında kalan koridor ve salonda Hegmetane’den çıkarılan eserler saklanıyor. Bu eserlerin en seçkin olanlarına kral ikinci Erdeşir döneminde Hahameneşi saraylarının sütunlarının temeli ve İslam öncesine ait taştan ve camdan iki mühür ve yine Hahameneşi dönemine ait seramikten bir ineğin başını örnek vermek mümkün.

Hegmetane müzesinde sergilenen en eski eser, milattan önce beşinci milenyuma ait küçük bir küptür. Bu eser sanat bakımından da çok değerli bir eserdir ve Hemedan’da keşfedilmiştir. Yine taştan ve seramikten yapılan ve Şirsengi sahasından çıkarılan ve Partlıların dönemine ait olan tabutlar, küpler, süs taşları ve çeşitli İslamî dönemlere ait olan mezar taşları, Hemedan eyaletinde ortaya çıkarılan en önemli bazı eserlerdir ve merkezi salonda ve müzenin solundaki koridorda sergilenmektedir.

Aslında Hegmetane’nin turistik cazibeleri sadece bu tepe ile sınırlı kalmıyor. Hegmetane kompleksinde iki güzel kilise, Ermenilerin medresesi, papazevi, Ermenilere ait bir hamam ve Hemedanlı Hristiyan Ermenilerin mezarı da yer alıyor. Ermeniler miladi 1605 yılında Hemedan eyaletine göç etmeye başladılar ve ardından burada kültürel binalarını inşa ettiler. Gerigori Stephan Ermeni kilisesi Protestan mezhebine ait bir kilisedir ve miladi 1676 yılında safevi kralı Süleyman’ın döneminde Hemedan’ın tarihî Hegmetane alanında inşa edildi. İkinci kilise Hz. Meryem kilisesidir. Bu kilise Ortodoks mezhebine aittir ve Gacarlar döneminde inşa edilmiştir. Hz. Meryem kilisesi tuğladan inşa edilmiştir.

Hegmetane kompleksinde bulunan bu kiliseler Hemedan kentinin dinî ve tarihî kentinin en belirgin eserlerinden ve bu eyalette yaşayan dinî azınlıkların eşsiz binalarından sayılır. Bu değerli binaların varlığı, Hemedan eyaletinde dinî azınlıkların sürekli varlığını ve eyaletin tarihinin bir parçası olduklarını ortaya koyuyor.

Gerigori kilisesi 255 yıl boyunca türlü doğal afetlere karşı dayandıktan sonra sonunda uğradığı hasarların yüzünden tahrip oldu ve şu anda kilisenin girişinde yer alan taş kitabede belirtildiği üzere miladi 1931 yılında kilisenin yönetim kurulu, İsfahan Ermeni halifelik konseyi ve halkın mali yardımları ile daha büyük ve daha ihtişamlı bir şekilde ilk kilisenin bulunduğu yerde inşa edildi. Taştan kitabede bu binanın inşaatı 1936 yılında tamamlandığı belirtiliyor.

Gerigori kilisesi dikdörtgen planı üzerinde ve 13 * 21 metre ebadı olan 273 metrekarelik bir alanda inşa edildi. Kilisenin giriş bölümü çokgenli bir yapıya ve altı taştan sütuna sahiptir. Giriş bölümünün yüksekliği 4 metredir ve kilisenin çanı da 3.5 metre yüksekliği ve koni şeklinde çatısı ile giriş bölümünün üzerinde inşa edilmiştir. Kilisenin ana salonu ise Ermeni vatandaşların dinî ayinlerini yerine getirdikleri alandı. Kilisenin iki eski çanı ise hali hazırda Hegmetane müzesinde saklanıyor.

Gerigori kilisesinin aydınlatılması kuzey, güney ve batıdaki duvarların üst kısmında simetrik olarak açılan pencerelerden karşılanıyor. Kilisenin içi her türlü mimari bezemelerden yoksun olmasına rağmen Hz. Mesih, Hz. Meryem, Ermeni komutan Vartan Mamikonyan’ın tabloları iç alanı süslemiştir.  Gerigori kilisesi, Hz. Meryem kilisesi ile birlikte İran’ın milli miras eserleri listesinde kayda alınmıştır.