Şubat 01, 2019 20:11 Europe/Istanbul

Kadınlar, iman ve kemal alanında erkekler ile bir farkı olmayan toplumun bir kesimidirler.

Hatta kimi zamanlar öyle bir derecelere ve konumlara gelirler ki başkaları takva, cesaret, diyanet ve huzu bakımından onları örnek seçmelidirler. Kuran-ı Kerim de toplu bir davette bulunarak Nisa suresinin 136'ıncı ayeti kerimesinde şöyle buyurmaktadır:" Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin."

Kuran-ı Kerim'de kemale ermek için her kadın veya erkek iman yolunda yürüyerek bu yüce hedefe ulaşabilir. Bunun yanı sıra bu kutsal kitabımızda toplumun örnekleri olabilecek kişilerin hayatlarına değinilmiştir. Böylece kadın ve erkekler için iman doruğuna ulaşmak yolu daha aydın olur. Hz. İbrahim'in eşi Hacer bu örnek kadınlar arasında yer alır.

Hacer, İbrahim as ve çocukları ile birlikte uzun yolculuklara çıkan bir kadındır. Hacer kendi çocuğunun geleceğini derin derin düşünen bir kadındır. Yolculukların birinde Hz. İbrahim'in bineğinin durduğu bir sırada şöyle bir soru sordu ona:" Neden çölün ortasında durduk?" İbrahim as ise ona şöyle bir cevap verdi:" Ben sizi bu diyarda bırakmak zorundayım." Hacer şöyle dedi:" Ama burada hayata dair hiçbir şey yoktur. Bu yakıcı güneş ışığında ve vahşi hayvanların tehlikesinden nasıl korunacağız. " Bu sırada İbrahim as eşine bir an için baktı. Hacer kaygılı bakışlarını gizletip çocuğunu sıkıca kucakladı. Sonra İbrahim as'ın yüreğini sızlatacak titreyen bir ses ile şöyle dedi:" Şimdi bizim azığımız çok az ancak yüreğimiz Allah'ın lütfu ile doludur."

Hz. İbrahim as eşi ve çocuğunu orada bırakıp gittikten sonra ellerini semaya doğru uzattı ve şöyle dedi:" “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”

Çocuğun ağlama sesi çölün boş alanında yankılanmıştı. Çocuğun ağlayışları ile hüzünlenen Hacer çocuğunu kucağına alıp kaygılı bir şekilde karşısındaki tepeyi seyrediyordu. Karşı tepenin eteğinde suyun akmakta olduğunu gördü. Çocuğunu yere bırakıp acele bir şekilde suyun tarafına gitti. Ancak Hacer oraya vardığında bir şey bulamadı. Ümitsiz ve hüzünlü bir hal ile bir kaya taş üzerine oturdu. Bu kez gözüne tekrar akan su değdi. Tekrar koşmaya başladı. Böylece yedi kez bir tepeden başka tepeye geçti ancak Allahu Teala'nın inayetinden ümidini kesmedi.

Hacer bir sonuca varmadan yorgun bitkin çocuğunun yanına döndü. Çocuk artık ağlamak için bile gücü kalmamıştı. Çocuk ayaklarını yerlerde sürüklüyordu. Aniden Hacer çocuğun ayaklarının altının yaş olduğunu gördü. Bunu gören Hacer yeri biraz kazmaya başladı ve gözlerini kırptı. Bunun da bir serap olduğunu düşündü. Ancak bu büyük bir mucize idi. Hacer parmaklarının ucu ile çukuru daha da genişletti. Bu sırada hayat tekrar kaynamaya ve yüz göstermeye başladı. Bu çukurdan tatlı ve serin bir su çıkmaya başladı. Hacer elini nemlendirip çocuğunun dudaklarına sürdü. İsmail'in vücudunda ruhun dolaşımını tekrar hisseden Hacer, içinde bir ümit ışığı oluştu.

Allahu Teala'ya tevekkül etme, sabretme ve dayanmanın sonucunu gören Hacer, secde ederek yaratana şükretmeye başladı. Daha sonra kendisi de o doyurucu sudan içti ve yeniden hayat buldu. Hacer heyecanlanarak İsmail'e şöyle dedi:" Allahın bana verdiği bu çocuk, nice iyi bir çocuktur."

Hacer sabırlı ve umutlu bir kadının örneğidir. Eğer Hacer'in Allah ile olan irtibatı kesilmiş olsaydı bu dayanıklılığı göstermeye gücü yetmeyecekti. Ümitsizlik ve yorgunluk onu kesinlikte bitirirdi. Evet arkadaşlar, ilahi rahmete inanmak ve Allah'ın yardımına güvenmek direniş, dayanıklılık ve kararlığı insana aşılar. Hacer'deki yüksek tevekkül etme hissi gerçekten hayret vericidir! Çünkü eşi İbrahim as'ın onu ve çocuğunu terk ettikten sonra Hacer o derede çocuğu ile tek başına kalmayı kabullendi. Bu kadının Allah'ın rahmetine olan umudu da hayret vericidir. Hacer o kadar çabaladı ve dolaştı ki sonunda Allah evinin yanında İsmail'in ayakları altından su kaynamaya başladı! Bu güç, direniş, dayanıklılık ve istikrar sadece Allah'a iman edilen bir zamanda elde edilebilir. Dünyada insana güç veren, dayanıklılık kazandıran ve direnişini arttıran Allah'a iman etmekten daha etkili bir yol yoktur.

Kuşkusuz Hacer'in Ebukubeys ve Kueykaan dağları arasındaki bir derede sabır etmesi ve dayanması onun sadakatinden ve dine derin bir şekilde inanmasından kaynaklanmaktadır. Hacer'in Allah'a gerçek ve halis tevekkülü Allah'ın rahmeti ve i'cazının tecelli etmesine ve bu kadının doğal sorunlara karşı durmasını ve o kuru ve susuz diyarda tevhid ve Allah'a tapanlar için büyük bir üssün kurulmasını sağladı. Bugün milyonlarca Müslüman'ın toplanma yeri olan Ka'beyi Muazzama da Hacer ve İsmail'in adı ile anılmaktadır. Hacer'in Kabeyi Muazzama'nın yanındaki kabri, ilahi sevdalıların ve pakların toplandığı bir yer haline gelmiştir.

Birçok insan tarih boyunca kendi yaşamlarında büyük çabalar ve sa'ylar göstermişler. Ancak bu salih kadının kuru ve çorak topraklar ortasındaki sa'yı ve çabası Allah tarafından o kadar önemsenmiş ki Hacc menasikleri arasında yer almıştır. Halbuki biz bu çabanın ve sa'yın değerini tam anlamıyla kavrayamıyoruz. Ancak Allah'ın seçimlerinin sünnetlere, kurallara ve hesaplamalara dayandığını bütün Müslümanlar biliyor. Biz bu sünnetler vb. değerlerden çok az bir şey biliyoruz.

Hacer, Mısır padişahının İbrahim as'ın eşi olan Sare'ye hibe edilen kerametli, vefalı, emirlere uyan ve emanet sahibi bir hizmetçi idi. Yaygın değer biçme sistemlerinde böyle bir kadının hiçbir yeri olamazdı. Ancak onun çabası ve gösterdiği gayret  yüzünden Allah ona bir başka şekilde önem vermiştir. Allahu Teala'nın değerlendirme yöntemi insanlardan farklıdır. İşte bu yüzden Allahu Teala bu hizmetçiyi ve onun sa'y ve çabasına Hacc ve Umrenin menasikleri arasında yer vermiştir.

Allahu Teala peygamberleri ve evliyalarına bu salih ve liyakatli kadının yolundan yürümelerini ve Safa ve Merve dağları arasında Hacer'in ayak izlerine ayak basmalarını emretmiştir.

İşte bu kadar tekrim ve hürmet, bu kuru derede sınanan bir kadına yönelik Allah tarafından verilmiştir. Bu kadın bu ilahi sınavda Allahın bütün hükümlerine razı olup onun adını okuyup ondan yardım istiyordu. Onun çabasını kimse görmemesine rağmen Allahu Teala onu gördü ve duasını yerine getirdi.

Allahu Teala bu salih kadını tekrim ederek onun çabasını da ölümsüzleştirdi. Böylece insanları değerlendirme ve üstün kılmanın ölçütlerinin Allah nezdinde başka türlü olduğunu gösterdi. İşte ilahi ölçütler takva ve iffettir ve en değerli insanlar da en takvalı olanlardır.

Hacer'in bir diğer özelliklerinden biri de Allah karşısında teslim olma özelliğidir. Hacer, evinden barkından uzak olmasına rağmen Allah peygamberine ve onun emirlerine uydu. Bunun yanı sıra gerçek anlamda ilahi istekler karşısında da boyun eğdi. İbrahim as, İsmail'i kurban etmekle görevlendiği bir zamanda bile şeytan İbrahim ve İsmail'den umut kestikten sonra Hacer'in yanına gidip şöyle demişti: " İbrahim çocuğunu kurban etmek istiyor." Hacer ise şöyle bir cevap vermişti:" Git ve boş konuşma. O çocuğunu seviyor ve ona şefkatli davranıyor. " Şeyan şöyle devam etmişti:" İbrahim Allahın ona emrettiğini zannediyor. " Hacer ise şöyle dedi:" Allah ona emir verdiyse o zaman o da bu emre teslim olmalıdır. "