Mayıs 10, 2019 15:56 Europe/Istanbul

Bugünkü bölümde Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa'ın karılarını konu edineceğiz.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa'ın karıları Kuran-ı Kerim'de muhatap alınarak başka kadınlar gibi olmadıkları ve artık özel ahkamlar ve koşullar çerçevesinde davranmaları gerektiği söylenmiştir. Her şeyden önce büyük Peygamber Efendimiz'in her türlü aşırıcılık ve sapkınlıktan uzak olduğunu ve Peygamber Efendimizin evlenmelerinin özel ilahi adaplara ve o dönemdeki Arap kabilelerinin gelenek ve göreneklerinden dolayı gerçekleştiğini söylemeliyiz.

Allah Resulü saa, değerli ve fedakar eşi Hz. Hatice sa'nın vefatının ardından Sude ile evlendi. Sude ilk kez amcaoğlusu Sukran ile evlenip başka Müslümanlar ile beraber ikinci kez Habeşistan'a hicret etmişti. Sukran bu yolculuktan Mekke'ye geri döndüğünde vefat etti ve böylece Sude velisiz ve sığınaksız kaldı. Allah Resulü ise Hatice sa'nın vefatının ardından Sude ile nikahlandı. Bir rivayete göre Sude 50 yaşındaydı ve Hz. Muhammed saa'ın çocuklarına bakmak ve ev işlerine bakmak için Efendimizin evine geldi.

Peygamber Efendimizin diğer eşlerinden biri de Cehş kızı Zeynep'ti. O dönemde zenginler ve makam sahiplerinin köleler veya özgür bırakılanlar ile evlenmemesi geleneklerden sayılırdı. Zeynep ise Hz.  Muhammed saa'ın halasının kızı ve Abdülmuttalib'in torunu idi. Böyle kızlar asilzade sayılırlardı. Zeyd bin Harese ise özgür bırakılan köle ve Peybamber Efendimiz'in üvey oğlu idi. O dönemin gelenek ve görenekleri gereği böyle gençlerin bir biri ile evlenmesine izin vermiyordu

Peygamber Efendimiz'in asıl görevi insanları Allah'a davet etmek ve cahiliye döneminin anlamsız adabı ve gelenekleri klişesini bozmaktı. İslam Paygamberi bir gün şahsen halasının kızının evine gidip onu Zeyd için istedi.

Peygamber Efendimiz evlilik konusundan söz edince Zeynep ve kardeşleri başta Hz. Muhammed saa'in kendisi için istediğini zannedip bu teklifi kabul ettiler. Ancak daha sonra Peygamber Efendimizin bu teklifi Zeyd bin Haris için yaptığını anlayınca Peygamber'in arabuluculuğunu görünce bu teklifi isteksizce kabul ettiler. Böylece Cahiliye döneminin geleneklerinden biri, bu evlenme ile bozuldu ve insanlar da bunu İslam açısından bir sorun teşkil etmediğini anlamış oldular. Böylece asilzade birinin de özgür bırakılan köle ile evlenmesinin mümkün olduğu herkesçe bilindi.

Ancak tüm bunlara rağmen bu evlenme yapıldıktan sonra fazla sürmedi ve boşanma ile sonuçlandı. Peygamber Efendimiz defalarca Zeyd'i bu kararından vaz geçirmek istedi ancak iki taraf da ortak hayatlarına devam etmeyeceğini düşünüp boşanmaya karar verdiler. Bu boşanma Peygamber Efendimiz'in halasının kızı için ağır sonuçlar doğurdu. Çünkü onu boşayan asilzade biri değil özgür bırakılan bir köle idi. Gerçi Zeyd manevi bakımdan üstün bir konuma sahipti ancak görünüşte serbest bırakılan bir köle idi.

Bir başka taraftan ise cahiliye dönemindeki geleneklerden biri de kimsenin üvey oğlunun eşi ile evlenmeye hakkı olmaması idi. Onlar üvey oğlunun eşini, öz oğlunun eşi gibi biliyorlardı. Halbuki İslam Peygamberi bu geleneği de bozdu.

Hz. Muhammed saa, Allah tarafından halasının kızı sayılan ve üvey oğlunun boşanmış eşi ile evlenmek ile görevlendirilip böylece cahil gelenekleri bozdu. Peygamber Efendimiz Allah'ın emri üzerine Zeynep ile evlendiğinde batıl geleneklerin biri de tarihe karıştı. Kuran-ı Kerim'in Ahzab Suresinin 37'inci ayetinde bu hususta şöyle buyrulmuştur:" Zeyd onunla beraber olduktan sonra müminlere, evlâtlıklarının -kendileriyle beraber olup ayrıldıkları- eşleriyle evlenmeleri hususunda bir sıkıntı gelmesin diye seni o kadınla evlendirdik. Allah’ın emri elbet yerine getirilecektir."

İslam Peygamberi'nin eşleri Peygamber Efendimiz ile evlendikten sonra özel bir konuma sahip oldular. O kadar ki Allahu Teala bile onların Allah'a ve Allah Resulü'ne itaat etmeleri ve iyilik yapmaları halinde iki misli kadar ödüllendirileceklerini ve kötü bir davranışta bulunanların da azabının iki katına kadar arttırılacağını buyurdular. Kuran-ı Kerim'de Tahrim suresinin bazı ayetlerinde Peygamber Efendimiz'in eşlerine değinerek, Allah Peygamberi'nin onlar ile sırrını paylaştığı ikisini azarlamaktadır. Bu ayetlerde, eşinin sırdaşı olmanın ve önemli konusu ele alınmış ve bir Müslüman kadının takdir edilmesi gereken özellikleri sayılmıştır.

Allah Resulü eşleri ve ailesine karşı o kadar şefkatli idi ki kimi zamanlar aile bireyleri ona karşı cesaret bulup evin sırlarını ifşa ederek küstahlıkta bulunuyorlardı. Bu yüzden Kuran-ı Kerim'de bu konuda uyarılar ve azarlamalar göze çarpmaktadır.

Peygamber Efendimiz eşlerinin birine sırrını açıkladı. Ancak o, bu sırrı ifşa edip Paygamberin başka eşlerinin biri ile işbirliği yaparak ciddi şekilde Hz. Muhammed saa'ın ruhunu incitti.

Bu olay Peygamber Efendimiz'in gönlünü o kadar incitip olumsuz etki yaptı ki Allah Teala bile Peygamberimizi savunmaya başlayıp Cebrail, salih müminler ve meleklerin bile yardıma koşmasını istedi. Bu olay Allah Resulünün eşlerinden biri olan Hafsa, Peygamber Efendimiz'in ona söylediği ve bu sırrı kimse ile paylaşmamak gerektiğine yaptığı vurguya rağmen başkaları ile paylaşması ile ilgilidir.

Kuranı Kerim'deki Tahrim suresinin 3'üncü ila 5'inci ayetinde şöyle buyrulmuştur:" Hani peygamber, eşlerinden birine gizli bir şey söylemişti. Eşi bunu başkalarına aktarıp Allah da durumu peygambere açıklayınca peygamber bunun bir kısmını anlattı, bir kısmından vazgeçti. Eşine konuyu anlatınca o, "Bunu sana kim haber verdi?" diye sordu. "Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana bildirdi" diye cevap verdi.

İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti. Ama peygambere karşı bir dayanışma içine girecek olursanız bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur, sonra da Cebrâil ve iyi müminler. Melekler de bunların ardından onun yardımcısıdır.

Eğer sizi boşayacak olursa rabbi ona, sizin yerinize sizden daha iyi olan, Allah’a teslimiyet gösteren, yürekten inanan, içtenlikle itaat eden, tövbe eden, kulluk eden, dünyada yolcu gibi yaşayan, dul ve bâkire eşler verebilir."

Bir süre sonra ise Allah Teala Ahzap Suresinin 28'inci ve 29'uzuncu ayetlerinde Peygamber Efendimiz'e hitaben şöyle buyurdular:" Ey peygamber! Eşlerine şöyle de: "Dünya hayatını ve güzelliklerini istiyorsanız gelin size bir şeyler vereyim sonra da güzellikle sizi serbest bırakayım."

Yok eğer Allah’ı, resulünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız şunu bilin ki Allah, içinizden iyiliği seçenlere büyük bir ödül hazırlamıştır."

Peygamber Efendimiz'in açısından aile, karı ve kocanın yürek ve el birliği ile maneviyatın ve samimiyetin odağına dönüşecek kutsal bir ocaktır. Hz. Muhammed saa, vahiy dili aracılığı ile kadınlar ve erkeklerden, birbirinin ayıplarını örtmesini ve güzellik örtüsü ile örtünmelerini istemiştir.

Allah Resulü örnek davranışları ile en güzel örnekti.

İşte sır tutmak, gerçek müminlerin sahip olduğu vasıflardan biri olmasının yanı sıra her insanın ve şahsiyetin de sahip olması gereken bir özelliktir. Bu özellik, bilhassa da aile hayatında ve ortamında çok önemlidir. Çünkü eşler hayatın tüm aşamalarında birbirinin yaveri ve hamisidir. Bunların birbirine güvenmesi hayatlarının gemisini kurtarabilir.

Her kalükarda Peygamber Efendimizin iki eşi İslam Peybamgeri'nin yüce makamını ve ruhani azametini gözardı ettiler. Allahu Teala ise onlardan tövbe etmelerini isteyerek, Allah Resulü'nden boşanabileceklerini hatırlattı. Çünkü Peygamber Efendimiz'in pak ve manevi çevresinde faziletli kadınların olması da şarttı. İşte bu kadınlar, Müslüman, mümin, emirlere itaat eden, ibadet eden ve oruç tutan kadınlar olmalı idi.