Haziran 18, 2019 09:42 Europe/Istanbul

Hazar denizi dünyanın en büyük göletidir. Buna göre bu denizin çevresi kıyı ülkelerin milli değerlerinin ötesinde uluslararası değer ve öneme sahiptir.

Bu çerçevede radyomuzun çevre uzmanları 2018 yılında Hazar denizinde petrol kirliliği ve başta İngiliz BP olmak üzere yabancı petrol firmalarının bu denizi petrolle kirletmeleri üzerinde bir araştırma yaptılar. Araştırmalar, Batılı petrol firmalarının Hazar denizinde petrol kirliliği ile ilgili rolleri hakkında önemli bilgileri ortaya çıkardı.

Bu yüzden biz de bu araştırmaların sonuçlarını sizlerle paylaşmaya ve bu denizden petrol çıkarmanın nasıl dünyaca ünlü olan havyar balığı gibi denizin canlı türlerini tehlikeye attığını ve bir anda petrol Hazar denizinde en önemli öncelik olduğunu, fakat sonuçta bu denizi kirlettiğini göstermeye karar verdik.

Hazar denizinde 1990’lı yıllarda petrol çıkarma faaliyetleri yaygınlaşmadan önce, Hazar denizine akan 130 ırmağın taşıdığı kirlilik, bu denizi kirleten en önemli etken olduğu söyleniyordu. Ancak günümüzde Hazar denizinde kirliliğin en önemli kaynağı petrol faaliyetleri olduğu konusunda hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Üstelik Hazar denizinde petrol kirliliğinin diğer kirleticilere oranla payı her geçen yıl daha da artmaktadır.

Aslında günümüzde Rusya ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nden Hazar denizine akan Volga ve Kora ırmaklarının getirdiği kirleticiler, halâ bu denizi sanayi atıkları ve kanalizasyon suları ile en çok kirleticiler olduğu da belirtilmelidir. Ama yine de İngiliz BP  firması Azerbaycan Cumhuriyeti’nde hiçbir uluslararası çevre standardına uymaksızın petrol çıkarma faaliyetleri yüzünden, Hazar denizini en çok kirleten etkendir.

Hazar denizinde petrol kirliliğinin şiddetlenmesi hakkında Tahran üniversitesi çevre fakültesi öğretim üyesi Dr. Abdurrıza Abbasi şöyle diyor: Hali hazırda Hazar denizinin en büyük sorunu, petrol kirliliğidir, öyle ki, her yıl bir milyon ton petrol bu denize akıyor. Bu rakam, Fars körfezi genelinde petrol kirliliği kadardır. Hazar denizinde petrol kirliliğinin önemli kaynağı Azerbaycan Cumhuriyeti  ve küçük bir bölümü de petrol arama kuyularıdır.

Öte yandan Hazar denizinde petrol kirliliği bu denizde yaşayan canlı türlerinin hayatını ciddi derecede tehlikeye atıyor ve her yıl kıyı ülkelere ağır zararlar veriyor. Hazar denizinde petrol kirliği özellikle havyar balığının üremesini olumsuz yönde etkilediği ifade ediliyor, nitekim Hazar denizi kıyı ülkeleri 2010 yılından itibaren bu balığın avlanmasına uzun süreli yasaklar uygulamayı gündemlerine aldıkları anlaşılıyor.

2003 yılında Hazar denizinin çevresini koruma konvansiyonu imzalanması ve bu konuya kıyı ülkelerin çeşitli oturumlarında ve imzaladıkları çeşitli belgelerde vurgu yapılmasına karşın Hazar denizi çevresi ile ilgili anlaşmalar pek fazla önemsenmiyor. Hazar denizinde faaliyet yürüten petrol firmaları ve en başlarında yer alan İngiliz BP firması, Hazar denizinde çevre şartları ve canlı türleri ve ekosisteminin petrol kaynaklarından çok daha önemli olduğu konusunu umursamadan faaliyetlerini tüm hızıyla sürdürüyor.

Gerçekte son yıllarda dikkatleri üzerine çeken Hazar denizinde en çok dikkat çeken konu, bu denizden petrol çıkarma faaliyetlerinin şiddetlenmesi ve sonuçta petrol kirliliğinin artması ve bu sürecin sonucunda havyar balığı ve Hazar foku gibi değerli kaynakların olumsuz yönde etkilenmesidir. Eğer geçmiş asırlarda Hazar denizi havyar balıkları yüzünden ün yaptıysa, günümüzde bu denizin adı yine havyar balığı kaynaklarının azalması ve petrol çıkarma faaliyetlerinin artması ile gündemde bulunuyor.

Bundan yaklaşık sekiz yıl önce İran Hazar denizi ekoloji araştırma merkezi Başkanı Rıza Purgolam 10 Nisan 2011’de Fars haber ajansına verdiği demeçte şöyle demişti: Her yıl Hazar denizine 122 bin 350 ton petrol kirliliği ekleniyor. Yine her yıl 304 ton Kadmiyum ve 34 ton da Kurşun bu denize akıyor. Petrolde bulunan maddelerden 16 kadarı kanserojen maddelerdir. Bugün Bakü kıyıları petrol tankerleri, petrol terminalleri, ileri teknoloji kullanılmadan açılan arama ve çıkarma kuyuları yüzünden oldukça kirlidir ve bu kirlilik Hazar denizine yayılmaktadır. Hazar denizinde kirliliğin yüzde 95 kadarının kaynağı Rusya, Kazakistan ve Azerbaycan Cumhuriyeti’dir. İran’ın bu alanda payı ise yüzde 5 kadardır.

Bugün bu açıklamanın üzerinden geçen sekiz yılın ardından sözü edilen oranlar, Batılı petrol firmalarının petrol çıkarma sürecinde çevre standartlarını umursamadıkları için daha da arttığı ve kaygı verici uyarı seviyesine ulaştığı anlaşılıyor.

Gerçi İran Hazar denizinin kirletilmesinde en düşük paya sahiptir, fakat aynı zamanda bu denizde yaşanan kirliliğin en büyük kurbanı ve en çok zarara uğrayan tarafıdır. Zira Hazar denizinde suyun akışı kuzeybatıdan güneydoğuya doğru ve saat ibrelerinin tersi istikametinde gerçekleşir. Bu durum, denizin kuzeyi ve batısında, yani Rusya ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nde üretilen kirliliğin güneye ve özellikle güneydoğuya İran kıyılarına doğru akmasına sebep oluyor.

İslami Şura Meclisi araştırma merkezinin Hazar denizi çevresini koruma konvansiyonu ek protokolünün onaylanması konusunda hazırladığı uzman raporunda şu ifadelere yer veriliyor:

Yaklaşık yirmi yıldır Hazar denizinde başta kıyı ülkelerin petrol faaliyetleri ve özellikle Bakü rafineriinin atıkları olmak üzere, denizin çevresinin kirliliği hakkında kaygı verici raporlar ilgili uzmanlar tarafından yayımlanıyor, öyle ki BM çevre programı UNEP de bu konuyu ele aldı ve üye ülkeleri Hazar denizinin çevresini korumak için işbirliği yapma konusunda ikna etmek üzere büyük çaba harcadı. Bu alanda işbirliği zemini oluşturma çabaları daha çok İran İslam Cumhuriyeti tarafından yürütüldü. Ancak bu denizi kirletmekte daha fazla payı olan ülkelerle her türlü anlaşmanın imzalanması, Hazar denizi hukuki statüsünü belirleme önceliği veya Hazar denizi çevresi koruma konvansiyonunun onaylanma önceliği gibi çeşitli sebeplerden ötürü ertelenmiştir.

Eski sovyetler birliği döneminde Hazar denizinde petrol faaliyetleri sadece Bakü’de petrol çıkarma faaliyetleri ile sınırlıydı ve pek fazla gelişmemişti. Ancak sovyetler birliği dağılıp Azerbaycan Cumhuriyeti, Kazakistan ve Türkmenistan bağımsızlıklarına kavuşur kavuşmaz, Hazar denizi başta BP ve Shell gibi dev petrol firmaları olmak üzere Batılı petrol ve doğalgaz firmalarının ilgi odağına oturdu.

Bu arada İngiliz BP firması Hazar denizinde uluslararası çevre standartlarına uymaması ve 2010 yılında da Meksika körfezinde korkunç petrol kirliliğine yol açarak çevre faciasına sebebiyet vermesine karşın Azerbaycan Cumhuriyeti yönetimi 14 Eylül 2017 tarihinde Bakü’de BP firması ve ortakları ile petrol anlaşmasını uzatan belgeleri imzaladı. İmzalanan bu belgeye göre İngiliz BP firmasının Hazar denizinde varlığı 2050 yılına kadar uzatılmış oldu.

Azerbaycan Cumhuriyeti lideri İlham Aliyev 8 Kasım 2017’de Bakü’de Haydar Aliyev Merkezi’nde Hazar denizinden iki milyar ton petrol çıkarma dolaysıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada şöyle dedi:

Hazar denizinden çıkarılan iki milyar ton petrolün yaklaşık 700 milyon tonu bağımsızlık yıllarında çıkarıldı ve yine bunun 460 milyon tonu da BP firmasının başını çektiği konsersiyum tarafından çıkarılmıştır.

Doğal olarak İngiliz BP firması ve Azerbaycan Cumhuriyeti devlet petrol firması Sokar Hazar denizinde petrol faaliyetlerinde en büyük paya sahip olduklarından ve yine çevre standartlarına da uymadıklarından bu denizi petrolle kirletmekte de en büyük payı olan taraflardır. Ancak BP firması çevreden zarar verilmeyecek şekilde yararlanma kuralını sürekli ihlal etmesine rağmen şu iddiayı ileri sürüyor: Bizim ortaklarımızla birlikte amacımız Azerbaycan Cumhuriyeti’nde çevreyi ve toplumu etkileyen tüm tesirleri kontrol altına almaktır. Bizim çevre yönetim sistemimizle ilgili izin belgesi 2000 yılından sonra ISO-14001 standardına uygun kayda alınmıştır.

Azerbaycan Cumhuriyeti BP firmasının internet sitesinde BP’nin Hazar denizinde çevreyi koruması ile ilgili yalan yanlış bilgilere yer veriliyor ve sanki BP Hazar denizinden petrol çıkarmaktan ziyade bu denizin çevresini korumaya önem verdiği telkininde bulunuyor. Bu yüzden birçok gözlemci sitedeki yalan yanlış bilgilere göndermede bulunarak petrolün karalığı ortamı kararttığını ve Hazar denizini kirleten kaynaklarla ilgili gerçekleri belirsiz hale getirdiğini ve sonuçta bu kararma Hazar denizinin geleceğini de kararttığını vurguluyor.

Her halükarda Hazar denizinin beş kıyı ülkesi olan Azerbaycan Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Türkmenistan ve İran İslam Cumhuriyeti’nin uygulamaları, bu ülkelerin bu denizde öncelikleri farklı olduğunu gösteriyor. Azerbaycan Cumhuriyeti Hazar denizini bir petrol kuyusu gibi görüyor ve bir sonraki adımda bu denizi yük gemileri ve petrol tankerlerinin seyredebileceği bir deniz şeklinde algılıyor.

Rusya ise iktisadi eğiliminin yanında bu denizi güvenlik tertibatında önemli bir deniz telakki ediyor. Kazakistan da Azerbaycan Cumhuriyeti gibi Hazar denizine petrol gelirleri kaynağı ve nakliyat güzergahı olarak bakıyor.

Türkmenistan da Hazar denizine benzer bir yaklaşımda bulunuyor ve bu denizi orta Asya ve Kafkasya ülkeleri ile bağlantı güzergahı olarak görüyor.

Bu arada İran İslam Cumhuriyeti Hazar denizine hayat kaynağı olarak bakıyor ve bu denizde yaşayan canlıların korunması en önemli öncelik olduğunu vurguluyor. Nitekim BM raporlarına göre de Hazar denizinde havyar balıklarını koruma yönünde en büyük çabayı İran sarf etmiş bulunuyor.