Hazar denizinde petrol kirliliği ve BP’nin rolü - 8
İngiliz BP firmasının Hazar denizi çevresini mahvettiğini ele aldığımız sekiz bölümlük sohbetimizin son bölümünde, firmanın sebebiyet verdiği petrol kirliliği, dünyanın nadide canlılarından olan havyar balığı ve Hazar fokunun soyunun yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını gözden geçirmek istiyoruz.
Aslında Hazar denizi içinde barındırdığı çeşitli bitki ve deniz canlıları türleri bakımından dünyanın en çok çeşit bitki ve canlı türünü barındıran habitatlarından biridir. Ancak Hazar denizinde biyolojik çeşitliliği organize bir şekilde rasat eden bir organizasyon olmadığından, bu denizde bitki ve hayvan türleri sayıları kesin olarak bilinmiyor.
Bu arada Hazar denizinde en değerli canlı türlerinden biri havyar balığı olduğu belirtilmelidir.
UNESCO’nun Tahran temsilciliği Başkanı Esther Kuisch Laroche, 25 Temmuz 2017’de düzenlenen Hazar denizi habitatı başlıklı oturumda yaptığı konuşmada şöyle dedi:
Hazar denizi habitatındaki bitki ve canlı kaynakları Kazakistan, İran, Rusya ve Türkmenistan’da bulunuyor. Hazar denizinde bitki ve canlı türlerinin yıpranması ve yok olmasında petrol kirliliği önemli rol ifa ediyor. Gerçi kentsel alanların kanalizasyon suyu ve sanayi ve tarımın pis sularının da bu denizde suyun kirlenmesinde önemli rol ifa ediyor, ancak Hazar denizinde petrol üretiminin artışı son otuz yılda bu denizde en önemli kirlilik kaynağına dönüştüğü anlaşılıyor.
İranlı çevre uzmanı Muctaba Hüseyni Hazar denizinde petrol kirliliğinin doğuracağı vahim sonuçların hakkında şöyle diyor:
Petrol kirliliği özellikle Hazar denizinde biyolojik çeşitliliği ve sitoplankton, zeoplankton ve diğer deniz canlılarının nüfusunda azalmaya sebep oluyor. Yine son yıllarda petrol kirliliği Hazar denizinin tek memeli canlısı olan Hazar foku nüfusunu da etkiliyor. Hazar denizinde havyar balığı ve diğer balık türlerinin azalması da bu denizde petrol kirliliği ve başka kirletici etkenlerin tesirleri sonucudur.
Bu çerçevede İranlı çevre uzmanları 2012 yılında Hazar denizinde havyar balığı ve kilka balığı adında iki önemli balık türünün yok olma riski ile karşı karşıya kaldığı konusunda uyarıda bulundu.
Gerçekte eğer Hazar denizinin suyu kirlenmeseydi, her yıl en az 10 bin İranlı balıkçı ülkenin Hazar denizi kıyısında bulunan eyaletlerinde Ekim ayının ikinci yarısından itibaren bol balık avlayabilecekti. Ancak son yıllarda Hazar denizinde balık sayısında şiddetli düşüş yaşandığını gözleniyor. İran İslam Cumhuriyeti Hazar denizinde petrol kirliliğinde hiç bir payı olmayan tek ülke olduğu halde bu denizde havyar balıklarını korumak için büyük emek veriyor ve her yıl milyonlarca havyar balığı yavrusunu bu denize bırakıyor. Ama maalesef diğer kıyı ülkelerinin bu bağlamda işbirliği yapmaması ve petrol kirliliğini umursamamaları, havyar balıklarının soyunun ciddi bir şekilde yok olma tehlikesi yaşamalarına sebebiyet veriyor.
Havyar balığı ya da diğer adı ile strojen balığı, Türkiye’de Mersin balığı adı ile biliniyor. Bu balık türü dünyanın bir kaç yüz milyon yıllık mazisi olan nadide balık türlerinden biridir. Bu yüzden havyar balıkları dünyanın yaşayan fosilleri olarak adlandırılıyor ve bir evrim sürecinin sonunda günümüze dek hayatta kaldıkları ve bekasını sürdürdükleri ifade ediliyor.
Ama maalesef yüz milyonlarca yıl yaşamayı ve bize kadar ulaşmayı başaran bu nadide balık türleri günümüzde Hazar denizinde yaşanan petrol kirliliği yüzünden yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı anlaşılıyor.
Havyar veya diğer adı ile strojen balıkları iktisadi açıdan yüksek değeri olan bir balık türüdür. Ancak ne var ki bu değerli balığın soyu Hazar denizinde petrol kirliliği ve bazı kıyı ülkelerinde kaçak avlanma yüzünden yok olmak üzeredir. Verilere göre son otuz yılda Hazar denizinde havyar balığı sayısı yüzde 73 azalmıştır. Bu durumdan etkilenen İran’ın havyar ihracatı da son on yılda yüzde 91 azaldı. Bu veriler, İran’da havyar balığı av yasağını uyulduğunu gösteriyor. Ancak diğer kıyı ülkelerden gelen raporlar, bu ülkelerde havyar balığının kaça olarak avlanmasına devam edildiğini gösteriyor.
1991 yılına kadar İran ve eski sovyetler birliği Hazar denizinde havyar balığı avını ve ticaretini denetliyordu, ancak sovyetler birliği dağılarak Hazar denizi kıyısında yeni ülkeler bağımsızlığını ilan ettikten sonra havyar piyasası büyük bir kaos yaşadı. Bu gelişmenin ve orantısız avlanmanın sonucunda Hazar denizinde havyar balığı sayısı şiddetle azalmaya başladı, öyle ki resmi veriler havyar üretimi 1970’li yılların sonunda 30 bin tondan 1990’lı yılların sonunda onda bire gerilediğini ortaya koydu.
Hazar denizinde havyar balığı soyunun yok olma riski ile karşı karşıya kalması yüzünden bu balıkların ticareti 1998 yılından itibaren CITES adı ile anılan tehlike altında bulunan türlerin uluslararası ticareti konvansiyonu tarafından kontrol altına alındı.
Sonunda 2001 yılına gelindiğinde, tehlike altında bulunan türlerin uluslararası ticareti konvansiyonu CITES Azerbaycan Cumhuriyeti, Kazakistan, Türkmenistan ve Rusya’nın havyar ticaretini durdurdu ve bu dört ülke aynı yılın sonuna kadar bu ticarette payı üzerine bilimsel araştırma yapmaları ve ortak bir yönetim programı uygulamalarına vurgu yaptı. Bu süreçte gerçi İran İslam Cumhuriyeti havyar balığı soyunu korumak üzere yürüttüğü faaliyetleri yüzünden havyar ticareti yasağından müstesna edilmişti, ancak buna karşın Tahran yönetimi bu bölgesel faaliyete gönüllü olarak katıldığını ilan etti.
Ancak Hazar denizinde petrol kirliliği devam etmesi ve havyar balıklarının barındığı ortamda durumun vahameti şiddetlenmesi yüzünden hatta beş kıyı ülke liderlerinin 2020 yılına kadar havyar balığı av yasağı üzerinde anlaşmaları bile bu balık türünün ihya edilmesinde pek etkili olamadı.
Hazar denizi kıyı ülkeleri liderlerinin anlaşmasına göre hiç bir kıyı ülkesi havyar balığı avlama izni bulunmuyor.
İran İslam Cumhuriyeti balık kurumu araştırma merkezi Başkanı Muhammed PurKazımi, Hazar denizinde havyar balığı av yasağının bu balık türünün ihya edilmesi üzerinde etkili olmadığını şöyle değerlendiriyor:
Havyar balıkları beş kıyı ülkenin ortak kaynaklarıdır. Dolaysıyla bu ülkeler bu tür balıkların kaçak avlanması ile ciddi bir şekilde mücadele etmek için ortak azim ve irade sergilemedikleri müddetçe soyunun tükenme riski devam edecektir.
29 Kasım 2019’da Hazar denizine kıyısı bulunan beş ülkenin temsilcileri bu denizde canlı kaynakları koruma ve optimum biçimde değerlendirme komisyonunun ikinci oturumunda bir araya geldiler. Ancak Azerbaycan Cumhuriyeti’nin başkenti Bakü’de düzenlenen bu zirvede petrol kirliliğinin havyar balığı soyunun yok olması üzerindeki etkisi hakkında hiç bir ciddi tartışma yapılmadı.
Rusya federal balık kurumu Başkan Yardımcısı Vasili Sokolov bu konuda şöyle diyor:
Hazar denizinde havyar balıklarının durumu kaygı vericidir. Bu balıkların ticari boyutta avlanmalarına getirilen yasağa rağmen durumlarında hiç bir iyileşme görünmüyor. Bizim araştırmalarımıza göre Hazar denizinde havyar balığı kaynaklarının yeniden ihya edilmesi için en az 13 yıl gerekiyor.
Hazar denizinde havyar balığı soyunun yok olma tehlikesi ile karşı karşıya gelmesinden başka bu denizde yaşayan Hazar foku da petrol kirliliği yüzünden benzer tehlike ile karşı karşıya bulunuyor.
Bilimsel adı Pusa Caspica olan Hazar foku, dünyanın en nadide suda yaşayan memeli hayvanlarından biridir. Hazar foku bir tek bu denizde ve Hazar denizine akan ırmakların denize akan bölümünde yaşar. Ancak bu güzel hayvanların bazen dalgaların kıyıya vurduğu leşleri, çevre meraklılarını derinden üzen bir manzara oluşturuyor. Mayıs 2011’de Kazakistan kıyılarında 200 kadar Hazar foku leşinin kıyıya vurması kıyı ülkelerin çevre kurumlarının sert tepkilerine neden oldu.
Kazakistan’da çevre alanında faaliyet yürüten bir STK olan Eco Mangistav adlı örgütün aktivistleri, Kazakistan’ın bir tek kilometrelik kıyısında tam 12 adet Hazar foku leşini topladıklarını açıkladılar.
Eco Mangistav örgütü Başkanı Kril Usin olayla ilgili yaptığı açıklamada şöyle dedi:
Hazar foku leşlerini Oktav kentinde bir laboratuvara teslim ettik, ancak telef olan Hazar foku leşleri üzerinde yapılan tetkiklerin sonuçları hiç bir zaman açıklanmadı.
Uzmanlar son otuz yılda Hazar denizinde barınan Hazar foku popülasyonunun yüzde 90 kadarı yok olduğunu, bu durum Hazar denizi çevresi için telafisi mümkün olmayan korkunç bir facia sayıldığını belirtiyor.
Öte yandan Hazar foku soyunun yok olmaya yüz tutması, uluslararası camiayı bu nadide hayvanı korumak üzere harekete geçirdi. Bu alanda İran İslam Cumhuriyeti en çok faaliyet yürütün ülkedir.
İran İslam Cumhuriyeti Hazar foku tedavi ve araştırma merkezi Başkanı Dr. Emir Seyyad Şirazi şöyle diyor:
Hazar denizinde petrol kirliliği ve orantısız avlanma, Hazar fokunun soyunu tehdit eden iki temel etkendir. Son yarım asırda Hazar foku popülasyonu 1.2 milyondan 70 bine geriledi, ki bu da Hazar denizinin tek memeli canlı türünün yok olmak üzere olduğunu gösteriyor. Araştırmalarımız Hazar denizinin kirliliği Hazar fokunun güvenlik sistemini zayıflattığını ortaya koymuştur.
Hazar denizinde Hazar fokunun en kalabalık topluluğu yılın soğuk mevsiminde Kazakistan kıyılarında barınıyor ve bu aylarda denizin yüzeyi donduğundan bu hayvanlar burada yavrularını doğuruyor. Ancak Kazakistan’dan Azerbaycan Cumhuriyeti’ne giden petrol tankerlerinin önünde hareket eden buz kıran gemiler Hazar fokunun barındığı bir bölgeyi onlara mezar yapıyor.
26 Kasım 2018’de Azerbaycan Cumhuriyeti çevre ve doğal kaynaklar bakanlığına bağlı balık araştırma kurumu Başkanı Mehman Ahundov, Bakü’de bir basın toplantısı düzenleyerek şu açıklamada bulundu:
Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Hazar foku av yasağı ve yine Kazakistan ve Rusya’da bu hayvanın avlanmasına getirilen kısıtlama sayesinde hali hazırda bu hayvanların sayısı 110 bine yükseldi. Rus uzmanlar Hazar foku sayısını 300 bin olarak açıklıyor, fakat İngiliz araştırmacılar bu sayının ancak 110 bin kadar olduğunu belirtiyor. Biz de bu konuda İngiliz araştırmacılarla hemfikir sayılırız.
Gerçi İngiliz araştırmacılar Azerbaycan Cumhuriyeti yetkililerine Hazar foku av yasağı bu nadide hayvan türünün popülasyonu üzerinde olumlu etkisi olacağı yönünde güvence veriyor, fakat kesin olan şu ki İngiliz BP firması yetkilileri Hazar denizinde sebebiyet verdikleri petrol kirliliği bu hayvanın soyunun yok olmayacağı yönünde güvence veremiyor.