Haziran 29, 2019 22:07 Europe/Istanbul
  • Orta Asya'da Su Krizi

Orta Asya'daki su kaynaklarının konumu, coğrafi anlamda Kırgızistan ve Tacikistan gibi yukarı ülkeler ve Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi aşağı ülkeler olmak üzere ikiye ayrılmasına neden olmuştur.

Orta Asya ülkelerindeki su kaynakları bu bölgede bulunan ülkeler için çıkarlar ve fırsatlar yaratmıştır. Bu olumlu noktalar ise doğru planlamalar vasıtası ile bölge ülkelerinin bir birleri ile ilişkilerinin şeklinin belirlenmesinde de önemli bir role sahiptir.

Yeni programımızın ilk bölümünde Maveraünnehir ve Orta Asya'daki hayat kaynağı olan büyük nehirler ile ilgili konuşacağız.

Kurani bir cümle olan " Su hayat kaynağıdır." Suyun yerkürenin hayatındaki olan önemini göstermektedir. Suyun az bulunduğu ve su kıtlığı sorunu ile karşı karşıya olan bölgelerde ise bu hayat verici maddenin önemi başka bölgelere göre daha belirgin bir hal almaktadır.

İşte Orta Asya bölgesi ciddi olarak su kaynakları krizi ile karşı karşıya kalan bölgelerdendir. Bu bölgenin içecek suyunun büyük bir bölümü Orta Asya'nın Doğu tarafında bulunan Pamir ve Tian Şan  dağlarından gelmektedir.

Pamir ve Tian Şan  Dağlarından akan sular, bu bölgenin belli başlı nehirleri olan Seyhun ve Ceyhun nehirlerine dökülürler. Daha sonra ise bu iki nehir de Batı ve Kuzey yönünden Aral gölüne dökülür. Zaten Orta Asya dediğimiz zaman akla gelen ilk Maveraünnehir ve hayat bahşeden büyük nehirleridir. Amuderya adı ile de tanınan Ceyhun nehri, Siriderya adı ile bilinen Seyhun, Kızılsu adı ile de bilinen Vahş nehri, İrtiş nehri ve Zerefşan nehri'nin yanı sıra bu bölgede bulunan Harezm adı ile de bilinen Aral gölü, Balkaş ve Sarez gölleri Orta Asya'nın su kaynakları bakımından ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Orta Asya'nın kurak ve yarı kurak ikliminden dolayı tarımcılık bu bölgede sulama yöntemi ile yapılıp karışık su dağıtma sistemleri yardımı ile yapılmaktadır.

Orta Asya'nın coğrafi konumu ve bu bölgedeki su kaynaklarının dağıtımı, bölgenin yukarı ve aşağı ülkeler olarak ikiye ayrılmasına neden olmuştur. Yukarı ülkeler Kırgızistan ve Tacikistan, aşağı ülkeler ise Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan'dan oluşur. Etraftaki bölgelerde ise Çin ve Afganistan yukarı ülkeler ve İran ile Rusya da aşağı ülkeler konumunda yer almaktadır.

Kırgızistan ve Tacikistan'ın bol su kaynakları, su barajları ve elektrik santrallerinin olmasına karşın Özbekistan, Türkmenistan ve Kazakistan gibi ülkeler buğday, pamuk ve pirinç gibi ürünlerini yetiştirmek için sınır dışından gelen su kaynaklarına bağlıdırlar. Bu konu ise Orta Asya bölgesinde su kaynakları üzerinde gerilimlerin ve krizlerin yaşanmasına yol açmıştır. Bu bölgenin iki önemli nehri Ceyhun ve Seyhun nehirleri Aral gölüne doğru yol alırken ilk olarak Kırgızistan ve Tacikistan üzerinden geçip daha sonra Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan ülkelerine akmaktadır.

Kırgızistan ve Tacikistan su kaynaklarına sahip olmalarına rağmen petrol ve doğalgaz gibi kaynaklardan mahrum olduklarından dolayı enerji elde etmek için birçok elektrik santrallerin kurulmasına girişmişlerdir. Bu santrallerin en önemlisi Kırgızistan tarafından uygulanan Kambarata santrali projesi ve Tacikistan tarafından uygulanan büyük "Rogun" santrali projesidir. Bu santrallerin su kaynaklarından enerji üretmek için yararlandığından dolayı Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan, Ceyhun ve Seyhun nehirlerinin daha az ülkelerine aktığı için zararlı çıkmaktadırlar. Bu arada, en önemli tarımsal ürünü pamuk veya diğer adı ile beyaz altın olan Özbekistan bu bakımdan en fazla zararı görmektedir. Çünkü pamuk ekmek için ciddi miktarda suya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yüzden suyun azalması demek Özbekistan'ın en önemli en hayati ve en temel tarımsal ürünü olan pamuk üretiminin azalması demektir.

Orta Asya bölgesinin coğrafi ve jeopolitik konumunun yanı sıra bu bölgenin komşuları durumunda olan ülkelerin siyasi, ekonomik ve güvenlik çıkarları da bu su kavgasının sadece Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan ile sınırlı kalmayıp daha geniş bir coğrafyayı etkilediğine neden olmuştur. Örneğin Orta Asya bölgesinin komşusu sayılan İran ve Afganistan, Türkmenistan ile Herirud adı ile de bilinen Tecen nehri havzasında yer almaktadır. Bu iki ülke de  tarım ve endüstri sektörlerindeki gelişmelerinden dolayı bu havzadan gelen suyun azlığı sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Böylece İran ve Afganistan da Orta Asya'nın su kaynakları ile ilgili gelişmelerinden etkilenmektedir. Orta Asya bölgesinin etrafında bulunan iki önemli güç yani Rusya ve Çin de belli siyasi, ekonomik ve güvenlik nedenlerinden dolayı bu bölgedeki su kaynaklarına ilişkin anlaşmazlıkları ve uzlaşmazlıkları takip etmektedir. Bu mesele ise bölgede gruplaşmaya ve bölge ülkelerinde nüfuz oluşturmaya yol açmıştır.

19'uncu yüzyılın sonlarında Rusya'nın Orta Asya bölgesine hakim olmasından sonra pamuğun geniş çaplı bir şekilde üretilmesi için nispeten yeni sulama sistemleri ve teknolojilerine baş vuruldu. Bir dönem bitmek tükenmek bilmeyen Orta Asya su kaynakları  60'lı 70'lı yıllarda azalmaya başladı. Su kaynaklarının aşırı derecede kullanılması, yer altı ve nehirlerin su rezervlerinin azalmasına yol açarak toprağın ve suyun kalitesini de düşürmüş oldu. Dünyanın çevre felaketlerinden sayılan Aral gölünün kuruması ise bu su kaynaklarının kötü yönetilmesinin bir sonucudur. Sovyetler Birliğinin 1991 yılında dağılması ve bu olayın ardından Orta Asya ülkelerinde su kaynakları yönetimi alanında yaşanan gelişmelerden sonra su kaynaklarına ulaşmak yönündeki rekabeti bu siyasi istikrarsızlık ile uğraşan bölgeyi yeni gerginliklerin içine soktu.

Orta Asya'daki su kaynakları başlıklı anlaşmazlıklar ve uzlaşmazlıklar ise bu olayın çok boyutlu bir gelişme olduğunu gösteriyor. Siyasi, ekonomik, sosyal ve güvenlik alanındaki boyutlarının yanı sıra bu mesele, yerli, ulusal ve bölgesel düzeylerde de etkisini göstermiş bir meseledir. Orta Asya ülkeleri ve komşularının son 25 yılda bu konuya olan yaklaşımı ve girişimleri de bu alanda gerçekçi bir yaklaşımın hakim olduğunu gösteriyor. Bu açıdan su kaynaklarını elinde bulundurmak, komşulara karşı bir güç aracı sayılmaktadır. Buna karşın bölgedeki çevrenin korunması ve bölge yerleşimcilerinin hayatı ve bekasının güvence altına alınması için ortaklaşma ve görüş birliği şarttır.

Orta Asya'daki su krizi çok tehlikeli çevresel yan etkilerine yol açabilecek kapasitededir. Çölleşmenin hızlanması, toz parçacılarının artması ile havanın kirlenmesi, tarımsal ilaçlar ve kimyasal gübreleri, şehir ve endüstri atıklarının kanalizasyon yolu ile nehirlere ve göllere dökülmesi, doğal buzulların erimesinin hızlanması ile taşkınlar ve sel tehlikesi, son 25 yılda bölge ülkeleri dâhileri ve liderlerinin yanı sıra uluslararası kurum ve kuruluşların dikkatini kendine çekmiş konuların bir kaçıdır. Aynı zamanda Orta Asya'daki su krizinin siyasi ve güvenlik alanındaki etkilerini de göz önünde bulundurmamak imkansız. Bu kriz bir taraftan kavimler ve bölgenin farklı grupları arasında gerginlik, ihtilaf ve rekabet kaynağı olmasının yanı sıra bir taraftan da su kaynakları alanında bölge ülkelerinin işbirliği ve etkileşimi zaruretini ortaya çıkarmıştır.

Özbekistan Sulama ve Su Meseleleri Araştırma Enstitüsü Araştırmacısı Ermazar Mahmudov bu konuda şöyle bir değerlendirme yapmaktadır:" Orta Asya bölgesinin su ve enerji sistemi, günümüzde bile gelişmiş olmasına rağmen hala bölge ülkeleri bu kapasiteyi nasıl kullanmaları gerektiği konusunda müzakere edip bir şeyler öğrenmeleri lazım. Bu doğrultuda bölge ülkelerinin üniversitelerinde " su diplomasisi"ne yapılacak vurgu önem arz etmektedir. Su kaynaklarının endüstri sektörü aracılığı ile dağıtılması, depolanması ve diğer teknik meseleler siyasi süreçlerde göz önünde bulundurulması gereken konulardandır. Bunun gerçekleşmesi için ise eğitim görmüş uzmanlara ihtiyaç vardır. Bu uzmanlar suyun toplumsal, ekonomik ve teknik boyutlarını ve özelliklerini bilen insanlar olmalıdır."