Nisan 17, 2016 07:37 Europe/Istanbul

Geçen bölümde de anlatıldığı üzere boş zamanımız, ölü ve faydasız bir zaman demek değildir.

İslam kültürüne göre biz Müslümanlar ömrümüzün bir anını bile boşa geçirmeye hakkımız yoktur. Bu yüzden de ömrümüzün her anı için hesap vermek zorundayız.

Rivayetlere göre kıyamet gününde bizlerden sorulacak sorulardan biri, ömrümüzü ve gençlik çağımızı nasıl geçirdiğimiz sorusu olacaktır. bu yüzden din evliyaları fırsatları değerlendirme üzerine sık sık vurgu yapmıştır. Bu büyük insanlar sürekli zamanımızı değerlendirmemize vurgu yapmış ve zamanın geri dönüşü olmayan veya biriktirilemeyen bir sermaye olduğunu beyan etmiştir.

Allah resulü (sav) sahabeden Ebuzer Gaffari'ye şöyle buyurur: Ey Ebuzer, ömrünü harcarken, paralarını harcadığın zamana göre daha hırslı ve dikkatli ol.

Evet, İslam dininin boş zamanlarımıza bakışı terbiyevi ve ahlaki temellere dayanır. İslam öğretileri boş zamanlarımıza asla hedefsiz geçirilecek veya kaçırılacak fırsatlar olarak bakmaz. Mümin insan zamanının her anı için programı vardır ve hiç bir anını boş ve batıl geçirmez.

İmam Ali (sa) mümin insanın özelliklerini beyan ederken, mümin insanın bir özelliğini zamanını en iyi şekilde değerlendirdiğini ve hiç bir anını boş geçirmediğini buyur.

Her toplumda boş zamanları değerlendirmenin o toplumu kültürel, sosyal ve iktisadi imkânlarına bağlıdır, öyle ki bu zamanlar iyi değerlendirilmediği takdirde toplumun ahlaki ve ruhi sağlığına yönelik ciddi tehdit oluşturabilir.

Boş zamanlar belli bir kesime veya yaş grubunu veya belli bir zaman dilimine özgü değildir ve toplumda her insanın boş zamana ihtiyacı vardır. Bu durum ise boş zamanlar için plan yapmanın önemini ortaya koyar.

Boş zamanlarda yapılabilecek en iyi işlerden biri, Allah ile daha fazla irtibat kurmak amacıyla dua ve ibadet etmek veya kutsal mekânları ziyaret etmektir. Her Müslüman günlük ibadet yükümlülüğü olan beş vakit namazın dışında ki bunu da camilerde ve cemaat halinde yapması daha makbuldür, boş zamanlarını imanını güçlendirmek ve yüce Allah ile irtibat kurmaya ayırabilir.

Boş zamanlar insanların dini bilgilerini geliştirmek için en iyi fırsattır. Ancak maalesef günümüz dünyasında yaşam tarzı maddi yönlerin ve mali ve servet biriktirme hırsının galip gelmesi yüzünden insanlar ahlaki faziletlerden ve maneviyatını geliştirmekten uzaklaşmaya başlamıştır. Oysa bu durumun sonucu sosyal zararlar ve psikolojik bunalımlardan başka bir şey olmadığı da ortadadır.

Kur'an-ı Kerim açısından kulluk ve ibadet etmek, yüce Allah'ın insanoğlunu yaratmasının esas amacıdır. Dolaysıyla eğer bir insan varlık felsefesi doğrultusunda hareket edecek olursa tüm vakitlerini Allah'ı ibadet etmekle geçirmelidir. Kuşkusuz kulluk ve ibadet etmek, bilinen yaygın ibadet biçimleri ile sınırlı değildir ve insanın yemesi, içmesi ve hatta eğlencesi bile bir nevi ibadete dönüştürülebilir, tabi tüm bunlar ilahi saikler ve Allah katına yakınlaşmak amacıyla olmalıdır.

İnsanların boş zamanı bir nevi insanın ruhi gerginliklerini gidermesi ve cismin huzura kavuşması için değerlendirilmelidir. İşte bu yüzden mustahap namaz kılmak, zikretmek, özel duaları okumak ve Kur'an-ı Kerim ayetleri üzerinde düşünmek ve kutsal mekânları ziyaret etmek, boş zamanlarımızda yapılabilecek en yararlı işlerden sayılır.

Uzmanlar ve psikologlar, ziyaret ve duanın nurani İslam inancında yüce bir konuma sahip olduğunu ve insanların ruhi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayabildiğini belirtiyor. İşte bu yüzden boş zamanların değerlendirilmesinde bu konu üzerinde durmak gerekir.

İnsan sürekli Allah ile derin bir irtibat kurmaya muhtaçtır. Maalesef bu ihtiyaç bazen yaşamın engebeli sürecinde gaflete uğrar ve zamanla unutulur. Kutsal mekânları veya evliyaların mezarını ziyaret etmek insanı bu manevi ihtiyaca yöneltir ve Allah ile daha yakın irtibat kurmasına vesile olur. Bu irtibat insanda hoş bir huzur hissi yaratır. Kutsal mekânları ve evliyaların mezarlarını ziyaret etmek veya toplu mezhebi merasimlere katılmak, insanın içinde bulunduğu ortamdan kopmasına ve bir süre kendi içinde yaşadığı çelişki ve sürtüşmelerden kurtulmaya yardımcı olur. Bu şartlarda yer almak ve bir süre Allah yalvarıp yakarmak o kadar önemlidir ki imam Ali (sa) bir duasında yüce Allah’tan şu talepte bulunur:

Ey yüce Rabbim, beni yarattığın hedefe ulaşmak için bana fırsat ver.

İmam Sadık (sa) da her Müslümanın haftada en az bir gün normal işlerinden soyutlanması ve kendisini yetiştirme işi ile uğraşması ve dini meselelerini çözümlemesi ve şüphelerini gidermesi gerektiğini buyur.

Boş zamanlarımızda uğraşabileceğimiz bir başka iş, günlük yaşamımız veya geçmişimizle ilgili hesap yapmak ve yaptıklarımızı gözden geçirmektir. İnsan bazen o kadar çok güncel yaşamla uğraşır olur ki yaşamının esas amacını unutur ve hatta günlerce geçtiği halde hiç bir zaman aklına temel sorular gelmeyebilir. Temel sorulara, ben nereden geldim? Nasıl geldim? Nereye gideceğim? Bu yolu nasıl aşacağım? gibi soruları örnek vermek mümkün.

Boş zamanlar her insanın bir süre bu soruları kendine sorması ve üzerinde düşünmesi için iyi bir fırsattır. İmam Ali (sa) bu konuda şöyle diyor:

İnsanın yaşamın uğraşlarından bağımsız olarak boş zamanı olması ve bu zamanda kendi amelinin hesabını yapması ve bir gece gündüzde kazandıklarını ve kaybettiklerini düşünmesi şayeste bir ameldir.

Boş zamanlarda yapılacak bir başka yararlı ve değerli amel, hayır işleri ile ilgilenmek ve muhtaç kimselere yardım etmektir. Bu konu İslam kültüründe sık sık vurgulanmıştır.

İslam dininde kuran ayetlerinde muhtaç insanlara yardım üzerine vurgu yapılmasından başka İslam peygamberi (sav) ve Ehli Beyt (sa) siyerinde de bu tavsiyeye sık sık rastlanır.

Bu şayeste amel, muhtaç insanların sorunlarına çözüm getirirken, infakta bulunan insanın ruhu ve cismi üzerinde de olumlu etkisi söz konusudur. İşte bu yüzden hepimiz boş zamanlarımızın bir bölümünü bu işe ayırmamız gerekir.

İyilikte ve ihsanda bulunmanın bireysel, sosyal, manevi ve kültürel alanlarda birçok işlevi vardır. İslam peygamberi (sav) insanları iyilikte bulunmaya teşvik ederken şöyle buyurmuştur: iyiliği ve iyilik yapanları sevin. Allah’a and olsun bereket ve sağlık, iyilik ve iyilik yapanlardır.

Boş zamanları iyi bir şekilde değerlendirmenin yollarından biri de, hasta ziyaretidir ve İslam dininde bu meseleye de vurgu yapılmıştır. İslam peygamberi (sav) bu amelin değeri ve kutsallığı hakkında şöyle buyurmuştur:

Kıyamet gününde yüce Allah kullarından bir kulu serzeniş etmekte ve şöyle buyurmakta: Ey benim kulum, hangi etken seni ben hastayken ziyarete gelmekten alıkoydu? Kul şöyle arz eder: Ey yüce Rabbim, sen âlemi yaratansın senin hastalığın, acı çekmen diye bir şey anlamsızdır, sen hastalanmaktan münezzehsin. Yüce Allah şöyle karşılık verir: Senin mümin kardeşin hastaydı, ama sen onu ziyarete gitmedin. İzzetim ve celalime yemin ederim eğer onu ziyarete gitseydin, beni her an onun yanında bulurdun ve hangi hacetin olursa olsun, yerine getirirdim. Bu, mümin kulun benim katımdaki saygınlığı içindir ve ben rahman ve rahim olan Allah’ım. 015