Eylül 25, 2019 02:00 Europe/Istanbul

Son yirmi yılda her yıl, yeni Hicri Şemsi yılının başlaması ile İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei başlayan yılı adlandırarak ülkenin siyasi, kültürel ve ekonomik gereksinimlerine ve koşullarına uygun olarak bir yıl için genel stratejiyi belirliyor.

Bu adlandırmaların felsefesi ve nedeni ise, insanların ve yetkililerin bir değere, bir kusura veya bir soruna dikkatinin çekilmesidir. 

Son yıllarda ise İslam İnkılabı Lideri'nin yeni başlayan yılları adlandırmaktaki vurgusu ve stratejileri ekonomik meseleler etrafında özellikle de ekonomi, istihdam ve üretim eksenleri çevresinde odaklanmıştır. 

Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ekonomiyi yılları adlandırmakta öne çıkarmasının nedenini ülkenin ekonomik büyümesi ve gelişmesinin devam etmesi ve ekonomik kırılganlığın azaltılması olarak açıklamışlardır. İslam İnkılabı Rehberi'ne göre " Ülkenin ve yönetim düzeninin ekonomisi öyle olmalıdır ki her daim farklı şekilleri ile devam eden düşmanların hileleri ve komploları karşısında en az kırılgan durumda olsun ve en az sabotaja uğrasın."

Bulunduğumuz Hicri Şemsi 1398 yılı ise İslam İnkılabı Rehberi tarafından "Üretimin Gelişmesi" yılı olarak adlandırıldı. Üretim ekonomik bir endeks olarak bir ülkenin kalkınması ve gelişmesinin ekseni olup beraberinde istihdam, refah ve gelişime yol açacaktır. Doğal olarak çağdaş dünyamızda ekonomik güvene sahip olan bir ülke siyasi bağımsızlığını korumakta da daha başarılı olacaktır. İslam İnkılabı Rehberi bu hususta şöyle buyurmuşlardır: "Ekonomik güç, ülkeyi düşmanlar ve yabancılar karşısında ihtiyaçsız bir hale getirebilir." 

Üretimin gelişmesini genel olarak ele almak gerekirse farklı sanayi, tarımsal, teknolojik ve diğer alanlardaki üretim döngüsünün iyi çalışması anlamına geldiği söylenebilir. Milli üretim olarak da bilinen bir ülkenin üretim oranı o ülkenin gelişmişlik ve kalkınmasının asıl göstergesidir. 

Bir toplumda mal ve hizmet üretimi farklı vasıtalar ile artarsa o zaman o toplumda veya ülkede ekonomik gelişmenin gerçekleştiğini söylemek mümkün. 

Gerçekte her toplumun ekonomik kalkınması o toplumun üretiminin bileşkesidir.

Ekonomik gelişme bir topluma uygun ve el verişli koşullar altında diğer insani alanlardaki gelişmeyi de sağlama imkanı tanır. Uygun ve optimum ekonomik gelişmeye sahip bir toplum temel ihtiyaçların karşılanması hususu ile uğraşmayıp tüm fikrini ve uygulamalarını bu alana ayırmaz. Her topumun ekonomisinin gelişmesi ve üretiminin artması o toplumda ekonominin filizlenmesi ve yeni aşamalara ayak basması için daha fazla ve daha iyi fırsatlar sunar. Böylece bu toplumda daha fazla yaratıcılık imkanı da medyana gelip sonuçta milli üretimin artması sayesinde ekonomik gelişmenin yanı sıra toplumsal gelişim de gerçekleşmiş olur. Bunun sonucunda ise toplumdaki refah seviyesi de artmış olur. 

Ekonomi her ülkenin geleceği için kilit rol oynayan belirleyici bir husustur. Güçlü ekonomi, güçlü bir nokta olarak bir ülkenin sultaya karşı boyun eğmemesine ve en az yabancı müdahaleye hedef olmasına yol açar halbuki zayıf bir ekonomi zayıf bir nokta olarak düşmanların müdahalesi, sultası ve nüfuzunu oldukça arttırır. 

Tanzanya'nın ilk cumhurbaşkanı Julius Nyerere(1922-199) yaptığı konuşmalarda ekonominin siyasi bağımsızlığın korunmasındaki rolünü çok güzel bir şekilde şöyle anlatmıştır: "... Siyasi mücadelelerim döneminde, kimileri siyasi bağımsızlığın sultadan kurtulma sürecinin son noktası olduğunu düşünüyordu...... Üzgünüm ama şimdi siyasi bağımsızlığın bunun için yeterli olmadığını anlamışız.... Biz kolonyalizmi doğru şekilde anlayıp onu kınadık..... Buna rağmen hiçbirimiz hala ekonomik sömürge olduğumuzu anlamadık. Bu olaya siyasi boyuttan yaklaşamadık.... Temel düşünce siyasi bağımsızlığın ekonomik bağımsızlığa neden olabileceği idi. Ancak şimdi durum daha çetrefilli bir hal aldı. Farklı Afrika ülkeleri için siyasi bağımsızlığı elde etmek için koordineli hareket etmek kolaydı. Ancak bugün bu ülkeleri ekonomik alanda iş birliği ekseninde toplamak kolay değildir çünkü bu ülkelerin her biri farklı açılardan ekonomik bağımsızlık meselesine yaklaşmaktadırlar. Hatta kimleri böyle bir sorunun olduğunu bile kabul etmiyor. Gerçekte yeri boş olan husus, ekonomik bağımsızlığa duyulan ihtiyaç konusunda siyasi farkındalıktır."

Ekonomik kalkınma ve esasında ekonomik bağımsızlık ise mevcut küresel düzende ve ağır sulta ve hegemonya kurma devrinde kolay kolay elde edilecek bir husus değildir. Bunun için ekonominin akıllıca yönetilmesi ve dirayetli bir şekilde yönlendirilmesinin yanı sıra büyük bir gayrete ve  çabaya da ihtiyaç vardır. 

Bir an bile düşmanların komploları ve hilelerinden güvende olmayan İran İslam  Cumhuriyeti'nin ekonomik bağımsızlığına erişmesi büyük bir önem taşımaktadır. 

İslam İnkılabı zaferinin ardından İran, Irak Baas Rejimi tarafından dayatılan sekiz yıllık savaş ve Amerika elebaşılığındaki Batılı ülkelerin ağır ve geniş çaplı yaptırımları gibi sorunlar ile karşı karşıya kaldı. Bu sorunların yanı sıra kimi yönetim yetersizlikleri de zaman içerisinde ülkenin ekonomisinin kimi sektörlerini ciddi eksiklikler ile baş başa bıraktı. Öyle ki İslam İnkılabının kimi düşmanları yaptırımlar halkasını daraltarak İran devrimci milleti ve yetkililerine kendi istekleri karşısında diz çöktürebileceğini düşünmeye başladı. Düşmanlar bu alandaki eksiklerden yararlanıp baskılarını arttırarak İslam İnkılabını ülkülerini gerçekleştirme yolunda sekteye uğratabileceklerini düşündüler. Böyle bir hassas dönemde ise İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei üretimin gelişmesini ekonomik bağımsızlığa erişmek için bir zaruret olarak belirledi. Şimdi burada sorulması gereken soru günümüzde ekonomik bağımsızlığın ne anlama geldiğidir sorusudur. "

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei ekonomik bağımsızlık hususunda şöyle buyurmaktadırlar: 

"Ekonomik bağımsızlık,  kısacası küresel ekonomide sindirilmemek anlamına gelir. Bakın, Amerikalılar kendileri bile İran ile yaptıkları nükleer müzakerelerin ardından nükleer anlaşmanın İran ekonomisinin küresel ekonomiye entegre olmasına yol açması gerektiğini söylediler. Asimile(Entegre) olsun dediler! Asimilasyon (Entegrasyon) ne demek? Acaba küresel ekonomi adil, mantıklı ve akla dayalı bir düzene mi dayalı, kesinlikle hayır. Haritasını uluslararası toplumun çizdiği ekonominin örnekleri dünya yüzünde bolca mevcuttur. Bu harita ve düzende çoğu Siyonist ve kimleri de Siyonist olmayan sermaye sahipleri tüm dünyanın mali kaynaklarını ele geçirmek için plan yapıyorlar. İşte küresel ekonomi ve küresel düzen bundan ibaret. Şimdi bir ülke ekonomisini küresel ekonomide asimile ediyorsan bu bir gurur kaynağı değildir bu büyük bir hüsrandır. Bu bir zarardır. Bu bir yenilgidir. İran'ı yaptırımlara tabi tutmaktaki hedefleri de ekonomik hedefler çerçevesinde gerçekleşti. Bizi yaptırımlara tabi tuttukları zaman Amerikalıların kendileri bu yaptırımları İran ekonomisini felç etmek için yaptıklarını itiraf etmişti. Şimdi ise nükleer müzakerelerde bazı sonuçların elde edilmesinden sonra yine ekonomik hedefler peşine düştüler. Böylece İran ekonomisinin başında Amerika'nın bulunduğu  küresel ekonomi tarafından sindirilmesi istendi." 

İslami bakış açısından ekonomik bağımsızlık tayyibe bir hayatın gereksinimlerinden ve İslam Cumhuriyeti düzeninin temel ilkelerinden sayılır. Tayyibe hayattan kastedilen ise insanı daha iyi bir hayata ve saadete götüren refah, adalet, neşe, bilim, teknoloji ve saire gibi benzer imkanların sağlanmasıdır. Bunların yanında maneviyat ve İslami hayata ve insan fıtratına verilen önem de tayyibe hayatın vaz geçilmez parçalarıdır. İslami tayyibe hayatta maneviyata ve manevi hedeflere ermek yolu insanların dünyevi hayatlarından geçmektedir. 

İslam insanların dünyasını iyileştirse de bu son nihai hedef değildir. Nihai hedef insanların dünyada uygun bir yaşam sürmesi, huzurda ve asayişte, özgürce düşünce hakkından yararlanıp manevi zaferlere ve yüce manevi makamlara ermesidir. İslami tayyibe hayat, hem dünya hem ahireti kapsar. Ekonomik bağımsızlık da aslında tayyibe bir hayatın olmazsa olmazlarındandır. 

Etiketler