Ekim 04, 2019 20:54 Europe/Istanbul

Bu bölümde Direniş Ekonomisinin özelliklerinden olan adalet-eksenlilik ve cihatçı ruhu konu edineceğiz.

Geçen bölümde her ülkenin kendi kültürel, değersel, siyasal ve ekonomik özelliklerine göre ekonomik gelişme modelini geliştirmesi gerektiğine değindik. Bu çerçevede İran İslam Cumhuriyeti'nin yerli gelişme ve kalkınma modeli de bulunduğu koşullardan dolayı Direniş Ekonomisi olarak belirlenmiştir. Bu modele göre ülke yöneticileri ve planlayıcıları iç kapasitelere dayanarak tehditler ve yaptırımlar karşısında direniş ilkesi çerçevesinde hareket ederek ekonomiyi öyle düzene sokmalıdırlar ki ülke baskı altında olmasına rağmen gelişsin ve kapasiteleri filizlensin. 

Geçen bölümlerde direniş ekonomisinin halka dayalı olması, ekonomik alanda faaliyet gösterenler ve girişimcilerin belli saikler çerçevesinde hareket etmesinin sağlanmasına yardımcı olması, iç kapasitelere dayanması ve dışa açık olması, üretimin gelişmesine ve arttırılmasına yol açması ve de bilgi tabanlı şirketlere güvenilmesi özelliklerine sahip olduğunu söyledik. Bu hafta direniş ekonomisinin diğer göstergelerinden söz etmek istiyoruz. 

Direniş Ekonomisi adalet-eksenli bir ekonomidir. Bu ekonomi modeli sadece milli büyüme ve gayrı safi milli hasıla gibi makro-göstergeler ile sınırlı değildir. Direniş Ekonomisinde amaç milli üretimi ve hasılayı arttırmanın yanı sıra milli gelirlerin de adil bir şekilde dağıtılmasının sağlanmasıdır. 

Zaten ekonomik adaletin sağlanması İslamî ekonomi akımının en yüce hedeflerinden biridir. Adalet İslam'da o kadar önemlidir ki Kuran-ı Kerim'de adaletin sağlanması görevinin Peygamberlerin risaletinin hedeflerinden olduğuna bile değinilmiştir. 

Bu doğrultuda Kuran-ı Kerim'in Hadid suresinin 25'inci ayetinin bir bölümünde şöyle buyurulmaktadır: "Andolsun biz peygamberlerimizi açık kanıtlarla gönderdik, beraberlerinde kitap ve adalet terazisini de indirdik ki insanlar hakkaniyete uygun davransınlar..."

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ise adaletin sağlanmasını direniş ekonomi stratejisinin hayata geçirilmesinin olmazsa olmaz hazırlık ve ön aşaması olduğuna vurgu yapmışlardır. İslam İnkılabı Rehberi direniş ekonomisi özelliklerine değinirken kapitalist düzenin yönlendirmeleri ile yönetilen ülkeleri örnek göstererek bu ülkelerde milli hasıla oranının yüksek olmasına rağmen bu ülkelerde açlıktan ölenlerin sayısının fazla olduğuna vurgu yapmışlardır. 

İslam İnkılabı Rehberi bu hususta şöyle buyurmuşlardır: "Ekonomik adalet ve toplumsal adalet- genel olarak adalet göstergesi- Direniş Ekonomisinin önemli göstergelerinden biridir. "

Unutulmaması gerekir ki Direniş Ekonomisindeki adalet, ekonomi biliminde bilimsel göstergelere aldırış etmeme anlamına gelmiyor. Tam tersi direniş ekonomisinde asıl hedef bu bilimsel göstergelerin adalet-ekseninde ele alınmasıdır.  Nitekim Direniş Ekonomisinde milli servetin ve milli hasılanın arttırılmasının övülmesinin nedeni de toplum bireylerinin bu ekonomik gelişme çıkarlarından yararlanmasıdır. 

Direniş Ekonomisinin üretim alanındaki adaleti ise, tüm ekonomik aktörlerin kamu serveti ve kaynaklarından adil bir şekilde yararlanması ve milli üretimin arttırılmasında katkıda bulunması anlamına gelir. Gelirler konusundaki adalet ise toplumun bireylerinin her birinin adil kar ve gelir dağıtımından payını aldığı takdirde gerçekleşecektir. 

İslami öğretilere dayalı adalet, servet ve gelirin adil dağıtımının iş ve ihtiyaç gibi iki önemli faktöre göre yapılması gerektiğini gösteriyor. 

İnsanların katkı değer yaratmaya yönelik çalışmaları ve çabaları adil dağıtımın eksenidir. Ancak kişilerin ve koşulların kabiliyetleri ve kapasitelerinin farklı olduğundan dolayı kimi insanlar gereken çabada bulunmalarına rağmen aileleri ve kendilerinin ihtiyacı olduğu düzeyde gelir elde edemiyorlar. Bu durumlarda İslami ekonomide ikinci bir kriter yani ihtiyaca göre gelir kriteri ortaya çıkıyor. Bu ilke insanlık kerameti ve onuru ayrıca onun uygun ekonomik yaşam düzeyine sahip olma hakkından kaynaklanmaktadır. 

Günümüz küresel düzende büyük ekonomik güçlerin siyasi ve kültürel saldırıları karşısında boyun eğmeyen bir ülke, planlamalar yapıp üretimini arttırarak kendi ekonomisinin temellerini güçlendirmelidir. 

Bu doğrultuda baskı alanları ve zayıf noktalar tanınmalı ve bunların giderilmesi için gereken girişimlerde bulunulmalıdır. 

İşte direniş ekonomisi de burada anlam kazanıyor. Direniş ekonomisi bu baskılar ve engellere karşı göğüs germek ve ideal şekli ile bu baskıları fırsata dönüştürmek demektir. Ancak bu ideali gerçekleştirmek için cihatçı ruha sahip olmak gerekir. 

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei cihatçı ruhun ve direniş ekonomisindeki tanımı ile ilgili şöyle buyurmuşlardır: " Ülkede bu büyük ekonomi hareketini gerçekleştirmek istiyorsak belli zaruretlere uymamız gerekiyor. İlk önce cihatçı ruha ihtiyaç vardır. Milletimiz devrimin başlangıcından günümüze itibaren nerede cihatçı ruh ile meydanlara ayak basmışsa ilerleyebilmiştir. Bunu kutsal savunma  yıllarında, bayındırlık cihat hareketinde ve bilimsel atılımlarda görmüş oldu. Farklı alanlarda cihatıçı ruha sahip olmak sadece dini görevler gereği değil Allah için ciddiyetle, yorgunluk bilmeden çalışmak demektir.  Kuşkusuz bu hareket hep ileriye doğru yol kat edecektir. "

Direniş ekonomisinde cihatçı ruha sahip olmak bir ilke sayılır. Bu temel ve anahtar kavramın tanımını yaparken her çabanın da cihat sayılmadığını söylemek gerekiyor. Cihadın özel bir anlamı olup kültürel, askeri , bilimsel, teknik, mali ve  ekonomik gibi farklı alanlarında söz konusu olabilen bir kavramdır. Cihatta düşman ile karşı karşıya gelmek farz sayılır. Bu yüzden ekonomik cihat da ekonomik mücadele ve karşılaşma demektir. İran İslam Cumhuriyeti ise bu alanda değerli tecrübeler biriktirmiştir. 

İran'ın en büyük endüstriyel şirketlerinden biri de MAPNA şirketidir. Bu şirket, santrallerin yapımı alanında dünyanın en büyük 10 şirketi arasında yer alıp Almanya'nın Siemens, Fransa'nın Alstom ve Amerika'nın tanınmış şirketleri ile rekabet eden ve uluslararası ihaleleri kazanan bir şirkettir. MAPNA grubu uluslararası bir üretim, endüstri ve ticaret şirketi olarak 41 alt şirketi ile  buhar, doğalgaz ve kombine çevrim ile çalıştırılan termik santraller, petrol ve doğalgaz, demir yolları projelerinin hayata geçirilmesi ayrıca özel yatırımcılık alanlarında Mühendislik, Tedarik ve Kurulum şirketi ve bağımsız enerji üreticisi olarak İran ve bölge piyasaları ve alanlarında faaliyet göstermektedir. 

İran'da Santral Projelerinin Yönetici Şirketi adının kısaltması olan MAPNA grubu  Ağustos 1993 yılında İran İslam Cumhuriyeti enerji bakanlığı tarafından kuruldu. MAPNA şirketi kurulmadan önce ise ülke genelinde termik santraller projesi hep yabancı şirketler tarafından hayata geçiriliyordu. Ancak bu şirketin kurulmasının ardından bu projelerin büyük bir bölümü artık İranlı uzmanlar tarafından yapılmaya başlandı. 

MAPNA grubunun yönetici kurulu başkanı ve genel başkanının bildirdiğine göre bu şirket yerli uzmanların yeteneklerine dayanarak santrallerin kurulması ve geliştirilmesi alanında kendi ayakları üzerinde durabilmiş ve kendine yeterlilik düzeyine ulaşmıştır. Böylece bu şirket santrallerin tasarımı, yapımı ve işletilmesinde ister büyük ister küçük çapta büyük bir kapasiteye sahip olmuştur. 

Dünyaca ünlü Siemens, Doncaster, Zorya, Doosan, ABB ve saire gibi şirketler ile projelerin yapımı ve donanımın üretiminde, tasarım ve mühendislik alanlarında 20'yi aşkın sözleşmede iş birliği yapan ve Tuga Franco Tosi Meccanica gibi ortak şirketlerini tescilleyen MAPNA grubu, günden güne ürünlerinin kalitesini arttırmış ve böylece uluslararası arenada da saygınlık kazanmıştır. 

İran ve İranlının adını belirginleştiren gıda, endüstri, mühendislik ve saire alanlardaki ürünlerin ve kazanımların birçoğu da geçmişleri İslam İnkılabı zaferine dayanan gençlerin cihatçı ruhundan ve onların bayındırlık cihadını kurmasından kaynaklanmaktadır. 

Aslında İran'da İslam İnkılabı zaferinin ardından mahrum ve fakir bölgelere yardım ve hizmet götürme amacı ile Rahmetli İmam Humeyni emri ile kurulan Bayındırlık Cihadı Hareketi, cihatçı ruhun en belirgin ve en başarılı örneğidir. 

Fakir ve mahrum bölgelere yardım ve hizmet götürmek ve köyleri ve kırsal bölgeleri bayındır duruma getirme amacı ile kurulan bu cihatçı hareket ekonomik bağımsızlık ve yeterli duruma gelme hedeflerinde de yol kat etmeye yardımcı oldu. 

Bayındırlık Cihadı Hareketi devrimci gençleri ve gönüllü güçleri seferber ederek cihatçı bir ruhun oluşmasına neden oldu. 

Bayındırlık Cihadı Hareketinin temel güçleri ise daha çok üniversiteli öğrencilerden oluşuyordu. Tornacılıktan kartografiye, sağlık hizmetlerinden mühendislik alanlarında faaliyet gösteren öğrenciler bu eksen kesimdi. Bu hareket milyonlarca mahrum ve mustazaf kesime hizmet götürdü ve onları felaketten kurtardı. 

Rahmetli İmam Humeyni emri ile kurulan bu hareket tamamen kendiliğinden 17 uzmanlık dalında uzman kadro yetiştirmeye başlayıp bunun ardından ise daha parlak bir karneye imza atmış oldu. 

Bayındırlık Cihadı hareketinin çalışmaları köyler ve kırsal bölgelerin öncelikli olarak ele alınması ile başladı. Kara yolu yapımı, su kullanımında tasarruf yapılması amacı ile kanalların yapılması, tarım ürünlerinin depolanması için siloların yapılması, evcil hayvanların aşılarının yapılması, hayvanların  kenelerden kurtulması için dezenfekte havuzları ve alanlarının inşası, köylülere makinelerin kullanımı ve teknolojiden yararlanma yöntemlerinin öğretilmesi, içme suyu boru hatlarının yerleştirilmesi ve de sağlık hizmetlerinin verilmesi İslam İnkılabının zaferinin ilk yıllarında Bayındırlık Cihadı Hareketi tarafından yapılan önemli girişimlerden bir kaçıdır. 

Bu girişimler savaş döneminde savaş cephelerinde bile devam etti. Böylece Bayındırlık Cihadı Hareketi çevresinde toplanan cihatçılar bu kez de ülkeyi savunmak için cephelere akın etti. 

Savaş cephelerinde kutsal savunma yılları boyunca Bayındırlık Cihatçılarının hayret verici girişimlerinden biri de İran'ın Güneyinden Mecnun adasına uzanan 14 kilometrelik köprünün yapılması idi. 

Suyun üzerinde olan bu uzun köprü bir sütuna bile sahip değildi. Bu ise hayret verici bir mühendisliğin ürünü idi. Bu projenin yöneticisi ise 24 yaşındaki bir gençti. Bu köprünün önemli ve başarılı olan yanı ise tüm bombardımanlara rağmen kısa bir süre içerisinde yapboz gibi tekrar onarılması idi. 

İşte cihatçı gençlerin her alanda olduğu gibi mühendislik alanındaki başarılarının böyle örnekleri İran'ın geleceğinin parlak olduğunu gösteriyor.