Kasım 11, 2019 12:34 Europe/Istanbul

Bu bölümde ahde vefa ve verdiğimiz sözleri yerine getirmenin daha iyi bir yaşamdaki rolünü konu edineceğiz.

İyi bir yaşam sürmek için toplumsal ilişkilere sahip olmak, olmazsa olmazlardan biridir. Hayatımızda bize değer veren, saygı gösteren insanlar, bizi seven ve zorluklarda yanımızda yer alan insanlara ihtiyacımız vardır. Yanlarında huzur bulabileceğimiz sığınabileceğimiz ve hayatımızda mutluluklarımızı paylaşabileceğimiz dostlar ve insanlara ihtiyacımız vardır. Gönülden seven ve kederleri ve elemleri, varlıkları ile mutluluğa ve kolaylığa dönüştüren insanlar her zaman büyük nimet sayılırlar. Bu sevilen insanlar aile bireyleri veya dostlar olabilirler. Bu insanların kıymetini bilmeli korunmaları için ellerimizden geleni yapmalıyız. 

İyi toplumsal ilişkiler ve dostlukların korunması çaba göstermeye ve sözlerimizi yerine getirmeye bağlıdır. Biz bencillik, gurur, fazladan aşırı beklentilerden uzaklaşıp ahde vefa ve iyilik yaparak dostluk bağlarımızı daha da kuvvetlendirebiliriz. İnsani ilişkilerin sağlamlaştırılmasında önemli rol oynayan toplumsal davranışlardan biri de ahde vefa ve sözlerin tutulması özelliğidir. Birçok dostluk bağları ve yakın ilişkiler ahde vefasızlıklar ve sözlerin tutulmaması yüzünden kopmaktadır.

Ahde vefalı olmak ve sözünü tutmak evrensel bir ilkedir. Dünya halkı arasında ise böyle bir özellik ahlaki faziletler ve vasıflardan sayılmaktadır.Buna karşın ahde vefasızlık ve caygın olma ahlakî rezaletlerden sayılıp bir tür ihanet sayılmaktadır. 

Anlaşma ve vaat anlamına gelen ahit kelimesi gerçekte bir tür dinî ve ahlakî sözleşmedir. İki kişi arasında veya iki grup veya bir kaç kişi arasında yapılan bir anlaşmaya ahit denmektedir. İslam dininde de ahde vefalı olmaya büyük bir vurgu yapılmış ve bu özellik değerli sayılmıştır. Öyle ki Kuran-ı Kerim'de bile bu özelliğe değinilmiştir. Allahu Teala İsra suresinin 34'üncü ayetinin bir bölümünde ise bu hususta şöyle buyurmaktadır: " ...Ahde vefa gösterin; çünkü ahid sorumluluk doğurur." 

Allame Tabatabai açısından İsra suresinin 34'üncü ayetinde sözü geçen bu ifade hem kişisel hem de karşılıklı sözleri, hem de kavimler, milletler arasında yapılan uluslararası ahitler ve anlaşmaları kapsamaktadır. İslam açısından uluslararası ve toplumsal ahitlerin yerine getirilmesi kişisel sözlerin yerine getirilmesinden bile daha önemlidir. Çünkü toplumsal adalet daha büyük öneme sahip ve olmaması da daha büyük felaketlere yol açabilir. 

İşte Kuran-ı Kerim'ini anlam dolu ayetlerinde de bu sebepten dolayı ahit ve sözlerin tutulmasına vurgu yapılmıştır. Aslında sözün tutulması ve ahde vefalı olmak insanın fıtratından kaynaklanmıştır. Bu çerçevede insanoğlu çocukluk çağından beri ahde vefasızlığı kavrayarak ahde vefalı olmanın önemini de kavrıyor. Nitekim bir çocuk ebeveynlerinin sözünü tutmamasından dolayı hemen üzülüp öfkelenir. Böyle bir çocuk kendisinin yalancı davranışlara maruz kaldığını düşünmeye başlayıp bu  davranış türünü kınamaya başlar. 

Bu haksızlığa maruz kalan bir insan ise tüm hayat evrelerinde ahde vefalı olmanın önemini de anlamış olur. İşte daha iyi bir yaşam ve daha güzel anların meydana getirilmesi için diğerleri ile ilişkilerimizde sözümüzü tutmamız şart. 

Kuran-ı Kerim'de Meryem suresinin 54'üncü ayetinde ahde vefalı olma hususunda şöyle buyrulmuştur: "Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o, sözünde duran bir kimse idi. Bir resûl, bir nebî idi."

İmam Sadık as'dan naklen bu ayetin yorumunda şöyle yazılmıştır: "Hz. İsmail bir şahıs ile görüşme vaadinde bulundu. Vaat edilen yere gittiğinde o şahıs orada yoktu. Hz. İsmail uzun süre orada bekledi. Öyle ki Hz. İsmail'in uzun süre yokluğu yakınlarının kaygılanmasına yol açtı. Sonunda tesadüfen oradan geçen bir şahıs Hz. İsmail'i görüp şöyle dedi: Ey Allah Resulü! Gecikmeniz bizi çok endişelendirdi. " Hz.İsmail ise şöyle buyurdu: "Falan şahıs ile bir görüşmem vardı. Ancak o hala gelmedi. O gelene kadar buradayım." Bunu duyan şahıs hemen diğerlerine haber saldı ve insanlar Hz. İsmail ile görüşecek şahsı bulup getirdiler. "

Getirilen şahıs utanarak şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Sizinle görüşeceğimi unutmuşum. " Hz. İsmail ona şöyle dedi: "Gelmeseydin yine burada seni beklemeye devam edecektim. "

Ahde vefalı olmak Allah'ın ve akıl sahibi ehlinin vasıflarından biri olarak tanıtılmıştır. Ahde vefasızlık ise ziyankarlık, günahkarlık ve Allah'ın kahrına yol açan bir özellik olarak tanıtılmıştır. 

İnsanları Allah'ı tapmaya, ahlaka yönelmeye ve iyi davranışlara çağıran ilahi peygamberler de ahde vefalı olma ve yapılan ahitlere bağlı kalmaya özel bir önem ayırmıştır. İlahi peygamberler insanlardan doğru ve sağlıklı bir şekilde bir birleri ile anlaşma yapmaları ve bu ahit ve vaatlerine bağlı kalmalarını özellikle de Allah ile ihlaslı bir şekilde kulluk bağı kurmalarını tavsiye etmişlerdir. İnsan kendini Allah'ın kulu olarak addederse o zaman davranışları da güzelleşir. İnsan ne zaman yüce Allah'ı yaratılışın ekseni ve şefkat ve rahmetin kaynağı görürse, ona tapmakta kararlı olursa o zaman kulluk görevini yerine getirmiştir. Allah'ı unutmamak, O'ndan gafil olmamak ve O'nun rızası için insanlara yardım etmek insan ruhunun iyileşmesine ve temizlenmesine yol açacaktır. Bu yüzden en önemli ahit, insan ve yaradan arasındaki bağdır. 

Ahde vefalı kalmak toplumsal ilişkilerde de eşsiz bir öneme sahip olup doğal ilkelerden biri sayılır. İnsan toplumsal bir varlık olarak toplumun diğer bireyleri ile ilişki kurması ve etkileşimde bulunması gerekiyor. Bu ilişkiler ve etkileşimler ise taahhüde ve karşılıklı güvene dayalıdır. Böylece kişi toplumsal hayatını iyi bir şekilde sürdürebilir. Aslında toplumsal hayattaki hakları göz önünde bulundurduğumuzda huzurun elde edilmesi için belli başlı ahitler ve taahhütlerin yerine getirilmesinin kaçınılmaz olduğunu gözlemliyoruz. 

İslam da bu taahhüt ve karşılıklı güven duygusunun inşası ve korunması için ahde vefalı olmayı tavsiye etmiştir. Ahde vefalı kalmak gibi ahlaki bir fazilet ve İslam'ın bu konuya yaptığı vurgu aslında İslam'ın kişisel haklara ve uluslararası ahitlere verdiği önemi gösteriyor. İslam'a göre ahde vefalı olma kişisel, toplumsal, siyasi ve ekonomik ilişkilerin sağlamlaştırılmasına neden olur. 

Sağlam bir toplum, örnek bir topluma dönüşmek istiyorsa ahlaki kerametler çerçevesinde özellikle de ahde vefalı olma çerçevesinde yol kat etmelidir. Sağlam bir toplumun oluşturulması için bile taahhütlere bağlı kalma olmazsa olmazlardandır. Buna karşın ahde vefasızlıklar toplumdaki güven bağlarını kopararak toplumsal ilişkilerin altyapısını da sarsmış olacaktır. 

Hz. Ali as bu hususta şöyle buyurmuşlardır: "Ahde vefalı kalmayan birinin dostluğuna da güvenme."

Ahde vefalı olma ve yapılan anlaşmalara bağlı kalma, insanın tüm hayat evrelerinde önemli bir konudur. En küçük toplumsal kurum sayılan evden en büyüğü sayılan topluma kadar her toplumsal ilişkide belirli belirsiz anlaşmalar ve ahitler söz konusudur. Bunlara bağlılık ise hayatı daha da güzelleştirir. 

Birisi ahde vefasızlık sergilerse zaten kendi itibarını zedeleyerek kendi değerini düşürmüş olur. Bu ahde vefasız insan, toplumda tanınan ve yetki sahibi biri ise o zaman alacağı zarar ve göreceği hasar da büyük olur. Bunun yanı sıra toplumsal güven duygusunu da zedeler. Böylece toplumsal zulüm büyür ve toplum yavaş yavaş dağılmaya yönelir. 

Özellikle de siyasi şahsiyetlerin milletlerine verdikleri sözlerin tutulması o kadar önemlidir ki Hz. Ali as Malik Eşter'e yazdığı mektupta ahde vefalı kalmayı umumi ve insani bir mesele niteleyerek şöyle buyurmuşlardır: "Ey Malik! Hiçbir zaman halkına verdiğin sözleri, çıkarlar yüzünden ihlal etme."

Günlerden biri, bir padişah soğuk bir kış gecesi sarayından çıkıp dolaşmaya koyulur. Geri dönüş yolunda az giyinmiş nöbet tutan ihtiyar bir askerle karşılaşır. Ona şöyle sorar: "Üşümüyor musun? "

İhtiyar asker " Üşüyorum ama beniz sıcak tutacak elbisem de yok. Çekmeye mecburum. " dedi. 

Padişah " hemen saraya gidip seni sıcak tutacak elbiselerimden birini sana göndereceğim. "dedi

Nöbetçi asker sevinip büyük bir heyecanla Padişah'a teşekkür etti. Ancak Padişah saraya girer girmez verdiği sözü unuttu. Bu olayın bir gün ardından ise ihtiyar askerin ölü bedeni sarayın etrafında bulundu. İhtiyar asker yanına bir not bırakmıştı. " Ey Padişahım her gece az elbise ile de olsa soğuk havaya dayanıyordum. Ancak sizin sıcak tutacak elbise vaadiniz beni yıktı."012