Gizli Güneş – 49
İran’da nükleer teknolojilerden barışçıl amaçlı yararlanıldığı alanlarla tanıştığımız programımızın bugünkü bölümünde, geçen bölümde ele aldığımız nükleer teknolojilerden arkeoloji ve lazer alanlarında yararlanmaları gözden geçirmeye devam etmek istiyoruz.
Geçen bölümde Vandograf adlı hızlandırıcı sistemle tanıştık. Yine geçen bölümde belirtildiği üzere, Vandograf laboratuvarında nesneleri çözme yöntemi ile her birini oluşturan unsurları belirlemek ve nesnelerin zaman sürecinde yıpranmalarını ve uğradıkları zararları tespit etmek, kültürel miras uzmanlarına tarihî eserleri koruma ve onarma bakımlarından en iyi yöntemleri sunuyor.
Bu yöntem ayrıca tarihî ve sanat eserlerini kontrol altına almak için gerekli şartları ve özellikle müzelerde eşyaların tutulduğu alanlarda en uygun ortamı belirleme bakımından ilgili yetkililere değerli bilgiler sunuyor.
Araştırmamızın devamında yine Vandograf laboratuvarında çalışan ve görüşüne başvurduğumuz İranlı seçkin uzmanlardan prof. Lamei Raşti’nin görüşlerine başvuruyoruz. Uzmanımız şöyle anlatıyor:
Vandograf hızlandırıcısı üzerinde araştırma yaptığımız nesnenin üzerine proton zerreleri gönderiyor ve bu zerreciklerin nesneye isabet etmesini sağlıyor. Burada biz örneğin bu enerjiden yararlanarak incelediğimiz nesnede hangi unsurların ya da elementlerin bulunduğunu tespit edebiliyoruz. Örneğin şu gördükleriniz gümüş sikkedir. Bu çizgi gümüşün varlığını ve bu çizgi de demirin varlığını gösteriyor. Aslında incelediğimiz bu örnek bir sikke olduğundan içinde demir unsuru olmaması gerekir, fakat yüzeyindeki kirlenme ve ayrıca yapımı sürecinde söz konusu olan kirliliklerin yüzünden içine biraz demir karışmış olabilir, ki bu da bu sistem sayesinde tespit edilir.
İranlı seçkin uzman prof. Raşti ile görüştükten sonra Natanz kentinin yolunu tutuyoruz ve burada doğada var olan değerli taşlar ve Rodtron elektron hızlandırıcıları ile renklerinin ıslah edilmesi hakkında bilgi edinmek istiyoruz.
Doğada her şey güzeldir; akan duru sular, akan çeşmeler, ağaçlar, taşlar,... hepsi ayrı ayrı güzeldir. Bilindiği üzere doğada bazen değerleri çok yüksek olan nadide taşlar bulunur. Günümüzde bu taşlar yüzük, küpe ve kolye ve diğer birçok süs eşyasında kullanılır. Değerli taşları kullanma mazisi belki de insanoğlu yeryüzüne ayak bastığı güne kadar dayanır. Bu taşların sahibi olmak güç ve servet işareti olarak algılandığı gibi, başkalarının takdirini ve ilgisini de toplayan nesneler olmuştur.
Bundan başka 19. Yüzyılın başlarına kadar bazı insanlar bu değerli taşların bazı hastalıkların iyileşmesinde ve bir takım fiziksel ve ruhsal rahatsızlıkların giderilmesinde etkili olduğuna inanırdı. Bu inanç günümüzde bile bazı insanlarca yaşatılan bir inançtır.
Her halükarda değerli taşları işlemek ve renklerini değiştirmek ve yine görünüşlerini iyileştirmek, değerlerini arttırmak amacıyla yapılan çalışmadır. Aslında dünya genelinde bu tür değerli taşların kaynakları kısıtlı olduğundan, bu taşların nükleer teknolojiden yararlanılarak iyileştirilmeleri değerlerine değer katıyor.
Bilindiği üzere, taşlar evrenden gelen ısıyı ve ışınları cezbetmeye ve yine kendilerinin zati özelliklerine göre de bazı ışınları yaymaya başlar. İnsanlar tarih boyunca çeşitli evrelerde kendi kültürlerine uygun biçimde buldukları taşlardan parlaklığı, dokusu, rengi ve motiflerine göre yararlanmıştır.
İran’ın birçok yöresinde bu tür değerli süs taşları bulunduğundan, bu taşlar taşıdıkları manevi boyutlarının yanı sıra, değerli bir ürün olarak bulundukları yörelerin ekonomisine katkı sağlayabilir.
Konu hakkında uzmanımıza soruyoruz. Uzmanımız şöyle diyor:
Nükleer teknolojide ışınlamanın kullanım alanlarından biri, değerli süs taşlarının rengini değiştirmektir. Bunun için, yani taşın rengini değiştirmek veya ıslah etmek için iki yöntem söz konusudur. Bu yöntemlerden biri taşları elektron ışınları ile ışınlama ve ikincisi de nötron ışınları ile ışınlama yöntemidir. Nötron ışınları nükleer reaktörlerde söz konusudur ve buna göre de kendine özel bazı sakıncaları göz önünde tutulmalıdır. Zira numune taşımız reaktörün içine yerleştiğinde aktifleşme ihtimali söz konusudur ve buna engel olmak gerekir.
Uzmanımız şöyle devam ediyor: Örnek taş ışınlara maruz kaldığında ise içinde bazı özel süreçler başlar. Bu süreçler renk değişikliği ile ilgilidir. Taşların rengini değiştirme yöntemlerinden biri elektron biminden yararlanmaktır. Elektron bimi taşa isabet ettiği zaman isabet ettiği taşta renk merkezi anlamına gelen Color Center adında renkli noktaları oluşturur ve bu renk merkezleri içerdikleri renge göre örnek taşımızın rengini değiştirir ve bu taşın yeşil veya kırmızı veya başka bir renk alması gerektiğini ortaya koyar.
Atom fiziğinin belki de en önemli konusu lazer fiziği olabilir. Lazer fiziğinde bir atomun elektronlarına enerji verilerek enerji verilen elektronların daha yüksek yörüngelere çıkmaları sağlanır. Ancak yeni yörüngeler bu elektronlar için pek devamlı ve kalıcı bir yer değildir ve elektronlar aldıkları enerjiyi geri vererek esas yörüngelerine geri dönme eğilimlidir ve aldıkları enerjiyi bir foton şeklinde belli bir frekans üzerinden serbest bırakırlar. Yani bu enerji ışığa dönüşür, bu fotonların sayesinde. Şimdi eğer daha fazla sayıda atomlarla aynı işlemi yapacak olursak, yani aynı fazda ve tek frekans üzerinden ışık ışınlarını üretecek olursak, bu işlemle lazer ışınlarını üretme temelini atmış oluruz.
Kuşkusuz lazer, yirminci yüzyılın en seçkin bilimsel ve teknik malzemelerinden biridir. Öte yandan lazer teknolojisinin 1960 yılından itibaren ilk lazer ışınlarının üretilmesi ile birlikte hızla geliştiği belirtilmelidir. Günümüzde ise lazer, insanların yaşamının olmazsa olmaz teknolojilerinden birine dönüşmüştür.
Lazer teknolojisi icat olduktan sonra kullanım alanı bakımından en çok kullanıldığı ve uzmanlar ve araştırmacıların ilgisini çektiği alanlardan biri, lazerin sanayi düzeyde kullanılmasıdır. Bu yüzden İran atom enerjisi kurumu İAEK’nın lazer ve optik araştırma merkezi uzmanları 1975 yılından itibaren çeşitli lazer cihazlarının tasarımı ve yapımına başladılar.
Uzmanımız lazerin çeşitli hakkında şöyle diyor:
Lazerin birçok çeşidi vardır. Örneğin karbon lazerler moleküler gaz lazerlerinin en bariz örneklerinden biridir. Bu lazerler adlarından da anlaşıldığı üzere, moleküler gaz ortamında çalışırlar. Bu hazer sistemi hakkında söyleyebileceğim şey ise esas faaliyet ortamları karbon di oksit yani CO2 gazının moleküllerinin bulunduğu ortamdır. Ancak bu sistemden iyi bir güç alabilmek için azot ve helyum gazı gibi gazlara da ciddi şekilde ihtiyaç vardır.
Uzmanımız açıklamasını şöyle sürdürüyor:
Bu lazerlerin dalga boyları devredeyken 9 ila 11 mikron kadardır ve elektro manyetik dalgaların arasında kızılötesi dalgalara denk gelir. Bu lazerler gözle görülmez ve bu yüzden onlarla çalışırken güvenlik bakımından özel şartlara uymak gerekir. Bu dalga boyu, ısı etkisi diğer etkilerinden daha yüksek olan dalga boyudur ve bu yüzden bu lazer çeşitleri küçük ebatta çok yüksek ısı enerjisine ve sıcaklığa ihtiyaç duyulan yerlerde kullanılır.
Lazer teknolojisinin tüm sanayi dallarında etkili olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Nitekim günümüzde bu teknolojiden kaynak, kesme, delme ve işaretleme gibi çeşitli alanlarda yararlanılır.
Lazer teknolojisi aslında ışığın takviye edilerek bir noktanın üzerinde odaklanmasıdır. Yani lazer ışını bir nevi takviye edilen ışıktır ve bir dizi paralel ve belli dalga boyunda yüksek enerji taşıyan ışınlardan oluşur.
Lazer ışınları yeni bir teknoloji olarak yirminci yüzyıldan sonra insanların daha rahat bir yaşam sürdürmelerinin hizmetinde olmuş ve bu yönde önemli rol ifa etmiştir.
Konu ile ilgili araştırmalarımızın devamında lazer teknolojisinden yararlanan bir sanayi işletmesine uğruyoruz. Burada lazer teknolojisinden ahşaptan ürünleri üzerinde kesme ve kazma ve işaretleme işlemlerinde yararlanılıyor.
Atölyenin sahibi sayın Ruzbeh’den atölyede kesim işleminde nasıl yararlandıklarını soruyoruz. Ruzbeh bey lazer cihazının gücü ve yetenekleri çok yüksek olduğunu ve deri, ahşap, kumaş ve diğer birçok madde üzerinde yapılacak işlemlerde kullanıldığını belirtiyor.
Ruzbeh CO2 lazeri ve metal lazer olmak üzere iki çeşit lazer cihazı söz konusu olduğunu, bu atölyede CO2 lazerini kullandıklarını, metal lazer cihazı ise yapısı farklı olduğunu ve bu atölyede kullanmadıklarını kaydediyor.