Aralık 02, 2019 19:48 Europe/Istanbul

İran’da nükleer teknolojilerden barışçıl amaçlı yararlanıldığı alanlarla tanıştığımız programımızın bugünkü bölümünde nükleer teknolojilerden arkeoloji ve lazer alanlarında yararlanmaları gözden geçirmek istiyoruz.

Her ülkenin kültürel ve tarihî eserleri ve mirası, o ülkenin ve o diyarın insanlarının kimliği sayılır. Kültürel ve tarihî eserler şimdiki toplumun atalarının eski medeniyetini ve bilim ve sanat anlayışlarını ve ayrıca kültürel açıdan zenginlik derecelerini gösterir. Sanat, her medeniyetin toplu psikolojilerinin özüdür ve her milletin belirli dönemlerde düşüncelerini ve değerlerini yansıtır.

Günümüzde bu tür eserlerin sırlarını ve şifrelerini çözmek, bir milletin geçmişi ile şimdiki durumu arasında bir köprü konumundadır. Nitekim günümüzde geçmiş çağlarda yaşayan geçmiş milletlerin kültür ve medeniyetlerinden miras kalan tarihî, kültürel ve doğal eserler büyük önem arz eder. Bu önem günümüzde çeşitli bilim alanlarının uzmanlarını bir araya getirerek tarihî eserleri tespit etmeyi, bulmayı, korumayı ve onarım ve bakım çalışmaları yönünde bulgularını paylaşmaya yöneltmiştir.

Günümüzde fizik, kimya, jeoloji, biyoloji, tıp, genetik ve özellikle nükleer alanlarının bilim adamlarını geçmiş çağlardan miras kalan eserleri incelemek üzere bir araya gelmeleri bu uzmanları bir toplumun siyasi, sosyal, kültürel ve iktisadi yapılarının tarihçesini yeniden canlandırmaya ve bilim ve sanat alanlarında ilerlemelerini değerlendirerek bu eserleri geride bırakan insanların düşünce ve kültürlerini tanımaya yöneltmiştir.

Nükleer teknoloji ise son dönemde kültürel ve tarihî mirasları irdeleme alanında önemli bir bilim dalı olarak yerini almıştır. Bu teknoloji ortaya çıkarılan tarihî eserlerin ömrünü belirlemek ve ayrıca sahte tarihî eserleri tespit etmekte ve sonuçta arkeoloji biliminde önemli rol ifa etmektedir.

Günümüzde birçok tarihî bölgeyi ortaya çıkarmak üzere arkeolojik çalışmalar ve kazılar tüm hızıyla devam ediyor. ancak bazen bu tarihî alanlar tüm önemlerine rağmen oldukça kalabalık bir kentin ortasında yer alıyor. Örneğin İran’ın İsfahan kentinde Çarbağ caddesinde metro kazı çalışmaları sırasında tarihî bakımdan büyük önem arz eden ve içinden değerli eserlerin çıkarıldığı bir bölge ortaya çıktı.

Öte yandan yirminci yüzyılda arkeolojik araştırmalar ve kazıların hızla gelişmesi, bulunan tarihî eserlerin korunma düşüncesini ve bu eserleri gelecek kuşaklara aktarma ihtiyacı ve yine tarihî eserleri keşfetme yöntemlerinin daha bilimsel bir şekilde geliştirme ve bulunan eserlerin bilimsel bir şekilde koruma ihtiyacı daha da belirgin hale geldi.

Radyoaktif madde ve X ışınının keşfedilmesi, nötronun yardımı ile çeşitli nesnelerin analiz edilmesine yardımcı olan çeşitli analiz cihazlarının yapımı gibi durumlar tarihî eserlerin daha iyi tanınmalarını sağlamakla beraber bu değerli eserleri bozacak yöntemlerin bir kenara bırakılmasına ve ayrıca herhangi bir zarar uğrayan herhangi bir tarihî eserin onarılmasında etkili oldu. Biz de tarihî esirlerin ömrünü belirleme üzerinde yapılan çalışmalarla yakından tanışmak için kültürel miras araştırma merkezinin uzmanlarından bayan Azimi’ye başvurduk.

Kültürel miras araştırma merkezi uzmanı bayan Azimi şöyle diyor:

Bazen herhangi bir sel veya deprem olayı, birbirinin üzerinde yer alan mimari katmanları zedeliyor veya yer değiştirmelerine sebebiyet veriyor. Bu tür durumlarda arkeoloji uzmanların herhangi bir tarihi katmanın hangi tarihte şekillendiğini veya ne zaman değişime uğradığını kesin olarak belirleyemiyor ve gerçekte eldeki tarihî eserin kesin yaşını tespit edemiyor. İşte bu tür durumlarda söz konusu tarihî eserin hangi yıla ait olduğu çalışması başlıyor.

Tarihî eserlerin yaşını veya ömrünü belirlemek için fiziksel, kimyasal veya biyolojik etkenlerin temelinde çeşitli yöntemler bulunuyor. Bu yöntemlerin en önemli olanlarına nükleer füzyon veya çekirdeğin elektron spini yöntemlerini örnek vermek mümkün.

Bayan Azimi tarihî eserlerin hangi yıla ait olduğunu tespit eden yöntemlerin hakkındaki açıklamasını şöyle sürdürüyor:

Bir eserin kesin yaşını belirlemek için bir dizi etkeni araştırmalıyız ve ancak bu şekilde hedef nesnenin kesin yaşını tespit edebiliriz. Bu etkenlere doyma fenomenine işaret edebiliriz. Bazı örnekler her ne kadar radyoaktif aracılığı ile üzerine enerji yüklenirse yüklensin, şiddet göstergelerinde herhangi bir artış yaşanmaz, yani doyma noktasına gelmiştir ve bu noktadan sonra irdelenmeleri gerekir. araştırılan bir başka etken Fiding etkenidir ki burada da bazı örnekler içinde taşıdığı katkı maddeleri yüzünden bir sürü bilginin yok olmasına yok açıyorlar. Yani örnekleri ışınlandırıldığında herhangi bir tepki vermiyor. Araştırılan bir başka etken ise nem etkeninin tesiridir, zira nem oranı da maddenin radyoaktif ışını cezbetmekte etkilidir.

Üzerinde çalışılacak örnekler pudra şekline getirildikten sonra bu pudralardan bir kaç hap yapılır. Bu haplardan bazıları ısıtıldıktan sonra üzerinde ölçüm yapılır, geriye kalan haplar da ışınlama çeşmelerinde belli bir ışınla ışınlanır ve böylece yıllık dozu, denk dozu, nem yüzdesi ve ışın saçma oranı gibi etkenlerin miktarı elde edilir ve sonuçta örneğin yaşının belirlenmesinde kullanılır. Çevre ışığının örneklerin üzerinde her türlü muhtemel tesirini önlemek için çalışmaların tüm merhaleleri kırmızı ışık altında yürütülmelidir.

Eski eşyaların ömrünü karbon 14 izotopu yardımı ile belirlemek, hedef eşyanın ömrünü belirlemekte kullanılan eski yöntemlerden biridir. Bu yöntemin yardımı ile herhangi bir nesnenin altmış yıl öncesine kadar yaşadığı değişikliklerini belirlemek mümkün.

Ancak karbon 14 izotopu yöntemi tüm imtiyazlarına rağmen bazı kısıtlamaları da söz konusudur. Karbon 14 çok kısa ömürlüdür. Oysa nükleer füzyon ve çekirdeğin elektron spini bu kısıtlamadan bağımsızdır ve bu yüzden günümüzde tarihî eserlerin yaşını belirlemek için bu yöntem kullanılır.

İran’da arkeoloji alanında faaliyet yürüten en aktif laboratuvarlardan biri, İran atom enerjisi kurumu İAEK Vandograf laboratuvarıdır. Bu laboratuvarda  elementlerin parçalanması yöntemi ile tarihî eserlerin yaşı analiz yöntemi ile hesaplanır. Gerçekte elementleri parçalama ya da diğer adı ile Vandograf hızlandırıcı yöntemi, her tarihî eseri oluşturan maddeleri analiz ederek bu maddelerin neler olduğunu, eserin hangi döneme ait olduğu ve hangi iklimsel, sosyal, iktisadi, sanayii, sanatsal ve kültürel şartlarda yapıldığını belirler. Buna göre hedef eserden elde edilen bilgilerin eseri ile eserin yaşı ve ayrıca gerçek olup olmadığı belirlenir.

Vandograf hızlandırıcısı ve laboratuvarı hakkında İranlı uzman prof. Lamei Raşti’den soruyoruz. Prof. Raşti şöyle diyor:

Bu laboratuvar bir Vandograf hızlandırıcısı temelinde inşa edilmiş ve geliştirilmiştir. Bu hızlandırıcı 1957 yılında yapıldı. Belki şaşırabilirsiniz, ama bu tarih gerçek, yani yaklaşık altmış küsur yıl önce İranlı büyük bilgin merhum Dr. Mahmut Hesabi tarafından Tahran üniversitesi fizik departmanı için satın alındı. Bu cihaz yaklaşık on yıl boyunca kasasında duruyordu ve sonunda Tahran üniversitesi fizik departmanı tarafından ve Dr. Samed Ferruhi’nin emekleri ile cihaz buraya getirilerek montaj çalışması gerçekleştirildi ve o tarihten beri yani 1970 yılından 2019 yılına kadar bu cihaz çalışıyor ve cihazın yardımı ile birçok tarihî eserin yaşını belirlemeyi başardık.

İAEK Vandograf laboratuvarı çanak, kemik, metal, sikke, renk, cam, pul, kağıt, mürekkep, deri ve diğer birçok maddeyi analiz ederek geçmişle ilgili çok değerli bilgiler veriyor.