Aralık 03, 2019 19:05 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- mağdurlara ve mustazaflara karşı davranışını ele almak istiyoruz. Bu konu özellikle İran İslam inkılabının büyük önderi İmam Humeyni’nin -ks- temel amacı mahrum ve mustazaf insanları korumak olan bir inkılabın lideri olması bakımından büyük önem arz etmektedir.

İmam Humeyni’nin -ks- yoksullar, mahrumlara ve mustazaflara karşı bakışı, davranışı ve siyerinin kökleri, dini inançlarına dayanan bir konuydu. İslam dininin tealiminde mahrumları gözetlemek ve yoksulların ve mustazafların yoksulluğunu ve mahrumiyetini gidermeye çalışmanın özel bir yeri vardır, zira Allah teala Kur'an'ı Kerim’de ihsanda bulunmaya emretmiştir.

Yüce Allah Nahl suresinin 90.ayetinde açık bir şekilde kullarına adalet ve ihsan yönünde emretmiş ve şöyle buyurmuştur: Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar.

Kur'an'ı Kerim İnsan suresinin 8 ve 9. ayetlerinde yüce Allah’ı hoşnut etme niyetiyle miskinleri, yetimleri ve esirleri doyurmaya işaret ederek şöyle buyurmakta: Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler."Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz."

İslam Peygamberi -s- de mahrumlara ve mustazaflara özel ilgi gösteren ve onlara yardım edenlerin başında yer alıyordum. Allah Resulü -s- bir hadiste şöyle buyurur: Allah yoksul ve yardım isteyen insanlara yardım edilmesini sever.

Yine kendisi başta yoksullara ve mahrum insanlara yardım ve ihsanda bulunmakla bilinen Hz. Ali -s- bir rivayette şöyle buyurur: Ne mutlu Allah’ın kullarına iyilik ve ihsanda bulunan ve ahiretine biriktirenlere.

İmam Ali -s- bir başka yerde de şöyle buyurur:

Allah katında en sevilen mümin, bu dünyada mümin bir fakire yardım edendir.

İmam Humeyni -ks- de bu dini anlayış temelinde mahrumları ve mustazafları korumayı uygulamaları ve davranışlarının öncelikleri arasına almıştı. Yoksulları ve mahrumları korumak ve bu kesimin yoksulluğunu ve mahrumiyetini gidermeye çalışmak İran İslam Cumhuriyeti nizamının kurucusu için, toplumda sosyal adaleti sağlamak ve yoksulluk ve mahrumiyeti gidermeyi İslam inkılabının temel şiarlarından biri yapacak kadar önem arz ediyordu. İmam -ks- İslam inkılabında ve bu inkılabın sonucu olan İslam Cumhuriyeti nizamında mustazafların konumunu şöyle anlatıyor: inşaallah İslami devlet kurulduktan sonra İslam’ın bizden ne beklediğine bakacağız. İlk mesele yoksullar ve mustazaflardır. İslam mustazaflar için gelmiştir ve ilk önceliği onlardır.İmam Humeyni -ks- İran İslam Cumhuriyeti’nin önde gelen devlet adamlarını da mahrumlara ve mustazaflara ilgi konusunda İmam Ali’ye -s- uymaya davet ederek şöyle diyor: Devlet, İmam Ali’nin -s- mahrumlara yürek yaktığı gibi hakikaten var gücüyle yürek yakmalı, mahrumlara nasıl ki bir baba çocukları aç kalınca üzülerek onları doyurmaya çalışıyorsa, o şekilde bakmalı. Emirülmüminin Ali’ye -s- tabi olan bir devlet böyle olmalı.

İmam Humeyni -ks- bir başka yerde mustazafları ve varoşlarda yaşayan insanları İran İslam Cumhuriyeti nizamının velinimeti şeklinde tanıtarak bu insanlara hizmet etmenin yüce Allah katında büyük değeri olduğunu belirtiyor: mustazaflara iyi hizmet edin, onlarla ilgilenin. Sizler, ta uzaklarda yetkili olan sizler, tarih boyunca baskı ve zahmete katlanan muhtaç insanlara hizmet etmekle yükümlüsünüz. Bugün bizim velinimetimiz olan mustazaflara ve muhtaç insanlara  ve varoşlarda yaşayanlara hizmet edin Allah teala katında çok az hizmet varoşlarda yaşayanlara hizmet etmek kadar değerlidir.

İmam Humeyni -ks- hayatı boyunca yoksullar ve mahrum insanlarla ilgilenmeye özen gösterir ve yoksul insanların yoksulluğunu, mahrumiyetini ve ihtiyaçlarını gidermeye çalışırdı.

Hüccetülislam Burhani İmam’ın komşularından birinden naklen, sıradan insanların inanması zor olan ilginç bir macerayı anlatıyor:

Bir gün İmam’la birlikte merhum Şahabadi’nin dersine gidiyorduk. Kış mevsimi ve çok soğuk bir gündü. Hüccetiye camiinin kenarından geçerken, ırmağın kenarında oturan ve elbiselerini yıkayan bir kadını gördük. Elbiseler kendisine mi aitti, yoksa bir evin hizmetçisi miydi, bilemedik, ama ırmağı kaplayan buzları kırıp elbiseleri yıkadığını, ara sıra elini buz gibi sudan çıkarıp ağzına getirerek ohladığını ve tekrar yıkamaya devam ettiğini gördük.

Hüccetülislam Burhani şöyle devam ediyor:

İmam Humeyni -ks- bir süre o kadına baktı, sonra bana şöyle buyurdu: Siz gidin ben biraz sonra gelirim. İmam’a bir işiniz mi var, eğer varsa emredin, diye arz ettim. İmam, hayır, siz gidin, dedi ve kendisi orada kaldı ve o kadına elbiselerini yıkamakta yardım etti ve daha sonra da bir şeyleri not aldı ve cebine koydu, ki daha sonra o yoksul kadının yaşadığı evin adresi olduğu anlaşıldı. Ben her ne kadar İmam’a macera neydi diye sorduysam fayda etmedi ve İmam sadece, yok bir şey, demekle yetindi. Ancak daha sonra o kadına, bundan böyle bizim eve gel, ben sıcak su hazırlamalarını tembih ederim, siz artık buraya gelmeyin, elbiselerinizi sıcak suyla yıkayın, biz de yardımcı oluruz, diye buyurduğu anlaşıldı.İmam Humeyni -ks- hatta sürgünde veya hapiste olduğu günlerde bile fukarayı, miskinleri ve muhtaç insanları unutmadı ve oradan bile bu kesimin sorunları ile ilgilenirdi.

Muhammed Hasan Recebi, İmam’ın hş. 15 Hordad 1342 kıyamından sonra yoksulların ve mustazafların durumu ile ilgilenmesi konusunda şöyle yazıyor: İmam 15 Hordad 1342’de tutuklandıktan sonra gözetim altında bulunmasına rağmen mahrum ve muhtaç insanlara yardım etme düşüncesinden gafil olmadı. Bu yüzden 1342 yılının soğuk kış mevsiminde oğlu Hac Mustafa’ya bir mektup yazarak onu İmam’ın mübarek payından 60 bin tümeni Kum ve diğer kentlerde yoksul insanların ihtiyacı olan malzemeleri karşılamaya ayırmakla görevlendirdi. İmam ayrıca halktan da Allah’ı mutlu eden bu amele katılmalarını istedi.İmam Humeyni -ks- yoksulların ve mustazafların durumuna karşı çok duyarlıydı ve bu insanları görünce çok üzülür, etkilenirdi. Hüccetülislam Ensari Kirmani bu konuda şöyle yazıyor: İmam birçok kez yoksul ve mahrum insanlarla ilgili üzücü sahneleri yayımlanan televizyon karşısında ağlamıştır.

Bu yüzden İmam hükümet yetkilileri ve kabine üyeleri ile görüşmelerinde mahrumların ve mustazafların durumu ile ilgilenmeye vurgu yapmaya öncelik veriyordu. Dönem Başbakanı Musevi bu konuda şöyle anlatıyor: Hükümet ve kabine üyeleri açıklandıktan sonra bir kaç ay ara ile İmam’ın huzuruna çıkıyorduk. İmam’ın ta ilk görüşmemizden itibaren tüm görüşmelerimizde ilk tavsiyesi, toplumun yoksul ve mahrum kesimleri ile ilgilenmekti.İmam Humeyni -ks- toplumun alt kesimleri ve mahrum insanlarının yoksulluğunu gidermeye yönelik hassasiyeti, babasından miras kalan özel arsasını Humeyn kentinin yoksulları arasında dağıtılması için talimat verecek kadar yüksekti.

Hüccetülislam Celali Humeyni bu konuda şöyle diyor: Bir gün İmam merhum babasından kendisine miras kalan varlıkla ilgili bizi çağırdı ve bana yazılı vekalet vererek kendisine ait olan arsalar her ne kadar naçizane olsa bile maslahat gördüğüm şekilde yoksullara verilmesi için talimat verdi. Gerçi bu miras yedi sekiz bin metrekareden fazla değildi ve sokaklar ve caddeler belirlendikten sonra 30 ila 35 arsaya bölündü. Bunun üzerine biz üç kişilik bir heyet oluşturduk ve önceliği şehit, gazi ve esir ailelerine vererek arsaları onların arasında dağıttık.

İmam Humeyni -ks- bireysel ve hükümet bazında toplumda yoksulluğu ve mahrumiyetleri gidermek üzere sarf ettiği geniş çabalara rağmen toplumda bu durumlara son veremediği için her zaman mahcuptu. Hüccetülislam Tevessüli bu konuda şöyle yazıyor:

Yoksul ve mustazaf kesim İmam’a karşı sevgi beslediği gibi, İmam da bu kesime karşı büyük sevgisi vardı. Biz İmam’dan defalarca şöyle buyurduğunu duymuştuk: Ben şu mustazaf insanlara karşı mahcubum ve bu süre içerisinde onlar için bir şey yapamadığımdan utanıyorum. İstikbar verdiğim sözleri yerine getirmeme ve şu mahrum ve mustazaf insanlar için bir şeyler yapmama müsaade etmedi.

İmam Humeyni -ks- mustazafların ve fukaranın hacetlerini ve isteklerini karşılamaya bağlı olmakla beraber bu insanların yardım talebinde bulunma konusunda ısrar etmelerinden da rahatsız olmazdı ve çevresinde bu tür insanlara karşı uygun davranmayan insanları onları incitmeme konusunda uyarırdı. Hüccetülislam Kerimi bu konuda bir anıyı şöyle anlatıyor: Necef’te İmam’ın programlarından biri, her gece yarım saat evin bahçesine çıkmak ve bazı meseleleri konuşmaktı. Bir gece yoksul bir adam hacetini arz etmek üzere İmam’ın evine geldi. Ancak evin bahçesinden sorumlu kişilerden bazıları bu adama iyi davranmadı. İmam uzaktan bu manzarayı seyrediyordu. Daha sonra İmam türbeyi ziyaret etmek üzere evin çıkış kapısına yöneldi, fakat çıkarken ilgili görevliye sert itirazda bulundu ve gelen adama karşı davranışına tepki gösterdi. Görevli adamın dün ve evvelki gün yine geldiğini söyledi. İmam ise şöyle buyurdu: bırakın gelsin, muhtaçtır, ihtiyacı vardır, haceti onu buraya gelmeye zorlamıştır, hacetini karşılamalı ve hoş bir sözle ikna etmeliyiz, insanları incitmemeliyiz.