Nisan 23, 2016 11:18 Europe/Istanbul

Bugünkü programımızda, İslam aleminin büyük müslihi ve İslam inkılabının önderi İmam Humeyni’nin –ks– düşüncelerini ele almak istiyoruz.

Geçen bölümde şii alimlerin ve düşünürlerin İslamî vahdet alanında ifa ettikleri rolü ve bu süreçte Allame Emini’nin El Kadir adlı kitabının yerini irdeledik. Geçen bölümde ayrıca tarih boyunca şii müslümanlara yönelik onca zulüm ve haksızlığa rağmen şii müslümanların her daim müslümanların arasında birlik ve beraberliği savunduğunu ve şii ulema ve düşünürlerin ehli sünnet alimleri ve düşünürleri ile birlikte hareket ederek İslam ümmetinde tefrikaya yol açan bazı etkenleri yok etmeye çalışarak şii sünni vahdetini güçlendirme yolunda adım attıklarını anlattık.

Geçen bölümde üzerinde durduğumuz bir başka konu, Allame Emini’nin El Kadir adlı kitabını şii sünni ittifakı yönünde mi, yoksa aralarında ihtilaf ve anlaşmazlığı derinleştirmek için mi yazdığı ile ilgiliydi. Bu konuyu irdeledikten sonra da Allame Emini’nin El Kadir adlı kitabı müslümanların arasında daha fazla tefrikaya yol açtığı iddialarını reddettiğini ve bilakis bu kitabın bir çok yanlış anlaşılmaları bertaraf ederek müslümanların yakınlaşmasına vesile olduğunu ispat ettiğini beyan ettik.

Bugünkü sohbetimizde İslam dünyasında vahdet adlı sohbetimizin bugünkü bölümünde, İslam aleminin büyük müslihi ve İslam inkılabının önderi İmam Humeyni’nin –ks– düşüncelerini ele almak istiyoruz.

İmam Humeyni –ks– de Seyyid Cemal gibi hem düşünce ve teori alanında ve hem pratikte İslam dünyasında vahdet meselesine özel özen gösteren bir alimdir. Bundan başka İmam Humeyni –ks– İslamî vahdet düşüncesinin gerçekleşmesi için İslamî hükümet kurma yolunda da çaba harcayan ve bu bağlamda İslam dünyasında büyük bir dalga oluşturan ender sayıda düşünürlerden biridir. İmam Humeyni İslamî hükümetin başında bulunduğu dönemde de bu düşüncesinin takipçisi oldu ve İslam ülkelerinin yöneticileri için ciddi bir mesele oluşturdu. İslam dünyasının bir köşesinde İslamî hükümet düşüncesini başarı ile hayata geçiren İmam Humeyni –ks–, hiç bir zaman evrensel İslam devletini kurma doğrultusunda büyük İslam ümmetini şekillendirme düşüncesinin gerçekleştirilmesinden de gafil olmadı ve sürekli bu konunun üzerine vurgu yaptı ve çaba sarf etti. Gerçekte İmam Humeyni’nin –ks– vahdet meselesine yönelik samimi vefakarlığı sadece kendisini İslam dünyasının en seçkin inkılapçı şahsiyeti yapmakla kalmadı, aynı zamanda çeşitli İslamî mezheplerin ve tarikatların arasında da yüce bir konum kazandırdı.

İmam Humeyni –ks– düşüncesinde vahdet bir nevi değersel vefaktır ve ilahi ve manevi kaynağı vardır ve kitapta ve sünnette bu konunun normları ve davranış örnekleri teorik ve pratik açıdan beyan edilmiştir. Böyle bir vahdet insanların ve grupların karşılıklı güven, himmet, duygusal enerjisinden kaynaklanır ve toplumun ıslah ve kalkınmasına vesile olurken, bozulmasına da mani olur.

İmam Humeyni –ks– Kırk hadis adlı kitabın 309. Sayfasında şöyle diyor: büyük enbiyanın ve şeriatların kendileri bağımsız hedef olmakla beraber büyük hedeflere ulaşma vesilesi ve ütopyanın kuruluşunda tam etkili olmalarından başka izlediği en büyük hedeflerden biri kelimede tevhid ve inançta tevhittir ve tüm konularda birleşmek ve insanı fesada sürükleyen ve ütopyayı yıkan zalimane müdahaleleri önlemektir ve bireysel ve sosyal müslih olan bu büyük hedefe ancak kutsal vahdetle ve birlik ve kardeşlik ve kalbi sadakat ve iç ve dış safa ile ulaşılabilir.

İmam Humeyni –ks– müslümanların İslam dini ekseninde vahdetini asrı saadette müslümanların cesaret ve doğa üstü gücünün sırrı şeklinde değerlendiriyor ve şöyle diyor: Eğer müslümanlar asrı saadetteki izzet ve azametine yeniden sahip olmak istiyorsa, İslam’a ve kelime vahdetine yönelmelidir. O ittifak İslam eksenindeydi ve o doğa üstü gücü ve cesareti yarattı.


İmam Humeyni –ks– İslam dünyasının ayrışmasının köklerini beyan ederken iki önemli temel noktaya işaret ederek şöyle diyor: birincisi İslam ülkelerinde hükümetlerin halkla aralarındaki mesafe ve yöneticilerin ihtilaflarıdır. Biz biliyoruz, müslümanlar ve tüm İslamî devletler de biliyor, bize ulaşan şeyler iki sorundan kaynaklanıyor. Birincisi devletlerin arasındaki sorunlardır ki maalesef şimdiye kadar bu sorunları çözemediler ve ikinci sorun da devletlerin kendi milletleri ile sorunlarıdır. Devletler milletlere öyle davranıyor ki, sanki milletler onları desteklemiyor. Devletler için ortaya çıkan sorunları da sanki milletlerin çözümlemeleri gerekiyor.

İmam Humeyni –ks– ecnebilerin ve sultacıların da müslümanların ve İslam ülkelerinin arasında ayrışmaya sebep olan bir başka önemli etken olarak işaret ediyor ve şöyle diyor: müslüman ülkelerin arasındaki tefrika ya İslam ülkelerinin liderlerinin ihanetleri ya da cahillikleri ve bilgisizliklerinin sonucudur. İslam’da şii sünni söz konusu değildir, kürt, Fars söz konusu değildir. İslam’da hepimiz kardeş ve birlikteyiz. Bir grup müslümanlar sünni, bir grup şii ve bir grup başka mezheptendir. Ancak İslam’a herkes hizmet etmek istediği bir toplumda bu tür meseleler gündeme gelmemelidir. Hepimiz kardeş ve birlikteyiz. Bunlar anlaşmazlık sebebi olamaz. Bizler birbirimizde ihtilafımız veya çelişkimiz olmamalıdır. Şii ve sünni kardeşler her türlü ihtilaftan kaçınmalıdır. Bugün bizim aramızda her türlü ihtilaf sadece ne şii mezhebine ne de sünni mezhebine ne de hanefi mezhebine ne de başka mezhebe inananların yararınadır. Onlar ne bu olsun istiyor ne de o. Onlar bu şekilde iki taraf arasında ihtilaf yaratmaya çalışıyor.

İmam Humeyni –ks– Amerika ve korsan İsrail’in müslümanların arasında gerginlik ve ihtilaf çıkarmakta rolü çok belirgin olduğunu belirterek tüm müslümanlardan başta İsrail olmak üzere bu tür düşmanlara karşı birlik olmalarını istiyor.

İmam Humeyni –ks– orta düşman yani İsrail’in varlığı potansiyel olarak İslam dünyasında vahdet zemini olduğunu belirtiyor ve bu tür bir düşman varken İslam dünyasında vahdet oluşmaması bir bilmece olduğunu kaydederek şöyle diyor:

Benim için bir konu bir bilmece gibidir, o da şu ki tüm İslam devletleri ve İslam milletleri bu derdin ne olduğunu biliyor. Hepsi bu işte ecnebilerin eli bulunduğunu ve onları dağıtmak istediğini biliyor ve bu tefrika ile hepsine zafiyet ve yok olma nasip olacağını biliyor. Şu çakma İsrail rejimi müslümanlar karşısında durduğunu biliyor, ama buna rağmen onun karşısında hepsi hor duruyor. Bilmece şu ki bunlar bunları bildikleri halde neden kesin ilaç olan vahdet ve ittifaka yönelmiyorlar.

İma Humeyni –ks– bu yorumdan hareketle İslam ülkelerinin liderlerini vahdete çağırıyor ve hepsinden İslam dünyasının vahdeti için uzlaşmalarını istiyor: şimdi İslam liderleri, İslam kralları, İslam cumhurbaşkanları üzerinde bir görev vardır, şöyle ki cüzi anlaşmazlıkları bir kenara bırakmaları gerekir. Onlar İslam’a tabi olmalıdır. Liderlerin görevi oturup uzlaşmak ve kendi çerçevelerini de korumaktır. Hepsi kendi çerçevesini korusun, lakin size bunca zarar veren dış düşmana karşı birlik olsun.

İmam Humeyni –ks– müslümanlar arasında ihtilaf ve tefrika köklerini kurutmak ve İslam dünyasının siyasi vahdetini gerçekleştirmek için geniş kapsamlı bir süreç belirliyor. Bu süreç vahdetin gerçekleşmesi için uygun zemin ve şartları oluşturmak, siyasi ve dini şahsiyetleri vahdetin yöneticileri olarak harekete geçirmek, müslümanların siyasi vahdeti yolunda gereken imkanları kullanmak ve sonuçta büyük İslamî devleti kurmaktan oluşuyor.

İmam Humeyni –ks– vahdeti stratejik bir konu telakki ederek, vahdetin somut bir şekilde gerçekleşmesi yönünde pratik stratejileri kültürel ve ideolojik strateji ve siyasi ve pratik strateji olmak üzere iki merhalede gündeme getiriyor.

İmam Humeyni –ks– İslamî toplumların ve İslamî devletlerin tüm fikri ve ahlaki sorunlarının çok yönlü idrak noktasından hareketle İslam ümmetinin vahdeti ve büyük İslam ümmetinin gerçekleşmesi için her şeyden önce müslümanların dini ve siyasi inançlarını düzeltmeye başlıyor ve gerçek İslam ekseninde hareket etmelerini öneriyor. Bu çerçevede İmam Humeyni –ks– öz Muhammedi İslam ve Amerikan İslam’ı gibi iki köklü sınıflandırmadan yararlanıyor ve ikinci çeşit İslam’ın İslam ümmetinin vahdetinin gerçekleşmesi yolunda ciddi bir engel olarak söz ediyor ve bu tür bir İslam’la şiddetle mücadele ediyor.


İmam Humeyni –ks– İslamî toplumların liderlerinin İslamî olmayan görüşlerine işaretle Amerikan İslam’ı düşüncesi İslam ümmetinin vahdetini engelleyen temel etken olduğunu ve gerçek vahdete ulaşmak için gerekli uygun zemini yaratmak için uygun strateji izleyerek bu tür engelleri ortadan kaldırmak gerektiğini savunuyor.

İmam Humeyni –ks– vahdet tezinde bu engellere tek tek işaret ederek her biri için uygun bir çözüm sunuyor ki vahdet haftası, dünya Kudüs günü gibi etkinliklerin bu doğrultuda değerlendirilmeleri gerekiyor. 015