Haziran 22, 2020 09:31 Europe/Istanbul

Bugünkü programda ise Amerika Polisinin Azınlıklara Karşı Sergilediği Şiddetin Nedenlerini ele alacağız.

Polisin şiddeti ve kötü davranışları, insanlara karşı orantısız güce ve fiziki saldırıya başvurması ile gerçekleşir. Bunun yanı sıra psikolojik ve sözlü tehdit de polisin insanlara karşı şiddetinin bir parçası sayılabilir. Amerika polisinin şiddeti ise etnik, dini ve siyasi farklılıkların İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra daha da artması ile karmaşık, modern ve sistematik bir şekilde görünmeye başlandı. Amerika'daki polisin modern şiddetini zamansal bakımdan sınıflandırmak istersek şöyle bir tasnif yapabiliriz: İlk devre, 1960 ve 1970'li yıllardaki toplumsal hareketlerin ortaya çıkması, ikincisi 70'li yıllarda savaş karşıtı gösterilerin yapıldığı dönem ve üçüncüsü de 11 Eylül 2001 olayından sonraki dönemdir.  Burada sözünü ettiğimiz polis şiddeti, Wall Street eylemlerinde olduğu gibi bir kitleye karşı veya başka olaylarda bir kişiye karşı sergilenen şiddetin her türüdür. Azınlıklara karşı polis şiddeti ise farklı boyutlara sahip olmasının yanı sıra farklı sebepleri de vardır.

Teksas Üniversitesinin Sosyoloji hocalarından ve aynı zamanda Amerika'da Polis Şiddeti makalesinin yazarı Leonard Moore gibi kimi Amerikalı uzmanlar, Amerika polisinin aşırı şiddetinin nedenlerine polisin bireysel özelliklerinden daha ziyade önem verirler. Uzmanlara göre zanlının günahsız olduğu halde azınlığa bağlı birinin polis tarafından öldürülmesinin nedeni ve kökenini suçlu polisin kişisel davranışları ve huylarında aramak lazım. Ancak Virginia Üniversitesi araştırmacılarından olan Richard Kanio, bu şiddetin kökeninin zanlının yaşadığı toplumda aranması gerektiğini savunuyor.

Bunun anlamı ise suçlunun azınlık toplumunda aranması gerektiği değildir. Gerçekte bu bakışa göre polisin şiddetinin kökleri, polisin bir azınlığa karşı şüpheli yaklaşmasına neden olan boyutları arayıp bulmak gerekir. Richard Kanio gibi araştırmacıların bakış açısından Amerika polisinin azınlıklara karşı şiddetinin nedenlerinden biri, yüksek işsizlik oranı, yoksulluk, yüksek suç oranı gibi azınlık topluluğunun özellikleri ve yapısıdır.

Polis şiddetinin kökenlerini azınlık topluluğunun sosyal ortamında arayan araştırmacılara göre azınlıkların yerleşim yeri olan Amerika'nın yoksul mahalleleri, Amerikan polisini büyük sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Öyle ki çoğu durumlarda, suç oranı yüksek olan mahallelerdeki siyahi, Kızılderili veya Latino gangster ve suçluların yakalanması için polis sayısı yetmemektedir. Böylece polisler suçlularla mücadele etmek için böyle bir mahallelerde canlarından geçiyorlar. Böyle bir durumda, azınlık topluluğuna ait birinin polis tarafından zanlı olarak görüldüğünde beyaz polislerin ona karşı nedensiz şiddet uygulaması ihtimali de yüksektir.  Zaten 60'lı yıllardaki siyahilerin medeni faaliyetleri ve protesto gösterilerinin artmasından sonra Amerika'daki sınıf farkının ortadan kalkmış olması bir hayalden ibaret olmuştur. Gerçekte ekonomik, sosyal ve hatta siyasi ve vatandaşlık hakları bakımından da azınlıklar, daha çok beyazlardan oluşan Amerika halkının başka kesimlerine göre daha zayıf bir noktadadırlar.

Teknoloji ve tarihi gelişmelerden dolayı mal üretiminden, hizmet üretimine yönelen Amerika'da, aslında azınlıkların ve Amerika'nın üst sınıflarının arasının daha da açılmasına neden olmuştur. Çünkü zaten daha önce mal üretimine dayanan Amerika ekonomisinde en çok azınlıklar çalışırdı. Ancak reformlar ve değişiklikler ile birlikte, hizmet üretimine dayanan Amerika ekonomisi ayrımcı bir bakış ile siyahileri ve başka azınlıkları çok zor işe almaktadır.

Gerçekte hizmet ve teknolojiye dayanan bu ekonomi hep beyazlar tarafından yönetilmiştir. Bu arada bu sisteme girebilen kimi azınlık topluluğuna bağlı üyeler de çok önemsiz işlerde görev yapmaktadır.

Richard Kanio ve meslektaşı McKay bu gerçeğe değinerek, azınlık toplulukların sosyal ve ekonomik durumunun polisin onlara karşı sergilediği şiddet ile bağlantısını araştırmışlardır.  Onlara göre Amerika gibi tüketici bir toplumda, ekonomik ve sosyal alandaki en küçük eksiklik ve yoksunluk, suç işlemeye ve nihayet toplumdaki ayrımcılığın birçok şeklinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Böylece bir azınlık topluluğundaki ölüm doğum oranı, aldığı refah yardımları ve teşvikleri, yaşadıkları yerleşim yeri, özel arabaya sahip olup olmadıkları ve gençlerin eğitim düzeyi, toplumun bu azınlığa nasıl yaklaşacağını belirleyecektir.

Amerikalı aktivist ve hukukçu Stanley Kuhen gibi kimi araştırmacılara göre saydığımız sebeplerden dolayı beyazlara göre içinde şiddet fazla olan bir azınlık topluluğuna karşı, polisin de onlara yönelik şiddet göstermesi olasılığı da artmaktadır. Gerçekte uzmanlara göre polisin şiddeti bu etkenlerden doğrudan ilişkilidir. Yani bu etkenlerin güçlenip zayıflaması ile polisin şiddetinin dozu da azalıp çoğalmaktadır.

Bunun yanı sıra Kathleen Harring gibi başka Amerika uzmanlarına göre de azınlık topluluklarda uyuşturucu kullanmak ve alkol almak gibi başka etkenler de polisin şiddetine maruz kalmalarında büyük rolü vardır. Ancak Harring'in azınlık topluluklarda ekonomik ve sosyal sorunların polis şiddeti ile bağlantısı üzerine yaptığı incelemelerinden elde edilen sonuçlar Amerika'nın bazı eyaletlerindeki polis şiddeti ile uymamaktadır.

Amerika polisinin azınlıklara karşı şiddetinin daha fazla olmasına neden olan başka bir etken de yargı mercilerinin suçlu polisleri doğru bir şekilde yargılamamasıdır. Bu tutum Amerika polisleri için bir dokunulmazlık meydana getirmiştir. Böylece Amerika polisi rahat rahat zanlılara karşı şiddet uygulama imkanına sahipler.

Bu konu aslında Amerika'daki ayrımcılık ve ırkçılık ile derinden ilişkilidir. Bunun yanı sıra Federal kanunlar ve Amerika'nın merkezi kanunlarının farklı olması polisin şiddetinin sebeplerini açık bir şekilde saptamasını zorlaştırıyor.

Aslında Amerika mahkemelerinin, yersiz bahaneler ile etnik azınlıkları kurşunlarına hedef seçerek öldüren suçlu polis memurlarını aklamaları, azınlıklara karşı şiddetin devam etmesinin en önemli sebeplerinden sayılır.

Amerika meseleleri uzmanı ve araştırmacısı Dr. Zeynep Kasımî Amerika polis teşkilatındaki kurumsallaşmış şiddet ile ilgili şöyle bir değerlendirmede bulunmaktadır:" Amerikan polisinin şiddeti Amerika toplumunda artık kabul edilmiş bir gerçektir. Nitekim bugün de mahkemelerde suçlu polisler aleyhinde açılan soruşturmalar sonuçsuz kalmış veya polis memurlarının aklanması ile neticelenmiştir. Başka bir deyiş ile şiddete maruz kalan kişi haksız bulunup şiddet gösteren polis haklı çıkarılmaktadır. Amerika'daki polis eğitim sistemi de polisin şiddetini alevlendirecek bir şekilde yürütülmektedir. Irak ve Afganistan'daki dünyanın birçok yerinde savaşan Amerikan askerlerinin Amerika'ya döndükten sonra polis teşkilatına alındığını da unutmamak lazım. Bu güçler genellikle azınlıkların yaşadığı yoksul bölgelere gönderilir ve böylece şiddet kullanmaları da kaçınılmaz bir hal alır. "

Bir diğer taraftan ise Amerika medyasının azınlıklara ve özellikle de siyahilere karşı sürdürdüğü karalama kampanyası da bu sorunun başka bir boyutunu oluşturur. Amerika medyası yaşanan her şiddet olayında azınlıkları suçlu göstermeye çalışıp polisin şiddetini izah etmeye yönelik bir siyaset izlemektedir. Nitekim Hollywood'da üretilen çoğu filmlerde de azınlıklara yönelik bir karalama kampanyası yürütülmektedir.

Her halükarda Amerika'da azınlıklara karşı özellikle de Müslümanlar ve siyahilere karşı sergilenen şiddet yeni bir mesele olmamakla beraber son yıllarda iletişim araçlarının çoğalması ile böyle şiddet içeren olayların sanal alemde paylaşılması olmuştur. Sosyal şebekelerin etkisini ise daha çok 2016 ve 2017 yılında Amerika polisinin şiddetine karşı gösterilerin düzenlenmesinde görebiliriz.

Polisin azınlıklara karşı sergilediği şiddet olaylarının medya organlarında yayımlanması ve sanal alemde yayılması meselesi ise bir bakımdan tehlikeli de olabilir. Çünkü bunun polisin şiddetinin azalmasına neden olacağını beklerken bir yandan bunun tam tersine yol açacağı bir durum ile de karşı karşıya gelinebilir. Özellikle Amerika gibi bir ülkede medyanın devlet adamaları ve polis yetkililerinin istekleri doğrultusunda olayları çarpıtarak yansıtması veya tam tersi gerçekleri yansıtması, polis şiddetinin artmasında veya azalmasında büyük bir rol oynayacağı kesindir.

Halbuki Amerika medya organlarının çoğu polisin azınlıklara karşı sergilediği şiddeti kişisel bir olay olduğunu göstermeye çalışarak Amerika'daki sistematik polis şiddetini gizlemeye yönelik girişimlerde bulunmaktadırlar.

Gerçekte başka ülkelerin içişlerine insan hakları ihlalleri bahanesi ile karışma hakkı tanıyan emperyalist Amerika devlet adamları, kendi ülkelerinin içinde azınlıklara karşı polis şiddeti gibi büyük bir insan hakkı ihlalini göz ardı etmektedirler.