Amerika'nın Dolar Hegemonyası-2
Bu bölümde Amerika'nın parasal hegemonyası ile ekonomik çıkarlarını nasıl güttüğü konusunu ele alacağız.
Amerika bölgede ve dünyada kendi sultacı siyasetlerini izlemek için dolar gibi farklı araçları, siyasi, güvenlik ve ekonomik baskı aracı olarak diğer ülkelere karşı kullanmaktadır. Bu husus ise birçok ülkenin tepkisine neden olmuştur.
Hegemonya, bir devletin diğer devletlere karşı siyasi, ekonomik ve askeri sulta kurması demektir. Günümüzde ise hegemonya, bir grup veya rejimin bir toplum üzerinde kurduğu geniş çaplı nüfuz ve sultasına denir. Bu tanım o kadar geniş kapsamlıdır ki bir ülkenin küresel arenadaki diğer aktörlerine karşı kurdukları kültürel ve jeopolitik başarıyı da kapsar.
Amerika'nın küresel hegemonya kurmasının etkili bileşenlerinden biri de Dolardır. Amerikan doları tüm dünyadaki yaygın para birimi olarak en önemli uluslararası para birimidir. Aslında Amerika'nın parasal sultası demek ülkelerin ticari işlemleri ve alışverişlerinde bağımsız bir para birimini kullanmak zaruretinden doğmuştur. Zaten belli bir para birimi olmazsa ülkeler de eskilerden takas adı ile bilinen şekilde ticari ve ekonomik alışverişlerine devam etmek zorunda kalırlar.
Amerika küresel döviz piyasalarındaki sultasından yararlanarak sayısızca dolar basıp bu araçtan üstünlüğünü arttırmak için isitfade etmektedir. Gerçekte dünya ülkelerinin Dolar'a rezerv dövizleri para birimi olarak bakması Amerika'ya bu zayıf noktadan yararlanarak bu ülkelere karşı sultacı siyasetlerini yürütmeye imkan vermiştir.
Dolar'ın ülkelerin rezerv dövizlerindeki konumu ve de ticari işlemlerdeki rolü Washington için ufak tefek bir ayrıcalık değil çok büyük bir imkandı. Bu husus, diğer ülkelerin dolar gelirlerini Amerika ekonomisine akıtmasının yanı sıra bu para biriminin bir baskı aracı olarak da Amerika'nın elinde bulunmasına imkan tanımıştır.
Doların rolünün artmasından elde edilen çıkarlar Amerika için ekonomik ve siyasi alanlarda ele alınması gereken bir husustur. Gerçekte parasal hegemonya, " bir tek devletin küresel para sistemi performansını etkilediği ekonomik ve siyasi bir olaydır. "
Parasal hegemonya, ekonomik hegemonyanın yanı sıra siyasi hegemonyanın şekillenmesi ve devam ettirilmesinde çok büyük bir önem taşımaktadır.
Yumuşak imparatorluk adı ile de bilinen parasal hegemonyanın eserleri ve araçları dört ana grupta ele alınması mümkün. İlk olarak uluslararası mali kredilere erişim sağlanması, ikincisi dış piyasaların kontrolünün ele alınması, üçüncüsü ödeme sorunlarının yönetilmesi ve bu alanda dengenin oluşması ve sonuçta parasal hegemonya sayesinde hiçbir ödeme dengesi sorununun yaşanmaması ve dördüncüsü de küresel ekonomiye doğrudan etki yapmak için doğrudan güce sahip olunması .
Parasal hegemonya ifadesi ilk kez tanınmış Amerikan ekonomisti Michael Hudson'un 1972'de yayımlattığı "Süper Emperyalizm" adlı eserinde kullanılmıştır. Parasal hegemonya Amerika dolarının küresel ekonomi ile asimetrik bağının göstergesi olmasının yanı sıra bu hegemonik yapıyı destekleyen örgütler ve yapılara da işaret etmektedir. Bu örgütler arasında ise Uluslararası Para Fonu-İMF ve Dünya Bankası çok belirgin şekilde göze çarpmaktadır. Aslında tam da bu parasal hegemonya sayesindedir ki Amerika doları küresel ekonomiyi etkilemesi ve uluslararası ticari işlemlerde, petrol fiyatının belirlenmesinde ve diğer stratejik malların fiyatlarının biçilmesinde belirleyici rol oynaması mümkün olabilir.
İkinci Dünya Savaşının bitmesi ile bu savaşta etkili bir rol oynamasına rağmen bu savaşın yıkıcı alevlerinden uzak kalan ülke Amerika idi. Amerika'nın Avrupalı siyasi ve ekonomik rakipleri İkinci Dünya Savaşları alevlerinin geride bıraktığı hasarlar ve felaketler ile uğraştıkları bir sırada Amerika çok hızlı bir şekilde ekonomik gelişmesini süratlendirerek küresel ekonomi üzerinde parasal bir ekonomi kurdu.
İkinci Dünya Savaşında, sorumluluk üstlenme ve insan severlik sloganları ile bir süper güç olarak ortaya çıkan Amerika bir yandan da küresel alanda karşılıklı ekonomik iş birlikleri perspektifi ile kendini dünyaya tanıttı. O dönemde Amerika parasal hegemonyası, karşılıklı ekonomik iş birlikleri, eşitlik ve ayrımcılıktan uzak ilkeleri üzerine kuruldu. İkinci Dünya Savaşı ardından Avrupalıların kırılgan durumu ve Amerika'nın eksen rolü küresel ticaretin gelişmesi ve büyümesinin Amerika çıkarları doğrultusunda yaşanmasına neden oldu.
O dönemde ekonomistler nükleer bomba korkusundan dolayı Amerika'nın bu hegemonya kurma çalışmalarına boyun eğdiler. Yoksa bu dayatmayı kabul etmenin başka bir mazereti yoktu. Bir yandan ekonomik açıdan Dolar'ın ülkelerin ekonomisine dayatılması bu para biriminin ticari işlemlerde bol kullanılmasına neden oldu. Bu yüzden de Amerika bu fırsattan yararlanarak kendi para biriminin basımını arttırıp kendine itibar kazanmaya başladı. Böylece Amerika, kağıt basarak, diğer ülkelerin hizmetleri ve kaynaklarını satın aldı ve almaya da devam ediyor.
Dünya ülkelerinin dolar ile yaptıkları ticari işlemler son 60 yılda 300 kat daha artmıştır. Gerçekte Amerika ekonomisi için ihracatından çok daha fazla ithalat yapma imkanını uzun yıllar için sağlamıştır. Halbuki hiçbir ülke bu avantajdan yararlanma şansı yoktur. Çünkü her ülke bu denli büyük ithalat yapması için yabancı para birimi olan dövize ihtiyaç duymaktadır. Buna rağmen Amerika bastığı paralar ile rahat rahat ithalat yapabilir.
Dolar'ın altın karşısındaki değeri göz önünde bulundurulduğunda Amerika'nın ekonomik büyüklüğünün 50 katı kadar dolar bastığı anlaşılmaktadır. Bu husus Amerika'nın milletlerin ekonomisine ettiği nüfuzu gösteriyor.Ancak bu milletler için büyük bir risk sayılıyor. Çünkü diğer ülkeler ve milletler dolar ile ticari işlemlerini yapmazlarsa o zaman Amerika ekonomisi kolayca, hiçbir savaşa girişmeden bu ülkelere çok zor günler yaşatabilir.
Bunlara ilaveten İkinci Dünya Savaşı ardından dünya ülkelerinin rezervlerinin büyük bir bölümü de Dolar para birimi şeklinde biriktirilmiştir. Bu da ticari artı kazançları olan Japonya ve Çin gibi ülkeler ayrıca Suudi Arabistan ve Rusya gibi dev enerji ihracatçılarının artı rezerv dövizlerinin de Amerika ekonomisine aşılandığı anlamına gelir. Çünkü bu ülkeler ihracatları karşısında dolar almışlar ve büyük bir rezerv döviz oluşturmuşlardır.
Burada sorulması gereken soru ise bu büyük dolar rezervlerinin sahiplerine ne gibi yararlar sağlamasıdır?
Aslında Amerika hükümeti çok düşük bir faiz karşılığında bu havada kalan dolarları, menkul kıymetler ve diğer mali araçlar halinde yönetirler. Bunun yanı sıra Amerika diğer ülkelerin üretimi sayesinde kimi büyük masraflarını da karşılamaktadır.
İkinci Dünya Savaşının ardından Dolar sayesinde Amrika'nın kazandığı büyük alım gücü, Dolar'ın bu ülkenin bütçesinde bir gelir kaynağı olarak göz önünde bulundurulmasına neden olmuştur. Böylece son 60 yılda büyük borçlara sahip olan Amerika hiçbir zaman iflas etmemiştir. Halbuki son 60 yılda birçok ülke iflas etmiş veya iflas eşiğine gelmiştir. Bu gibi ülkelerin bazıları krizden çıkmak ve Uluslararası Para Fonundan ve Dünya Bankasından yardım kredileri çekmek için Batı'nın dikte edilen siyasetlerine bile boyun eğmişler. Ancak Amerika para birimi Dolar'ın küresel para birimi olarak alım gücü kazandırdığı müddetçe, iflas etmemek için zorlu günlere katlanması gerekmiyor. Amerika kolay bir şekilde dolar olarak bastığı kağıtlar ile kendine para kazanabilir.
Nitekim Amerika Bankası analisti Mark Cabana 2019 yılında Amerika merkez bankasının 75 milyar dolar kadar para bastığını ve piyasalara sürdüğünü belirterek ancak bunun yanlış olduğunu söylemiştir.
1944 yılında Amerika'nın New Hampshire'daki Bertton Woods'da, Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın ilk üyeleri gelişmiş ülkelerin dövizlerinin oranının dengelenmesi için bir sözleşme imzaladılar. Bu anlaşmaya göre Amerikan doları rezerv para birimi olarak seçildi. Çünkü İkinci Dünya Savaşı sonrası sadece Amerika, belirlenen oranda, para birimini altına dönüştürebilirdi. Tüm bunlara rağmen Bertton Woods'un belli bir zayıf yanı da vardı. Bu çerçevede tüm ülkeler kendi dolar rezervlerini arttırmak istiyorlardı. Bu da belli bir dönemde Amerika'nın bu rezervleri altın ile telafi edememesine yol açtı.
Bunun ardından 1971 yılında Batı Almanya ve Fransa, altınlarının dolar rezervi ile takasını başlattılar. Amerika ise taahhütlerini durdurarak altın ile dolar bağını kesti. Dolar ve altın bağının kesilmesi ile dolar rezervleri bulunan ülkeler bundan zararlı çıktı. Ancak bir diğer yandan da bu ülkeler dolar rezervlerinin tamamen yok olmaması için doların dünyada itibarsızlaşmasını ve tamamen silinmesini önlemeye çalıştılar. Bu süre ise günümüze dek devam etmiştir. Şimdi de Çin ve Japonya gibi büyük dolar rezervlerine sahip ülkeler ve de büyük enerji ihracatçı ülkeleri hem doların değersizleşmesinden hem de Amerika'nın bu para birimini suiistimalinden zararlı çıkmaktadırlar. Tüm bunlara rağmen bu ülkeler de doları bir kenara bırakmaya hazır olmadıklarını göstermiş oldular.
Buna rağmen Donald Trump döneminde Amerika'nın kontrolsüz bir şekilde doları bir baskı aracı olarak kullanmasından dolayı Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler ticari işlemlerde milli paralara eğilimi daha da güçlenmiştir.
Ülkelerin şimdi de Dolar'ın aracı para birimi olarak bir kenara bırakılmasına yönelik yaklaşımları ve ikili veya çok taraflı parasal anlaşmalar imzalamaları tabii ki Dolar hegemonyasının sonlanmasına yol açabilir. Amerikan doları hegemonyasının sonlanması ise bu ülkenin ekonomik yayılmacılık ideolojisine dayalı olarak şekillenen ekonomik hegemonyasının sonunun anlamına da gelir.
İran İslam Cumhuriyeti bu alanda Amerika'ya karşı direnmek için direniş ekonomisi modelini sunmuştur. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei'nin söylediği gibi " İran'da halk ve yetkililer Direniş Ekonomisini gerçek anlamı ile hayata geçirip ülkeyi düşmanın " parasal ve mali büyüsünün etkisinden kurtarırlarsa, doların ekonomik hayattaki patronluğunu sonlandırırlarsa diğer ülkeler de kurtulacak ve onlar için bir model sunulacaktır. "