Haziran 30, 2020 10:33 Europe/Istanbul

Bu hafta sizlerle birlikte Esma-ül Hüsnâ'dan el-Kahhâr’ın anlamını ve özelliklerini ele almaya çalışacağız.

Bilindiği üzere Esma-ül Hüsnâ cemali ve celali olarak ikiye ayrılır. Celali isimlerle kahir, galebe ve sulta söz konusudur, örneğin Kahhâr, Müntekim vb. fakat Cemali isimlerde yüce Allah’ın rahmet, lutüf ve mutluluğu dalgalanıyor ve insanları kendine çekerek aşk, sevgi ve ünsiyete sebep oluyor. Tabi ki he babanın evladına olan kahrında bir gizli lütfun bulunduğu gibi yüce Allah’ın celali isimlerinde de bir cemal gizlidir.

Nitekim yüce Allah Kur'an-ı Kerim’in Bakara suresinin 179.ayetinde şöyle buyuruyor:

و لکم فی القصاص حیاه یا أولی الألباب

Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır…

Başka bir ifade ile söz konusu kısas, geçici bir kahırdır ve devamlı olan bir sevgi ve mihri beraberinde getirir ve bu bireysel ölüm, toplumun hayatını sağlayacaktır.

Her şeye, her istediğini yapabilecek şekilde hâkim ve galip olan manasına gelen “el-Kahhâr” ism-i şerifi, galip gelen ve kahreden anlamındaki “kahr” köküne dayanır. İsm-i şerif, Allah Teâlâ’nın, düşmanlarına karşı bellerini dahi kırarak çaresiz bırakacak şekilde galip geleceğini belirtiyor. Allah Teâlâ’nın kahrı ve kudreti altında kıvranmayacak, gücü karşısında âciz kalmayacak hiçbir varlık mevcut değildir.

Kullar bu ism-i şerifin hakikatini düşünerek Allah Teâlâ’nın kahrından sakınmalı, buna sebep olabilecek şeylerin neler olduğunu öğrenerek o tür şeyleri yapmamaya gayret etmelidirler. Allah Teâlâ’dan daima bu ism-i şerifin hakikatlerini sezip anlayabilecek feraset istenmelidir.

Kahhâr ismi daha önce de belirttiğimiz gibi “Kahr” kökünden yani galebe ve üstünlükten gelmektedir. Fakat kahr ve galebe bir anlamı yetiştirse de kelimenin kökü açısından farklıdırlar. Kahr ve Kahhârlık, karşı tarafın hiçbir direniş göstermeyecek ve mutlak anlamda teslim olacak türden galebe ve zaferdir. Fakat galebe kelimesinde böyle bir anlam yoktur ve karşı taraf başlangıçta biraz direniş gösterse de yavaş yavaş mağlup olur. Başka bir ifade ile Kahir olan, karşı tarafa direniş fırsatı vermeden ona sulta ve üstünlük sağlayandır; tıpkı küçük bir ateşe atılan su gibi aniden onu söndürmektir.

Ariflerin çok ilginç tabirleri vardır. Onlar Nur suresinin 35. Ayetine dayanarak « الله نور السموات و الارض», yüce Allah’ı Nur bilirken Allah’ın kahrını da nurun galebesi olarak tabir ediyor ve galebelik şiddetini de Kahhâr adından ve Allah nurunun şiddeti nedeni ile gerçekleştiğini ifade ediyorlar. Tıpkı güneş nurunun gündüz vakti başka yıldızların parlamasına mecal vermediği gibi.

Bu yüzden yüce Allah, Kahhâr ismini kıyamet gününde kullanacaktır. O günde yaşamın tüm gerçekleri zuhur ederek gerçekleşir, zahir ve batın, gizli ve açık olan her şey ortaya çıkar.

Allah Teâlâ Mü’min suresinin 16. Ayetinde bir soru yönelterek şöyle buyuruyor:

لِمَنِ الْمُلْکُ الْیوْمَ لِلَّهِ الْواحِدِ الْقَهَّارِ

“Bugün mülk (hükümranlık) kimindir? Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Allah'ındır”

Aslında  mülk ve dünya saltanatı Allah’ındır fakat kıyamet günü, yüce Allah’ın herkese mutlak saltanat ve mülkünün zuhur edeceği gündür.

Aslında Kahhâr ismi “Kahir” kelimesinin abartılı şeklidir. Kahir olan Allah, kendi kullarının rızası olup olmamasına bakmaksızın onların maslahtine göre davranır. Kimsenin karşı koyma gücüne sahip olmadığı yüce Allah’a karşı her şey mağlup ve teslim olmuştur.

İslam dünyasının büyük alimi Allame Tabatabai bu ismi şerifin yorumunda çok güzel bir konuya değiniyor. Allame’ye göre “yüce Allah’ın Kahhâr olması, O’nun her şeye kahir olması ve hiçbir şeyin O’na kahir olamamasıdır, bu yüzden Allah Teâlâ’nnın Kahhâr olmasından, sonsuz ve sınırsız olması olduğu anlaşılabilir. Bu yüzden Allah, hiçbir gücün O’nun gücünün üstünde olmadığı bir padişahtır.”

Mübarek Kahhâr ismi Kur'an-ı Kerim'de 6 kez geçmektedir ve hepsinde de yüce Allah'ı vasfetmektedir ve her zaman da el-Vahid ismi şerif ile birliktedir. Nitekim Râ'd suresinin 16. Ayetinde şöyle buyuruyor:

قُلْ اللهُ خَالِقُ کُلِّ شَیْء وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ

De ki: “Herşeyi hakkıyla yaratan Allah'dır. Ve O, Vâhid (bir olan)dır, Kahhâr (herşeye kudretiyle mutlak gālib olan)dır.”

Vâhid, eşsiz anlamındadır ve yüce Allah zatının sonsuz olduğu manasındadır. Bu yüzden Allah'ı, Vâhid özelliği ile anlatan ayetlerin bir çoğu, Kahhâr ismini de zikrediyorlar, böylece Allah'ın vâhid olmasının az veya zayıf olmasından değil, galip ve sonsuz olmasından olduğu anlaşılır.

Hz. Yusuf -as- Mısır'da hapisteyken iki mahpusun kalplerini tevhidin gerçeğine hazırlarken onlara Kur'an-ı Kerim'in Yusuf suresinin 39. Ayeti uyarınca şöyle dedi:

یَا صَاحِبَیِ السِّجْنِ أَأَرْبَابٌ مُّتَفَرِّقُونَ خَیْرٌ أَمِ اللَّـهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ

«Ey zindan arkadaşlarım, darma dağınık bir çok düzme Tanrılar mı hayırlıdır, yoksa hepsine ve her şeye galib, kahhâr olan bir tek Allah mı?»

İslam aleminin büyük alimi Ayetullah Nasır Mekarim Şirazi'nin "Tefsir Nemoone" kitabında bu ayetin altında, Yusuf'un bu sözlerle onları, uykuda değil uyanıkken özgürlük peşinde olmak gerektiğini anlatmak istediği yazılıyor.

Hz. Yusuf şöyle devam ediyor: Sizin şirk, putperestlik, çeşitli put ve tanrılardan kaynaklanan bu dağınıklığınız zalim tağutların size galebe etmesine sebep olurken, neden tevhid bayrağının altında toplanmıyor ve Vâhid Kahhâr Allah'a tapmıyorsunuz? Böylece sizleri suçsuz ve boş ithamlarla hapse atan zorba zalimleri toplumunuzdan sürün. Allah'tan başka kendiniz için yarattığınız bu mabudlar, sizin ve babalarınızın yarattığı bir avuç isimsiz eşyadan başka bir şey değiller.

İnsan Allah'ın düşmanına sulta kurduğu zaman Allah'ın Kahhâr isminin işlevini bir nebze anlayabilir. Tabi ki zafer ve düşmanlara sulta kurmanın kimseyi gururlandırmamasına dikkat etmek gerekir zira gurur her zaman tarih boyunca bir çok sorun ve yenilginin kaynağı olmuştur.

Gerçek mümin kendini Allah iradesine teslim olarak görür ve Allah iradesine karşı hiçbir güce sahip olmadığını bilir. Fakat maalesef Allah'ı unutan ve artık başkaları için Kahhâr oldukları ve sulta kurma hakkına sahip olduklarını düşünen bir çok insan vardır.

Nitekim firavunlar kendilerini İsrailoğullarına karşı Kahhâr biliyor, İsrailoğullarına karşı iradeleri ve kararlarının sorgusuz sualsiz gerçekleşmesini düşünüyorlardı. Fakat bu özelliklerin ancak yüce Allah'a has olduğunu, hiçbir varlığın O’nun sultası ve hükümranlığının dışında olmadığı, çok yakın bir zamanda Kahhâr Allah’ın iradesi onların zulüm sistemlerini altı üst edeceğinden gafildirler.

Günümüz dünyasında da Amerika gibi büyük güçler kendi askeri ve mali güçlerine dayanarak, başkalarına sulta kurma hakları olduğunu, diğer milletlere zulmederek onlara saldırabileceklerini sanıyorlar fakat en üstün ve güçlü varlığın Kahhâr Allah olduğundan ve görünürde güçlü olan her zalimi er ya da geç mağlup ederek yok edeceğinden gafildirler.

Kahhâr ismi şerifi sadece kafirler ve zalimlere karşı galebe için değil, yüce Allah’ın işte bu gücü birbirinden farklı ve ayrı olan unsurların birbiri ile karışmasını sağlıyor. Aslında Kahhâr ismi onların ayrılması ve dağılmasını engelliyor. Ayrıca gezegenler, yıldızlar ve tüm semavi küreler ve cisimler de Allah’ın Kahhâr gücü sayesinde kendi yörüngelerinde en ufak bir sapma olmadan ve düşmeden hareket ediyorlar.

Fatır suresinin 41. Ayetinde şöyle okuyoruz:

اِنَّ اللّٰهَ یُمْسِکُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ اَنْ تَزُولَاۚ وَلَئِنْ زَالَتَٓا اِنْ اَمْسَکَهُمَا مِنْ اَحَدٍ مِنْ بَعْدِه۪ۜ اِنَّهُ کَانَ حَل۪یماً غَفُوراً

“Gerçek şu ki Allah, koyduğu düzenden sapmamaları için gökleri ve yeri tutmaktadır. Şayet sapacak olsalar artık O’ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O halîmdir, çok bağışlayıcıdır.”

Bu yüzden yüce Allah gökleri ve yeri tutmakta ve onların sapmalarını engellemektedir, şayet saparlarsa O’ndan başka kimse onları tutamaz. En önemlisi ise Allah’ın Kahhâr olması ise bizlerin cisim ve nazik ruhumuz arasında ülfet oluşturmuş ve onları yanyana tutmuştur.

Sohbetimizi Kumeyl duasının bir bölümü ile noktalarken hepinizi Rahman, Rahim, Melik, Kuddus, Mü’min, Müheymin, Aziz, Cebbar, Mütekebbir, Hâlık, Bâri, Musavvir, Gaffâr ve Kahhâr Allah’a emanet ediyoruz.

اللّٰهُمَّ عَظُمَ سُلْطَانُکَ ، وَعَلَا مَکَانُکَ ، وَخَفِىَ مَکْرُکَ ، وَظَهَرَ أَمْرُکَ ، وَغَلَبَ قَهْرُکَ ، وَجَرَتْ قُدْرَتُکَ ، وَلَا یُمْکِنُ الْفِرارُ مِنْ حُکُومَتِکَ

Allah'ım! Saltanatın büyük ve mekânın yücedir, tedbirin gizlidir; emrin açık; kahrın galip ve kudretin her yerde caridir;(yürürlüktedir) ve senin hükümetinden kaçmak imkânsızdır./012