Nur’a giden yol
SAD suresinin 12 ila 19. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
SAD suresinin 12 ila 14. ayetleri:
کَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو الْأَوْتَادِ (38:12)
وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَابُ الْأَیْکَةِ أُولَئِکَ الْأَحْزَابُ (38:13)
إِنْ کُلٌّ إِلَّا کَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ (38:14)
Yani:
Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun da, yalanladılar.
Semûd, Lût kavmi ve Eyke halkı da (peygamberleri) yalanladılar. İşte bunlar da (peygamberlere karşı) birleşen topluluklardır.
Onların her biri gönderilen peygamberleri yalanladılar da bu yüzden (kendilerine) azabım hak oldu.
Geçen bölümde Mekke’nin büyükleri İslam Peygamberi’ne -s- vahiy nazil olduğunu kabul etmek istemiyordu, üstelik o hazretin bunu için şayeste ve layık biri olmadığını iddia ediyordu. Bu ayetler ise İslam Peygamberi’ne -s- hitap ederek şöyle buyuruyor:
Bunlar senin davetine karşı çıkan ilk kesim değildir, senden önceki tüm peygamberler de benzer bir sorunla karşı karşıya olmuştur, zira güç ve servet sahipleri ancak onlar vahiye maruz kalmaya layık olduklarını zannediyordu ve bu yüzden güç ve servet sahibi olmayan insanlara vahiy nazil olacağını asla kabullenmek istemiyordu. Ancak onlar onlar önemli bir noktadan gafildir, şöyle ki, kim Allah’ın peygamberini görür ve onun sözünü duyar ve hakkaniyetini anlar, fakat inat veya bencillik veya kıskançlık yüzünden hakkı kabul etmek istemezse, Allah teala onu bu dünyada cezalandırır, nitekim Nuh kavmi suda boğuldu, Ad kavmi korkunç bir fırtınada yok oldu, Firavun ve adamları da Nil’in dalgaları arasında boğuldu. Başka kavimlerde benzer kaderleri paylaştılar. Semud kavmi Hz. Salih’i tekzip etti, Lut kavmi fesat ve fuhuş ve çirkin amellerin üzerinde ısrar etti, Şuayb kavmi güzel bir yörede yaşadığı halde o hazretin nasihatlerine karşı direndi, fakat hepsi sonunda ilahi ceza ile cezalandırılarak helak oldu.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Geçmiş kavumların kaderini okumak ve akibetlerini öğrenmek, Kur'an'ı Kerim’in vurgu yaptığı bir konudur, zira insanların onların kaderinden ibret almalarını ister.
2 – Tüm insanlar, ister hükümran olsun, ister Firavun gibi olsun, ister sıradan biri olsun, ilahi azap karşısında yapacak hiç bir şeyi yoktur.
3 – Hak ile inat etmek ve savaşmanın sonu, zillet ve helak olmaktır.
SAD suresinin 15 ve 16. ayetleri:
وَمَا یَنْظُرُ هَؤُلَاءِ إِلَّا صَیْحَةً وَاحِدَةً مَا لَهَا مِنْ فَوَاقٍ (38:15)
وَقَالُوا رَبَّنَا عَجِّلْ لَنَا قِطَّنَا قَبْلَ یَوْمِ الْحِسَابِ (38:16)
Yani:
Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.
Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver, dediler.
Geçen ayetlerin devamında bu ayetler şöyle buyurmakta: kafirlerin ve müşriklerin isyankarlığı ve kibri o kadar fazladır ki güya gökten korkunç bir sesin nazil olmasını ve onları yok etmesini bekler gibidirler, zira onlar geçmiş kavimlerin kaderlerini biliyorlar, ama buna rağmen inat ve muhalefetten el çekmiyorlar. Bu zümrenin İslam Peygamberi -s- karşısında davranışları, geçmiş dönemlerde kafirlerin peygamberlere karşı davranışları gibidir ve bu yüzden onların cezasına benzer bir cezayı beklemeleri gerekir. fakat bu ceza geldiğinden artık hiç bir geri dönüş yolu yoktur ve her şeyi yok eder.
Ayetler şöyle devam etmekte: Müşrikler bu dünyada ilahi cezanın nazil olmasını ve kıyamet gününde ilahi adalet mahkemesinin kurulmasını inkar etmekle kalmıyor ve alaylı bir şekilde şöyle diyorlar: Rabbinize söyleyin bizim hesabımıza daha erken baksın ve bizi amellerimiz için cezalandırsın. Neden sabredelim ve ölüp yeniden dirilip ve o zaman cezalandırılmayı bekleyelim ki, biz bu dünyada amellerimizin cezasını görmek istiyoruz.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Geçmişlerin kaderini ve sonunu bilen ve aynı zamanda Allah’a ve peygamberine karşı çıkan biri adeta azabın nazil olmasını bekler ve kendi ayağı ile helak olmaya doğru ilerler.
2 – Kafirlerin inadı ve kibri hak dinini benimsemek yerine alay etmelerine ve delil ve mantıktan yararlanmak yerine, müminlerle alay etmelerine yol açar.
3 – Tevbe ve geri dönüş, azap nazil olmadan önce mümkündür, fakat azap nazil olunca artık tevbe kabul edilmez.
SAD suresinin 17 ila 19. ayetleri:
اصْبِرْ عَلَى مَا یَقُولُونَ وَاذْکُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَیْدِ إِنَّهُ أَوَّابٌ (38:17)
إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ یُسَبِّحْنَ بِالْعَشِیِّ وَالْإِشْرَاقِ (38:18)
وَالطَّیْرَ مَحْشُورَةً کُلٌّ لَهُ أَوَّابٌ (38:19)
Yani:
(Resûlüm!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah'a yönelirdi.
Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.
Kuşları da toplu halde onun emri altına vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.
Bu ayetler muhaliflerin alay etmeleri hakkında şöyle buyurmakta: Hatta büyük bir devleti kurabilen Hz. Davud insanların zehirli sözlerinden korunamıyordu. Bu yüzden ey resulüm, ey iman ehli olanlar, düşmanların alaylarına karşı sabredin, bilin ki sonunda zafer sizin olacaktır. Bundan başka Hz. Davud sürekli Allah tealaya ibadet ve dua ile meşguldü. Hz. Davud yüce Allah’ın isteği üzerine büyük bir devlet kurdu ve muazzam bir güce kavuştu, öyle ki Allah cansız dağları ve tüm kuşları onun hizmetine verdi, öyle ki o Allah’a tesbih ederken onların hepsi onunla birlikte zikrediyor ve tesbih ediyordu.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Düşmanların hak ve hamilerine yönelik alayı ve propagandası ağırdır ve her daim devam etmektedir.
2 – Mümin insanlar düşmanın alayı yüzünden zafiyete kapılmamalı, bilakis sabretmeli ve inançları üzerinde durmaya deva metmelidir.
3 – İktidar hırsa tehlikeli bir durumdur ve ancak sürekli Allah’ı anmak ve O’nu zikretmek ve tevbe etmekle bu tehlike uzaklaştırılabilir.
4 – Kafirler gerçi inat eder ve Allah teala karşısında boyun eğmeyebilir, fakat şunu da bilmeleri gerekir ki varlık aleminde canlı cansız tüm mahluklar sürekli Allah’a tesbih etmektedir.
5 – İnsan Allah’ın hakiki kulu olunca, varlık alemi onunla tek ses olup Allah’a tesbih eder.