Ayetlerin Hikayesi-13
Bu bölümde Bakara suresinin 273'üncü ayetlerinin sebeb-i nüzulünü ele almaya çalışacağız.
Allahu Teala Bakara suresinin 273'üncü ayetinde şöyle buyurmaktadır: "Kendilerini Allah yoluna adadıklarından seyahat ve ticarete imkân bulamayan yoksullara verin. Yoksulluklarını gizli tuttukları için bilmeyen onları zengin sanır. Kendilerini simalarından tanırsın. Onlar insanlara asla el açmazlar. Hayır için yaptığınız her harcamayı Allah hakkıyla bilmektedir."
Mekke ve Medine çevresindeki Müslümanlardan bir kaçı kabileleri ve aşiretlerinden konumlarını, mal varlıklarını evleri ve barklarını göç etmelerinden dolayı kaybedip Mescid-ün Nebi'de kalmak zorunda kalmışlardı. Ancak onların camide kalmaları uygun düşmediğinden dolayı Suffa'ye gitmeleri emredildi. Suffa, hurma ağacı yaprakları ile örtülmüş yazlık oda ve gölge anlamındadır. Ancak tam olarak Mescid-ün Nebi'nin Kuzeyinde Mekke'den gelen göçmenlerin kalması için belirlenen noktaya verilen isimdir.
O dönemlerde Suffa ashabının sayısı farklı nedenlerden dolayı azalıp çoğalıyordu. Kimi zaman bazıları evlenirdi, yolculuğa çıkardı veya cihat için seferlere katılıp onlardan ayrılırdı. Bu yüzden sayıları git gide azalmaya başladı.
Kimi büyük sahabelerden Ebuzer Gaffari, Selman Farisi , Belen bin Riyah, Ammar, Mikdad, Abdullah bin Mesut ve birçok İslam aleminin önemli şahsiyeti en başta Suffalar arasında idiler.
Bu sahabeler Mekke'deki evleri ve mal varlıklarını bırakmış ve Medine'ye gelmiş orada bir şeyleri olmadığı halde çalışıp geçimini sağlayan insanlardı. Buna rağmen tam bir özgüven ile Allah rızası için yoksullukları ve açlıklarını gizliyorlardı. Kimileri kışın soğuk sorunu ile baş etmek için çukurlara sığınırdı. Allahu Teala ise Suffa ashabının durumu hususunda Bakara suresinin 273'üncü ayetini indirip şöyle buyurdu: "Kendilerini Allah yoluna adadıklarından seyahat ve ticarete imkân bulamayan yoksullara verin. Yoksulluklarını gizli tuttukları için bilmeyen onları zengin sanır. Kendilerini simalarından tanırsın. Onlar insanlara asla el açmazlar. Hayır için yaptığınız her harcamayı Allah hakkıyla bilmektedir."
Allahu Teala bu ayette Suffa ashabına ellerinden geldiğince yardım etmelerini istiyor. Bu yüzden Ensar'dan bazıları Suffa ashabından bazılarının geçimini sağlamak için kefil olmuştu. Rivayetlere göre Hazreç kabilesinin büyüklerinden Saad bin İbade her akşam Suffa'lıların 80 kadarını doyururdu. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa de bu ziyafette payı vardı. Peygamber Efendimiz elindeki yemeği bile Suffa ehli ile bölüşüp paylaşırdı.
Hz. Muhammed saa Suffa ashabının geçimini yönetmek için onları evlenmeye teşvik ediyordu. Günlerden bir gün Peygamber Efendimiz siyasi, kısa boylu Cubeyr'i Suffalılar arasında gördü. Ona şöyle sordu: " Neden evlenmiyorsun? " Peygamber Efendimizin bu sözüne şaşıran Cubeyr " Ey Allah'ın Resulü! Ne malvarlığım var ne de cemalim! Ne yaptığım önemli bir iş ne de soyum. Kim benimle kızını evlendirir ki? Kim siyahi ve yoksul bir adamın eşi olur ki?" dedi.
Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: " Ey Cubeyr! Allahu Teala İslam vesilesi ile insanların değerini değiştirdi. Çoğu insanlar cahiliye döneminde saygın idiler İslam onları değersiz kıldı. Nice insanlar da cahiliye döneminde hor ve değersizlerdi ancak İslam onların kadir kıymetini ve konumu arttırdı. Allahu Teala İslam vesilesi ile cahiliye dönemindeki bağnazlıkları ve soyları ile övünmeleri çürüttü. Şimdi de siyahi olup olmayanlar, Kureyşli olup olmayanlar, Arap Acem arasında bir fark yoktur. Kimse bu açıdan üstün değildir. Ben Müslümanlar arasında takva ve ameli olanı üstün tutarım. "
Hz. Muhammed saa Cubeyr'i yanlış düşünceleri hususunda aydınlattıktan sonra ve onu hayata tutunmaya yönelik umudunu arttırdıktan sonra hemen Ensarilerden Ziyad bin Lubeyd'in evine gitmesini ve kızını kendine istemesini emretti. Aslında Ziyad bin Lubeyd Medine'nin zenginlerinden ve saygın isimlerindendi. Onun aşireti Ziyad'a hep saygı gösterirlerdi. Cubeyr onun evine gittiğinde Lubey aşiretinden bazıları da oradaydı. Cubeyr oturduktan sonra duraksadı, başını kaldırıp şöyle dedi: " Allah Resulü tarafından size ileteceğim bir husus vardır. Şimdi söylesem mi yoksa sadece size özel mi söylesem. " Ziyad bunu duyunca " Peygamber Efendimizin mesajı benim onur kaynağımdır. Tabii ki şimdi söyle. "
Cubeyr Ziyad'ın müsaadesini aldıktan sonra Allah Resulünün sözlerini iletti. Ziyad duyduklarına şaşırıp şöyle sordu: " Peygamber Efendimiz kendisi mi bu sözleri söyledi? "Cubeyr şöyle dedi: " Benim kendimden söyleyeceğim bir şey yoktur. Herkes beni tanıyor. Yalan dolanla alakam yok. " Ziyad tam bir şaşkınlık içerisinde şöyle dedi: " Çok garip. Geleneklerimiz , örf âdetlerimizde kızlarımızı kendi aşiretimizden başkalarına vermeyiz. Sen git kendim Peygamber Efendimiz'in yanına gelirim. Bu hususu onunla konuşacağım. "
Bu sözleri duyan Cubeyr yerinden kalkıp evine doğru yola çıktı. Eve doğru giderken şöyle mırıldanıyordu: " Allah'a andolsun ki Kurani öğretiler ve ayetler, ve de Muhammed'in nübüvveti Ziyad'ın söyledikleri ile hiç örtüşmemektedir.
Lubeyd'in kızı Zelfa güzel yüzlü bir kızdı. Cubeyr'in sözlerini duyar duymaz babasının yanına gidip şöyle sordu: " Babacığım! Evden çıkan adam neler mırıldanıyordu amacı neydi acaba? " Ziyad sırıtarak şöyle dedi: "Bu adam seni istemeye gelip bunun Allah Resulünün talebi olduğunu iddia ediyordu. "
Bunu duyan Zelfa panikledi ve şöyle dedi: " Yoksa gerçekten onu Allah Resulü mü göndermişti. Sen ise bu talebi reddederek itaatsizlik yaptın. Lütfen bu adam Allah Resulünün yanına varmadan git araştır ve işin aslını anla. "
Ziyad bu sözleri duyunca hemen Allah Resulü'nün yanına gitti ve şöyle dedi: " Ey Allah'ın Resulü! Cubeyr evime gelmiş ve sizden bir mesaj getirmişti. Size söylemek istediğim biz kızlarımızı sadece kendi düzeyimizde olan sizin Ensar ve yarenlerinizden olanlara veririz. Bu bizim örf adetlerimizdendir. "
Peygamber Efendimiz ise şöyle buyurdu: " Ey Ziyad! Cubeyr mümin biridir. Senin zannettiğin şan ve seviyeler ortadan kalkmıştır. Mümin bir erkek mümine bir kadın seviyesindedir. "
Bu sözleri duyan Ziyad evine dönüp doğrudan Zelfa'nın yanına gitti ve durumu anlattı ve onun görüşünü aldı. Allah Resulüne inanan Zelfa ise şöyle dedi: " Babacığım! Bence Allah Resulünün bu isteğini reddetme. Konu benimle alakalıdır. Cubeyr nasıl olursa olsun ben razıyım. Çünkü Allah Resulü buna rıza göstermiştir. Bana da memnun kalmak düşer. "
Böylece Ziyad kızı Zelfa'yı Cubeyr'e verdi. Kendi malından bile bu evlenmeyi gerçekleştirmek için bahşetti. Ardından tam bir ev hazırladı ve damadı için elbise falan hazırlattı. Kızını süslenmiş bir şekilde evine gönderdi.
Akşam saatleri idi. Ancak Cubeyr hazırlandığı evin nerede olduğunu bilmiyordu. Cubeyr'i o eve götürdüler. Evi görür görmez eskileri hatırladı. Daha önce yoksul olarak bu şehre geldiğini derin derin düşünmeye başladı. Ancak İslam vesilesi ile soyu olmayan, akrabası, güzelliği ve mal varlığı olmayan birinin bu kadar nimete sahip olduğunu düşünmeye başladı. İşte İslam o dönemde insanları bu denli acayip derecede etkilemişti. Cubeyr bu düşüncelere dalmışken bir yandan da ne kadar Allah'a şükranlarını bildirmesi gereğini de hatırladı. Odasının bir köşesine çekildi ve Kur'an okumaya ve ibadet etmeye başladı. Kendine geldiğinde sabah ezanı sesini duydu. O gün elde ettiği büyük nimeti yüzünden oruç tutacağını düşündü. Kadınlar Zelfa'nın yanına gidince ona dokunulmadığını ve bakir kaldığını gördüler. Cubeyr'in ona yaklaşmadığı anlaşıldı.
İki gece de bu şekilde geçti. Cubeyr oruç tutmaya devam edip geceleri de ibadet edip Kur'an okuyarak geçirdi. Yavaş yavaş gelin ailesi Cubeyr'in sorunlu olduğunu düşünmeye başladı. Durum Allah Resulü tarafından duyulunca Cubeyr'i çağırttı ve şöyle sordu: " Neden gelinin yanına gitmemişsin?" Cubeyr utanarak şöyle dedi: " Ey Allah Resulü o eve girdiğimde o kadar nimeti görünce düşünceye daldım ve Allahu Teala'nın bu naçizane kula bu kadar inayet ettiğine şaşırdım. Şükran ve ibadet haline daldım. Her şeyden önce Allah'ı şükretmem gerektiğini düşündüm. Bu geceden itibaren eşimin yanına gideceğim. "
Bunun ardından Cubeyr ve Zelfa uzun yıllar mutluluk içerisinde yaşamlarını sürdürdüler. Sonunda ise her ikisi de büyük bir şevk ve heyecan ile cihat olaylarına katılıp şehit düştüler.