Eylül 24, 2021 23:04 Europe/Istanbul

Bu bölümde Enfal suresinin 32'inci ve 33'üncü ayetlerinin sebeb-i nüzulünü ele alacağız.

Allah Resulü Hz. Muhammed saa  mübarek hayatları boyunca   her daim İmam Ali as, Hz. Fatıma sa ve çocuklarının konumu ve değeri hakkında konuşmuşlar ve onların kerametlerini ve onlara saygı duyulmasını vurgulamışlardır.   Nitekim şöyle buyurdukları bilinmektedir: "   Gerçekten Allahu Teala  kardeşim Ali'ye sayısız faziletler bahşetmiştir. Kim ki  onun faziletlerinden birini bile tam inançla itiraf etse  Allah onun geçmiş ve gelecekteki günahlarını bağışlar. O hazretin faziletlerinden birini bile yazan kişi, yazısı görülmeye ve okunmaya devam edildiği sürece  melekler onun için istiğfar dilerler.   O hazretin faziletlerinden birini bile duyan şahıs ise kulak yolu ile işlediği günahları Allah tarafından affedilir. "

Allah Resulü Hz. Muhammed saa  Hz. Ali as'a şöyle buyurmuştu: " Ey Ali!  Sen Kul Hüvellahu Ehed suresi gibisin.   Senin gönülden seven biri sanki Kuran'ın üçte biri kadarını okumuştur. Seni gönülden seven ve  dili ile sana destek olan ise sanki  Kuran'ın üçte ikisini okumuştur. Seni gönülden sevip, dili ile yardımına koşan ve eli ile sana destek olan ise sanki Kuran'ın tamamını okumuş ve tilavet etmiştir. "

Medine halkı  bu şehrin sokaklarında Hasan'ı sağ omzuna ve Hüsyin as'ı da sol omzuna alan Allah Resulüne sık sık rastlıyorlardı.  Günlerden bir gün Ebubekir  Peygamberi şu halde gördü ve şöyle dedi: "  Ey Allah'ın Resulü!    Her ikisini taşımak sizin için zordur.  Birini bana verin. " 

Allah Resulü gülümseyerek şöyle buyurdu: "  Hem merkepleri iyi bir merkep hem de kendileri iyi biniciler.  Tabii babaları her ikisinden daha iyi."  Ardından şöyle buyurdular:"  Ey Müslümanlar! Siz ecdadı ve ceddi  en iyi olan insanları tanıtmamı istermisiniz. "

Herkes evet deyince Allah Resulü şöyle devam etti: " Ecdatları son peygamber ve cennet kadınlarının efendisi Hüveylit kızı Hatice hazretleri olan Hasan ve Hüseyin. "

Tekrar şöyle buyurdu: " Kimin  anne babasının  Allah'ın en iyi kulları olduğunu söyleyeyim mi? " Herkes evet dedi ve Allah Resulü de şöyle buyurdu: " Babaları Ali bin Ebi Talip ve anneleri peygamberin kızı Fatıma olan Hasan ve Hüseyin."

Allah Resulü tekrar sordu: "   Teyzeleri ve dayıları en iyilerden olanların kim olduğunu söylememi ister misiniz? "

Herkes evet deyince Allah Resulü şöyle buyurdu: "  Dayıları Allah Resulünün  oğlu Kasım, teyzeleri   Allah Resulünün kızı Zeyneb olan Hasan ve Hüseyin. "

Allah Resulü bunları söylemesinin ardından ellerini açtı ve şöyle bir duada bulundu: " Allah'ım!   Hasan ve Hüseyin'in cennetlik olduklarını biliyorsun.  Babaları cennette, anneleri cennette, cedleri ve ecdatları da cennette, hala ve amcaları da cennette, dayı ve teyzeleri de öyle.   Kim bu ikiliyi severse, cennetliktir. Kimi  onları sevenleri severse yine o da cennetliktir. "

Nazr bin Hares bu sözleri duyunca öfkesine yenildi, hemen Allah Resulünün yanına gitti ve şöyle dedi: "  Ey Muhammed!  Sen Adem'in evladısın. Ali Arapların efendisi, kızın da dünya kadınlarının efendisi. Hasan ve Hüseyin evlatların da  cennet gençlerinin efendisi, amcan Hamza şehitlerin efendisi ve amca oğlun Cafer bin Ebi Talip de  melekutta uçan iki kanat sahibi.  Bunları saydıktan sonra  Kureyş ve Araplar için ne geri kalmıştır ki? " 

Allah Resulü düşündürücü bir bakış atarak şöyle buyurdu: " Yeminler olsun ki saydıklarının hiçbirini ben onlara vermedim. Allah, rahmeti ve faziletlere, kahramanlıklara ve özverilere esasen  onlara bunları bağışladı.  Benim bu hususta bir rolüm yoktu. "

Nazr bin Hares  daha da öfkelenmişcesine sırtını döndü ve yüksek sesle " Ey Allahım!  Eğer bunlar senin tarafındansa semadan taş indir ve bizi acı bir azapla cezalandır. " dedi. 

Allah Resulü bu sözleri duyunca  incindi ve  ona öğüt vermeye başladı.  Nazr ise  "belki doğru söylüyorsun. Benim gönlüm dar. Bu sözleri duymak bana zor ve sıkıcı gelebilir. Bu yüzden bu şehirden göç  etmek istiyorum. "  dedi.  Şefkatinin ne kadar uçsuz bucaksız olduğu herkesçe bilinen Allah Resulünü ise  tekrar ona öğüt vermeye başladı.  

 Kuran-ı Kerim'deki  Enbiya suresinin 107'inci ayetinde de belirtildiği gibi Alemlere Rahmet olarak indirilen   Allah Resulü şöyle buyurdu: " Sen de iman getirip günah işlememeye çalışırsan, Allah tarafından bu tür muhibetler sana da bağışlanabilir.  Bu yüzden iman getir ve  Allah'ın talimatına uyarak memnuniyetini bildir ve razı ol. Çünkü Allahu Teala  kimi zaman kullarını her türlü kötülükle dener ve sınamaya çalışır.  Tabii ki Allah affedici, azametli ve ihsan sahibidir. "

 Nazr bin Hares  hala kendi laflarını tekrar edip Medine'den gitmek istiyordu. Ancak Allah Resulü ona izin vermedi.  Ardından Nazr  evine gitti ve  yolculuğa hazırlanmaya başladı.  Eşyalarını toplamaya başlayıp şöyle dedi:  Ey Allahım!  Eğer Muhammed'in akrabaları ve yakınları için saydıkları bu kerametler doğruysa göklerden  başımıza taş yağdır ve bizi acı verici bir azapla cezalandır. "

Bu sözlerin üzerine Allahu Teala  Enfal suresinin  32'inci ve 33'üncü ayetlerini indirdi. 

Allahu Teala Enfal suresinin 32'inci ve 33'üncü ayetlerinde  şöyle buyurdu: "  وَإِذۡ قَالُواْ ٱللَّهُمَّ إِن کَانَ هَٰذَا هُوَ ٱلۡحَقَّ مِنۡ عِندِکَ فَأَمۡطِرۡ عَلَیۡنَا حِجَارَةٗ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ أَوِ ٱئۡتِنَا بِعَذَابٍ أَلِیمٖ / وَ ما کانَ اللَّهُ لِیُعَذِّبَهُمْ وَ أَنْتَ فِیهِمْ وَ ما کانَ اللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَ هُمْ یَسْتَغْفِرُونَ

"  ﴾32﴿   Hatırla, bir de şöyle diyorlardı: “Allahım! Eğer bu kitap senin katından gelmiş bir hakikat ise gökten üzerimize taş yağdır veya bize acı veren bir azap gönder!”  ﴾33﴿ Sen içlerinde oldukça Allah onlara azap etmez, tövbe edip dururken de Allah onlara yine azap etmeyecektir."

Kuran-ı Kerim'in büyük müfessirlerden  Allame Tabatabai  Tefsir el Mizan isimli değerli kitaplarında bu ayetler hakkında şöyle diyor: "  Ayette nefyedilen azaptan kastedilen  mühlet verilmeyerek indirilen azap türüdür. Allahu Teala bu ayette, böyle bir azabı Allah Resulünü hayatta olduğu müddetçe, aralarında bulunduğu müddetçe, Allah Resulünün aralarında olmadığı ancak ümmetin istiğfarda bulunduğu müddetçe göndermeyeceğini buyurmuştur. İmam Ali as'ın bu husustaki güzel ve düşündürücü ifadeleri  Nehcülbelaga'nın  88'inci hikmetinde  şu şekildedir: "  Yeryüzünde  azaptan korunmak için iki şey vardı.  Biri gitti.  O zaman öbürüne sarılın. Giden ve bizi azaptan koruyanlardan biri Allah Resulü idi. Kalan ise  istiğfar ve günahların bağışlanmasını istemektir.  Allahu Teala şöyle buyurmuştur: " ﴾33﴿ Sen içlerinde oldukça Allah onlara azap etmez, tövbe edip dururken de Allah onlara yine azap etmeyecektir."