Ayetlerin Hikayesi-62
Bu bölümde Enfal suresinin 30'uncu ayetinin sebeb-i nüzulünü ele alacağız.
Allah Resulü Hz. Muhammed saa'in İslam'a davetinin gizlilikten çıkıp aşikar olması ve sonuçta Müslümanların sayısının artması ile Kureyşliler ve Mekke zenginlerinden bir kesim, Darünnedve'de toplanma kararı aldılar. Darünnedve, Allah Resulünün dördüncü kuşak dedesi Kusay bin Kilab, Kureyş ve Mekke halkının sorunlarının ele alındığı, istişarelerin yapıldığı ve önemli kararların verildiği bir mekan olarak kurmuştu. Kusay'ın çocukları, hepsi Darünnedve'ye üyeydi. Ancak Kureyş aşiretinin diğer kişileri sadece 40 yaş üzerinde olmaları halinde bu toplantıya katılabilirlerdi.
Darünnedve, Mescid-i Haram etrafında bulunan bir oda idi. Ancak daha sonra Mescid-i Haram genişletilince caminin içinde yer aldı. Darünnedve, Mekke'nin senato meclisi ve Kureyş kabilesinin istişare merkezi sayılırdı. Siyasi ve sosyal meseleler ayrıca savaş, evlenme ve benzeri gibi kararları burada alınırdı. Ayrıca bu mekan, Mekke'nin tüm ticari kervanlarının da hareket etme başlangıcı idi. Bir gece Kureyş büyükleri Darünnedve'de toplanıp, Allah Resulünün tehdit olduğu etrafında görüş teatisinde bulundu.
Bu istişare toplantısında Beni Abd Şems, Navfel, Abdüddar, Cameh, Sehm, Esed, Mahzum ve Mekke'nin diğer önemli hanedanları bulunuyordu. Ancak Beni Haşim ve Taham hanedanı bu toplantıya davet edilmemişti. Bunun nedeni bu iki hanedanın Mekke'de Hz. Muhammed saa'i desteklemesi idi. Bu yüzden de onların bu toplantıya katılması Allah Resulüne karşı olanları rahatsız ediyordu.
Sözü geçen toplantıda birçok öneride bulunuldu. Bunlar arasında Allah Resulünün hapse atılması veya sürgüne gönderilmesi gibi öneriler de yer aldı. Buna rağmen bu önerileri durumu daha da tehlikeli boyutlara taşıyıp Allah Resulünün hakkaniyetini arttırabileceğinden dolayı, Müslümanları İslam'ı tanıtmaktaki gücünü arttırmasından ötürü toplantıdaki katılımcılar tarafından reddedildi. Sonunda Ebu Cehl, Allah Resulünün öldürülmesi fikrini ortaya attı.
Ebu Cehl, Kureyş aşiretinin hanedanlarının her birinden , kılıçla aşina olan cesur bir gencini birlikte bu iş için göndermelerini istedi. Böylece çoğu Kureyş hanedanlarının işe karışmasından dolayı Beni Haşim'in de Hz. Muhammed saa'in intikamını alamayacağını ve kimseye savaş açamayacağını belirtti. Ebu Cehl'in önerisi toplantıdakiler tarafından onaylandı. Böylece Allah Resulünün öldürülmesi için hazırlıklar yapılmaya başlandı.
Kararlaştırılan gece gelip çattı, Biset'in 14'üncü yılının Rebiülevvel ayının ilk gününde Mekke ve Allah Resulünün evi karanlıkta görünmez olduğundan Kureyş'in silahlı kişileri her biri farklı yönlerden Allah Resulünün evine yaklaşmaya başladı. Buna rağmen Allahu Teala Kureyşlilerin Darünnedve'deki toplantısının ardından Hz. Muhammed saa'i bu plandan haberdar etmişti. İşte Allahu Teala'nın Hz. Muhammed'i bilgilendirme süreci Enfal suresinin 30'uncu ayetinde şöyle anlatılmıştır: " «وَ إِذْ یَمْکُرُ بِکَ الَّذِینَ کَفَرُوا لِیُثْبِتُوکَ أَوْ یَقْتُلُوکَ أَوْ یُخْرِجُوکَ وَ یَمْکُرُونَ وَ یَمْکُرُ اللَّهُ وَ اللَّهُ خَیْرُ الْماکِرِینَ:
"﴾30﴿ Hatırlar mısın? İnkâr edenler seni etkisiz hale getirmek veya öldürmek ya da yurdundan çıkarmak için tuzaklar kuruyorlardı; onlar tuzak kuruyorlardı Allah da bozuyordu. Tuzak bozma işini en iyi yapan Allah’tır."
Şimdi de Allah Resulü bu olaydan haberdar olduğu için evini terk etmişti. Ancak birinin yerinde yatmasını ve sanki oradaymış gibi yapmasını istemişti. Bu planın hayata geçirilmesi için canını vermeye bile hazır olan biri lazımdı. Bu şahıs oraya yatacaktı ki herkes Allah Resulünün evinde olduğunu zannetsin. Çünkü eğer Kureyş liderleri Hz. Muhammed'in evinde olmadığını anlasalardı o zaman şehrin giriş çıkışları kapatılırdı ve başka bir komplo planlanırdı.
Allah Resulü Hz. Muhammed saa Kureyş'in komplosunu Ali as'a açıklamış ve şöyle buyurmuştu:" Buradan uzaklaşmam için benim yerimde uyur musun? " İmam Ali as hemen şöyle dedi:" Böyle yaparsam düşmanlardan korunabilecek misiniz?" Allah Resulü'nün evet yanıtını duyunca gülümsedi ve secdeye giderek şükretti ve Hz. Muhammed'e hitaben şöyle dedi:" Görevlendirildiğimi yerine getireceğim.Gözüm, kulağım ve kalbim sana feda olsun! İstediğin şeyi emret çünkü ben seni dinliyorum. Allah muvaffakiyet nasib etsin."
Bu sırada Hz. Muhammed saa ve Hz. Ali as kucaklaşıp ağlaştılar. Ardından Allah Resulü, Ali as'ı kendi yatağına yatırdı ve her zamanki yeşil örtüsünü de onun üzerine serdi ve evden çıktı.
İlk başta bu kişilerin gece erken saatlerde Peygamber Efendimiz saa'in evine saldırması kararlaştırılmıştı. Ancak Ebu Cehil sabaha kadar beklemelerini ve şafakta işi bitirmelerini önerdi. Ebu Cehil'e göre geceleyin Allah Resulüne saldırmak evin ahalisinin de paniğine yol açacaktı ve daha sonra da Beni Haşim hanedanının Kureyş'in diğer hanedanlarını ahlaksızlık ve evin ahalisine hürmetsizlik yapmakla suçlamalarına neden olacaktı.
Kılıçlarını kavramış hazır bulunan Kureyş katilleri, hepsi vahiy evine saldırıp yatağında yatan Peygamber efendimizin kanını dökecekleri anı beklediler.
Kureyşli katiller, kapının deliğinden Peygamber efendimizin yatağına bakıp sevinçten ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hemen arzu ettiklerini gerçekleştirebileceklerini zannediyorlardı. Ancak Ali as, Peygamberimizin yatağında emin bir kalp ve sakin bir kafa ile yatıyordu, çünkü onun için önemli olan Reslullah'ın durumuydu.
Rivayetlere göre o gece, Cenab-ı Hak, Cebrail ve Mikail'e, "arkadaşının yolunda kendini feda etmeye razı olan sizlerden birini ölüme mahkum ettim, " buyurur. Ancak her ikisi de hayatta kalmayı seçer. Yüce Allah onlara "neden Ali ibni Ebî Talib gibi değilsiniz. Ben, Ali ile Muhammed arasında bir kardeşlik bağı kurdum. Onlardan birinin hayatını daha uzattım. Bu yüzden Ali ölümü seçti ve Muhammed için yaşam diledi ve yatağında yattı, şimdi yere inin ve onu düşmanlarından koruyun." diye buyurdu. Böylece Cebrail ve Mikail indiler ve biri Ali'nin üstüne, diğeri Ali'yi düşmanlarından korumak ve tehlikeyi ondan uzak tutmak için ayağının dibine oturdu. Aynı zamanda Cebrail şöyle diyordu: " Kim senin gibi olabilir ki ey Ebu Talib oğlu? Allah, seninle yedi kat semalarda bulunanlara karşı gurur duyuyor. "
Şafak vakti saldırganlar, verilen emri yerine getirmek için Peygamberimizin evine baskın düzenledi. Saldırganlar battaniyeyi çektiler ve Muhammed yerine Ali ile karşı karşıya olduklarını görünce şaşırdılar. Halid bin Velid'in herkesin önünde olduğu ve kılıcını indirmeye hazırlandığı, ancak Ali as'ın elini çabuk tutması ve becerisi ile elini yakalayıp büktüğü söyleniyor. Bunun ardından öfkeli saldırganlar Hz. Ali'ye sordular:" Muhammed nerede? Ali as şöyle buyurdu: Onu bana soruyorsunuz da, acaba onu bana mı emanet ettiniz?"
Bazıları Hz. Ali'yi öldürmek istedi. Ama içlerinden biri dedi ki: "Onu bırakın. Ali, Muhammed tarafından kandırılan ve yatağında uyutulan saf bir genç adamdır!" Bunun üzerine Hz. Ali'yi serbest bıraktılar. İşte Allahu Teala, Ali as'ı düşmanı dillendirerek, onun ağzından bir cümle ile korudu.
İslam düşmanları öfkeden dolayı kendilerini tutamadıkları bir şekilde harekete koyulup Allah Resulünü bulmaya çalıştılar. Huzaa kabilesinden, olan insanların ayak izlerini sürme konusunda yetenekli olan "Ebu Karz" adlı birinden Hz. Muhammed saa'in ayak izlerini bulmasını istediler.
Bu iz süren şahıs ise onları Ebu Bekr'in Hz. Muhammed'e katıldığı yere götürdü ve "Ebi Kahhafe" ya da oğlunun da burada onlara katıldığını söyledi! Ardından Sevr mağarasına ulaşana kadar yollarına devam ettiler. Fakat Allah'ın izniyle mağaranın girişine bir örümcek örülmüş ve bir keklik, yuva yapıp yumurta bırakmıştı. Peygamber Efendimiz ve Ebu Bekir mağaranın içinde saklanmasına rağmen kafirler birbirlerine mağaranın içinde bir şeyin olamayacağını söylediler ve oradan çekip gittiler. Böylelikle Mekke'nin kafirleri çaresizlik içinde döndüler ve tehlikenin giderilmesinin ardından Peygamber Efendimiz de Medine'ye taşınarak sağ salim Medine'ye yerleştiler. Hz. Ali da birkaç gün sonra verilen görevini en iyi şekilde yerine getirdiği bir şekilde Allah Resulüne katıldı.