Ayetlerin Hikayesi-14
Bu bölümde riba ile ilgili ve özellikle de Ali İmran suresinin 131'inci ve de Bakara suresinin 278 ve 279'uncu ayetleri ile ilgili konuşacağız.
Allahu Teala Ali İmran Suresinin 130'uncu ayetinde şöyle buyurmuşlardır: " یَٓا اَیُّهَا الَّذ۪ینَ اٰمَنُوا لَا تَأْکُلُوا الرِّبٰٓوا اَضْعَافاً مُضَاعَفَةًۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّکُمْ تُفْلِحُونَۚ
" Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz."
Bakara suresinin 278 ile 279'uncu ayetlerinde şöyle buyrulmuştur: " یا أَیُّهَا الَّذینَ آمَنُوا اتَّقُوا اللّهَ وَ ذَرُوا ما بَقِیَ مِنَ الرِّبا إِنْ کُنْتُمْ مُؤْمِنینَ
"Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve gerçekten iman etmiş iseniz faizden kalanı bırakın."فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْب مِنَ اللّهِ وَ رَسُولِهِ وَ إِنْ تُبْتُمْ فَلَکُمْ رُؤُسُ أَمْوالِکُمْ لا تَظْلِمُونَ وَ لا تُظْلَمُونَ
" Bunu yapmazsanız Allah ve Resulü tarafından size bir savaş açıldığını bilin. Eğer tövbe ederseniz, haksızlık etmemek ve haksızlığa uğramamak üzere ana paranız sizindir."
Sohbetimizin devamında bu ayetlerin sebeb-i nüzulünü gözden geçirmek istiyoruz.
Bedir savaşı Müslümanların Kureyşli kafirler ile ilk büyük savaşı olarak hicretin ikinci yılında yaşandı. Bu savaşta Kureyşli müşrikler yenildi. Peygamber Efendimiz ise şahsen bu savaşa katılmış ve savaşın komutanı olarak sahaya inmişlerdi. Ebu Cehl ve birkaç Kureyşli elebaşısı bu savaşta ölmüş ve diğerleri de ya esir alınmış ya da kaçmıştı.
Bedir savaşı sonrası ise tutulan Kureyşli esirler hususunda ihtilaflar yaşandı ve kimi Müslümanlar esirlerin öldürülmesini istedi. Ancak İslam Peygamberi onların fidye ödeyerek ya da Müslüman çocuklara eğitim verip yazma okuma öğreterek bırakılacaklarını söyledi. Nihayetinde ise her esirin bin ila 4 bin dirhem karşılığında serbest bırakılabileceği belirlendi. Fidye olarak bilinen bu karşılık dini anlamı ile esirlerin kurtarılması için ödenen para miktarı idi.
Bu olayın ardından Kureyşliler belirlenen fidye miktarını ödeyerek esirlerinin serbest bırakılmalarını sağladılar. Bedir esirleri arasında Peygamber Efendimiz'in amcası Abbas da vardı. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa esirlerin çadırına gelince, gülümsedi. Abbas şöyle dedi: " Zaten gülmen ve sevinmen gerekiyor. Zafere kavuştun, Bizlerden yetmiş kişiyi öldürdün,yetmiş kişiyi de esir aldın! " Peygamber Efendimiz ise şöyle buyurdu: " Amca! Bu gülüş zafer gülüşü değil. Bu gülüş, şaşkınlık gülüşüdür. Ben zincir ve halat ile sizleri cennete götürmek istiyorum. Ancak siz gelmek istemiyorsunuz. Ben alay etmek amacı ile gülmüyorum. Bu zafer gülüşleri değildir. Mekke'de 13 yıl boyunca sizleri cennete götürmek istediysem de gelmediniz. Bu beni çok şaşırttı. "
Peygamber Efendimiz'in amcası Abbas, Mekke'nin tanınmış ribacılarından sayılırdı. Bu yoldan ise büyük bir servet biriktirmişti. Tabii riba tüm Kureyş tüccarı ve zenginlerinin mesleklerinin bir parçası idi. Riba aslında kredi veya borcun karşılığını fazlası ile almak demektir. Belli bir para birine borç verilir ancak daha fazla karşılık ve bedel olarak alınmaya çalışılır. Bu olgu cahiliye ve hatta İslam'ın doğuşu döneminde çok yaygındı bu yüzden halk arasında normal bir iş sayılıyordu. Onlar ribayı bir tür alış veriş sayıp ribadan elde edilen kârını da doğru bilirlerdi. Riba aslında kârlı bir alışverişti. Çünkü belirlenen sıradan kârın yanı sıra ek bir çıkar da sağlıyordu.
Aslında riba, git gide zenginlerin ve borç verenlerin sermayerlerinin artmasına ve borçluların ihtiyaçlarının ve borçlarının da her gün artmasına ve sonuçta hayatlarının iyice kötüleşmesine yol açıyordu. Bu yüzdendi ki Allahu Teala da Ali İmran suresinin 130'uncu ayetinde insanları ribadan uzak durmaya çağırıp şöyle buyurmuştur: " یا أَیُّهَا الَّذینَ آمَنُوا لا تَأْکُلُوا الرِّبَوا أَضْعافاً مُضاعَفَةً وَ اتَّقُوا اللّهَ لَعَلَّکُمْ تُفْلِحُونَ
" Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz."
İşte bu ayetler ribanın kötülüğü ve ribacıların da kınanması çerçevesinde indirilmiştir. Kuran-ı Kerim'in büyük yorumcusu Allame Muhammed Hüseyin Tabatabai bu hususta şöyle buyurmaktadır: " Allahu Teala bu ayetlerde ribacılık hususunda öyle bir şiddet kullanmıştır ki başka tali dini konularda hiç böyle şiddete baş vurmamıştır. İşte ribacılık konusunda böyle bir şiddet açıkça gösterilmektedir. Bu çerçevede Müslümanların dinlerinin düşmanları olanı kendilerine hakim kılmamaları da aynı şiddette kınandığı da unutulmamalıdır.
Kuran- Kerim'de açıkça tüm büyük günahlara karşı çıkılması ve onlara karşı da şiddetli ifadelerin kullanıldığı görülse de ancak ribacılığa karşı kullanılan ifadeler ve Allah'ın düşmanlarının Müslümanlara hakim kılınmasının kınanması kadar sert ifadeler görülmemiştir. Hatta zina, şarap içme, kumar oynama, zulüm yapma ve daha büyük günahlar sayılan adam öldürme bile bu iki günahtan daha yumuşak bir şekilde kınanmıştır. "
Bu ayet ve benzer ayetlerin örneğin Nisa suresinin 161'inci ayetindeki " kendilerine yasaklandığı halde faizi almaları ve haksızlıkla insanların mallarını yemeleri yüzünden önceden helâl kılınan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık ve içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık." ifadelerinin yanı sıra kimi Müslümanlar o dönemde ribacılığı terk etmemiş hala ribacılık yapıyorlardı.
Peygamber Efendimiz'in amcası Abbas ve Halit bin Velid Cahiliye döneminde ribacılıkta ortak sayılırlardı. Onların her ikisi de Hicretin 8'inci yılında Mekke'nin fethinden önce Müslüman oldular. Onlar da diğer ribacılar gibi tarım ürünlerini hasattan önce gerçek fiyatından daha ucuzuna sahibinden alırlardı. Hasat zamanı ise satılan tüm ürünleri alıcılara vermekten aciz kalıp ürünlerinin bir kısmını da kendi yaşamlarını sürdürmek için depoluyorlardı. Bu yüzden ribacı alıcılara aldıkları ürünlerinin bir kısmını şimdilik almamalarını ancak kaç katını daha sonra teslim almalarını öneriyorlardı. Ribacılar da bu öneriyi kâr dolu gördükleri için hemen kabul ediyorlardı. Böylece zavallı insanların tüm varlıkları yağmalanıyordu.
Abbas bin Muttalib ve Halit bin Velid de bu tür alışverişler ile büyük bir kâr elde ettiler. Hasat yapılmadan ürünlerin alınması ile elde edilen servet ve ürünlerin teslimatının ertelenmesinden elde edilen bu gayrı şeri kâr o dönemin ribacılığının bariz örneği idi. Bu sırada riba ile ilgili ayetler indirildi. Ardından Halit Peygamber Efendimiz'in yanına gidip şöyle dedi: " Babam, Sakîf aşireti ile ribaya dayalı bir alışveriş yaptı. Taleplerini almadığı için malların kârlarını toplamamı istedi. Acaba bunu yapmam caiz midir? Bu sırada Bakara suresinin 278 ila 281'inci ayetleri indirildi.
Bakara suresinin 278 ila 281'inci ayetlerinin indirilmesi ile insanlar ribadan şiddetli bir şekilde sakınıldı.
Bu ayetlerin ilkinde Allahu Teala tüm mümin insanlara hitap ederek açık sözlülük ve kararlılık ile şöyle buyurdu: "Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve gerçekten iman etmiş iseniz faizden kalanı bırakın."
Bu ayet sarih bir şekilde tüm riyaya dayalı borçların hangi aşamada olurlarsa olsunlar durdurulmasını istedi.
Bu ayetin ardından Allahu Teala ribacılara tam bir tehdit dili ile konuşarak Bakara suresinin bir sonraki ayetinde şöyle buyuruyor: فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللهِ وَ رَسُولِهِ " Bunu yapmazsanız Allah ve Resulü tarafından size bir savaş açıldığını bilin. " Bu savaş açmak ise ribacıların vaz geçmemeleri halinde Peygamber Efendimiz'in onların bu kötü amelini durdurmak için askeri güce baş vuracağı anlamına gelir. Ayetin son bölümünde ise şöyle buyrulmaktadır: "إِن تُبْتُمْ فَلَکُمْ رُؤُوسُ أَمْوَالِکُمْ لاَ تَظْلِمُونَ وَلاَ تُظْلَمُونَ
" .. Eğer tövbe ederseniz, haksızlık etmemek ve haksızlığa uğramamak üzere ana paranız sizindir."
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa ise dinin köklerini sarsan riba ile mücadelede ilk olarak akrabalarından işe başlayıp amcası Abbas hakkında bile şöyle buyurdu: " Amcam Abbas bile riba yemek hakkına sahip değildir. Zaten ilk olarak kendi akrabalarım ribadan vaz geçmeliler. " Peygamber Efendimiz başka bir hutbelerinde ise riba hususunda şöyle buyurmuşlardır: " Cahiliye dönemindeki tüm ribaları ayaklarımın altına alıp herşeyden ziyade de amcam Abbas'ınkilerini ayaklarım altına alırım. "
Bunlara ilaveten rivayetlerde de İslam Peygamberi'nin bu ayetlerin indirilmesinin ardından Mekke hükümdarına şöyle emrettiği nakledilmektedir: " Ünlü ribacılardan olan Al Mugayra işlerinden vaz geçmezse onlar ile savaş. İşte bu savaşa Hucurat suresinin 9'ucnu ayetinde şöyle işaret edilmiştir: "... Allah’ın emrine geri dönünceye kadar haksızlığa sapanlara karşı savaşın..."
Değerli dinleyiciler sohbetimizi sonlandırmadan önce sizleri Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa'in miracından sonraki konuşmasının bir bölümünü dinlemeye davet ediyoruz sizleri.
Peygamber Efendimiz miraçta vahiy meleğinin yanında Cebrail ile beraber yedi kat semayı ardı sıra geride bırakıp yeni durumlar ile karşılaştı. Allah Resulü peygamberler ve melekler ile kimi semalarda, cehennem ve cennet ehli ile de görüştü. Allah Resulü'nün bu hususta şöyle buyurdukları anlatılmaktadır: " Karınlarının büyüklüğünden dolayı artık kıpırdamayacak halde olanları gördüm. Cebrail'e sordum bunların kim olduklarını. Cebrail " bunlar ümmetinin ribacılarıdırlar. Ne zaman hareket etmek isterlerse şeytan onlara yaklaşıp onları incitiyor. Onların kaderi Ali Firavun'un kaderi gibidir. Gece gündüz ateşe götürülürler ve her daim haykırışları ve feryat figanları duyulur. Onlar " Kıyamet ne zaman kopacaktır diye soruyorlar. " dedi.
Ayrıca Peygamber Efendimiz'in şöyle buyurdukları anlatılmaktadır: " Miraç gecesinde yılan ve akrep ile dolu evler şeklinde olan karınlarının dışarıdan içinin görüldüğü insanları gördüm. Cebrail'e kim olduklarını sordum vahiy meleği de Ey Allah Resulü bunlar ümmetinin ribacılarındandırlar. "dedi.