Ağustos 04, 2020 11:50 Europe/Istanbul

Geçen programda İranlı 3 kız kardeşin wushu spor dalında dünya çapındaki başarılarını aktardık. Bu hafta kum sanatında ( Sand animation) büyük bir başarı kazanan bir bayanla tanışacağız.

Birkaç ay önce İran televizyonunda yeni yeteneklerini bulmak için “Asr-ı Cedid” (yani çağ) adlı bir yarışma, müzik, tiyatro, oyun gibi çeşitli sanat, spor dallarında düzenlendi. Ülke çapından binlerce kadın ve erkek, çocuk ve yaşlı insan yarışmaya başvurarak sanatları ve becerilerini sergilediler.

İran’ın güney kentlerinden Mahşehr’den katılan Fatıma İbadi söz konusu yarışmada binlerce katılımcı arasından seçilen 1500 kişi arasında birinci oldu ve finalde 6 milyon 544 bin 964 oy almayı başardı. bugün Fatıma İbadi ile daha yakından tanışacağı

Yarışmanın başında küçük bir masa ve bir kese kum ile sahneye çıktı. Kimse onun kum ile bu kadar anlamlı ve güzel içerikli bir resim çizerek stüdyoda ve televziyon başındakileri büyüleyeceğini tahmin etmezdi. Maharetli bir büyücü misali elleri ve parmaklarını bir fırça gibi  oynatarak soğuk kumlardan farklı resimler çizdi ve yaşadığı kentin sosyal endişelerini kumların yardımı ile herkese parmak uçları ile duyurdu. Olağanüstü yetenekleri ile kumlarla oynayarak Asr-ı Cedid yarışmasına farklı bir hava ve duygu kattı.

 

Grafiker,  siyash kalem ressamı ve tasarımcı 30 yaşında Fatıma İbadi, İran’ın güney limanlarından Huzistan ilinin Mahşehr kentinde dünyaya geldi. Halihazırda itfaiyeci eşi ve 10 yaşındaki oğlu ile aynı kentte yaşıyor.

Fatıma İbadi’nin Asr-ı Cedid yarışmasının birincisi olması ardından bazı gazeteler şöyle yazdılar:

Hem bir eş, hem bir anne, hem bir sanatçı olan İranlı bir bayanın Asr-ı Cedid yarışmasının birinci sezonunun şampiyonu olması, batının İran toplumunda kadınlarla ilgili karalama kampanyalarının tümünü çürüttü. Zira batı ve her gün yumuşak savaş doğrultusunda İran halkına saldıran medya açısından Fatıma İbdi’nin sahip olduğu tüm özellikler bir arada olmamalı! Onlar açısından İran toplumunda kadınların hiçbir konumu yoktur, hele kalsın ki bir kadın hem bir sanatçı hem eş, hem anne olsun! Ve aynı zamanda yaşadığı toplumun sorunlarını çekici bir yöntemle yansıtmaya çalışsın.

Fatıma İbadi çocukluktan beri resim yapmayı seviyor ve üniversitede grafik okudu. Kum sanatı bu genç sanatçının becerilerinden sadece biridir. Fatıma İbadi kurşun kalem resimde de büyük bir yetenek sayılır. Onun diğer becerilerinden biri duvar resimleri, çanak çömlek, ahşap ve taş boyamaya değinebiliriz, üstelik aynı zamanda bir çok öğrenci de yetiştiriyor.

Fatıma İbadi’yi diğer ressamlardan ayıran bazı özellikleri var ve onu resmin büyülü dünyasında seçkin hale getiriyor. Fatıma şöyle diyor:

“Bölersek sevgiyi,

Eminim bize de yetişeceğinden.

Durursa insan aşkın tepesinde

Yetişir elleri Allah’a kadar.

Ben davranışlarım ve çalışmalarımla segiyi yayabilmeyi seviyorum. Bir yayaya veya çocuğa gülümsemek veya çevremize sevgi göstererek bu güzelliği ve enerjiyi paylaşabiliriz. Her zaman söylerim, eğer bir yerde Allah kullarına bir iyilik yaparsak veya bir şeye karşı iyi duygularımız olursa kainat da onun karşılığını size aktarır.”

Sanat insan yaşamında karmaşık konulardan biridir veya hatta en karmaşığıdır. Sanatın düşünürler tarafından belirli bir tanımı yoktur. Ona bir çok anlam ve tarif getirilebilir ve bu tariflere göre farklı çeşitleri vardır. Fakat önemli olan ise “maneviyat içerikli”, güncellenmiş sanatın çeşitli şekilleri ve dalları ile meşgul olmaktır. Maneviyat içerikli sanat yüce Allah’ın bir nimetidir. Bu yüzden sanatçı kendi sanatı ile toplumu saadet ve temiz hayata yönlendirmelidir. Sanatçı, görevinin toplumun kaderini değiştirebileceğini bilmelidir.

Kum sanatı en yaygın şekli ile daha çok cam üzerinde yapılır. Bu resimler kumsalda çocukların küçük kepçe ve kovaları ile kumdan kaleler ve binalar yaptığı oyunlar veya kumsalda çizilenleri hatırlatır. Sahilde oynayan küçücük çocuklar saatlerce konuşmadan yan yana aynı oyun aletleri ile kumdan kaleler yapıp bozarak oyun oynuyor ve anlayamadığımız dille karşılıklı bağlantı kuruyorlar.

Fakat bu oyunlar ise insanı büyüleyen bir sanata dönüşmüş ve dünyada milyonlarca taraftarı vardır. Kum sanatı, ışıkla aydınlatılan bir düzenek üzerinde kumun ışık, gölge ve desen tekniğine göre serpilerek yapılan çizimler eşliğinde fon müziği kullanılarak gerçekleştirilen performans sanatıdır. Burada ses ve ışık, gösterinin daha da etkili olmasını sağlar ve büyülü bir atmosfer yaratır.

Kum sanatında sanatçının elleri bir yönetmen ve  kumlar da oyunculardır. Kum ressamı, izleyenlerin karşısında kumları cam üzerinde dağıtarak çeşitli resimler çizip portreler, manzaralar ve ilginç görüntüler oraya çıkarıyorlar.

 

İranlı kum ressamı Fatıma İbadi kum sanatına başlaması ile ilgili şöyle diyor:

Çok ilginç ve bir o kadar gülünç bir olaydır. Kum ressamlığına nasıl başladığını sorunca tuzdan başladım diyorum. Her kadın mutfakta bir yeteneğini keşfediyor. Mutfağa ayak basan her kadın pişirdiği yemekle bir sanatçıdır. Benim işim de tuz ve serpmesinden başladı. Annem çocukluğumdan beri elime aldığım her şeyi bir şekle soktuğumu söylüyor, hatta bir domatesi bile. Onu bir şekle soktuğumu, hatta bulduğum bir kömür parçası ile resim çizdiğimi söylüyor. Fakat ciddi olarak toz, pudra veya kumla resim çizmeyi ciddi olarak …tuzdan başladı ve bu yolda ilgimi ve yeteneğimi sınadıktan sonra devamını getirdi..

Fatıma İbadi şöyle devam ediyor:

Ben muhatabı etkilemeye çalışıyorum ve konularımı da hedefli seçiyorum. Zira bizim her birimiz varlık dünyasında bir görevimiz var. Ben bir sanatçı olarak belki daha köklü çalışmalara gücüm yetmez fakat sanatımla toplumda olup bitenleri halkın gözleri önüne serebilirim. Aslında sanatımın zekatı, bu konulara değinmemdir ve tabi ki devam edecektir zira sanat da süreklidir. Ben her zaman sosyal sorunlar, çevremde olup bitenler ve insanlık ile ilgili konuşmak ve payıma düşecek kadar görev üstlenmek istiyorum.

Bayan Fatıma İbadi’ye göre kadın olmak, çeşitli roller üstlenmek ve manevi güzel duygularla birliktedir ve bizzat kadının kendisi saygınlığını koruyabilir. Fatıma başarı sırrının, kendi asıl konumunda olmak ve aile ile birlikte olmakta biliyor ve şöyle diyor:

Ben Allah’tan sonra ailemin desteğine sahibim, aile bir insanın içinde olduğu ilk toplumdur. Babam insanlara ve çevresinde olup bitenlere duyarsız kalamadığı ve insanlara karşı müşfik olduğu için doğal olarak bizi de etkiledi. Fakat bu arada eşim Ahmet’in rolü de bir destekçi olarak bambaşka bir şeydir. Bu yolu önce Allah’ın ardından da ailemin lütfu ile izledim. Ahmet benim için tam bir yol arkadaşıdır. O benim için yolu açıyor, her zaman benim yanımda oldu ve aslında beni motive eden en önemli kişidir.  

Günümüzde yaşadığımız dünyanın ilerlemesinde hem kadınların, hem erkeklerin ortak olduğu, insanların belirli bir çerçevede kısıtlanamayacağı bir gerçektir. İran’da da halkın hayatta olduğu ve yaşadıkları, bu kaideden müstesna olmadıkları da bir gerçektir. İnsanlar sahip oldukları beceri ve sanatları ile dünyanın neresinde olursa olsun kendilerini ispatlayabilirler üstelik İranlı Müslüman kadınlar özgüvenleri ile sahip oldukları yetenekle risk alma kabiliyetleri ile her engeli aşabiliyorlar.