Ağustos 05, 2020 19:55 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde geçen bölümün devamında mide hastalıkları ile ilgili konuşacağız.

Sindirim sistemi hastalıkları genel olarak besin maddelerinin vücuda alınması, yemeklerin sindirilmesi ve genel olarak da sağlık durumuna doğrudan etki yapabilir.  Sindirim sistemi ağızdan başlanıp makata kadar devam etmektedir. Bu yüzden sindirim sistemi hastalıkları geniş çaplı hastalıkları kapsamaktadır.  Bu nedenden dolayı sindirim sistemi hastalıklarını  sindirim sistemi organlarına göre incelemek yerinde olacaktır. Sohbetimizin devamında  mide hastalıkları ile ilgili detaylı bilgi vermeye çalışacağız. 

Midenizin giriş kısmında  yuvarlak kaslı bir kapak görev yapmaktadır.  Bu kapağın ismi ise yemek borusu alt büzgen ya da sfinkter kası kapağıdır.  Doğal şekilde  yemek ve yiyecekler midenize girer girmez bu kapak kapanır.   Bu kapak tam olarak kapanmazsa veya kimi zaman açık kalırsa o zaman  midenizde salgılanan asit de   dışarıya  ve yemek borusuna sıçrar.   Bu durum ise   mide başında acı ve sızlamaya veya göğüs kafesinde de ağrı hissedilmesine yol açar. Bu duruma ise mide reflüsü ismi verilir.  Haftada   mide asidinin yemek borusuna dönmesi olayı iki kez kadar yaşanırsa  o zaman mide reflüsü tanısı neredeyse kesindir.  

Reflünün  yaygın nedenlerinden biri de   mide fıtığı ya da haital hernidir.  Midenin üst kısmının ve yemek borusunun alt kapağının karnı göğüs kafesinden  ayıran  adale  sayılan diyaframa doğru kayması halinde    bu hastalık meydana gelir.   Genel olarak  diyafram  midenin asidinin içeride tutulmasına da yardımcı olur.  Ancak  mide fıtığı sorunu yaşayan birinde  asit yukarıya doğru, yemek borusuna akar. Bu yüzden böyle bir hastalık taşıyan kişide de reflü belirtileri görülür. 

Mide reflüsüne neden olan başka tehlikeli nedenler ve etkilerden de söz etmek mümkün. Örneğin   aşırı yemek yemek veya yemek öğününün hemen ardından yatmak veya uzanmak, obezite ve aşırı kilolu olmak, ağır yemek öğünü yemek, yemeğin ardından sırtın yere basılarak yatmak veya beli bükmek, uyku zamanına yakın bir sırada  abur cubur yemek, narenciye, domates, çikolata, nane, sarımsak, soğan, yağlı ve yakıcı ve baharatlı yemekler, gazlı içecekler, kahve, çay tüketmek, sigara içmek, hamilelik, aspirin, iboprofen ve kimi  tansiyon ve  spazm ilaçları da   mide reflüsüne neden olabilir. 

Midenin ağzında hissedilen sızlama ve acı ve de baş dönmesi, mide reflüsünün yaygın belirtilerindendir.   Mide şişmesi,  kanlı veya siyah dışkı, kanlı kusma, geğirme, yutkunmadaki rahatsızlıklar ve ardından da yemek borusunda yemeklerin takılması gibi sorunlar, sürekli devam eden  hıçkırık, kusma durumu, nedensiz bir şekilde kilo kaybetme,  aşırı yorgunluk, kuru öksürük, boğulma hissi, kronik  boğaz ağrısı da   mide reflüsünün işaretlerindendir. 

Hafta içerisinde iki kez veya daha fazla   mide reflüsü yaşamışsanız veya  aldığınız ilaçlar   sizi rahatlatmamışsa doktora baş vurmalısınız.   Doktorlar ise bu yönde kesin tanı koymak için   testler ve tahliller yaptırırlar. Baryumlu yutma testi,  yaraların ve yemek borusunun durumunu incelemeye yarayan bir testtir.   Yemek borusu manometri de    yemek borusu ve alt yemek borusu kapağının performansını ölçebilen bir alettir.   PH'ın ölçülmesi ile de   yemek borusunun asidite oranını ölçmek mümkün.  Ayrıca endoskopi  hastanın  yemek borusunda veya hastanın midesindeki sorunları da belirleyebilir.  Mide ve sindirim sistemi rahatsızlıklarını incelemek üzere   yapılan endoskopi sırasında    sindirim sisteminden doku örnekleri alınır ve bu örnek dokular mikroskoplar aracılığı ile incelenir. 

Doktorlar mide ve sindirim sistemi hastalıklarına teşhis koyduklarında    ilaçlar reçete edip, cerrahi kararı da verebilirler. Ancak  hayat tarzında belli başlı değişiklikler  önerisinde de bulunabilirler.    Hastanın davranışlarının veya hayat tarzındaki adetlerini  değiştirmesi de  bu hastalığın belirtilerini  azaltıp  veya tamamen hastalığı iyileştirebilir.  

Bu çerçevede yemek öğünlerinizi küçültün.  Vücudunuzun pozisyonlarına dikkat edin. Örneğin doğru oturmaya çalışın. Rahat giyinin.  Yemek yedikten sonra iki ila üç saat kadar   yatmayın, uzanmayın.  Artı kilonuz varsa veya şişman sayılıyorsanız,  kilonuzu azaltmaya çalışın  Karnınıza kemerinizi sıkarak veya mekik çekerek baskı yapmayın.  Sigara ve tütün ürünlerinden uzak durun.   Çikolata'dan, gazlı kolalardan ve asitli meyva sularından olabildiğince uzak durun.  Günlük  kestirmeler için  rahat bir sandalye bulmaya çalışın. 

Helikobakterpilori isimi ile de bilinen midenin mikrobik  enfeksiyonu da sindirim sistemini etkileyen  hastalıklardan biridir.  Bu hastalığa neden olan bakteri spiral bir bakteridir.     Bu mikroplar  vücuda girip sindirim sisteminde yaşamaya devam ederler.   Yıllar geçmesine rağmen  bu mikroplar  mide iç duvarının  ve  ince bağırsağın üst bölümlerine zarar verebilir ve sonuçta  mide ülserine yol açabilir.   Bu mikroplar  kimi kişilerde de   mide gastriti veya iltihaplanmasına yol açabilir. Bu hastalık ise sonuçta  mide kanserine yol açabilir.  

Helikobakteri enfeksiyonu sorunu yaşayan kişilerde ise gastrit belli yan etkileri oluşturmaz.  Ayrıca  tedavi görmekte olan  kişiler her iki enfeksiyonun da iyileşmesine şahitlik edecekler.   Bu bakteri vücudunda bulunan bir kişi ise hastalığının süreci ve şiddetine göre tedavi görmelidir. 

 

Bu çerçevede çocukların  yetişkinlere göre daha fazla helikobakteriye maruz kaldıkları söylenebilir.   Bunun nedeni ise  çocuklarda  hijyen koşullarının  daha az  göz önünde bulundurulmasıdır.  Bu yüzden onlar daha fazla enfeksiyon kapma durumları ile karşı karşıya kalırlar.   Gelişmekte olan ülkelerde yaşamak, zaten enfeksiyon  kapmış  insanlar ile ev arkadaşlığı yapmak, kalabalık evlerde yaşamak, temizlik için sıcak suya erişimin olmaması bu enfeksiyona yakalanma riskini arttıran faktörlerdir.  Günümüzde  de   mide ülserinin  stresten veya asitli yemekler yemekten dolayı   ortaya çıkmadığı   bu bakteriden dolayı yaşandığı belirlenmiştir.  Steroid olmayan  iltihaba karşı ilaçların uzun süreli alınması  da mide ülserine yakalanma riskini arttırabilir. 

Helikobakteri enfeksiyonuna yakalanan şahıslar belki de hiçbir zaman hiçbir belirti taşımazlar.  Bunun nedeni  belli olmasa da   kimi kişilerin anadan doğma bir şekilde   enfeksiyonun yan etkilerine karşı  dirençli olmalarıdır.  Helikobakteri enfeksiyonu etkileri ve belirtileri belirdiğinde ise  karında sızlama ve acı, özellikle de karnın boş olduğunda acı duymak, iştahsızlık, kusma, aşırı geğirme, mide  şişmesi,  aşırı kilo kaybı  durumları yaşanabilir.  

Midenin  mikrobik enfeksiyonunun yan etkileri sonucu  sindirim sistemi yaraları, mide mukozası iltihaplanması ve mide kanseri meydana gelebilir.    Bu çerçevede doktorlar da  kimi  teşhis yöntemlerinden yararlanıp  erken teşhis koymaya çalışırlar.   Dışkıda,  helikobakteri antijeni testi,  nefeste  karbon üresi ve  antibiyotik alerjik  testi  bu yöntemlerden sayılır.  Hastalığa tanı koyulmasının ardından ise doktor  uygun şekilde ilaçları reçete eder. 

 Kefir gibi probiyotik  zengini yemekler ve içecekler, omega 3 zengini  doğada yetişen balıklar, keten ve çiya tohumları,  taze balık, özellikle de manuka balı, yeşil ve siyah çay, dut türleri, ahududu, çilek, kara dut, kızılcık ve yaban mersini, marul türleri, brokoli ve  filizlenmiş şekillerinin tüketimi de bu hastalık ile mücadelede etkilidir.   Kafein, gazlı içecekler,  bol baharatlı ve acı  yemekler, turşu, tahıl ve düşük fiberli kepekli tahıl ürünleri ise bu hastalığı taşıyan kişiler tarafından kullanılmamalı veya tüketimi en aza indirilmelidir. 

Mide gastriti olarak da bilinen mide iltihabı da  bir başka mide hastalıklarından sayılır.  Gastrit ifadesi tıpta  ortak yanı  midenin iç tarafındaki  katmanın iltihaplanması olan hastalıklara verilen isimdir.  Gastrit  ödemi genellikle   mide mikroplarının enfeksiyona neden olmasından kaynaklanır.  Bu durum da ülsere neden olur.   Kimi sakinleştirici ilaçların kullanımı da  mide ödemine yol açabilir.  Mide ödemi  aniden akut olarak veya zamana yayılarak kronik olarak belirebilir.   Çoğu insanlar için bu hastalık  tehlikeli bir durum sayılmıyor ve uygun tedavi yöntemleri ile  sonlanabiliyor. 

Mide ödemi  kronik ishal ve kusmadan, stresten, aspirin veya iltihaba karşı ilaçların alınmasından da kaynaklanabilir.  Ayrıca  midenin  pilori helikobekteri enfeksiyonu, safra kesesi reflüsü,  bakteriyel ve virüsöz enfeksiyonlar, dış nesnelerin yutulması, endoskopinin ardından yapılan tıbbi girişimler, mide cerrahileri, radyoterapi gibi durumların  sonrası  ortaya çıkabilir.     Mide ödemi   tedavi edilmezse  kanamaya yol açıp sonuçta mide kanserine de neden olabilir. 

 Mide ödeminin belirtileri her kişide farklıdır ve birçok kişide de   belli bir belirti söz konusu değildir.  Her halükarda   mide ödeminin  en bariz belirtileri arasında mide rahatsızlıkları, kusma, mide şişmesi ve gazlanması, karın ağrısı, ishal, hazımsızlık, geceleri veya öğünler arasında  karında sızlama ve acıkma hissi, hıçkırık, iştahsızlık, kanlı kusma veya   siyah dışkısına değinmek mümkün. 

Doktorlar ise mide ödemi teşhisi için  kişinin tıbbi ve sağlık geçmişine ve ailesindeki sağlık durumuna bakarlar.  Bu çerçevede hasta titiz bir klinik muayene sürecinden de geçer.  Ayrıca  midenin mikrobik enfeksiyon testleri de yaptırılabilir.  Hastanın sindirim sisteminin üst bölümünün X rayı ile endoskopisi ve  radyografisi yapılabilir.   Tabii mide ödeminin tedavisi   bu hastalığa neden olan etkene bağlıdır.   Örneğin Steroid olmayan iltihap karşıtı ilaçların tüketimi yüzünden meydana gelen aküt  gastrit hastalığı bu ilaçları almaya son verilmesi ile son bulur. 

Midenin iç duvarlarının ve katmanlarında yaşanan sorunlar ise beslenme tarzının değişmesi ile dengelenebilir.  Beslenme şekli  mide ödemini de hemen başlarında kontrol altına almakta yardımcı olur ve yine de gastriti de önler.  Bu çerçevede kafein içeren kahve ve içecekleri tüketmekten sakınmak gerekir. Bu doğrultuda gün içerisinde küçük boyutta öğünlerden de uzak durulmalıdır.  Yağlı, bol baharatlı ve çok sıcak yemeklerden de sakınılması gerek.  Süt ürünlerindeki laktoz içerikli  maddeler ve besin maddeleri veya buğday tüketimi de en aza indirilmelidir.