Ağustos 21, 2020 20:00 Europe/Istanbul

Bu bölümde Siyonist Rejim İsrail'in Türkiye Hidropoliğindeki rolü ve etkilerini ele alacağız.

 Su eksikliği ve kademeli olarak azalması hususu,  milletlerin ve insani toplulukların özellikle de dünyanın kurak ve yarı kurak bölgelerinde yaşayanların  siyasi ve toplumsal ilişkilerinin şekillenmesinde büyük rol oynamaktadır.  Bu etkileme durumu kimi durumlarda ise ülkelerin işbirliği yapmasına ve olumlu gelişmelere neden olmuştur. 

Bu olumlu etkiler arasında ise  Danub nehrinin hukuki düzeninin oluşturulması ve bu eksende yürütülen eşgüdümlü siyasetlere değinmek mümkün. Ancak  Batı Asya ve Hint altkıtasında  tartışmalara yol açan, olumsuz etkileri olan su politikaları daha fazla göze çarpmaktadır.  Su krizi  ve bu husustaki ihtilaflar  belki de dünyanın hiçbir yerinde  Batı Asya bölgesinde olduğu kadar siyasi ve güvenlik boyutları kazanmamıştır.   

Yeraltı sularının orantısız bir şekilde kullanılması, nehirlerin sularının  kirletilmesi ve nehirlerin üst havzasında bulunan ülkelerin sayısız barajlar inşa ederek alt havza ülkelerini belli başlı sorunlar ile karşı karşıya bırakması bu bölgede  gerilim ve  yıpranma kaynağına dönüşmüştür.  İran'da Harezmi Üniversitesi hocalarından Morad Kaviyanirad ise bu hususta şöyle düşünüyor:"  Dünya ve Batı Asya'daki mevcut yüzyıldaki  bölgesel savaşlar ve çatışmaların çoğu su eksikliği ve kıtlığından dolayı olacaktır. "

Su krizi, Lübnan'ın 1982 yılında Siyonist Rejim İsrail tarafından işgalinin asıl nedenlerinden biri idi. Siyonistler  bu saldırıda Litani nehrini işgal edip  bu nehrin suyunu işgal topraklarına aktardılar.  Bunun yanı sıra Siyonist Rejim İsrail   Gazze bölgesinin yeraltı sularının yüzde 40 kadarını da kullanmaktadır.  Sahte Siyonist Rejim İsrail sınırlarını çizenler ilk başta da bu bölgenin hidropolitik sınırları hakkında bilgi sahibi idiler. Bu yüzden de  Nil'den Fırat'a kadar Yahud devletinin kurulması siyaseti doğrultusunda  bölgesel ve uluslararası arenada   su sınırlarını Kuzey'den  Litani nehrine  ve Doğu'dan da Ürdün nehrine kadar genişletmeye çalıştılar.  Ayrıca  Golan bölgelerine de musallat olmak sureti ile bu bölgenin su kaynaklarından da yararlanmaya çalıştılar. 

Yahudilerin dünyanın farklı noktalarından  İsrail'e göç etmesi ve ardından da işgal altındaki topraklarda  endüstri ve tarımcılığın gelişmesi ile  Siyonistlerin de su kaynaklarına olan ihtiyaçları sert bir şekilde arttı.  Siyonist Rejim İsrail'in Ürdün ve Suriye ile  ihtilafları doğal olarak  su alanında da  görülmeye başlandı.  Aslında su krizi ve su ihtilafları  sözde barış müzakerelerini de etkiledi ve iyice bu sürece gölge düşürdü.  İşgal altındaki toprakların cağrafyasının büyük bir kısmının  çöllük ve kuraklık alanlardan oluşması ve kurak iklime sahip olması yüzünden   İsrail de  su ihtiyacını karşılamak için  Ürdün'ün Yermuk, Suriye'nin  Beniyas ve Lübnan'ın  Dan su kaynağına bağımlı hale geldi.  

Bu çerçevede Siyonist Rejim İsrail'in Türkiye ile ilişkilerinin bir nedeni de bu ülkeden aşağıya doğru akışın özellikle de Manavgat nehrinin akışının garanti alına alınması ayrıca  Irak ve Suriye zararına olacak şekilde doğal kaynaklar alanında dengelerin bozulmasıdır.  Özellikle de Siyonist Rejim İsrail'in Lübnan'ın Litani nehrine musallat olmasına Lübnan Hizbullah Hareketinin kahramanca karşı çıkması  ve buna paralel olarak  Nil'in suyunun bir kısmının  işgal topraklarına aktarılması projesinin  Mısır'da kamuoyunun muhalefeti ile karşılaşması bu hususu daha da  hassas ve kritik kılmıştır. 

İranlı üniversite hocası Seyyid Asıf Kazımi ise bu hususta şöyle düşünüyor:"   Her metre karesi  Siyonist Rejim İsrail için  55 Cent kadar masrafı olan  Türkiye'den işgal altındaki topraklara su aktarımı projesi, Siyonistlerin su  ihtiyacını karşılamaktaki masraflarını iyice azaltacaktır. Çünkü  pahalı su tatlandırıcı cihazlar her metre kare için  2 Dolar 60 Cent kadar masrafa neden oluyor. "

Dicle ve Fırat üzerinde sayısız barajlar inşa etme çerçevesinde Türkiye'nin Güney Doğu Anadolu Projesinin  uygulanması ile   Türkiye su kaynakları büyüyecek ve böylece işgal altındaki topraklara su aktarımı imkanları ve kapasiteleri de arttırılacaktır.   Bir diğer yandan Türkiye de  GAP doğrultusundaki çalışmalarını  hızlandırmak için  Siyonist şirketlerin teknolojilerine ihtiyacı vardır. 

Siyonist Rejim İsrail'in  bu projeye katılımı ise  Siyonist  dönem cumhurbaşkanı Ezer Weizeman'ın  1998'de Türkiye ziyareti ile başladı.  Bu çerçevede  Naan، Netafim، Ashtrom، Soleh، Boneh، Talaa ve Merhav şirketleri  su ulaştırma sistemleri ve T-E şirketi de  yeraltı su kaynaklarının  incelenmesi hususunda Siyonist şirketler olarak  GAP çerçevesinde çalışmaya başladılar.  Bunlara ilaveten tarımsal teknolojiler alanında faaliyet gösteren Türkiye-Siyonist Rejim ortak şirketi  Alarko da bu çerçevede faaliyetlerine başladı. 

Siyonist Rejim kökenli şirketlerin Türkiye'nin GAP çerçevesindeki  projelere katılımının sermaye değeri ise yaklaşık  800 milyon dolar kadardır.    Siyonist Rejim tarım bakanlığına bağlı   uluslararası tarımın gelişmesi işbirlikleri merkezi de  bu projelerin ilk tasarım ve araştırma aşamalarında rolü vardı.  BMT ve Avrupa Birliği ise Türkiye'nin GAP çerçevesindeki çalışmalarının insani ve çevresel yan etkileri hususunda hep uyarılarda bulunmuştu.  

Kimi Alman, İngiliz, Avusturyalı ve İsviçre'li şirketler de  Avrupa'daki çevre koruyucu örgütler ve kuruluşların itirazlarından dolayı bu projeyi terk ettiler.  Buna rağmen Siyonist Rejim İsrail GAP çerçevesindeki  faaliyetlerini  arttırdı ve hatta Amerika'dan  baskı uygulayarak  Dünya Bankasının  bu projelerde yatırım yapmaktan vaz geçmesini engellemesini istedi.   Siyonist Rejim İsrail  ayrıca  GAP  sürecinde ortaklık yapma  bahanesi ve farklı nedenler mazereti ile özellikle de Türkiye Musevilerinin   ortaklığı  adı altında Türkiye Güney Doğusunda geniş çaplı bir şekilde arazi satın almaya başladı. 

Aslında Siyonist Rejim İsrail'in bu denli geniş çaplı bir şekilde GAP sürecindeki faaliyetleri sırf   su ihtiyaçları ile ilgili değil bu yayılmacı ve sinsi rejimin  güvenlik ve siyasi hedefleri doğrultusundadır.  Türkiye'nin Güney Anadolu Projesi çevresel ve ekonomik  yan etkilere ilaveten   Siyonist Rejim şirketlerini  ve aktif ekonomik birimlerini de  içine alarak  Siyonistlerin  Batı Asya'nın jeopolitik bölgelerinden birindeki etkinliğini de arttıracaktır.  

Siyonist özel ve tüzel kişiler tarafından tarımsal arazilerin ve tarlaların alınması ve  Yahudilerin belli bölgelere yatırım yapma  çağrıları ve bildirileri  Siyonist Rejimin bu kritik bölgedeki etkinliğini günden güne arttıracaktır. Siyonistler ayrıca   bu projenin tamamlanması sonucu meydana gelecek büyük piyasada da etkinliklerini arttırarak  ürünlerini Türkiye ürünleri adı altında Batı Asya  tüketim piyasalarına sürebilirler.  Özellikle de mevcutta  BDS ismi ile bilinen İsrail'i Boykot Etme hareketinin  günden güne büyüdüğü sırada bu mesele daha da  önem kazanıyor. 

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve İran'ın da Türkiye'nin Güney Doğu Anadolu bölgesine yakınlığı   Siyonist Rejim için  GAP çerçevesinde çalışmasının başka avantajlarından sayılır.   Bu çerçevede Siyonist Rejim İsrail  bu avantajdan yararlanarak bölge ülkeleri aleyhinde  istihbari çalışmalar yapıp komplolar bile kurabilir.  Siyonist Rejimin ihtiyaç duyduğu suyun Türkiye tarafından karşılanması ve  bu rejimin  Ürdün ve Golan tepelerinin su kaynaklarına olan ihtiyacının azalması    Siyonist Rejimin Araplar ile sözde barış müzakerelerinde elini güçlendirebilir.   

Bir diğer yandan  ise  Irak ve Suriye'nin de Dicle ve Fırat  sularına olan bağımlılığı  Türkiye'nin bu su kaynaklarını baskı aracı olarak kullanmasına imkan tanır.  Böylece Türkiye kendi siyasetlerini bu iki ülkeye de dayatmaya çalışabilir.  Bu durum da Siyonist Rejim için görece bir avantaj sayılır.  Irak ve Suriye'nin Direniş Ekseninden uzak tutulması  Amerika, Siyonist Rejim ve Türkiye'nin ortak  hedeflerinden sayılır. 

Bunlara ilaveten Fars Körfezi çevre ülkelerine su taşıma eksenli barış borusu  projesi de gelecekteki  su kıtlığı ve tuzlu suları tatlılaştırma çalışmalarının masraflarından dolayı daha fazla ilgi odağına yer alacaktır.  Bu çerçevede Irak ve Suriye gibi ülkeler de Siyonistler ile uzlaşmaya zorlanabilirler.   Aslında Türkiye de su baskı aracından yararlanarak  Araplar ve Siyonistlerin barış arabulucusu olarak da rol yapıp  Batı Asya'daki stratejik konumunu güçlendirmek istiyor.  

Siyonist Rejim İsrail ise   Türkiye üzerinden  su baskı aracını kontrol etmek istiyor. Buna esasen  Manavgat nehrinin suyunun ucuz fiyata, su balonları aracılığı ile Siyonist Rejime aktarıldığı görülmektedir. Bir diğer yandan da Türkiye ciddi çevresel ve insani yan etkileri olan Ilısu barajına su alımını tam da yazın doruğunda yapmak istiyor.

Aslında Güney Anadolu Projesi   sırf su kaynakları yönetimi, elektrik üretimi ve ekonomik bir proje değildir.  Batı Asya'daki hayatı ve çevresel durumu etkileyen sorunlar yaratan bir projedir.  Bilindiği üzere su ve su temini hususu savaşlara bile yol açmıştır. Siyonist Rejim İsrail ise  GAP'a büyük önem veriyor. Çünkü hem ucuz kaynak sayılıyor hem de  komşularına su sıkıntısı çektirip onları zayıflatıyor.