Ağustos 25, 2020 16:19 Europe/Istanbul

Tarih boyunca birçok devrim, inkılap ve kıyam gerçekleşmiştir. Ancak bunların bir çoğu zamanla milletlerin zihninden silinmiş veya tamamen unutularak ifa ettikleri rolünü kaybetmiştir.

Ancak tüm bu devrimlerin ve ayaklanmaların tümü veya bir çoğunun aksine İmam Hüseyin’in -s- başlattığı ve gerçekleştirdiği kıyam, küfür ve nifak elebaşılarının Hüseyni hamasetin aydınlatıcı ve ilham kaynağı olma özelliğini yok etmeye yönelik tüm sinsi çabaları, hileleri ve şeytani siyasetlerine rağmen bu kıyam günden güne daha da aydınlatıcı ve ilham kaynağı olmuş ve zulüm altındaki milletlerde zalim yöneticilerine karşı kıyam ve mücadele ruhunu yeniden ihya etmiştir. Nitekim günümüzde bu inkar edilemez gerçeği hak ve batıl arasında yürütülen amansız savaşta görmek mümkün.

Aşura kıyamının kalıcı ve ebedileşmesi konusunda dikkat çeken çok önemli bir nokta, bu kıyamın yarattığı coşkunun sadece İslam dünyasıyla sınırlı kalmamasıdır. Bu kıyam başta hürriyet peşinde olan milletler olmak üzere dünya kamuoyunu etkisi altına almış ve her yıl Hüseyni Aşura’nın parlayan yıldızı daha geniş coğrafyalara yayılarak milletleri cismine yeni bir ruh kazandırmıştır. Bu durum özellikle her yıl düzenlenen Hüseyni Erbain yürüyüşü hamasetinde en yüce ve en seçkin biçimde tecelli etmektedir.

Gerçekte Aşura kıyamı gibi muazzam ve hayrete sebebiyet veren bir hadise sadece belli bir zamanda vuku bulmuş ve zamanla unutulmuş bir kıyam değildir. Bu hadise cihanşümul ve dünya tarihinde kalıcı bir kıyamdır ve bu yüzden üzerinde derin derin düşünerek tanınması ve örnek alınarak dünyanın mazlum milletlerinin zalim sultacılarından kurtulmaları için gerekli zeminin hazırlanması gerekir.

Ve işte bu konu, küresel küfür elebaşılarını gerçekten dehşete düşüren bir konudur. Küfür elebaşıları bir gün mazlum milletlerin onlara karşı kıyam etmeleri ve iktidarın başından devrilmeleri düşüncesi ile tir tir titreyerek uykuları bu kabusla kaçmaktadır.

Kaderleri belirleyen Hüseyni kıyamın kalıcı ve ebedileşmesinin sırrı, Hüseyin bin Ali’ye -s- gönül verenlerin omuzlarında bugün her zamankinden daha çok ağırlık eden büyük bir risalettir.

Gerçi bu hadisenin duygusal boyutu facia boyutunda ve çok üzücüdür ve onca musibete ve katlanılmaz acıya göz yaşı dökmek ve matem tutmak ve kıyamet günün dek yas merasimi düzenlemek gerekir; ancak akılcı boyuttan bakıldığında, Hüseyin kıyamın ibretleri ve yarattığı basiretten de asla gafil olunmamalıdır.

Kuşkusuz Hüseyni kıyam ve hamasetin anısı sadece mersiye söylemek ve yas merasimleri ile sınırlı kaldığı sürece öz Muhammedi -s- İslam’ın yeminli düşmanları hiç bir tehlike hissetmeyecekleri gibi, sömürü ürünü tarikatlar ve hakikatleri tahrif etmenin yardımı ile Aşura kıyamının yarattığı coşkunun içini muhtevadan boşaltarak toplumu bir dizi yüzeysel ve muhtevasız merasimlerle meşgul edecekleri de kesindir. Dolayısıyla bun kumpasla mücadele etmek için Aşura kıyamının kalıcılığını ve ebedileşmesinin sırlarını gözden geçirmek bu kıyamın ilham kaynağı olan mesajlarını aydınlatabilir.

Şehitlerin efendisi İmam Hüseyin -s- ve vefakar arkadaşları canı pahasına üzerinde ısrarla durdukları Aşura kıyamını ebedileştiren sırlardan biri, öz Muhammedi -s- İslam’ı korumaktı.

İslam Peygamberi -s- hakka yürüdüğü andan itibaren bazıları Kur'an'ı Kerim’i ıtretten ayırmak, İmam Ali’yi -s- hilafet makamından uzaklaştırmak, hadis uydurmak ve Allah Resulü’nden -s- kalan hakiki hadisleri yok etmek, iktidarı ve anahtar mevkileri Emeni hanedanı üyelerine teslim etmek ve bu duruma karşı çıkanları tehdit etmek ve bastırmak, Ebuzer’leri, Hucer bin Uday’ları şehit etmek, Kur'an'ı Kerim ve Resulullah’ın -s- sünnetine aykırı içtihatlarda bulunmakla öz Muhammedi İslam’ı özellikle Yezid döneminde İslam’dan hemen hemen hiç bir şey geride kalmayacağı şekilde tahrif ettiler.

İşte bu yüzden Yezid iktidar hırsını yaşayanların aracılığı ile İmam Hüseyin’den -s- her ne pahasına olursa olsun biat almak istediğinde o hazret Mervan bin Hekem’e açıkça şöyle buyurdu:

Biz Allah’tanız ve Allah’a döneriz ve Müslümanlar Yezid gibi hükümdarların eline düştüğü zaman İslam’ın sonu geldi demektir.

Dolayısıyla Hüseyin bin Ali’nin -s- en önemli ve en temel kaygısı, o günlerde etkisini kaybeden ve insanlara hayat veren ve bilinçlendiren özeliklerinden hiç bir iz geride kalmayan öz Muhammedi -s- İslam’ı korumaktı. İmam Hüseyin -s- İslami toplumda ne denli büyük bir sapma yaşandığını ve İslam toplumunun yönetimi pak ve muttaki ve Allah’a inanan ve Maad ilkesine ve adalete bağlı olanların hakkı olduğunu vurgulayan İslam’ın başına gelen afetleri göstermek için Yezid’in Medine’ye atadığı vali Velid’e şöyle buyurdu:

Biz nübüvvet hanedanı ve risalet odağıyız. Bizim hanedanın evi meleklerin girip çıktığı ve ilahi rahmetin nazil olduğu mekandır. Allah teala İslam’ı bizim hanedanımızla başlattı ve sonuna kadar da bizimle götürecektir.

Böylece Hüseyin bin Ali -s- iktidara susamışların temelini attığı sapkınlığın üzerindeki perdeyi araladı ve İslam ümmetinin imameti ve önderliği nübüvvet hanedanı ve risalet odağından alınarak saptırıldığını ve sonuçta Yezid gibi bir fasık ve sapkının iktidarın başına geçtiğini ifşa etti. İmam Hüseyin -s- Yezid’i şöyle anlattı:

Senin benden ona biat etmemi istediğin kişi eli masum insanların kanına bulaşmış şarapçı bir fasıktır. Yezid ilahi emirlerin hürmetini kırmış ve açıkça insanların gözü önünde günah işlemeye başlamıştır. Acaba benim gibi bir şahsiyetin Yezid gibi fasık birine biat etmesi reva mıdır? Bu konuda siz ve biz geleceği de gözetlemeliyiz. Gelecek kuşaklar bizlerden hangimiz hilafete ve İslam ümmetinin önderliğine ve halktan biat almaya layık olduğu hakkında karar verecektir.

Aslında Yezid’in çirkin özellikleri ve sıfatları Şia ve Sünni muteber kaynaklarda belirtildiği üzere İmam Hüseyin’in -s- saydığı özelliklerin ve sıfatların çok çok ötesindedir. Yezid var gücüyle İslam’ı ve Resulullah’ın Ehl-i Beyt’ini -s- yok etmeye kalkıştı ve iktidarın başında bulunduğu günlerde şöyle dedi: Haşimoğulları iktidarla oyun oynadı; zira ne bir vahiy ne de bir risalet söz konusuydu.

Kuşkusuz eğer Hüseyin bin Ali -s- atalarından miras aldığı Yezid’in şom politikalarına karşı uzlaşma yolunu tutsaydı, o zaman İslam’dan hiç bir şey geride kalmazdı. Bu konuda ünlü bir rivayette şöyle deniliyor:

İslam dini Hz. Muhammed’in -s- biseti ile temeli atıldı, fakat Hüseyni kıyamla kalıcı ve ebedileşti.

İşte bu yüzden şehitlerin efendisi Hüseyin bin Ali -s- bazı sahabe ve şahsiyetlerin Kerbela’ya gitmemesini tavsiye etmeleri, zira Yezid’in uşakları tarafından öldürüleceğini söylemelerine rağmen o hazret kendi görüşü üzerinde ısrar ediyordu. Gerçekte İmam -s- kıyam etmediği takdirde İslam’ın yok olacağını çok iyi biliyordu ve bu şom planı engellemek için şöyle diyordu:

Eğer Muhammed’in -s- dini benim ölümümden başka bir şekilde ayakta kalmayacaksa, o zaman ey kılıçlar benim vücuduma inin ve beni parçalayın.

Günümüzde küresel istikbar da İslam dini ile mücadele ve mümkünse yok etmek için Sakafiye’nin temelini atan ve Nebevi İslam’a karşı Emevi İslam’ın yolunu izleyenlerin izlediği aynı siyaseti izliyor.

İran İslam inkılabının büyük önderi İmam Humeyni -ks- de bu şom politikanın derinliğinin idrakı ile şöyle buyurmuştu:

Bugün Amerikan İslam’ı öz Muhammedi -s- İslam’a karşı bir cephe açmıştır. Amerikan İslam’ı Emevi İslam’ı gibi eşraflık İslam’ı, Ebu Sufyan’ın İslam’ı, sarayların kirli mollalarının İslam’ı, felaket ve zillet İslam’ı, para ve gücün İslam’ı, gurbet, uzlaşma ve esaret İslam’ı, sermaye ve sermaye çevrelerinin mazlumların ve yalın ayaklıların üzerinde hakimiyetinin İslam’ıdır.

İşte böyle bir hengamede İmam Hüseyin’in -s- hakiki izleyenleri Aşura kıyamından ilham alarak ağır bir sorumluluğu omuzlarında taşıyor. Yani İmam Hüseyin -s- ve arkadaşları nasıl İslam’ı korumak için ayaklandıysa, bugün yine aynı kaygı ve aynı sorumluluk duygusu Hüseyni hamaseti izleyenlerin arasında ihya edilmeli ve böylece öz Muhammedi -s- İslam korunmalıdır.

Çağımızın İslam’ı ihya eden büyük önder İmam Humeyni -ks- bu konuda şöyle diyor:

Biz İslam’ı korumakla yükümlüyüz. Bu sorumluluk en önemli vaciplerdendir; hatta namaz ve oruç ibadetlerinden daha vaciptir. Bu sorumluluk, uğruna kanların akmasını icap eder. Bu kanlar İslam için akan Hüseyin’in -s- kanından daha üstün değildir. Bu, İslam’ın taşıdığı değerdir. Biz bunu anlamalı ve başkalarına da öğretmeliyiz.

Evet değerli dostlar, bugünkü sohbetimizin sonunda bir değerlendirme yapacak olursak, şöyle diyebiliriz:

Aşura kıyamını ebedileştiren sırlardan biri İslam’ın bekası ve korunmasıdır. İslam’ın çıkış noktası ilahi irade ve takdirdir ve asla zeval görmez ve ebedidir. Hüseyin bin Ali -s- da kendi iradesini ilahi irade ile bütünleştirerek ebedileşmiştir