Eylül 04, 2020 16:12 Europe/Istanbul

Bu bölümde Kermanşah'ın güzelliklerine ve iklimsel özelliklerine odaklanacağız.

Antik Kermanşah eyaleti  yüce dağlar arasında yer almış ve güzel doğası ile her zaman dillere destan olmuştur. Kermanşah eyaletinin cazip doğal noktaları arasında ise şelalelere ve vadilerine değinmek mümkün.  Vadiler ve şelalelerin yanı sıra mağaralar, ve pınar ve kaynaklar da Kermanşah'ın doğal güzelliğine güzellik katmaktadır.  Dağların  bereketi sayesinde   bu kaynaklar İran'ın farklı noktalarında da akarak yeşilliklerin ve güzelliklerin artmasına neden olmuştur. 

Kermanşah eyaleti Zagros'un kapısında yer almaktadır.  Zagros sıradağlarının Kermanşah bölgesine denk gelen kısmı ise  engin çölleri, ayrı ayrı dağları ve de geniş vadileri ile  eski zamanlardan beri  Mezopotamya'ya ulaşmak için bir geçiş yolu olarak Doğu'dan kullanılıyordu. Kermanşah şehri  ılımlı  dağlık iklimine sahip bir şehirdi.  

Dördüncü yüzyılda Kermanşah  şehri, iklimlerin daha da müsait olduğu dönemde İran kökenli Sasaniler imparatorluğunun ikinci yaylak ve ikamet bölgesi olarak sayılıyordu. Sasaniler döneminde bu bölgede büyük bağlar ve bostanlar yapılmış ve uzun zaman da padişahların  eğlence mekanı olarak kullanılmıştır. İslami dönemde ise Kermanşah şehri  iklimi mükemmel, su zengini, meyveleri bol ve ucuz bir bölge olarak tanıtılmıştır. 

Ortalama yağış ve görece yıllık rutubeti yüksek olan Kermanşah'ın ekolojik ve iklimsel konumu ise  öyle ki  dağlarının eteği ve  ovaları  ormanlar ve meralar ile doludur. Kermanşah'ın her noktasında tarımsal alanlar göze çarpmaktadır. Bu yüzden bu eyalet İran'ın tarımcılık kutuplarından da sayılır. 

İran'da kestane, Batı ülkesinde bolca görülen bir ağaç türüdür. Özellikle de Zagros bölgesinde  bu tür ağaçlara bolca rastlanmaktadır.  Zagros sıradağları   aslında İran'da farklı kestane türlerinin  ana vatanı sayılır. Bu yüzden bu bölge bu açıdan da büyük öneme sahiptir.  Kestanelerin farklı türleri  derin ve sulu topraklarda kimi türleri de  sığ ve yüzeysel topraklarda genel olarak da  alkalik topraklarda yetişirler. 

Kestane ağaçlarının türleri ve alt türleri hakkında farklı görüşler söz konusudur. Ancak  genel olarak Zagros bölgesindeki kestaneler Mazo Dar, İran Kestanes ve Yuvl türlerine ayrılmaktadır.  Lübnan kestanesi ismi ile bilinen Yuvl türü ise  rakımı yüksek, derin ve zengin topraklara hastır. Bu tür kestane ağaçları Zagros'un Kuzey bölgelerinden Kermaşah eyaletindeki Pave şehri ile komşu olan Merivan ormanlarına kadar yayılmaktadır.  

Halep Kestanesi olarak da bilinen Mazo Kestane türü ise  Zagros'un Kuzey Batısı'ndan   Kermanşah'ın Gehvare bölgesine kadar yayılmakta ve  ardından da dağınık bir şekilde  Lorestan eyaletinde görülmektedir. İran kestanesi ise Zagros sıradağlarının  Kuzey Batı'sından Güney Doğusuna kadar yayılmıştır. Başka bir ifade ile bu tür kestane  diğer iki türe göre daha da dayanıklı ve ekolojik olarak uyumludur. 

 

 Zagros ormanları ise İran ormanlarının yüzde 40'ı kadarını teşkil etmektedirler. Zagros sıradağlarının orman türlerinin yüzde 70'i ise kestanelerden oluşmaktadır.  Kermanşah'ın Batısında bulunan İslamabad kenti ise İran'ın kestane başkenti olarak tanınmaktadır.  Günümüzde Ricab ismi ile tanınan Piran ya da Rijav şelalesi de İran'ın en yüksek şelalelerinden yapılır.  Bu şelale Kermanşah eyaletinde Serpolzehab şehrinin 10 kilometre uzaklığında Piran köyünde yer almaktadır.  

Piran şelalesi  yeşil ve güzel bir vadide yer almaktadır. Bu yeşillik ise şelalenin suyundan kaynaklanmaktadır.  Bu şelalenin suyu ise  Ricab isimli bir bölgeden kaynaklanıyor ve Jalke bölgesinden geçerek  güzel bir şelale halinde tekrar aşağıya doğru akıp  ardından da Hune deresine dökülüyor ve sonunda da Piran köyüne varıyor.  Rijav veya Ricab ise suyun dökülmesi anlamına gelir. Bunun göstergesi de Piran şelalesidir. 

Piran şelalesi üç katlı olup ilk iki katının  yüksekliği  üçüncü kata göre daha fazladır.  Bu şelalenin yüksekliği ise  tam olarak ölçülememiş ancak GPS cihazları  yüksekliğin 180 metre kadar olduğunu göstermiştir.  Ayrıca kimi kaynaklara göre bu şelalenin yüksekliği 150 metre kadardır. 

Bu bölgenin görülmeye değer eşsiz manzaraları eğlence faaliyetleri ile birleştirilince  spor severler için de cazip bir noktaya dönüşebilir.  Bu da bölgenin turizm kapasitesini arttırabilir.  Yüksek kayalar ve sağlam duruşları  dağcıları ve kaya tırmanışçılarını  da  bu mekana çekebilir.  Bisiklet binicileri de bu bölgenin farklı alanlarında heyecan verici programlar düzenleyebilirler. 

 

Göller ise  her bölgenin iklimini  yumuşatan  doğal cazibeler sayılırlar.  İran'ın her köşesine bakınca bu doğal güzellikleri görmek mümkün. Kermanşah da aynı çerçevede değerlendirilmelidir.  Halihazırda Kermanşah bölgesinde su zengini vadiler bolca görülmektedir. 

Bu arada Nilufer vadisine değinmek mümkün.  Bu vadi doğal bir havuz gibidir.  Bu gölün isimlendirilmesinde ise gölde görülen lotus bitkisinin bolluğu etkili olmuştur.  Sıcak mevsimlerde ise  bu lotusların yaprakları ve goncaları açılı ve güzel bir görüntü verir.  

Nilufer gölü  deniz seviyesinden 25 metre yükseklikle 1331 hektarlık bir alanda yer almaktadır.  Nilufer vadisinin   derinliği ise farklı noktalarda değişiklik göstermektedir.  En derin noktası ise  32 metre  kadardır. Bu göl,  bölgede güzel bir iklim yaratmış ve tarım arazileri ve tarlaların sulanması için de uygun bir kaynak oluşturmuştur. 

Nilufer vadisinin eşsiz özelliği ise  lotus çiçeklerinin bu göldeki bolluğudur.  İlkbahar ve yaz mevsiminde  yaprakları ile beraber suda açılan lotus çiçekleri  bu bölgeye özel bit tat kazandırmıştır.  Ayrıca gölün şeffaf ve duru suyu da  lotus yapraklarının  saplarının bile görünmesine yol açmıştır.  Ayrıca   bu çiçeklerin   suda hareket etmesi de gözle görülebilir. 

Kermanşah'ın Nilufer vadisi gölünün suyu  gölün tabanında bulunan kaynaklar ve pınarlardan karşılanır.    Ayrıca anlatılan hikayeler ve efsaneler de gölün tabanında  derin mağaraların bulunduğunu gösteriyor.  Bu hikayeler ve anlatılar o kadar ileriye taşınmış ki Sasani padişahı Hüsrev Perviz'e ait bir definenin de orada gömülü olduğu söylenmektedir.  Tabii bunun tarihi bir kaynağa dayalı olmadığı söylenmelidir.  Kermanşah'ın Nilufer vadisi gölü  birçok su canlısının yaşadığı alandır.  Ayrıca birçok göçmen kuş da ilkbahar ve yaz aylarında bu bölgeye göç ediyor. 

Su zengini anlamına gelen Peruv veya Perav mağarası da  Kermanşah eyaletinde bulunan tanınmış ve derin dikey mağaralardandır.  Perov mağarasının eşsiz özelliklerinden biri de  girişinin  deniz seviyesinden  3 bin metre yükseklikte olmasıdır.  Bu rakım ile  Perov mağarasının girişi   dünya genelinde en yüksek rakımlı dikey mağara olarak sayılır.  Perov zorluk seviyesi yüksek bir mağaradır. Maalesef  kimi dağcıları ve mağaracılar bile bu mağarada hayatlarını kaybetmişlerdir. Perov  mağarası katil lakabı ile de tanınmaktadır. 

 

Bu dikey mağara   yüksek rakımlı dağlar üstünde yer almıştır.  Bu mağaranın   girişine erişmek için  3 bin metrelik rakıma tırmanmak gerekir. Perov  dağı ise deniz seviyesinden 3 bin 357 rakımı ile  Kermanşah eyaletinin en yüksek zirvesi olarak  Çal Abe köyünün yanında yer almaktadır.   Perov Mağarası ise 1454 metre uzunluğunda ve 752 metre derinliğine sahip olup  Meydan Perov isimli  bölgenin güneyinde  Tag-ı Bostan ve Bistun dağının aralarında yer almaktadır.  Bu mağarada  26 kuyu vardır. Bunların en derini ise  16 sayılı kuyudur. Bu kuyunun derinliği  42 metre kadardır.  

Bu eşsiz  mağara ise  1971 yılında  dünyanın en uzun dikey mağarası olarak tanınmış ve dünya mağaralarının Everest'i lakabını almıştır. Ancak  o yıldan beri  dünya genelinde  yapılan keşiflerin ardından  listeler tazelenmiş ve lakap diğer mağaralara takılmıştır.   Perov mağarası  yerli dilde  su zengini, su ile dolu anlamına geliyor.  Ancak bu mağarayı görünce su göremiyoruz. Ama  mağaranın devamında  bol su ile karşı karşıya geliyoruz. Bu da yer buzullarının erimesinden kaynaklı sular olduğu söyleniyor. 

Bu mağaranın en yüksek su rezervine sahip olan bölümü  ise mağaranın sonudur. Burada yaklaşık 3 metre derinliğinde su birikmiştir.  Bu göletin  derinliği  16 yıl önce ölçülmüştür.  O yılda bir dalgıç ekibi  mağaraya inip  göletin derinliklerine indiler.  Bu dalgıçlar  göletin derinliğini ölçmelerinin yanı sıra   göletin tabanının kapalı olduğunu ve suyun orada sıkışıp kaldığını belirttiler.