Ekim 02, 2020 20:18 Europe/Istanbul

Bu bölümde karaciğer hastalıkları ile ilgili sizleri bilgilendirmek istiyoruz.

Sindirim sistemi hastalıkları genel olarak besin maddelerinin vücuda alınması, yemeklerin sindirilmesi ve genel olarak da sağlık durumuna doğrudan etki yapabilir.  Sindirim sistemi ağızdan başlanıp makata kadar devam etmektedir. Bu yüzden sindirim sistemi hastalıkları geniş çaplı hastalıkları kapsamaktadır.  Bu nedenle sindirim sistemi hastalıklarını  sindirim sistemi organlarına göre incelemek yerinde olacaktır. Sohbetimizin devamında  karaciğer ile ilgili konuşacağız. 

Karaciğer karnın sağ tarafında bulunan, yaklaşık bir kilo  400 gram kadar ağırlığı olan  kahverengimsi kırmızı renginde,  dokunulduğunda titreyen ve esnek bir yapıya sahip organdır.  Genel olarak    akciğere dokunmak mümkün değildir çünkü bu organ  göğüse kafesi tarafından korunuyor.   Karaciğer  sağ ve sol bölüm olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır.   Safra kesesi de  karaciğerin altında  pankreas bezi ve bağırsağın yanında  yer almıştır.   Karaciğer  bu organların yardımları ile  besin maddelerinin  sindirilmesinde ve vücuda alınmasında  rol oynar.    

Karaciğerin asıl görevi kanı temizlemektir. Sindirim sisteminden karaciğere akan kan  temizlendikten sonra  diğer organlara gönderilir.   Ayrıca karaciğerin başka görevleri arasında  kimyasal maddeleri ve zehirleri elemek ve kandan ayırmak ve de ilaçların metabolizmasını düzenlemeye de değinmek mümkün.    Bu görevlere paralel olarak   safra kesesi sıvı salgılayarak  bağırsaklara yardımcı olmaya çalışır.  

Bunların yanı sıra  karaciğer   kanın pıhtılaşması ve diğer temel fonksiyonel insani durumlarda rolü olan  maddelerin üretiminde de rol oynamaktadır. İnsan vücudunun bu hayati organı   besin maddelerinin enerjiye ve sonuçta karmaşık metabolizma sürecini yönetmektedir.   

100'ü aşkın karaciğer hastalığının olduğu bilinmektedir.  Maalesef   karaciğer hastalıkları iyice gelişmediği müddetçe  pek belirti göstermez. Maalesef bu belirtilerin görüldüğü zaman da karaciğer büyük hasarlar görmüştür.  Bu aşamada iştah azalır, kilo kaybı yaşanır ve  sarılık hastalığına bile yakalanılır.   

Karaciğer hastalıklarına kesin tanı koyulması için  doktorlar hastanın tıbbi geçmişine ve klinik testler ve tahlillerine baş vururlar. Bu çerçevede sindirim sistemi uzmanı  karaciğer hastalığına uygun düşen tedavi yöntemi ve şeklini belirler.   Sohbetimizin devamında   siz değerli dinleyicileri  karaciğer hastalıkları ile tanıştırmaya çalışacağız.   

Kronik karaciğer hastalığı olarak da adlandırılan sirozun gelişmesi ile  karaciğer assiti veya iltihaplanması sorunu yaşanır.   Bu durumda  akciğerden sıvılar karna sızar ve böylece karında su toplanma sorunu yaşanır. 

Hemokromatoz hastalığında ise  demir karaciğere çöküp bu organı olumsuz yönde etkiler.   Demir vücudun diğer organlarına da çökerek benzer sorunlara yol açabilir. 

Primer sklerozan kolanjit (PSK) ise intra ve ekstrahepatik safra kanallarının fibroobliteratif inflamasyonu ile karakterize kronik kolestatik bir karaciğer hastalığıdır. Bu hastalık nadiren görülen bir hastalıktır. 

Safra sirozu isimli başka bir hastalıkta ise  karaciğerdeki safra kesesi kanalı tıkanır. Sonuçta  akciğer tedricen  siroza yakalanır. 

Alkolik olmayan  yağlı karaciğer sorunu ise  akciğerde aşırı yağın hücrelerde depolanmasına verilen isimdir.  Bu hastalık en kötü durumda  akciğer sirozu ve  akciğer yetmezliğine yol açabilir. 

Günümüzde alkolik olmayan yağlı  karaciğer sorunu yaşayan  insanların sayısı artmaktadır.  Belki de karaciğerli yağlı olan insanlar bunu hiç anlamayabilirler.  Bu hastalık genellikle  ilk başlarda bir belirtisi yoktur.  Zamanın geçmesi ile  belki de  bir kaç yıl veya onlarca yılın ardından belirtileri ve yan etkileri ortaya çıkabilir. 

Uzmanlar ise kesin bir şekilde kişilerin karaciğerlerinde neden yağın biriktiğini bilmiyorlar. Bu yüzden karaciğer yağlanmasının kimi kişilerde neden karaciğer iltihaplanmasına ve sonunda da siroza yol açtığı bilinmemektedir.  Alkolik olmayan  yağlanmış karaciğer  ve non-alkolik steatohepatit  gibi durumlar, obezite veya aşırı kilo artması,  insüline karşı dirençli hale gelme sorunu, tip 2 diyabet türünün  göstergesi olan kan şekerinin artması ve özellikle de tri gliserid türünden olan kandaki yağların artması ile  doğrudan alakalıdır. 

Karaciğerin büyümesi, aşırı yorgunluk, karnın sağ üst tarafında acı duymak, karnın şişmesi ve cildin hemen altında yer alan damarların büyümesi ve şişmesi de  bu hastalığın belirtilerinden sayılır.  Ayrıca erkeklerde göğüslerin büyümesi, dalağın büyümesi, ayak tabanı ve avuçların kızarması,  cildin ve göz akının sararması  da karaciğer sirozu ve  non-alkolik statohepatitis belirtilerinden olabilir. 

Birçok hastalık ve sağlık sorunu da   alkolik olmayan  yağlı karaciğerin ortaya çıkma riskini arttırabilir.  Yüksek kolesterol, kanda yüksek orandaki  tri gliserid,  metabolizmal sendromlar, aşırı şişmanlık özellikle de karında yağın birikmesi, poli kistik  yumurtalık sendromu, uyku apnesi, tip 2 diybet, hipotiroidizm, hipopitüitarizm de hastalıklardan sayılır.   Alkolik olmayan yağlı  karaciğer sorunu yaşayan yaşlılar arasında ise  diyabete yakalanan ve karın bölgesinden şişman olan kişilerde daha fazla görülmektedir. 

Alkolik olmayan yağlı  karaciğer hastalığının en bariz sonucu da akciğer sirozudur.  Bu durumda akciğerde fibröz dokular oluşur ve yararlar da artar.  Karaciğer  sirozu   akciğerin zarar görmesi  ve iltihaplanması sonucu oluşabilir.   Karaciğer  iltihapla mücadele etmek istediğinde  fibröz dokular oluşur. İltihabın devam etmesi ile  fibröz dokular da artar ve  karaciğeri iyice kaplamaya başlar.  Bu süreç devam ederse  karında su birikir, yemek borusu damarları  varisi sorunu yaşanır ve sonuçta  damarlar çatlar ve kanama geçirir.   Bu hastalığın diğer  tehlikeli  yan etkilerinden biri de  anlaşılmaz bir şekilde konuşmak, sersemlemektir.  Sonuçta  kansere ve karaciğer yetmezliğine yol açabilir. 

Karaciğer yağlanmasına teşhis koyulması için  kan tahliline, tomografiye ve örnek doku almaya baş vurulur.  Kan tahlili üzerinden yapılan teşhiste   karaciğer performansı ve enzimlerinin durumu, kronik  karaciğer enfeksiyonu, Hepatit A ve Hepatit C ve de  lipit veya kan yağı oranı gibi durumlar  incelenip ölçülür. 

Alkolik olmayan yağlanmış karaciğer hastalığının tomografik teşhisinin de birçok yöntemi bulunmaktadır.   Sıradan sonografi, karnın bilgisayar yardımlı tomografi ile  durumunun incelenmesi bu yöntemlerden sayılır.  Sonografinin gelişmiş şekli olan  elastografi  de karaciğerdeki dokuların kıvamını belirler ve böylece fibröz karaciğer dokularının olup olmadığın belirler.   

Karaciğer hastalıklarına tanı koyulması için   manyetik  rezonans elastografi  diye yöntem de bulunmaktadır.  Bu yöntemde  sonografik dalglar  ile çekilmiş resimler manyetik rezonans çekimli taramalar ile eşleştirilir  ve böylece fibröz dokular bulunmaya çalışılır. 

 

Bu testlerin sonucu da belirsiz olursa o zaman doktorlar  biyopsi yani doku almaya baş vurabilirler.   Alınan örnek doku ise  laboratuvarda  incelenir. 

Doktorların  karaciğer yağlanması hastalığı ilk önerdiği tedavi yöntemleri ise kilo verilmesi, spor ve egzersiz yapmak ve sağlıklı beslenmektir.     Kilonun azalması aslında karaciğer yağlanmasına yol açan etkenleri ortadan kaldırır.  En iyi durumda ise  doktorun kontrolü altında kişinin yüzde 10 kadar kilosunu vermesi veya hatta yüzde 3 ila 5 kadar kilo azalması da  bu hastalığın belirtilerini azaltacaktır.     

Daha fazla kilo vermek zorunda olan kişiler için ise kilo ve yağ aldırma ameliyatları tavsiye edilmektedir.  Doktorlar  Hepatit A ve Hepatit B aşısını bile önerebilirler.  Böylece  karaciğerin virüs enfeksiyonuna  kapılması önlenmeye çalışılır.  

Karaciğer sirozu sorunu yaşayan kişilerde   karaciğer  nakli yapılması ihtimali bulunmaktadır. 

Karaciğer yağlanması için kesin bir  ilaç olmadığı için araştırmacılar    bu durumu kontrol edebilecek veya önleyebilecek  doğal besin maddelerini araştırmaya başlamışlardır.   E vitamini ve anti oksidanlar    karaciğerin korunmasına yardımcı olup karaciğer iltihaplanmasının olumsuz etkilerini etkisiz hale getirebilirler.  Ancak  bu alanda daha fazla araştırmaların yapılması da zaruri görünüyor.   Kimi araştırmalar ise   alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı yaşayan kişilerin  E vitamini tüketiminin bu kişilere iyi geldiğini göstermiştir.     Tabii  bu tür vitaminlerin tüketiminde aşırıya kaçmamak gerekir. 

Alkolik olmayan karaciğer yağlanması hastaları hususunda yapılan araştırmalar ise  daha fazla  kahve içenlerin daha az karaciğer sorunu yaşadıklarını gösteriyor. Tabii hala kahvenin bu durumu nasıl etkilediği bilinmiyor. Genel olarak da  karaciğer hasarı ve hastalıklarını önlemek için  sağlıklı ve dengeli beslenmek tavsiye edilmektedir.   Düzenli olarak spor ve egzersiz yapmak da şarttır.  karbohidrat zengini ürünler özellikle de ekmek, patates ve pirinç gibi  besin maddelerinin alınması ve tüketimini azaltın ve gazlı ve tatlı içeceklerden de uzak durun.