Ekim 26, 2020 10:53 Europe/Istanbul

Bu bölümde Kuran-ı Kerim'in Müslümanların İslami topraklarda yaşayan azınlıklar ile nasıl davranmaları gerektiğine yönelik tavsiyelerini ele alacağız.

Günümüzde Afrika'da veya Hindistan altkıtasındaki Müslüman ülkelerde ne Ehli Kitap'tan olan ne de amanname imzalayan  azınlıklar vardır. Öyleyse bu azınlıklara karşı nasıl davranılmalıdır? Savaş mı başlatılmalı yoksa onlar ile uzlaşma yoluna mı gidilmelidir?

Değerli dinleyicilerimiz  her zaman karşı karşıya kaldığımız sorulardan biri de  İslam'ın İslami topraklarda yaşayan azınlıklara özellikle de Ehli Kitap'tan olmayanlara veya amanname anlaşması ile güvence altına alınmayanlara nasıl  davranmasıdır.  

İslam fakihleri arasında kabul edilen husus, anlaşma çerçevesinde azınlıkların İslami topraklarda yaşayabilmeleridir.  Bu çerçevedeki azınlıklar ya Ehli Zimmet ya aman isteyen sığınmacılardır. Ancak İslam tam bir din olduğundan ve tüm koşulları göz önünde bulundurmasından dolayı özel durumlar için de  belli çözüm yolları düşünülmüştür.  

Örneğin   İslam'da haram sayılan leşin yenmesi, çok özel durumlarda vacip bile kılınmıştır. Özellikle bir insanın hayatının söz konusu olduğu zaman, onun hayatta kalması için buna bile baş vurulması vacip kılınmıştır.  Kuşkusuz  İslam, Müslümanlar ve İslami devletin maslahatı icap ederse  azınlıklar İslam ile savaşmayı terk ederlerse onların durumu da farklı olacak ve canları, malları ve namusları koruma altına alınacaktır.  Bu İslami fıkhın kesin ilkelerindendir. 

Böylece Müslümanlar ile savaşmaktan el çeken  ve İslam ile uzlaşan azınlıklara karşı cihat edilmemeli ve onlar İslami devlet çerçevesinde koruma altına alınmalıdır. Esasında  İslam " dinde icbar ve zorlama yoktur" sloganı ile  tanınan bir dindir. O zaman İslam'ın ve Müslüman'ın silah zorlaması ile azınlıkları katletmesi ve onları ana vatanlarından kovması düşünülebilir mi hiç?   

Bu düşünce tarzını kabul etmek mümkün mü? Halbuki Kuran-ı Kerim'in  Yunus suresinin 99'uncu ayetinde şöyle buyrulmuştur:«وَ لَوْ شاءَ رَبُّکَ َلآمَنَ مَنْ فِی اْلأَرْضِ کُلُّهُمْ جَمیعًا أَ فَأَنْتَ تُکْرِهُ النّاسَ حَتّی یَکُونُوا مُومِنینَ»

"﴾99﴿ Eğer rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi topluca iman ederdi. Hal böyleyken, mümin olsunlar diye sen tutup insanları zorlayacak mısın!"

İslam'ın insani ve hayat bahşedici öğretilerine göre  İslam, Müslümanların topraklarında yaşayan Ehli Kitap'tan olmayanlara bile karşı çıkmamıştır.  Bu kesim de Müslümanlara saldırmayıp onlara karşı bir zulme baş vurmasa   cihada gerek yok ve onların haklarına da saygı duyulmalıdır.  Böylece ister Ehli Kitap ister Ehli Kitap'tan olmayan İslami topraklarda yaşayan azınlıklara mensup olanlar da İslami topraklar vatandaşı sayılırlar ve belli haklar ve görevlere sahipler.    Burada değinilmesi gereken nokta bu uzlaşmanın gayrı Müslim azınlıkların Müslümanlara karşı savaş açmayıp onlara eziyet etmedikleri müddetçe geçerli olmasıdır.  

İnsanların saadet kılavuzu Kuran-ı Kerim'de ise  farklı ayetler çerçevesinde  Müslümanların İslami topraklarda yaşayan Ehli Kitap ve müşriklere nasıl davranılması gerektiği hususunda belli tavsiyeler yapılmıştır.  Yine Kuran-ı Kerim'de  gayrı Müslimler ile  mutlak bir şekilde, kayıtsız şartsız savaşılması hususunda  da değerli ayetler vardır. Örneğin Tevbe suresinin 73'üncü ayetinde şöyle buyrulmuştur:" «یا أَیُّهَا النَّبِیُّ جاهِدِ الْکُفَّارَ وَ الْمُنافِقینَ وَ اغْلُظْ عَلَیْهِمْ وَ مَأْواهُمْ جَهَنَّمُ وَ بِئْسَ الْمَصیرُ»،

"﴾73﴿  Ey peygamber! İnkârcılara ve münafıklara karşı cihad et, onlara sert davran; onların varacağı yer cehennemdir ve bu ne kötü bir sondur!" 

Ya da Bakara suresinin 190'ıncı ayetinde  düşmanların saldırması halinde Müslümanların karşılık vermesine vurgu yapılıp şöyle buyruluyor:" «وَ قاتِلُوا فی سَبیلِ اللّهِ الَّذینَ یُقاتِلُونَکُمْ وَ لا تَعْتَدُوا إِنَّ اللّهَ لا یُحِبُّ الْمُعْتَدینَ»"

" ﴾190﴿  Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat aşırılığa sapmayın; Allah aşırılığa sapanları sevmez."

Kuran-ı Kerim'de Tevbe suresinin 29'uncu ve 5'inci ayetlerinde Ehli Kitap ve müşrikler ile savaşın nedenlerine değinilmiş ve cihat ve savaşın nedenini  karşı tarafın eziyetleri, tehditleri ve anlaşmaları ayaklar altına almaları olduğu bu mücadeleden de amacın  barış ve güvenliğin geri kazanılması olduğu belirtiliyor.  

Gayrı Müslimlerin fitne çıkarması ile ilgili ise Bakara suresinin 193'üncü ayetinde şöyle buyrulmuştur:"«وَ قاتِلُوهُمْ حَتّی لا تَکُونَ فِتْنَةٌ وَ یَکُونَ الدِّینُ لِلّهِ فَإِنِ انْتَهَوْا فَلا عُدْوانَ إِلاّ عَلَی الظّالِمینَ»

"﴾193﴿    Fitne ortadan kalkıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın; fakat vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına saldırmak yoktur."

Buna ilaveten  bir başka ayette de cihadın nedeninin  düşmanların Müslümanları dinden saptırma ve onlara karşı komplo kurmak olarak belirtilmiştir. Nisa suresinin 89'uncu ayetinde şöyle buyrulmuştur:" «وَدُّوا لَوْ تَکْفُرُونَ کَما کَفَرُوا فَتَکُونُونَ سَواءً...فَإِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَ اقْتُلُوهُمْ»

"﴾89﴿    Kendileri nasıl inkâr etmişlerse sizin de öyle inkâr etmenizi, böylece onlara eşit ve benzer hale gelmenizi isterler. (İman edip) Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan dostlar edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün;"

İslam dini adaleti savunup  her daim zulüm ve zalimlere karşı çıktığından dolayı, dünyada hor düşmek ve ahirette ağır cezalar hususunda uyarıda bulunmuştur. Bu çerçevede Nisa suresinin 75'inci ayetinde  kafirlerin Müslümanlara saldırısı veya eziyetine değinilmeden  zorbalara karşı cihat vacip kılınmış ve zulüm altındaki  mustazafların kurtarılmasına vurgu yapılmış ve şöyle buyrulmuştur:" «وَ ما لَکُمْ لا تُقاتِلُونَ فی سَبیلِ اللّهِ وَ الْمُسْتَضْعَفینَ مِنَ الرِّجالِ وَ النِّساءِ وَ الْوِلْدانِ الَّذینَ یَقُولُونَ رَبَّنا أَخْرِجْنا مِنْ هذِهِ الْقَرْیَةِ الظّالِمِ أَهْلُها وَ اجْعَلْ لَنا مِنْ لَدُنْکَ وَلِیًّا وَ اجْعَلْ لَنا مِنْ لَدُنْکَ نَصیرًا»

"   ﴾75﴿   Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?"

Gayrı Müslimlere karşı savaş başlatılması ve cihat yapılmasının bir başka nedeni de onların Müslümanlara zulüm yapması olabilir. Hacc suresinin 48'inci ayetinde ise bu hususta şöyle buyrulmuştur:"  «إِنَّ اللّهَ یُدافِعُ عَنِ الَّذینَ آمَنُوا إِنَّ اللّهَ لا یُحِبُّ کُلَّ خَوّانٍ کَفُورٍ أُذِنَ لِلَّذینَ یُقاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا وَ إِنَّ اللّهَ عَلی نَصْرِهِمْ لَقَدیرٌ الَّذینَ أُخْرِجُوا مِنْ دِیارِهِمْ بِغَیْرِ حَقِّ إِلاّ أَنْ یَقُولُوا رَبُّنَا اللّهُ وَ لَوْ لا دَفْعُ اللّهِ النّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوامِعُ وَ بِیَعٌ وَ صَلَواتٌ وَ مَساجِدُ یُذْکَرُ فیهَا اسْمُ اللّهِ کَثیراً»، 

"  ﴾48﴿   Nice belde var ki, ahalisi zulme dalmış olduğu halde onlara biraz süre verdim, sonra da onları kıskıvrak yakaladım. Dönüş yalnız banadır."

Burada dikkat edilmesi gereken nokta   cihat için iki nedenin gösterilmesidir. İlk olarak müşriklerin  Müslümanlara zulüm yapması ve topraklarından onları çıkarmaları ve ikincisi de  Müslümanların ibadeti için güvenli ortamın hazırlanması. 

İslam, rahmet dinidir.  Müslümanlar ise Allahu Teala'nın buyurduğu gibi kayıtsız şartsız musallat olmak değil  barış ve dostluk peşine düşmeliler.  Bu çerçevede Nisa suresinin 90'ıncı ayetinde Müslümanlar gayrı Müslimler ile savaşmaktan şu şekilde nehyedilmişlerdir: «فَإِنِ اعْتَزَلُوکُمْ فَلَمْ یُقاتِلُوکُمْ وَ أَلْقَوْا إِلَیْکُمُ السَّلَمَ فَما جَعَلَ اللّهُ لَکُمْ عَلَیْهِمْ سَبیلاً»

"...Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilirler de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse Allah size, onların aleyhine bir yola girme hakkı vermemiştir."

Bu ayete göre  Müslümanlara karşı çalışmayan gayrı Müslimlere savaş açmak yasaklanmıştır. 

Lübnanlı siyasi teorisyen ve Şii alim Ayetullah Muhammed Mehdi Şemseddin ise Müslümanlara karşı baş kaldıran ve isyan çıkaran müşrikler ve Ehli Kitap hakkında şöyle yazıyor:"   İslami toplum vatandaşı olup İslami devlete karşı baş kaldıran Ehli Kitap mensubu veya müşrikler   ya Müslüman olmalı ya canından olmalıdır.  Kafirler İslami topraklarda yaşıyorlarsa  Ehli Kitap mensupları için geçerli olan hükümler yürürlüğe girer.  Yani  Müslüman olabilirler, cizye ödeyebilirler veya İslami ahkama uyabilirler.   Ancak yine uymazlarsa  katledilebilirler.  Kimi fakihlere göre  cezaları İslami topraklardan sürgüne gönderilmeleridir.  Burada Ehli Kitap mensubu ve müşrik arasında bir fark yoktur. "