Batı'da insan hakları ihlalleri - 1
Son yıllarda maalesef insan hakları ve demokrasi, zorba devletlerin onların politikalarıyla eşgüdümlü hareket etmeyi reddeden bağımsız ülkelerin üzerinde siyasi baskı oluşturma malzemesine dönüştü.
Bu devletler sürekli gelişmekte olan ülkeleri suçluyor ve demokrasi ve insan hakları bahaneleri ile onlara boyun eğmeyen ülkelere askeri müdahalelerde bulunuyor.
Gerçekte bu devletlerin devlet adamlarının attıkları güzel sloganların ardında bir çok Batılı ülkelerin vatandaşlarının vatandaşlık hakları gözardı ediliyor ve bu ülkelerde yaşayan yabancılar türlü ırkçılığa ve ayrımcılığa maruz kalıyor.
Batılı devletlerin Ortadoğu bölgesine yönelik sömürücü ve yayılmacı politikaları bölgede terör ve radikalizmin yayılmasına ve altyapılarının çökmesine yol açmanın yanında yeşil kıta Avrupa’nın da başını derde soktuğu anlaşılıyor. Ortadoğu bölgesinda Irak, Afganistan, Suriye ve Yemen gibi İslam ülkelerine düzenlenen saldırılar bölgede krizlerin patlak vermesine ve terör örgütlerinin güçlenmesine yol açtı ve türeyen yeni terör örgütlerinin işlediği feci ve korkunç cinayetler de bölgeden Avrupa kıtasına doğru büyük bir göç dalgasını tetikledi.
2015 yılında Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinden başta Avrupa olmak üzere Batı’ya doğru göç akını şimdiye kadar görülmemiş bir düzeye ulaştı. Bölgede savaştan ve tekfirci teröristlerin elinden kaçan ve Avrupa ülkelerine akın eden insanların sayısı öylesine arttı ki Avrupa yetkilileri bu olayı göçmen krizi olarak adlandırdı. Avrupalı yetkililerin de itiraf ettiğine göre 2015 yılında başlayan bu göç dalgası 1945’te ve ikinci dünya savaşı sırasında yaşanan büyük göçten sonra görülmemiş bir olaydı.
Gerçi Batılı ülkeler bizzat milyonlarca insanın mülteci durumuna düşmesinden sorumludur, ancak buna karşın bu ülkeler onlara sığınmaya çalışan bu insanları kabul etmek istemiyor ve hatta onları zor durumda bırakarak veya duyarsız davranarak sığımnacıları daha da zor duruma düşürüyor. Hatta Almanya gibi sığınmacılara kapılarını açan bazı Avrupa ülkeleri son günlerde yeniden kapılarını kapattığı ve yeni kısıtlamalar getirerek bu ülkelerde kabul edilen göçmenleri geri göndermeyi planladığı gözleniyor.
Son dönemde Avrupa’da polis ve güvenlik güçleri ve hatta faşist ırkçı örgütler sığınmacıları şiddet, darp, aşağılama ve benzeri insanlık dışı uygulamalarla karşılıyor. Nitekim 2015 yılının başından beri medyada her gün Avrupa ülkelerine sığınan mültecilere yönelik uygulanan şiddet ve darp vakalarıyla ilgili haberler yayımlanıyor.
Aslında sığınmacı konumunda olan insanlar uluslararası yasalara ve konvansiyonlara göre gözaltına alınamaz, hapse atılamaz. Ancak buna karşın bölgeden Avrupa ülkelerine doğru başlayan göç akınından sonra bazı Avrupa ülkeleri mültecileri karşılamakta gerekli uygun tedbirleri alamadıkları için ve özellikle bu akını durdurmak amacıyla sığınmacıları gözaltına almaya ve hapse atmeye başladı.
BM genel sekreteri Ban Ki Moon geçen yıl Avrupa ülkelerinin sığınmacılara karşı insanlık dışı tutumunu eleştirdiği ve dünyada göçmen sayısının her geçen gün artmasından duyduğu kaygıyı dile getirdiği açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Bir çok göçmen çok tehlikeli ve haksız şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor. Onlar denizlerde ve okyanuslarda onları tehdit eden bir çok tehlikeyi göz alarak bir sığınak bulma umuduyla yola çıkıyor. Fakat maalesef göçmenler ve evlatları türlü sömürülere ve sui istifadelere maruz kaldığı belirtilmelidir. Bu insanların bir çok gittikleri ülkelerde gönül birlikteliği ve haklarına kavuşma yerine özgürlüklerini de kaybediyor ve sürekli ve haksız ayrımcılıklara maruz kalıyor. Bu durum göçmenleri kabul eden toplumlara yönelik bir nevi tehdit sayılıyor ve sonuçta şiddet içerikli ölümcül saldırıların artmasına yol açıyor.
Uluslararası yasa ve konvansiyonlara göre göçmenler de diğer tüm insanlar gibi tüm temel ve insani haklardan yararlanabilir. Uluslararası camianın göçmen haklarını korumak için attığı en önemli adımlardan biri, göçmen işçilerin ve ailelerinin haklarını koruyan uluslararası bir konvansiyonları 1990 yılında BM genel kurulunda onaylamasıdır. Bu konvansiyon göçmenlere gittiği ülkeden ayrılma ve geldiği ülkeye geri dönme, hayat hakkı, aşağılanma ve işkence edilmenin önlenmesi hakkı, beşeri kişiliğinin korunması, din özgürlüğü, mülkiyet hakkı, başına buyruk gözaltına alınmama hakkı gibi haklara vurgu yapıyor. Bu konvansiyon aslında bir nevi tüm temel insan haklarının tekrarıdır. Bu haklar evrensel insan hakları bildirgesi ve medeni ve siyasi haklar misakı ve sosyal ve iktisadi ve kültürel haklar misakı gibi belgelerde yer almaktadır.
Almanya, açık kapı politikaları ile Avrupa’ya akın eden göçmenlere kuçak açan ülkelerden biridir. Bu ülke şimdiye kadar genellikle Irak, Suriye ve Afganistan’dan gelen yaklaşık 1.1 milyon sığınmacıyı kabul etti. Ancak Almanya’nın Avrupa’ya göç eden Iraklı ve Suriyeli çok sayıda mülteciyi kabul etmesi ve yine diğer AB ülkelerine kıyasla daha fazla göçmene kapılarını açması bir yandan bazı çevrelerin takdirini toplarken, öbür yandan da bazı çevrelerin eleştiri ve tepkileriyle karşılaştı.
Bu konuda CNN sunucusu şu ifadelere yer verdi:
Almanya cari yılda binlerce göçmeni kabul edecek, ki bu sayı, tüm Avrupa’nın 2015 yılında kabul ettiği göçmen sayısından daha fazla olacak. Belki siz Almanya’nın bu cömertliği takdirle karşılanacağını düşünebilirsiniz, ama asla böyle değil. 90’lı yılların başından da yaklaşık yarım milyon göçmen Balkanlardan Almanya’ya sığındı. Gerçi hiç kimse Almanya’nın ikinci dünya savaşında işlediği cinayetleri unutmuyor, fakat bu ülke imajını düzeltmeye çalıştığı anlaşılıyor.
Fransa halk partisi lideri de yaptığı açıklamada, Almanya yönetimini bunca sığınmacıyı kabul etmekle aslında onları köle olarak kullanmayı düşündüğünü belirtti. Fransız politikacının bu sözleri ikinci dünya savaşı sırasında Nazi Almanya’nın kamplarını hatırlatıyor. Buna karşın Almanya’da bazı ırkçı örgütlerin sığınmacılara karşı insanlık dışı sert tutumu da bu ülkede göçmenlerin ve sığınmacıların hakları açıkça ihlal edildiğini gösteriyor. Almanya’dan gelen haberlere göre bazı ırkçı ve neo nazi örgütler Hitler’in politikalarını örnek alarak sığınmacıların kaldığı mekanlara saldırıyor ve sığınmacıları darp ediyor. Ve ilginçtir ki Alman polisi de göçmenlerin başvurularını pek önemsemek istemiyor.
1951 yılında onaylanan ve Almanya da üyesi olan göçmen konvansiyonuna göre Almanya gibi üye ülkelerin göçmen haklarına uyması gerekiyor. Buna karşın Alman basını Almanya’da göçmenlere 222 saldırı vakası hakkında açılan dosyalardan sadece dördü ele alındığını belirtiyor. 2015 yılında yaşanan 222 saldırı vakasında 93 vaka kasıtlı yangın çıkarmakla ilgilidir, ki bu yangınlar genellikle göçmenlerin kalıdğı hotellerde veya evlerde çıktığı anlaşılıyor. Alman ırkçı örgütlerin göçmenlerin kaldığı mekanlara saldırıları genellikle ciddi zarar verme ve hatta öldürme amaçlı olduğu belirtiliyor.
Öte yandan 2015 yılında Almanya’da göçmenlere yönelik saldırıların ciddi oranda artması Alman toplumunu da ciddi bir şekilde tehdit ettiği ve göçmenlerin yaşadığı mekanlara molotof kokteyl ve taşlı sopalı saldırılarda ciddi kayıplar ve zararlar yaşandığı anlaşılıyor. Örneğin Coln polisi 10 Ocak 2016 tarihinde 20 kişilik ırkçı bir grup 6 Pakistanlıya saldırdığını ve ikisini yaraladığını rapor etti. Bu saldırıdan bir kaç dakika sonra da beş kişilik radikal bir grup, Suriyeli bir göçmeni yaraladı.
Aslında Avrupa yetkililerinin göçmenleri karşılamak için ciddi bir plan yapmaları bekleniyordu, fakat maalesef hali hazırda Avrupalı politikacılardan duyulan tek ses, göçmenlerin ihraç edilmesi ve geldikleri ülkelere geri gönderilmesidir. Bu karar ilk etapta Afgan göçmenleri kapsadı ve şimdi bu insanlar Almanya’da kaderlerinin ne olacağını bekliyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Afgan mültecilerin ülkelerine geri gönderileceğini belirtiyor. Merkel, daha iyi ekonomik şartlar için Almanya’ya gelen Afgan göçmenlerin ülkelerine geri gönerileceğini kaydediyor.
Almanya adalet Bakanı da 13 Ocak’ta yaptığı açıklamada, yasaların değişmesi ardından hiç kuşkusuz sınırdışı edilenlerin sayısı artadığını, Almanya yönetimi yabancıları sınırdışı etmek için gerekli şartların sayısını azaltmaya başladığını belirtti.
Evet, şimdi bir kez daha ülkelerinde savaş, panik, dehşet, cinayet ve kriz yüzünden yolculuğun tüm tehlikelerini göze alarak yeşil kıtaya daha iyi bir yaşam umuduyla gelen göçmenler, geldikleri yere geri gönderilme kabusu ile karşı karşıya bulunuyor. yani onca zorluğa katlanan ve kamp yaşamının tüm sıkıntılarını göze alan ve ev sahibi ülkede şiddet, hakaret, aşağılanmaya katlanan sığınmacı, tekrar geldiği noktaya geri gönderiliyor.015