Aralık 04, 2020 16:39 Europe/Istanbul

Bu bölümde bağırsak hastalıkları ile ilgili konuşacağız.

Sindirim sistemi hastalıkları genel olarak besin maddelerinin vücuda alınması, yemeklerin sindirilmesi ve genel olarak da sağlık durumuna doğrudan etki yapabilir.   Sindirim sistemi ağızdan başlanıp makata kadar devam etmektedir.Bu yüzden sindirim sistemi hastalıkları geniş çaplı hastalıkları kapsamaktadır.  Bu nedenden dolayı sindirim sistemi hastalıklarını  sindirim sistemi organlarına göre incelemek yerinde olacaktır. Sohbetimizin devamında bağırsak ile ilgili konuşacağız. 

 Gluten enteropatisi veya çölyak ismi ile de bilinen hastalık, bağırsaklardaki besin emilimini sağlayan villus denilen yapıların bozulmasına sebep olan ve dolayısıyla da yiyeceklerdeki besinin emilmesini engelleyen ve ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir sindirim sistemi hastalığıdır. Gluten ise buğday, çavdar unu ve diğer tahıl ürünlerinde bulunan bir protein türüdür.  Gluten proteini  hamurun esnekliğine  ve ekmeğin de ağızda çiğnenmesine yol açan maddedir. Ancak  çölyak hastalığı olan bir kişi gluten aldığında  vücudu buna reaksiyon gösterip  ince bağırsağında bulunan  çok ufak yapısal dokularına zarar görür.   Bu durumda  ince bağırsak   yemeklerde ve besinlerde bulunan maddeleri doğru bir şekilde sindiremeyip emilimi doğru bir düzenle yapamaz.  Nihayetinde de kötü beslenme, kemik yoğunluğunun azalması, bebek düşmesi, doğurganlık oranının düşmesi, ve kimi sinirsel ve kanser türleri hastalıkları bile meydana gelir. Bu durumda hastanın iyileşmesi için  gluten içerikli yemekler ve besin maddelerinden uzak durulmalıdır.  Birçok insan için  bu da beslenme tarzının değişmesi anlamına gelir.   Bilindiği üzere beslenme tarzının değiştirilmesi de az buz bir şey değildir. 

Çölyak hastalığının tedavisi çok önemlidir. Çünkü  bu hastalık tedavi görmediği zaman  anemi, kemik erimesi ve lenfoma sorunları yaşanabilir. Çocuklarda  ise çölyak hastalığı  kemiklerin gelişmesini önler ve kemikleri hep zayıflatır.  Çölyak tedavi edilmezse  birçok hastalığa da yol açabilir.  Aşırı kilo kaybeden çocuk, sık ishal yaşayan veya sebepsiz yere zayıf ve yorgun görünen çocuk muhakkak sindirim sistemi uzmanına baş vurmalı.  Sindirim sistemi uzmanı ise   glutensiz besin maddelerinin alınması doğrultusundaki tavsiyeleri ve reçete edeceği ilaçlar ile hastaya yardımcı olabilir. 

Çölyak hastalığında   genetik değişimler ve reaksiyonlar glutene tepkileri arttırır. Ancak yine de bu hastalığın tam nedeni belli değildir.  Bebeği besleme,  mide, bağırsak enfeksiyonları ve de bağırsaklardaki bakteriler de çölyak hastalığının ortaya çıkışında role sahipler.  Kimi zaman ise çölyak hastalığı  cerrahi, hamilelik, doğum, virüs enfeksiyonu veya aşırı duygusal travmalar ve stresler sonucu  nükseder kimi zaman da ilk kez belirir.   

Vücudun bağışıklık sistemi   yemeklerde ve besin maddelerinde bulunan glutene tepki gösterdiğinde ince bağırsaktaki  maddeleri emen yapılar da zarar görür.  Bilindiği üzere ince bağırsağın  iç yüzeyinde bulunan özel silindirimsi çıkıntılar  vitaminleri, mineral maddeleri ve diğer besleyici maddeleri emmekle görevlidir.  Bu yapılar zarar görürse   ne kadar yemek yense bile bağırsak  yeteri kadar besleyici maddeyi ememez.  Bu hastalık  özellikle de Down Sendromu, tip bir diyabet,  Turner sendromu, Addison hastalığı ve Romatoit Artrit sorunları yaşayan  kişilerde daha sık görülmektedir. 

Çölyak hastalığı aslında  besin maddelerin duyulan alerjiye benzemez.  Bu yüzden belirtileri de farklılık göstermektedir.   Bir kişi buğdaya karşı duyarlıysa buğday veya buğday içerikli bir besin maddesi aldığında gözü kaşınacak, göz yaşı akacak veya nefes darlığı yaşayacaktır.  Ancak çölyak hastalığı belirtileri ister çocuklarda ister yetişkinlerde çok daha farklıdır.    Çocuklar ve yetişkinlerde ortak belirtiler ishal,aşırı kilo alma ve kaybıdır. 

Yetişkinlerde  mide şişkinliği, karın ağrısı, mide bulanması, kabızlık ve kusma gibi durumlar ortaya çıkabilir.  Ancak çoğu çölyak hastası yetişkinlerde   belirtiler pek de sindirim sistemi ile alakalı değildir. Bu çerçevede demir eksikliği yüzünden anemi, kemik erimesi veya kemik yumuşaması, kaşıntılı kızarıklıklar,  diş minesi bozulması,  ağız yaraları, baş ağrısı ve aşırı yorgunluk, sinir sistemi bozuklukları,  el ve ayakta duyarsızlıklar, dengenin korunamaması ve bilişsel sorunlar, eklem ağrıları, dalak performansının düşmesi, reflü ve mide başı ağrısı gibi durumlar yaşanabilir. 

 

Çocuklarda  ise çoğunlukla kusma, kronik ishal, karın şişmesi, gelişmenin hız kesmesi, iştahın azalması, kasların zayıflaması, kabızlık, kilo kaybı, aşırı duyarlılık, kısa boyluluk, gecikmeli  ergenlik, dikkat düşüklüğü, hiperaktivite, öğrenme bozuklukları, baş ağrısı, adalelerin koordinasyonsuzluğu gibi sinirsel sorunlar ve havale geçirme gibi durumları yaşayabilirler. Çölyak hastası sayılanların hepsinde bu tür belirtiler görülmese de kimi çölyak hastalarında hiçbir belirti de görülmez ve bu da hastalığa tanı koymayı zorlaştırır.   Araştırmacıların söylediğine göre çölyak hastalığı   sadece bazı kişilerde teşhis koyulur. Doktorlar hastalığa kesin tanı koymak için seroloji testi ve kan tahlilini önerirler.   Seroloji testi hastanın kanında antikorların bulunması içindir. Kimi protein türü antikorların kanda oranının yüksek olması bağışıklık sisteminin glutene tepki gösterdiğinin işaretçisidir.    Genetik testi ise  lökostik antijenlerin ölçülmesi için önerilen bir testtir.  Bu test de çölyak hastalığının teşhisinde yardımcı olabilir.    Bir sonraki aşamalarda   gerektiğinde   doktorlar   endoskopi gibi yöntemleri de önerebilirler.    Bu çerçevede anemi teşhisi ve kemik yoğunluğu ölçümü için de testler önerilir. 

 Çölyak hastalığın kontrol edilmesinin tek yolu ise sıkı ve glutensiz bir beslenme tarzına bağlı kalmaktır.    Buğdaya ilaveten,  gluten içeren, arpa, bulgur, makarnalık ya da durum buğdayı, nişasta, kepekli buğday unu, malt, karabuğday çavdar,  irmik, Alman buğdayı, tritikale de  bu hastalığı körükleyebilir.  Gluteni beslenme tarzınızın dışında tuttuğunuz zaman   ince bağırsak iltihabı da zamanla azalır. Bunun için bir kaç hafta zaman ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak kişi yine de bir kaç gün içerisinde kendini daha iyi hissedecektir.  

İnce bağırsaktaki silindir biçimindeki ufacık yapıların tekrar kendilerini onarmaları  genellikle bir kaç ay ile bir yıl kadar sürer.   İnce bağırsak çocuklarda yetişkinlere göre daha erken kendini onarır.   Unutulmamalıdır ki   Genetik Olarak Değiştirilmiş nişastalarda, koruyucularda, stabilleştirici maddelerde, kimi reçetesiz ilaçlarda, bitkisel ve diyet tamamlayıcılarında, rujlarda,  diş macununda ve ağız gargarası ve yıkama sularında, pulların üzerindeki yapışkan yüzeyde, zarflarda ve hatta çocukların hamur oyununda da  gizli gluten bulunabilir. 

Hastanın vücudunda aşırı bir besin madde eksikliği yaşanırsa  doktorlar hasta için  mineral tamamlayıcılar, kalsiyum, asit folik, demir, B12 vitamini, D vitamini, K vitamini ilaçları reçete edebilir.  Vitaminler ve tamamlayıcılar ise genellikle  hap ve tablet  şeklindedir.  Hastanın sindirim sistemi vitaminlerin emiliminde sorun yaşarsa  doktorlar bu kez  enjekte edilecek ilaçlar reçete ederler.  

Çölyak hastalığı   ileri aşamalardaysa  doktorlar  bağırsak iltihabı ve  Dermatitis herpetiformisin kontrolü için ilaçlar reçete ederler.  Hasta tedavi edilemeyen çölyak hastalığına yakalanmışsa   hastalığın belirtileri sürekli olarak yaşanacaktır. Bu süreçte belirtilerin dozu düşse de tekrar nüksedecektir.  Başka bir ifade ile   ince bağırsak bu durumda iyileşemez.  Bu durum yaşandığında   hasta özel bir merkezde değerlendirilmelidir.  Tedavi edilmez çölyak hastalığı    ciddi bir hastalık sayılır. 

 Helmint isimi ile de bilinen parazitler    insanın bağırsaklarını konuk olarak seçebilen parazitlerdir.  Bu parazit türünün yumurtaları   bitkileri ucundan bile insana bulaşabilirler.  Aslında insanın bağırsağı bu parazitler için en uygun hatta mükemmel bir yerdir.  Bu tür helmintler  aylar ve hatta yıllarca insan bağırsağında yaşayabilirler.  Uyku bozukluğu veya bağırsak tıkanıklıklarına yol açabilirler. 

İntestin veya bağırsak parazitlerinin türleri yüze kadar ulaşmaktadır.   Farklı boyutlarda ve şekillerde olan bu solucan tipi parazitler  yuvarlak, yassı, dikenli ve kanca şeklinde olabilirler.  İnsanlar   yemeklerde, içeceklerde, veya diğer besin maddeleri üzerinde bulunan bu parazitlerin yumurtalarının,larvalarının yutulması ile bu parazitleri midelerine ve ardından bağırsaklarına taşımış olabilirler.    Başlıca parazit türleri arasında, kıl kurtları, askaris, kamçı kurdu, çengelli solucan ve cüce tenya bulunur.

Bağırsak kurtçukları ve parazitlerinin tedavi yöntemi ise özel ilaçlardır.    Bu tür ilaçlar parazitleri öldürüp onları vücuttan atılmalarını sağlayabilir.  Çoğu durumda bu ilaçlar bir kaç hafta kadar alınmalıdır.   Kendinizi iyi hissetseniz bile bu ilaçları başına buyruk bir şekilde kesmemeniz şart.   Çok aşırı durumlarda ise  parazitler vücudun başka bir organına saldırabilir.  Bu da cerrahinin yapılmasını zaruri kılar.  Sindirim sistemi uzmanları bu dönemde özel beslenme tarzını önerirler. Bu süreçte düzenli olarak muayene edilmek de şart. 

Parazitin bulunduğu bölgede bulunmak,  düşük hijyen ve su sağlığı düzeyi, çocuk ya da yaşlı olmak, bağışıklık sistemi zayıflığı, AİDS, de bağırsak kurtçukları ve parazitlerine yakalanma riskini arttırır.   Parazitler ise yıllar boyunca hiçbir belirti göstermeden insan vücudunda yaşayabilirler.  Karın ağrısı, ishal, kusma veya mide bulunması, mide şişkinliği, kanlı ve balgamlı ishal, makatta veya ferçte kaşınma, karın bölgesinde aşırı duyarlılık, yorgunluk,  kilo kaybı  ve dışkıda kurtçuklar bu hastalığın belirtilerinden olabilir. 

Bağırsak  parazitine teşhis koymak için   doktor hastadan ne zaman yolculuk yaptığını  ve son zamanda kilo kaybı yaşayıp yaşamadığını sormuştur.   Doktor parazitin olup olmadığı hususunda kuşku yaşarsa   emin olmak için dışkı testi ve tahlili yaptırabilir.   Bu çerçevede selofan bant uygulaması da yaptırılabilir. 

Çoğu zaman sade yapılı karbonhidrat, çiğ sarımsak, balkabağı, nar, pancar, havuç, aşırı su içme, lifli ve probiyotik ürünler, sindirim sistemi enzimleri, C vitamini, çinko gibi maddelerin alınması bu hastalar için tavsiye edilir.  Kıl kurtcukların ve parazitlerin önlenmesi için yarı pişirilmiş ve çiğ et hiçbir zaman tüketmeyin.  Yemek hazırlarken bile   eti diğer malzemelerden ayrı tutarak muhtemel kirliliğin bulaşmasını engelleyin. Tüm mutfak aletleri ve cihazları özellikle de kesme tahtaları, kapkacakları ve mutfak dolapları yüzeyini  özellikle de çiğ etle temasta bulunan her yüzeyi iyice temizleyin ve dezenfekte edin.  Tere suyu veya deniz bitkilerini de çiğ olarak tüketmeyin.  Dışkıların bırakıldığı bölgelerd çıplak olarak yürümeyin.   Yemekten önce, yemek hazırlamadan önce, çiğ ete dokunduktan sonra, tuvaletin ardından, çocuk bezini değiştirdikten sonra, hasta biri ile temasa geçtiğinizde, hayvanlara dokunduğunda da  ellerinizi su ve sabun ile yıkamayı unutmayın.