Batı Asya gelişmeleri
Bugün yine her hafta olduğu gibi Batı Asya bölgesinin geçen haftaki en önemli gelişmelerini gözden geçireceğiz. Birlikte dinleyelim.
Bültenimizi geçen hafta Batı Asya bölgesinde yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.
- Korsan İsrail parlamentosunun feshedilme meselesi,
- BAE ile S. Arabistan ve Yemen’deki işbirlikçileri arasında anlaşmazlıkların devam etmesi,
- S. Arabistan ve Katar’ın anlaştıkları haberi,
Geçen hafta Batı Asya bölgesinin önemli bazı gelişmeleriydi.
Geçen hafta korsan İsrail parlamentosu Çarşamba günü ilk oylamada bu kurumun feshedilmesini onayladı. Oylamada 61 milletvekili olumlu ve 54 milletvekili olumsuz oy kullandı. Siyonist rejim parlamentosunun feshedilmesinin kesinleşmesi için bu konu üç kez daha oylamaya sunulması gerekiyor.
Bütçe taslağı üzerinde anlaşmazlık, muhalefet kanadının parlamentonun feshedilmesini gündeme getirmelerinin esas sebebiydi. Siyonist rejim Başbakanı Benyamin Netanyahu bütçeyi bir yıllığına onaylatmak isterken, mavi beyaz partisi Başkanı Beni Gantz, bundan önce koalisyon hükümetinin kurulması için vardıkları anlaşma gereği bütçenin iki yıllığına onaylanmasını istiyor.
İsrail savaş Bakanı olan Beni Gantz’ı eleştiren Başbakan Benyamin Netanyahu, mavi beyaz partisi hiç bir sorumluluğu üstlenmek istemediğini söylüyor. Siyonist parlamentonun feshi ve erken seçime gidilmesine yönelik ilk onaya da tepki gösteren Netanyahu, bu hassas günlerde kimse seçime gitmemesi gerektiğini belirtti.
Netanyahu’nun sözlerine tepki gösteren Gantz ise, artık manevra yapma, yalan söyleme ve örtbas etme dönemi sona erdiğini kaydetti.
İsrail parlamentosunun feshedilmesini öngören taslağın onaylanmasından sonra taslığı hazırlayan Yair Lapid bu kararı sadece bir zafer değil, aynı zamanda farklı bir kabinenin kurulması için atılan ilk adım niteledi. Lapid’e göre kurulacak yeni kabine korona virüs salgınını önemseyecek, ekonomiyi gözetleyecek ve İsrail camiasında karşılıklı nefret duygusuna son verecek bir kabine olacak.
İsrail’de siyasi kriz Kasım 2018’de başladı. Siyonist rejimde Avigdor Liberman ve İsrail bizim evimiz adlı radikal sağ parti üyelerinin Benyamin Netanyahu kabinesinden çekilmesinin ardından Netanyahu yönetimi çoğunluğu kaybetti ve parlamento feshedilerek 9 Nisan 2019’da erken seçime gidildi. Erken seçim sonucunda Likud partisi ve sağ kanattaki müttefikleri parlamentoda birinci olmalarına karşın yeni kabine kurulamadı. Bu yüzden parlamentoda Benyamin Netanyahu müttefikleri bir başka liderin kabineyi kurmakla görevlendirilmesini önlemek için parlamentoyu feshetti ve İsrail’de ikinci kez 17 Eylül 2019’da erken seçime gidildi.
Ancak 17 Eylül 2019 seçimleri de yeni kabinenin kurulması ile sonuçlanmadı ve siyonist parlamento bir kez daha feshedilerek üçüncü kez erken seçime gidildi. Gerçi Mart 2020’da yapılan bu seçimlerde de hiç bir parti veya kanat gerekli çoğunluğu elde edemedi; ancak Likud partisi lideri Benyamin Netanyahu ve mavi beyaz partisi Beni Gantz dördüncü kez erken seçime gidilmesini engellemek için koalisyon bir kabinenin kurulması ve başbakanlık koltuğunun dönemsel olarak paylaşılması üzerine anlaşmaya vardı. Varılan anlaşmada Benyamin Netanyahu ilk 18 ayda ve Beni Gantz da Kasım 2021’den başlamak üzere ikinci 18 ayda İsrail Başbakanı olması gerekiyordu. Ancak buna rağmen Başbakan Netanyahu ve savaş Bakanı Gantz arasında anlaşmazlık ve birbirine güvenmeme durumları had safhaya ulaştı, öyle ki gözlemciler ta ilk günden kurulan koalisyon hükümeti pek fazla süremeyeceğini söylemeye başladı.
Şimdi siyonist rejim kabinesi muhtemelen feshedildiği takdirde İsrail bir kez daha siyasi krize sürükleneceği ve bu kez krizin şiddeti daha da fazla olacağı anlaşılıyor. İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi parlamentonun feshedilmesini öngören taslak onaylandıktan sonra şöyle yazdı:
İsrail iki yıldan daha kısa bir sürede dördüncü kez erken seçime gidiyor; gerçi bu süreçte sırf seçim meselesi söz konusu olmadığı, bu durum aynı zamanda siyasi sürtüşmeleri de tırmandıracağı belirtilmelidir. En kötü şartlarda Benyamin Netanyahu hatta kabinesinin devam etmesi için orta bir yol bulsa bile bu zombi hükûmet artık eski etkinliğine sahip olamayacağı kesindir.
Geçen hafta S. Arabistan’la BAE ve ayrıca Yemen’deki işbirlikçileri arasında ihtilafların iyice tırmandığı yönünde bazı haberler yayımlandı.
Geçen hafta Halic Online haber sitesi S. Arabistan ve BAE istihbarat örgütleri arasında bir takım gizli ihtilaflardan söz ederek, Suud rejiminin başını çektiği ittifak güçlerinin komutanlığı başta BAE olmak üzere ittifakta yer alan ülkelerin istihbarat örgütlerinin yetkileri yeniden düzenlenmesini istediğini duyurdu.
Halic Online sitesi ayrıca S. Arabistan’ın Yemen’deki istihbarat servisi Suud veliaht prensi Muhammed bin Salman’a, BAE istihbarat servisi Yemen’in istifa eden hükümetinin ordusuna bağlı örgütleri feshetmek üzere askeri güçleri ve özellikle hava kuvvetlerini kandırdığını rapor etti.
Öte yandan Yemen’in istifa eden Cumhurbaşkanı Mansur Hadi’nin eski danışmanı ve bu hükümetin enformasyon bakanının şimdiki danışmanı Muhtar Rahim twitter hesabında yaptığı açıklamada, istifa eden hükümete bağlı güçler yakında Aden kentini geri alacaklarını yazdı. Rahim bir dönem Mansur Hadi yönetiminin geçici başkenti ilan edilen bu kenti geri alma konusunda yaşanan gecikme hakkında da, bu gecikme sırf ittifakla ilgili meselelerle ilgili olduğunu ileri sürdü. Rahim ayrıca şöyle yazdı:
Bölgesel kabadayılık sonuna yaklaşmıştır ve BAE yakında Yemen’i terk edecektir. Bu ülkenin elinde alet olan güçlerin ne değeri vardır ne de önemli bir ağırlıkları söz konusudur.
Bundan başka geçen hafta Yemen’in güneyinde S. Arabistan ve BAE’nin işbirlikçileri arasında çatışmalar da devam etti. Yemen’in güneyinde Abyan eyaleti bu çatışmaların merkeziydi;çatışmalarda iki taraftan onlarca kişi öldü veya yaralandı. Bu haberler Suud ittifakının Yemen’de ciddi iç sıkıntılarla karşı karşıya bulunduğunu ve Riyad ve Ebu Dabi ve ayrıca iki tarafın işbirlikçileri arasında karşılıklı itimatsızlık durumu iyice arttığını ortaya koydu.
Geçen hafta Kuveyt Dışişleri Bakanı Ahmet Nasır Muhammed Sabah Cuma günü bir açıklama yaparak, Fars körfezi iş birliği konseyi üyeleri arasında barış sağlanması için sarf edilen çabaların çerçevesinde çok iyi diyaloglar gerçekleştiğini belirtti.
Kuveyt Dışişleri Bakanı Ahmet Nasır Muhammed Sabah şöyle ekledi:
Barış diyaloğuna katılan tüm taraflar Fars körfezi iş birliği konseyi ülkeleri arasında istikrar sağlanması üzerine vurgu yaptılar.
Kuveyt Dışişleri Bakan Yardımcısı Halid Carullah da Cuma günü bir açıklama yaparak Katar ve S. Arabistan arasındaki kriz sona erdiğini ve iki taraf arasında nihai anlaşma sağlandığını belirtti.
Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al-i Sani de twitter hesabında Kuveyt’in Fars körfezi iş birliği konseyi üyeleri arasındaki krizi çözümlemek üzere yaptığı ara buluculuğa teşekkür ederek, Kuveyt yönetiminin tutumu Fars körfezi iş birliği konseyi üyeleri arasındaki krizin çözümünde önemli bir adım olduğunu belirtti.
S. Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Al-i Suud da bir açıklama yaparak Katar ile krizde önemli ilerleme kaydedildiğini belirtti.
Bazı kaynaklar ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı ve danışmanı geçenlerde Batı Asya bölgesine yaptığı ziyareti ve Suud veliaht prensi Muhammed bin Salman ve Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamd ile görüşmelerinde bu krizin çözümünü masaya yatırdığını belirtiyor. Bu arada Kuveyt yönetiminin da taraflar arasında ara buluculuk yapması bu gerginliğin hafiflemesine zemin oluşturduğu anlaşılıyor.
Bilindiği üzere S. Arabistan ve müttefikleri Mısır, BAE ve Bahreyn 5 Haziran 2017’de Doha yönetimi Riyad liderliğindeki Arap hareketle eşgüdümlü hareket etmemesini ileri sürerek Katar ile diplomatik ilişkilerini kestiler ve ayrıca bu ülkeyi karadan, havadan ve denizden kuşatma altına aldılar. Söz konusu dört ülke 23 Haziran 2017’de 13 talepten oluşan bir listeyi Katar devletine vererek Doha ile ilişkilerin normalleşmesi bu taleplerin hepsinin yerine getirilmesine bağlı olduğunu ilan ettiler. Suud rejimi ve müttefiklerinin Katar için ileri sürdükleri en önemli şartlar, İran İslam Cumhuriyeti ve Lübnan Hizbullah hareketi ile diplomatik ilişkileri kesmek, El Cezire TV kanalını tamamen kapatmak ve Türkiye’nin Katar topraklarında kurduğu üssü kapatmaktı. Ancak Doha yönetimi bu şartların hiç birini kabul etmedi ve bağımsızlığı ve milli egemenliğinin ihlali niteledi.
Şimdi de Doha ve Riyad, Suud rejiminin ileri sürdüğü şartların hiç biri Katar tarafından yerine getirilmediği halde aralarındaki gerginliği hafifletme konusunda anlaşmaya vardıkları anlaşılıyor.