Sağlık Bülteni-43
Bu bölümde geçen bölümde olduğu gibi Bağırsak hastalıkları ile ilgili konuşacağız.
Sindirim sistemi hastalıkları genel olarak besin maddelerinin vücuda alınması, yemeklerin sindirilmesi ve genel olarak da sağlık durumuna doğrudan etki yapabilir. Sindirim sistemi ağızdan başlanıp makata kadar devam etmektedir.Bu yüzden sindirim sistemi hastalıkları geniş çaplı hastalıkları kapsamaktadır. Bu nedenden dolayı sindirim sistemi hastalıklarını sindirim sistemi organlarına göre incelemek yerinde olacaktır. Sohbetimizin devamında geçen bölümlerde olduğu gibi bağırsak ile ilgili konuşacağız.
Kolon veya kalın bağırsak kanseri bağırsağın alt kısmını etkileyen başka bir sindirim sistemi hastalığıdır. Makat veya rektum kanseri ise sindirim sisteminin son bir kaç santimetrelik bölümünü etkileyen hastalıktır. Bu iki kanser türü genellikle beraber ortaya çıkıp kolo-rektal kanser olarak bilinirler. Çoğu durumlarda kalın bağırsak kanseri adenomatöz polip olarak bilinen aslında kanser tümörleri olmayan ufak tümörler şeklinde ortaya çıkar. Zamanın geçmesi ile bu poliplerin bazıları gelişerek kalın bağırsakta kansere yol açar.
Kalın bağırsak kanserinde oluşan hücreler kötü huylu tümörler halinde kan dolaşım sistemi veya lenfatik sistem aracılığı ile vücudun diğer noktalarına taşınabilir. Buna rağmen bu hastalığın teşhisi, taranması ve tedavisindeki gelişmeler sayesinde bu tür hastalığa yakalanmış kişilerin çoğunun hayatta kalması sağlanmıştır. Bu çerçevede yıllık olarak 50 ila 75 yaş arası erkek ve kadınlar için sağlık taramaları önerilmektedir. Bu kanser türünün belirtileri tam olarak hastalığın gelişmesinden önce belirmeyebilir.
Sindirim sistemi uzmanı kalın bağırsak kanserine erken teşhis koymak için kolonoskopi ameliyatını önerebilir. Çünkü bu yöntem sayesinde kalın bağırsak detaylı bir şekilde incelenir ve her türlü soruna teşhis koyulur. Bu yöntemde kalın bağırsağın tamamı monitör üzerinde incelenir ve cerrah da her hangi bir polip ile karşılaştığında bu polipleri kaldırabilir.
Kalın bağırsak kanserinin tam olarak neden ortaya çıktığı belli değildir. Ancak bir kaç muhtemel nedenden söz edilebilir. Kolon kanseri genellikle kalın bağırsakta bulunan kansere yol açabilen poliplerin gelişmesinden kaynaklanır. Bu poliplerden bazıları zamanın geçmesi ile ilk aşamalarda yok edilmemeleri halinde kalın bağırsakta kötü huylu tümörlere dönüşürler. Ayrıca hücrelerin kontrol dışı bir şekilde artması ve gelişmesi de genetik zararlar ve DNA'da değişikliklere yol açabilir. Genetik değişiklikler ebeveynlerden miras kalabilir. Ancak çoğu kalın bağırsak kanseri sorunu yaşayanlar ailevi genetik sorunları yaşamamış insanlardır.
Kalın bağırsak kanseri 50 yaş üzeri insanlarda, hareketsiz yaşam tarzına sahip olanlar, şişman ve tütün ürünleri tüketen insanlarda daha fazla görülür. Kalın bağırsağın sindirim sisteminin bir parçası olması yüzünden beslenme tarzı belirleyici bir etken sayılır. Az lifli, aşırı yağlı ve kalorili örneğin kırmızı et ve işlenmiş etler gibi ürünlerin ve besin maddelerinin alınması da kalın bağırsak kanserine yakalanma riskini arttırabilir.
Diyabet, bir tür gelişme sorunu olan ve hormonları etkileyen akromegali hastalığı, kanser tedavisi için radyoterapi tedavi görme ve ülseratif kolit veya Crohn hastalığı gibi bağırsak iltihaplanması hastalıkları kalın bağırsak kanserine yakalanma riskini arttırabilir.
Kalın bağırsak kanseri veya kolon kanseri genellikle ilk aşamalarında belirtisiz olur. Ancak geliştiği takdirde belirtileri de beraberinde getirir. İshal veya kabızlık, dışkı miktarının düzensiz olarak azalıp çoğalması, ince, gevşek ve sulu dışkı, makatta kanama veya dışkıda görülen kan, sancı, mide gazlanması, dışkılamada yaşanan ağrılar ve duyulan rahatsızlıklar, tekrar tekrar dışkılama, aşırı yorgunluk ve bitkinlik, sebepsiz yere kilo kaybı, duyarlı bağırsak sendromu veya demir eksikliği yüzünden anemi de kalın bağırsağın gelişmesi ile ortaya çıkan belirtiler olabilir. Kanser vücudun diğer organlarına da bulaşmışsa o zaman yeni bölgelerde yeni belirtiler de ortaya çıkabilir. Bu doğrultuda karaciğer en çok zarara maruz kalan bölgelerden sayılır.
Kolorektal kanseri ilk aşamalarda özel bir belirtiye sahip değildir. Bu yüzden doktorların dönemsel olarak önerdiği testlere tabi tutulmak önemlidir. Doğal olarak kanseri ilk aşamalarda yenmek daha kolay ve daha az masraflıdır. Bu yüzden erken teşhis her türlü kanser için büyük bir avantajdır. Bu çerçevede doktorlar fiziksel muayenenin ardından kişinin sağlık geçmişini inceleyip kalın bağırsak kanserinin olup olmadığını incelemek için genellikle kolonoskopi veya baryum enemanın ardından çekilen röntgen yöntemine baş vururlar.
Kalın bağırsakta polipler görüldüğü takdirde bu poliplerden örnek doku alınarak biyopsi için patolojistlere gönderilir. Esnek sigmoidoskopi ismi verilen benzer bir yöntemde ise kolorektal bölümünün küçük bir parçası incelenir. Bu yöntemler uygulanabildiği takdirde artık total kolonoskopiye ihtiyaç kalmayacaktır.
Örnek dokunun incelenmesi sonucu kalın bağırsak kanseri teşhisi koyulursa doktorlar emin olmak için göğüs röntgeni, akciğerlerin, karın ve karaciğerin ultrasonunun çekilmesini de önerebilir. Bu doğrultuda kanserin hangi aşamada olduğu belirlenmeye çalışılır. Ayrıca kimi kanserli hücreler tarafından salınan maddenin teşhisi için karsinoembriyonik antijen(CEA) testi yapılır. Bu testin ardından doktor kanserin hangi aşamada olduğunu, tümörlerin boyutlarını, yan lenfatik düğümleri ve organları ne kadar etkilediğini belirler.
Kalın bağırsak kanserinin tedavisi ise kanserin türüne ve hangi aşamada olduğuna, hastanın yaşına, sağlık durumuna ve diğer özelliklerine bağlıdır. Kalın bağırsak kanseri tedavisinin en yaygın tedavi şekli ise cerrahi, kemoterapi ve radyoterapidir. Kalın bağırsağın bir kısmının kaldırılmasına yol açan ameliyata kolektomi isimi verilir. Cerrahlar bu ameliyat şeklinde kanserli hücrelerin yer aldığı bağırsağın bir kısmını etrafındaki bir kısım ile beraber kaldırırlar. Kolorektal kanseri sorunu yaşayanlar için cerrahi demek onların kolestomi ameliyatları yapmaları demektir.
Kolestomi ameliyatı olanların dışkılamaları için genellikle karınlarına stoma diye bir boru yerleştirilir. Bu da onların geçici olarak dışkılama sorununu çözer. Bu cerrahi türünde genel olarak kanserli hücrelerin etrafındaki lenf düğümleri de kaldırılır. Kolonun sağlıklı bölümü ise tekrar anüse veya başka bir keseye bağlanır. Bu da kolektomiye bağlıdır.
Kimi lokal ve küçük kanser türlerini endoskopik yöntemi ile tedavi etmek mümkün. Karında birkaç yarığın oluşturulması ile yapılan laparoskopi cerrahi de daha büyük poliplerin kaldırılması için uygun bir seçenek olabilir. Gelişmiş kanser türlerinde ise hastanın belirtileri ve acısının azaltılması için sakinleştirici cerrahiler yapılabilir. Bu cerrahiden güdülen hedef kalın bağırsakta her türlü tıkanıklığı gidermek ve acıyı, kanamayı veya kanserin diğer etkilerini yönetmektir.
İrritabl bağırsak sendromu (IBS), hassas bağırsak sendromu ya da spastik kolon adı ile de bilinen hastalık, karın ağrısı ve dışkılamada yaşanan sorunların beraber yaşandığı durumdur. Bu hastalık aslında ciddi bir sağlık sorunu sayılmaz ve bağırsak sorunları, ülseratif kolit, Crohn hastalığı veya kalın bağırsak kanserini tetiklemez. Ancak hassas bağırsak sendromu hayat tarzınızı etkileyebilen uzun vadeli bir sorundur.
Hassas bağırsak sendromu sorunu yaşayanların derste devamsızlık ve iş ortamında da izin sayıları iyice artar ve artık günlük aktivitelerden iyice uzaklaşırlar. Kimi kişilerde ise zorunlu olarak meslek değiştirmeye yol açar. Bu hastalık hastayı evde çalışmak zorunda bırakabilir. Ya da çalışma saatlerini değiştirmesine veya hatta istifa etmesine de yol açabilir.
Hassas bağırsak sendromu çok yaygın bir sorundur. Bayanlar ise genellikle erkeklerin iki katı bu sorunu yaşarlar. Genellikle de 45 yaş altında bu sorun görülür. Bu hastalığın tam nedeni belli değil ve teşhisi için de özel bir test söz konusu değildir. Sindirim sistemi uzmanı daha fazla detayı incelemek için dışkı testi, kan tahlili ve röntgen tavsiyesinde bulunabilir. Doktorlar kolonoskopi veya sigmoidoskopiye de baş vurabilirler. Hassas bağırsak sendromu yaşayanların çoğu hastalıklarının belirtilerini beslenme tarzları, stres yönetimi, probiyotikler ve ilaçların alınması ile kontrol edebilirler.
Hassas bağırsak sendromu yaşayanlar genellikle yemek yedikten sonra sık sık ishal, kabızlık, peş peşe gelen ishal ve kabızlık, karın bölgesi ağrıları ve kasılmaları yaşarlar. Bu sorunlar ise bağırsağı zor durumda bıraksa da bir süre sonra iyileşir. Bu hastaların mideleri genellikle gazlanır, dışkıları şekil değiştirir. Stres ise bu belirtileri şiddetlendirebilir.
Hassas bağırsak sendromuna teşhis koymak için özel bir test söz konusu değildir. Ancak doktorlar laktoz ve özel besin maddeler, tansiyonlar ilaçlar, demir ve anti asitlere karşı hassasiyeti ölçmek için testler önerebilir. Bu çerçevede özellikle de ülserativ kolit ve Crohn hastalığı testleri yaptırılabilir.
Hassas bağırsak sendromu yaşayanların sağlık durumlarının daha iyi bir seviyeye taşınması için yardımlar yapılabilir. Ancak genel bir tedavi yöntemi söz konusu değildir. Doktor ve hasta, hastalığın belirtilerini yönetmek ve uygun tedavi programını bulmak için işbirliği yapmalılar. Genellikle de hastanın beslenme şeklini değiştirmesi ve faaliyetlerini de yönetmesi ile hassas bağırsak sendromu zaman içerisinde tedavi edilebilir.
Sp21
Kafein içeren ürünler tüketmemek, bol sebze ve meyve, kepekli tahıllar ve çekirdekler tüketmek, yeterli miktarda su içmek, tütün ürünleri tüketmemek, stresin yönetilmesi, süt veya peynir tüketiminin azaltılması, daha fazla az miktarlı öğünler tüketmek de bu hastalığa iyi gelir. Son olarak da hangi besin maddelerine bağırsağınızın duyarlı olup olmadığını öğrenmek için yediğiniz içtiğiniz her şeyi not edin.