Mart 06, 2021 18:49 Europe/Istanbul

Bu bölümde kasıtlı ve kasıtsız adam öldürme suçu ile ilgili konuşacağız. Bu çerçevede Nisa suresinin 92 ve 93'üncü ayetlerinin sebeb-i nüzulünü ele alacağız.

Ebu Cehl olarak bilinen Amr bin Hüşam bin Mugayyere Mahzumi, Kureyş'in önde gelenlerinden ve Mekke müşriklerinin büyüklerindendi.  Ebu Cehl  ticaret ile uğraşıyordu.   Ebu Cehl   İslam'ın dik kafalı düşmanlarından olup  Müslümanlar ve Allah Resulü'ne  büyük cefalar çektirdi.   Kureyş ile Beni Haşim  ilişkilerinin kesilmesi yönünde çabalar gösterme, Allah Resulünün öldürülmesi planını yapma Ebu Cehl'in  İslam'a karşı en bilinen komploları sayılır.  

Ebu Cehl  Allah Resulü Hz. Muhammed saa'in  makamının  aşiret kültürüne dayalı olduğunu öne sürüp şöyle diyordu: "  Biz ve Abd Menaf  çocukları  şeref ve büyüklük alanında rekabet ediyoruz.   Yemek yedirdik onlar da yemek yedirdiler.  Bağışta bulundular, biz de bağışta bulunduk. Sonunda bir birimize yaklaştık.  "

Yine şöyle diyorlardı: "  Vahiy alan  bizden biri varmış. Ant olsun ki  hiçbir zaman ona iman etmeyiz ve onu tasdiklemeyiz. "

Allah Resulünün  Medine'den  hicretinin ardından Ebu Cehl'in  kinci tutumu ve girişimleri devam etti.  Ebu Cehl yeni Müslümanları İslam'dan uzaklaştırmak için  onlara karşı intikama dayalı bir tavır takındı.  Şehadetle sonuçlanan Beni Mahzum akrabalarından Yasir ve Sümeyye'nin işkence edilmesi bu girişimlerden biri idi.  Ebu Cehl yine  Beni Uday hizmetçisi Zinnire'yi o kadar işkence etti ki sonunda onu kör etti.  

Yeni Müslümanlardan biri  Ebu Cehl'in kardeşi  Ayyaş bin Ebi Rabia idi. Ayyaş  Medine'ye kaçmıştı.  Annesi  Esma bint Mahzeme ise  çocuğunun kaçtığı haberi duyunca  çok üzüldü ve  oğullarına Ayyaş ile ilgili şöyle dedi: "  Çöle gidip  Ayyaş'ı Mekke'ye geri getirmediğiniz müddetçe eve dönmeyeceğim. "   

Esmanın oğulları  kendilerini temsilen bir kaç kişiyi  temsilci olarak Medine'ye gönderip   annelerinin sözlerini  Ayyaş'a ilettiler.  Bu temsilciler  yalakalık ve duygu sömürüsü sayesinde  onu aldatıp  Ayyaş'ı Mekke'ye geri gönderdiler.  Ayyaş Mekke'ye varır varmaz Ebu Cehl onu yakalayıp bir odaya  kapattı.   Ebu Cehl ve Müslümanları azarlamak ve eziyet etmekle bilinen arkadaşı  Haris bin Yezid ise  her gün Abbas'ı kırbaçlıyordu. Böylece onun İslam'dan dönmesini  sağlamak istiyordu.  

Ayyaş'ın annesi her gün onu görmeye gelip Muhammed'in dininden geri dönmediği takdirde  onu affetmeyeceğini ve  onun mahpus tutulmasına hayır demeyeceğini söylüyordu.    Zamanın geçişi ile  Ayyaş'ın direnci düştü ve sonunda putperestliğe geri dönmeye mecbur kalıp nihayet hapisten kurtuldu.  

Günlerden bir gün  Ayyaş Mekke sokaklarında  Haris bin Yezid ile  karşılaştı.  Haris ona saygısızlık yapıp  onu  azarlamaya başladı.   Bu kadar saygısızlıktan bıkıp usanan  Ayyaş gerginleşip   öfke ile  onu öldüreceğini söyledi ve buna yemin etti.    

Ayyaş elde ettiği ilk fırsatta  tekrar Medine'ye doğru yola çıkıp  Allah Resulü nezdinde  Allah'ın birliğine inandığını belirtti.  Bir diğer yandan ise  onu işkence eden Haris bin Zeyd de  Medine'ye taşınmış ve Müslüman olmuştu.  Ancak Ayyaş  onun Müslüman olduğundan habersizdi.  Günlerden bir gün onu Medine'de gördü.  Haris'i görünce  azarlamaları ve eziyetleri, onu öldürmeye ettiği yemini hatırladı.  Bu sırada aniden saldırdı ve Haris'i öldürdü.  İnsanlar etrafına toplanıp  onun nasıl bir Müslüman'ı öldürebildiğini  söylediler.  Bu sırada Ayyaş  nasıl bir yanlış yaptığının farkına vardı ve  hüzünlü ve keder dolu bir şekilde Allah Resulü nezdine gidip  ilahi hükmü ve kararı bekledi. 

İşte bu olay sırasında  Nisa suresinin 92'inci ayeti indirildi.  Bu ayette Allahu Teala   yanlışlıkla adam öldürme hususunda şöyle buyurdu: "« وَ ما کانَ لِمُؤْمِن أَنْ یَقْتُلَ مُؤْمِناً إِلاّ خَطَأً وَ مَنْ قَتَلَ مُؤْمِناً خَطَأً فَتَحْریرُ رَقَبَة مُؤْمِنَة وَ دِیَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلى أَهْلِهِ إِلاّ أَنْ یَصَّدَّقُوا فَإِنْ کانَ مِنْ قَوْم عَدُوّ لَکُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْریرُ رَقَبَة مُؤْمِنَة وَ إِنْ کانَ مِنْ قَوْم بَیْنَکُمْ وَ بَیْنَهُمْ میثاقٌ فَدِیَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلى أَهْلِهِ وَ تَحْریرُ رَقَبَة مُؤْمِنَة فَمَنْ لَمْ یَجِدْ فَصِیامُ شَهْرَیْنِ مُتَتابِعَیْنِ تَوْبَةً مِنَ اللّهِ وَ کانَ اللّهُ عَلیماً حَکیماً:

"  ﴾92﴿     Yanlışlıkla olması dışında, bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin mümin bir köle âzat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir; ancak ölünün ailesi diyeti bağışlarsa o başka. Öldürülen, mümin olmakla birlikte size düşman olan bir topluluktan ise mümin bir köle âzat etmek lâzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine teslim edilecek bir diyet vermek ve mümin bir köleyi âzat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilmektedir, hikmet sahibidir."

Allah Resulü  yıllarca  vatanından ve doğup büyüdüğü topraklardan uzak kalmasına rağmen Kureyşli müşriklerin  acı verici  tepkilerine karşın  hicretin  8'inci yılında  büyük bir ordu ile  doğduğu yer Mekke'ye girdi.  Böyle bir günde  Allah Resulü  Kureyşli müşriklerin yaptıkları kötülüklerin karşılığını verip intikam alabilirdi. Hatta  kısas hükmü ve kararı talimatı bir çıkartabilirdi. Ancak bunu yapmadı ve genel af kararı ile herkesin kabahatine göz  yumdu. 

Saad bin İbade ise İslam ordusu bayrağını elinde tutarak Mekke fethinin sırasında şöyle diyordu: "  Bugün, katliam, savaş ve intikam günüdür. Bugün sınırların aşılmasının  günüdür. " Ancak bunu duyan Allah Resulü hemen Ali as'a bayrağı Saad elinden almasını ve şöyle söylemesini istedi: "     Bugün rahmet ve şefkat günüdür. "

Mekke fethi sırasında genel af kararı, müşriklerin ve kafirlerin  İslam'ın garazkar düşmanları olarak affedilmesi, Allah Resulünün en  güzel davranışlarından  biri olup Hz. Muhammed saa'in yüceliğini gözler önüne serdi.  

Mekke halkı  Allah Resulü ve yarenlerine yaptıkları ve çektirdikleri cefaların karşılığı olacağını düşünüyorlardı. Onlar ceza alacaklarını düşünüyorlardı. Ancak böyle bir durumda   İslam peygamberi  onların panik ve korkularına son verip şöyle buyurdu: "Ne düşünüyorsunuz?  Ne zannediyorsunuz?  "  

Mekkelileri temsilen Suheyl bin Ömer ise şöyle dedi: "  Bize üstünlük sağlayan değerli bir kardeşimizin oğlu ve değerli bir kardeşimizsin. "  

Allah Resulü, İlahi rahmetin elçisi Hz. Muhammed saa'in gözleri yaş ile doldu.  Mekke halkı  Allah Resulünü öyle görünce  ağlamaya başladılar.   Ardından Allah Resulü şöyle buyurdu: "  Ben de kardeşim Yusuf'un söylediklerini tekrarlıyorum.    Bugün sizi azarlamayacağım. Allah günahlarınızı affetsin çünkü o rahmetlilerin en rahmetlisidir. "     

Allah Resulü bu ümit verici  cümleleri ile  genel af kararını açıkladı ve Kureyşli müşriklerin kaygılı gözleri önünde şöyle buyurdu: "  Siz benim risaletimi inkar eden kesimdiniz. Beni evimden attınız ve sığındığım en uzak noktaya bile  savaş için ordunuzu getirdiniz. Ancak ben  bu kadar suça karşın  sizleri affediyorum ve  sizin kulluk köleliğiniz prangalarınızı da kırıp hepinizin  özgür olduğunuzu söylüyorum. "  

Buna rağmen  Allah Resulü  Mekke'ye girdiğinde   sırf bir kaç kişinin kısas hükmünü onayladı.   Bunlardan biri de  Mukayyes bin  Sababe Kenani idi.  Mukayyes'in kardeşi  Hüşam bin Sababe Kenani  ise  Beni Neccar aşiretinden biri tarafından öldürülmüştü.  Mukayyes kardeşinin öldürülmesinden haberdar olunca  Allah Resulü nezdine gidip durumu anlattı. 

Allah Reuslü  onu Kays bin Hilal Fehri tarafından  Beni Neccar büyükleri yanına gönderip şöyle buyurdu: "  Hüşam'ın katilini tanıyorsanız onu  kardeşi Mukayyes'e teslim edin , tanımıyorsanız  kefaretini ödeyin . "  Onlar da katili tanımadıkları içini kefaret ödediler.     Mukayyes , Kays bin Hilal ile beraber Medine'ye doğru dönmeye başladı.   Yolun ortasında   cahiliye dönemi düşünceleri Mukayyes'i tahrik etti. Mukayyes şöyle mırıldanmaya başladı: "    Kefaretin kabul edilmesi  zillet ve  üzüntüye yol açar.  " Bu yüzden de  Beni Neccar aşiretinden olan   refakatçisini  kardeşinin intikamı için öldürdü ve Mekke'ye doğru kaçtı. İslam'dan da uzaklaştı.   

Bu sırada Nisa suresinin  93'üncü ayeti  indirildi ve  kasten adam öldürme suçunun cezası belirlendi.  Bu ayette şöyle buyrulmaktadır: " « وَ مَنْ یَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزاؤُهُ جَهَنَّمُ خالِداً فیها وَ غَضِبَ اللّهُ عَلَیْهِ وَ لَعَنَهُ وَ أَعَدَّ لَهُ عَذاباً عَظیماً:

"﴾93﴿ Kim de bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde devamlı kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır."

Böylece   Allah Resulü de  Mukayyes'in kısasına kararını onaylayıp  Mekke fethi gününde bu hükmü uygulattı.