Ayetlerin Hikayesi-38
Bu bölümde kasıtlı ve kasıtsız adam öldürme suçu ile ilgili konuşacağız. Bu çerçevede Nisa suresinin 92 ve 93'üncü ayetlerinin sebeb-i nüzulünü ele alacağız.
Ebu Cehl olarak bilinen Amr bin Hüşam bin Mugayyere Mahzumi, Kureyş'in önde gelenlerinden ve Mekke müşriklerinin büyüklerindendi. Ebu Cehl ticaret ile uğraşıyordu. Ebu Cehl İslam'ın dik kafalı düşmanlarından olup Müslümanlar ve Allah Resulü'ne büyük cefalar çektirdi. Kureyş ile Beni Haşim ilişkilerinin kesilmesi yönünde çabalar gösterme, Allah Resulünün öldürülmesi planını yapma Ebu Cehl'in İslam'a karşı en bilinen komploları sayılır.
Ebu Cehl Allah Resulü Hz. Muhammed saa'in makamının aşiret kültürüne dayalı olduğunu öne sürüp şöyle diyordu: " Biz ve Abd Menaf çocukları şeref ve büyüklük alanında rekabet ediyoruz. Yemek yedirdik onlar da yemek yedirdiler. Bağışta bulundular, biz de bağışta bulunduk. Sonunda bir birimize yaklaştık. "
Yine şöyle diyorlardı: " Vahiy alan bizden biri varmış. Ant olsun ki hiçbir zaman ona iman etmeyiz ve onu tasdiklemeyiz. "
Allah Resulünün Medine'den hicretinin ardından Ebu Cehl'in kinci tutumu ve girişimleri devam etti. Ebu Cehl yeni Müslümanları İslam'dan uzaklaştırmak için onlara karşı intikama dayalı bir tavır takındı. Şehadetle sonuçlanan Beni Mahzum akrabalarından Yasir ve Sümeyye'nin işkence edilmesi bu girişimlerden biri idi. Ebu Cehl yine Beni Uday hizmetçisi Zinnire'yi o kadar işkence etti ki sonunda onu kör etti.
Yeni Müslümanlardan biri Ebu Cehl'in kardeşi Ayyaş bin Ebi Rabia idi. Ayyaş Medine'ye kaçmıştı. Annesi Esma bint Mahzeme ise çocuğunun kaçtığı haberi duyunca çok üzüldü ve oğullarına Ayyaş ile ilgili şöyle dedi: " Çöle gidip Ayyaş'ı Mekke'ye geri getirmediğiniz müddetçe eve dönmeyeceğim. "
Esmanın oğulları kendilerini temsilen bir kaç kişiyi temsilci olarak Medine'ye gönderip annelerinin sözlerini Ayyaş'a ilettiler. Bu temsilciler yalakalık ve duygu sömürüsü sayesinde onu aldatıp Ayyaş'ı Mekke'ye geri gönderdiler. Ayyaş Mekke'ye varır varmaz Ebu Cehl onu yakalayıp bir odaya kapattı. Ebu Cehl ve Müslümanları azarlamak ve eziyet etmekle bilinen arkadaşı Haris bin Yezid ise her gün Abbas'ı kırbaçlıyordu. Böylece onun İslam'dan dönmesini sağlamak istiyordu.
Ayyaş'ın annesi her gün onu görmeye gelip Muhammed'in dininden geri dönmediği takdirde onu affetmeyeceğini ve onun mahpus tutulmasına hayır demeyeceğini söylüyordu. Zamanın geçişi ile Ayyaş'ın direnci düştü ve sonunda putperestliğe geri dönmeye mecbur kalıp nihayet hapisten kurtuldu.
Günlerden bir gün Ayyaş Mekke sokaklarında Haris bin Yezid ile karşılaştı. Haris ona saygısızlık yapıp onu azarlamaya başladı. Bu kadar saygısızlıktan bıkıp usanan Ayyaş gerginleşip öfke ile onu öldüreceğini söyledi ve buna yemin etti.
Ayyaş elde ettiği ilk fırsatta tekrar Medine'ye doğru yola çıkıp Allah Resulü nezdinde Allah'ın birliğine inandığını belirtti. Bir diğer yandan ise onu işkence eden Haris bin Zeyd de Medine'ye taşınmış ve Müslüman olmuştu. Ancak Ayyaş onun Müslüman olduğundan habersizdi. Günlerden bir gün onu Medine'de gördü. Haris'i görünce azarlamaları ve eziyetleri, onu öldürmeye ettiği yemini hatırladı. Bu sırada aniden saldırdı ve Haris'i öldürdü. İnsanlar etrafına toplanıp onun nasıl bir Müslüman'ı öldürebildiğini söylediler. Bu sırada Ayyaş nasıl bir yanlış yaptığının farkına vardı ve hüzünlü ve keder dolu bir şekilde Allah Resulü nezdine gidip ilahi hükmü ve kararı bekledi.
İşte bu olay sırasında Nisa suresinin 92'inci ayeti indirildi. Bu ayette Allahu Teala yanlışlıkla adam öldürme hususunda şöyle buyurdu: "« وَ ما کانَ لِمُؤْمِن أَنْ یَقْتُلَ مُؤْمِناً إِلاّ خَطَأً وَ مَنْ قَتَلَ مُؤْمِناً خَطَأً فَتَحْریرُ رَقَبَة مُؤْمِنَة وَ دِیَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلى أَهْلِهِ إِلاّ أَنْ یَصَّدَّقُوا فَإِنْ کانَ مِنْ قَوْم عَدُوّ لَکُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْریرُ رَقَبَة مُؤْمِنَة وَ إِنْ کانَ مِنْ قَوْم بَیْنَکُمْ وَ بَیْنَهُمْ میثاقٌ فَدِیَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلى أَهْلِهِ وَ تَحْریرُ رَقَبَة مُؤْمِنَة فَمَنْ لَمْ یَجِدْ فَصِیامُ شَهْرَیْنِ مُتَتابِعَیْنِ تَوْبَةً مِنَ اللّهِ وَ کانَ اللّهُ عَلیماً حَکیماً:
" ﴾92﴿ Yanlışlıkla olması dışında, bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin mümin bir köle âzat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir; ancak ölünün ailesi diyeti bağışlarsa o başka. Öldürülen, mümin olmakla birlikte size düşman olan bir topluluktan ise mümin bir köle âzat etmek lâzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine teslim edilecek bir diyet vermek ve mümin bir köleyi âzat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilmektedir, hikmet sahibidir."
Allah Resulü yıllarca vatanından ve doğup büyüdüğü topraklardan uzak kalmasına rağmen Kureyşli müşriklerin acı verici tepkilerine karşın hicretin 8'inci yılında büyük bir ordu ile doğduğu yer Mekke'ye girdi. Böyle bir günde Allah Resulü Kureyşli müşriklerin yaptıkları kötülüklerin karşılığını verip intikam alabilirdi. Hatta kısas hükmü ve kararı talimatı bir çıkartabilirdi. Ancak bunu yapmadı ve genel af kararı ile herkesin kabahatine göz yumdu.
Saad bin İbade ise İslam ordusu bayrağını elinde tutarak Mekke fethinin sırasında şöyle diyordu: " Bugün, katliam, savaş ve intikam günüdür. Bugün sınırların aşılmasının günüdür. " Ancak bunu duyan Allah Resulü hemen Ali as'a bayrağı Saad elinden almasını ve şöyle söylemesini istedi: " Bugün rahmet ve şefkat günüdür. "
Mekke fethi sırasında genel af kararı, müşriklerin ve kafirlerin İslam'ın garazkar düşmanları olarak affedilmesi, Allah Resulünün en güzel davranışlarından biri olup Hz. Muhammed saa'in yüceliğini gözler önüne serdi.
Mekke halkı Allah Resulü ve yarenlerine yaptıkları ve çektirdikleri cefaların karşılığı olacağını düşünüyorlardı. Onlar ceza alacaklarını düşünüyorlardı. Ancak böyle bir durumda İslam peygamberi onların panik ve korkularına son verip şöyle buyurdu: "Ne düşünüyorsunuz? Ne zannediyorsunuz? "
Mekkelileri temsilen Suheyl bin Ömer ise şöyle dedi: " Bize üstünlük sağlayan değerli bir kardeşimizin oğlu ve değerli bir kardeşimizsin. "
Allah Resulü, İlahi rahmetin elçisi Hz. Muhammed saa'in gözleri yaş ile doldu. Mekke halkı Allah Resulünü öyle görünce ağlamaya başladılar. Ardından Allah Resulü şöyle buyurdu: " Ben de kardeşim Yusuf'un söylediklerini tekrarlıyorum. Bugün sizi azarlamayacağım. Allah günahlarınızı affetsin çünkü o rahmetlilerin en rahmetlisidir. "
Allah Resulü bu ümit verici cümleleri ile genel af kararını açıkladı ve Kureyşli müşriklerin kaygılı gözleri önünde şöyle buyurdu: " Siz benim risaletimi inkar eden kesimdiniz. Beni evimden attınız ve sığındığım en uzak noktaya bile savaş için ordunuzu getirdiniz. Ancak ben bu kadar suça karşın sizleri affediyorum ve sizin kulluk köleliğiniz prangalarınızı da kırıp hepinizin özgür olduğunuzu söylüyorum. "
Buna rağmen Allah Resulü Mekke'ye girdiğinde sırf bir kaç kişinin kısas hükmünü onayladı. Bunlardan biri de Mukayyes bin Sababe Kenani idi. Mukayyes'in kardeşi Hüşam bin Sababe Kenani ise Beni Neccar aşiretinden biri tarafından öldürülmüştü. Mukayyes kardeşinin öldürülmesinden haberdar olunca Allah Resulü nezdine gidip durumu anlattı.
Allah Reuslü onu Kays bin Hilal Fehri tarafından Beni Neccar büyükleri yanına gönderip şöyle buyurdu: " Hüşam'ın katilini tanıyorsanız onu kardeşi Mukayyes'e teslim edin , tanımıyorsanız kefaretini ödeyin . " Onlar da katili tanımadıkları içini kefaret ödediler. Mukayyes , Kays bin Hilal ile beraber Medine'ye doğru dönmeye başladı. Yolun ortasında cahiliye dönemi düşünceleri Mukayyes'i tahrik etti. Mukayyes şöyle mırıldanmaya başladı: " Kefaretin kabul edilmesi zillet ve üzüntüye yol açar. " Bu yüzden de Beni Neccar aşiretinden olan refakatçisini kardeşinin intikamı için öldürdü ve Mekke'ye doğru kaçtı. İslam'dan da uzaklaştı.
Bu sırada Nisa suresinin 93'üncü ayeti indirildi ve kasten adam öldürme suçunun cezası belirlendi. Bu ayette şöyle buyrulmaktadır: " « وَ مَنْ یَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزاؤُهُ جَهَنَّمُ خالِداً فیها وَ غَضِبَ اللّهُ عَلَیْهِ وَ لَعَنَهُ وَ أَعَدَّ لَهُ عَذاباً عَظیماً:
"﴾93﴿ Kim de bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde devamlı kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır."
Böylece Allah Resulü de Mukayyes'in kısasına kararını onaylayıp Mekke fethi gününde bu hükmü uygulattı.