Hidayet hadisi - 34
Geçen bölümlerde halkın sorunlarının çözümüne yardımcı olmakla ilgili bir kaç hadise değindik ve bazı örnekler vererek insanlar birbirine yardımcı oldukları ve birbirinin acılarını paylaştıkları takdirde topluma huzur ve kardeşlik ruhu hakim olacağını beyan ettik.
Bilakis eğer insanlar herkes sadece kendini düşündüğünü ve sıkıntılarda başkalarına yardımcı olmadığını düşünecek olursa, yaşadığı topluma umutsuzluk ruhu hakim olur.
Şimdi sohbetimizin devamında insanların birbirine yardımcı olmalarını engelleyen bazı etkenlerden söz edeceğiz.
İnsanların birbirine yardımcı olmalarını engelleyen en önemli iç etkenlerden bir cimrilik duygusudur. Cimrilik duygusu insanı elindeki malını doğru yolda kullanmasına ve başkalarına bağışta bulunmasına mani olan bir sıfattır. Cimri insan sadece kendisi başkalarına yardımcı olmamakla yetinmez, aynı zamanda başka insanları da başkalarına yardım etmekten men etmeye çalışır. Çünkü cimrilik cömertliğin tam karşı noktasınde yer alan bir özelliktir. Eğer insan malını uygun ve doğru yere harcarsa, cömert insan olarak tanınır. Fakat eğer malını gerektiği yerlere harcamazsa cimrilik yapmış olur.
İmam Sadık –s– cimri insanlar hakkında şöyle buyurur: Cimri hem kendi elinde olan malına karşı cimrilik yapar, hem insanların elindeki mala karşı cimrilik yapar. Bu cimrilik insanların elinde ne görürse ele geçirmeyi arz edecek noktasına kadar ilerler ve burada bu malı helal veya haram yoldan elde etmesi önemli değildir ve asla Allah’ın ona verdiği rızık ve nimetlerle yetinmez ve gözü doymaz.
Doğal olarak bu tür durumlarda yoksullar ve muhtaç insanlar tamamen unutulur ve başkalarının onlara gösterdiği sevgi ve şefkat kesilir. Sonuçta toplumda fakirle zengin arasındaki mesafe daha da artar ve toplum krizi sürüklenir.
İslamî kaynaklarda cimrilikle ilgili sarsıcı rivayetler vardır. Örneğin İmam Ali –s– şöyle buyurur: Cimri her türlü kusurun içerdiği kötülüklere sahiptir ve cimrilik cimri insanı her türlü kötülüğe doğru sürükleyen bir dizgin gibidir.
Yine o hazretin şöyle buyurduğu rivayet edilir: Elinde olan malına karşı cimri davranmak, yaratana karşı kötümserliktir.
Gerçekte şeytan insanı sürekli yoksullaşmaktan korkutur, oysa yüce Allah kullarına fazl ve mağfiret vaadinde bulunur. Nitekim Allah Teâla Sebe suresinin 39. ayetinde kullarına yaptıkları infakın yerine dolduracağını buyurur.
Tembellik, insanın başkalarının sorunlarını çözümlemeye yardım etmekten alıkoyan bir başka engeldir ve çok da zararlıdır. Bu etken aslında insanın dini ve dünyasının afeti sayılır. Tembellik insanı vecibelerini yerine getirmekten alıkoyar ve başkalarının haklarını çiğnemesine ve sorunlarına yardımcı olmamaya vesile olur.
Bir rivayette İmam Sadık –s– çocuklarına şu tavsiyede bulunur: Tembellikten ve sabırsızlıktan sakının, çünkü her ikisi sizi dünya ve ahiretten nasiplenmekten alıkoyar.
İmam Ali –s– de tembellik konusunda şöyle buyurur: Tembellikten kaçının, çünkü tembel insan Allah Teâlâ’nın hakkını eda edemez.
Öte yandan her insanın değeri sarf ettiği çabasına göre ölçülür. Çalışkan ve çaba sarf etmeyi seven insan sürekli büyük ve yüce işlerin peşinde olur. Böyle bir insan dünyevi çıkar kazanmakla sevinmez ve ancak başkalarına yardım ederek Allah rızasını kazanmaya çalışır. Bu yüzden İmam Ali –s– şöyle buyurur: İnsanın cömertliği ve infakta bulunması yüksek gayretinin işaretidir.
Yüce Allah’ın insanlara sunduğu en değerli ilahi nimetlerden biri utanma duygusudur. Utanma duygusu insanı bir çok çirkin ameli yapmaktan alıkoyar. Peki ama, acaba utanmak her zaman iyi ve takdir edilen bir sıfat mıdır?
Ehli beytin –s– ahlak mektebinde utanma takdir edilen ve takdir edilmeyen olmak üzere ikiye ayrılır. Takdir edilen utanma duygusu akıl ve ilim işareti ve takdir edilmeyen utanma duygusu ahmaklık ve cahillik işareti şeklinde yorumlanır. Hak sözün söylenmesi gereken yerde hak sözü söylemekten utanmak veya eli darken az sadaka vermekten utanmak, takdir edilmeyen utanma duygusunun iki örneğidir.
İmam Ali –s– şöyle buyurur: Hayır iş olunca mutlaka yerine getirin ve böyle bir işin hiç bir şeyini küçük saymayın, çünkü küçük saydığınız bu şey büyüktür ve az saydığınız şey çoktur.
İmam Ali –s– bir başka yerde de şöyle buyurur: Az bağışlamaktan utanmayın, çünkü bundan mahrum kalmak, daha değersizdir.
Dolaysıyla istişare ve nasihat babında hak sözü söylemekten utanmak veya başkalarının önünde muhtaç birine yardım etmekten utanmak veya insanların arasında arabuluculuk yapmaktan utanmak veya emri maruf ve nehyi münkir yapmaktan utanmak, takdir edilmeyen utanma durumlarıdır. Çünkü bu durumlarda insan dini görevini yerine getirmemiş olur ve böylece dünyevi ve uhrevi tesir ve bereketlerinden mahrum kalır.
Ölümü ve kıyamet gününü unutmak da insanı başkalarının sorunlarının çözümüne yardımcı olmaktan alıkoyan bir başka engeldir. Kıyamet gününe ve o günde insanın hesap vermesi gerektiğine inanmak, insanları günahlardan ve çirkin amellerden sakındıran ve iyilikte ve ihsanda bulunmaya ve başkalarının sorunlarının çözümüne yardımcı olmaya teşvik eden en önemli etkenlerden biridir.
İmam Sadık –s– şöyle buyurur: Ölümü hatırlamak nefsani hevisleri öldürür ve gafletin köklerini kurutur ve gönülleri Allah’ın vaatleriyle güçlendirir ve insanın ruhuni narin yapar ve heves bayraklarını indirir ve hırs ateşini söndürür ve dünyayı insan gözünde küçük gibi gösterir.
Dolaysıyla ölümü hatırlamak insanın kalbinden gaflet pasını siler ve gönüller yumuşayınca Allah’a kulluk etmek ve insanlara yardımcı olmayı kolaylaştırır. 015